28 Eylül 2015 Pazartesi

Bu Sefer Beşiktaş

Derbi güzeldir, derbi candır, derbi heyecandır. Hele sezonun ilk derbisi her daim iple çekilendir. Liseliler bilmez, eskiden sezon öncesi TSYD turnuvası düzenlenirdi üç büyükler arasında. Keyifli maçlara sahne olurdu ama gerek yaşanan sakatlıklar (bkz. Frank Pingel) gerekse sezon öncesi ezeli rakibe karşı alınan mağlubiyetlerin takımları rahatsız etmesi nedeniyle bu turnuva tarihin tozlu sayfaları arasına karıştı gitti. Şimdilerde kendi aralarında özel maç bile yapmıyor büyük takımlar.

Neyse konuya dönelim, 2015-2016 sezonunun ilk derbisi dün Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynandı. İstanbul’da yaşayan bir futbolsever olarak Olimpiyat stadına sadece 3 kere gittiğimi fark ettim. Üçünün de Fenerbahçe maçı olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Stadın şartları malum, şehir dışına deplasmana gitmek çoğu zaman daha kolay. Beşiktaş yaklaşık 1.5 sezondur burada oynuyor maçlarını, dolayısıyla ciddi bir stat tecrübesi var elinde. Dün de bu sayede etkili olduklarını düşünüyorum.

Maç öncesi kadrolara bakıldığında iki takımın da oynayabilecek durumda olan futbolcuları arasından doğruya yakın tercihlerle sahaya çıktığı söylenebilirdi. Sadece Fenerbahçe’nin ileri ucunda Fernandao – Robin van Persie soru işareti vardı, teknik direktör Vitor Pereira da tercihini Fernandao’dan yana kullandı. Temposu yüksek geçecek maçta Ricardo Quaresma yerine Olcay Şahan tercihi doğruydu.

Maça iyi başlayan Fenerbahçe oldu, Markoviç çok istekliydi. Topu orta sahanın gerisinden alıp 75 metreyi 10 saniyede katettiği kesit futbolun özlediğimiz parçalarından biriydi. 20. dakika itibariyle Beşiktaş silkinip kendine geldi ve ilk duran topta golü buldu. Maç sonrasında golün 30 cm ofsayt olduğu açıklandı Lig TV tarafından ancak aynı anda hem topun vurulduğu noktaya bakıp hem de kaleye en yakın oyuncuyu tespit etmeye çalışırken 30 cm’lik kaçak yaşanabilir olarak düşünüyorum. Adam paylaşımı konusunda ise Fernandao eşleştiği Ersan’ı bırakınca, Kjaer kendi tuttuğu Atiba’ya vurdurmadı ama Ersan’a vurdurmamaya çalışınca kendi ağlarını havalandırdı. Stadın avantajı bu noktada ortaya çıktı bence, rüzgar Beşiktaş lehine esiyordu ve Kjaer zıplayıp rahat uzaklaştırabileceği bir topu (muhtemelen rüzgarın etkisiyle) zamanlama hatasıyla kendi kalesine gönderdi. Bu hatayı Bekir vs. oyuncular yapsa üzerine düşülmezdi belki ama bonservisine 7.5 milyon euro ödenmiş bir stoperin yapmaması gereken bir hataydı.

Golün şoku geçmeden yine bir duran topta ikinci gol geldi. Ön direkte aşırılan topu Kjaer yine zamanlama hatasıyla uzaklaştıramadı ve Mario Gomez hatayı affetmeyip skoru 2-0’a getiren golü attı. Fenerbahçe iyice bocalamaya başladı fark ikiye çıkınca. İmdada duran topta kendi kalesine uçarak kafayla gol atan Tosiç yetişti. Aslında Tosiç’in golünde Gomez tarafından itilen Kjaer’in Tosic’e çarpmasının da etkisi vardı. Skorun 2-1’e gelmesi Beşiktaş’ı stop ettirdi adeta. Fenerbahçe yeniden topa hakim olmaya başladı. Bu sefer de Beşiktaş’ın imdadına Markoviç’in sakatlığı yetişti. Ersan’ın faul bile yapmadan(!) yaptığı müdahale sonucu yerde kalan Markoviç yerini Volkan Şen’e bıraktı. Fernandao biraz daha becerikli olsa Volkan’ın ilk dokunduğu top enfes bir asist olacaktı. Golü kaçırdıktan sonra ilk olarak kulübeye bakan Fernandao ise aklının maçta olmadığını kanıtladı adeta.

2-1 biten ilk yarının ardından Şenol Güneş ikinci yarıya Jose Sosa – Necip Uysal değişikliğiyle başladı. Bu biraz da skoru korumacı bir değişiklikti ve yerindeydi. İkinci yarının ilk 15 dakikası uyku modunda geçti, ne bir tehlikeli akın, ne de keyif veren futbol vardı sahada. 65. dakikada Fernandao yerini Robin van Persie’ye bıraktı. Volkan Şen’in telefon kulübesi kadar bir alanda 4 kişiyi ekarte etmesi sonucu güzel bir plase ile topa ilk dokunuşunda da golü yaptı RVP. Beşiktaş savunması topun çıktığına itiraz ettiği kadar Volkan’ı savunsa golü yemezlerdi ancak topun tamamı çizgiyi terk etmediği için oyundaydı ve çizgi hakeminin kararı doğruydu.

Skorun 2-2 olmasıyla maça yeniden heyecan geldi, üstelik rüzgar hem fiziksel hem de motivasyonel olarak Fenerbahçe’nin arkasındaydı. Ancak Oğuzhan’ın iyi ara topunu süratli deparıyla değerlendiren Gökhan Töre, Mario Gomez’e “al da at” şeklinde bir orta yaptı ve Gomez ilk yarıda Fernandao’nun kaçırdığı pozisyonun aynısını gol yaptı. Oğuzhan – Töre – Gomez üçlüsünün uyumuna Şener’in ve Alves’in konsantrasyon eksikliğini de eklemek gerek. Gol sonrası yine uyku modu devam etti ve Beşiktaş 3-2 kazanarak liderliğe yükseldi.

Bireysel performanslara bakalım biraz da.

Volkan : Terlemeden bitirdiği maçlardan biri oldu. 3 kere top geldi, üçü de gol oldu. İşin garip yanı üç golde de yapacağı fazla bir şey yoktu. (5/10)

Şener : Sezonun ilk maçlarında Gökhan’ı kesti, artık Gökhan düşünsün derken büyük bir düşüş içine girdi. Yaptığı bindirme sayısı çok kısıtlıydı, son goldeki hatasıyla beraber vasatı aşamayanlardandı. (4/10)
Kjaer : Sakatlık sonrası maç formunu henüz yakalayamamış, zamanlama hataları nedeniyle iki gole sebep oldu. (3/10)
Alves : 90 dakikayı çıkarmakta zorlanıyor, Gomez’in attığı ikinci golde adamını kaçırması pahalıya patladı. (4/10)
Caner : Son iki senenin yıldızı Caner bu sene yokları oynuyor. Hasan Ali’nin iyi performansına karşılık tecrübesiyle forma şansı buldu ama beklentilerin çok gerisindeydi. (5/10)

Mehmet Topal : Josef gelene kadar ülkenin en iyi ön liberosu diyorduk. Kesiciliğine zaten laf yok ama topu oyuna sokma konusundaki zaafları büyük maçlarda daha da ortaya çıkıyor. (6/10)
Ozan Tufan : Volkan’la oynadıkça daha çok parlıyor. Kadroya ilk yazılacak isimlerden. (7/10)
Meireles : 4 senedir en iyi maçlarından birini oynadı ama yine de vurdumduymazlığı beni çıldırtıyor. Tek top oynamayı seviyor ama bazen gereksiz yere tek top oynayıp hata yapıyor. (7/10)

Nani : Fenerbahçe’nin son 6 golünün 5’inde imzası olunca kilit altında kaldı. Etkisizdi. (6/10)
Markovic : Isındıkça daha çok depar izletecek bize. Kumaşı iyi, sene sonu gidişi bizi üzecek gibi duruyor. Sakatlığı ciddi değildir umarım. (7/10)
Fernandao : Sezon başı kampında kaçırılınca yerine başkasını oynatıyoruz sanıyorum zira bu kadar büyük bir düşüşü başka türlü açıklayamıyorum. Geçen sezonki Fernandao dün hat-trick ile takımını zafere taşırdı. (3/10)

Volkan Şen : Sezonun 12. adamı olacağı belli oldu, yedekten gelip çok maç kurtaracak zira ilk 11de oynayınca bu kadar etkili olamıyor. Asist öncesi çalımları çok klastı (7/10)
Robin van Persie : FB Yandex’te “Ben yedek oturmam arkadaş” diye arama yapsak Bursaspor ve Beşiktaş maçlarının özeti çıkar karşımıza. Oyuna girip dokunduğu ilk topları gol yapan, yine harika bir kafa vuruşu direkten dönen adam. Fizik gücünü bir an evvel yükseltip 90 dakika sahada kalabilmesi lazım. (7/10)
Diego : Sakatlık sonrası ilk maçı olduğundan etkisiz ve ürkekti. Katkı vermesi zordu, şapkadan tavşan çıkaramadı. (4/10)

Vitor Pereira : Doğru sayılacak bir kadroyla sahaya çıktı. Gereken değişiklikleri de yaptı ama şans ve hakem faktörü ondan yana değildi. Oyun olarak rakibe karşı üstündü ve kendi adına artı puan hanesine yazıldı (6/10)

Halis Özkahya : Kötü bir yönetim gösterdi. Çıkması gereken kartları çıkarsa sonuç farklı olurdu. (4/10)


Sözün özü, Beşiktaş kazandı ve dört büyük takım 13-11 puan aralığında zirveye yerleştiler. Tahminim dört büyük takımın da 25. haftaya kadar yarışın içinde olacağı yönünde. Bekleyip görelim haftalar kime yarayacak.