30 Ocak 2017 Pazartesi

Şampiyonluğa HAYIR!

HAYIR kelimesinin tarihte ilk defa bu kadar büyük bir anlam taşıdığı şu günlerde Fenerbahçe de şampiyonluğa HAYIR dedi. 2003 yılından bu yana sadece bir kere lige erken havlu atan Fenerbahçe bu sezonu 19. haftada kapattı. Peki ne oldu da havlu attı, hiç mi umut yok bu takımdan?

Liderin 8-9 puan gerisine düşmüş, yarıştaki rakipleriyle olan maçları deplasmanda oynayacak bir takımın şampiyonluktan bahsetnesi ancak gülünç olur. Şikeydi veya değildi, bu takım 18 maçta 17 galibiyet aldı ama o bir kere olur. İkinci kere olacaksa bile bu kadroyla olmaz. Kaldı ki olsa bile yeteceği meçhul. Elde var 35 puan, kalan maçların hepsini kazansan ulaşılacak puan 80. Sözün özü şampiyonluğu bıraktık dün Kayseri'de. Aslında 2 hafta önce Kadıköy'de Adana'ya karşı bırakmıştık ya dünkü resmi açıklama oldu sadece.

Türkiye'de şampiyonluğun yolu Anadolu'dan geçer, boş bir laf değildir bu. Anadolu deplasmanlarını kazasız atlatan takım yürür gider. Sezon öncesinde teknik adam oturup hedef puan tablosu çıkarır. İçerideki 17 maçta en az 15 galibiyet (45 puan) almayı hedefler, alttakilere galibiyet, derbilerde en kötü beraberliktir parola. Dışarıdaki 17 maç ise 3 gruba ayrılır. Puan tablosunda alt yarıda yer alan deplasmanlarda galibiyet (24 puan) şarttır. Üst-orta sıra takımlarından alınacak beraberlik (8 puan) üzmez, galibiyet ballı lokma tatlısı olur. Şampiyonluğa oynayan takımların deplasmanlarında ise beraberlik (3 puan) iyi sonuçtur, galibiyet ise şampiyonluk habercisidir. Hedef puanları toplayınca 80 yapar ve bu da şampiyonluk barajıdır.

Fenerbahçe ne yaptı bu sezon? İçeride Kayseri, Alanya, Adana ve Beşiktaş ile berabere kaldı, Bursa'ya yenildi. Yani 10 maçta 27 puan beklerken elde var 19. Deplasmana bakalım. Osmanlı ile berabere, Başakşehir, Antalya ve Kayseri deplasmanlarında mağlubiyet. Cepten giden 4 puan da burada var. Hedefin 12 puan gerisine düşmüşüz 19 haftada. Bu yüzden Fenerbahçe ligi bırakıp kupaya, Avrupa'ya odaklansın bu sene. Bu futbolla oralara da ne kadar odaklanabileceğimiz soru işareti aslında.

Kayseri karşısına geçen hafta lider Başakşehir'i yenen takım iskeletiyle çıktı Fenerbahçe. Sakatlanan Ozan Tufan'ın yerine sakatlıktan dönen Mehmet Topal girmişti kadroya. Rakip ise tam bir toplama takım görünümündeydi. Devre arasında gelen 9 futbolcunun yedisi sahada, biri kulübedeydi. Forvette ise ligde 288 gündür gol atamayan Umut Bulut vardı. Kayserispor'un genel gol sıkıntısı varken (18 maç 14 gol) Fenerbahçe ise pek gol yemeyen yapısıyla (18 maç 14 gol) dikkat çekiyordu.

Maçın 15. dakikası falandı sanırım, anlamsız bir kör dövüşü izlediğimi fark ettim. Fenerbahçe üçüncü bölgede sadece 4 isabetli pas yapabilmişti. Fernandao topla hücum bölgesinde sadece 2 kere buluşmuştu bu süre içinde. Derken Fenerbahçe'yi uyandıracak gol geldi, Deniz Türüç'ün şutu Skrtel'den sekti. Volkan'ın hamlesi yetersiz kalınca Umut Bulut en iyi yaptığı işi yaptı ve pozisyonu takip ederek topu ağlara gönderdi. Zor maç iyice zora girmişti artık. Eşim bu maçı alıcaz merak etme dedi ancak girdiğimiz iddia sonucu bana bir yemek kaybetti. Sağdan soldan seken toplar, topu kontrol edemeyen beceriksiz futbolcular derken Mehmet Topal düzgün bir vuruşla skoru 1-1'e getirdi. Ancak buna rağmen galibiyet için pek umudum yoktu.

İkinci yarıda da aynı beceriksizlik sahnedeydi. Yine kör topal mücadele içinde ceza sahasına getirdiğimiz topu Fernandao boş kaleye atamayınca kaderimiz belli olmuştu. Savunmanın zaaflarını iyi değerlendiren Kayserispor son bölümde bulduğu 3 golle sahadan 4-1 galibiyetle ayrıldı. Fenerbahçe bu sezon 4. kez düşme hattında yer alan bir takıma puan kaybetti. Manchester United, Feyenoord, Galatasaray ve Beşiktaş maçlarında toplam 4 pozisyon vermeyen savunma hattı Kayserispor'dan bir maçta 4 gol yedi.

Volkan Demirel : (1/10) Topu oyuna sokma konusunda koca bir sıfır. Attığı uzun toplar yerini bulmadığı gibi atamadığı toplar da kalemize tehlike olarak dönüyor. İkinci ve dördüncü golleri amatör kaleciler bile yemiyor artık.

Şener Özbayraklı : (1/10) Mağlubiyetin baş aktörlerinden. Yedek başladığı sezona alternatifsiz devam ediyor ve ciddi bir kondüsyon kaybı içinde olduğu açık. İkinci golde rakibini kaçırması kabul edilemez bir hata.

Simon Kjaer : (1/10) Rakip 4 kere gelip 4 gol buldu, bu arkadaş neredeydi acaba? İlk golde Umut Bulut seken topa koşarken Kjaer elini kaldırıyordu. Skrtel'le paslaşıyorsa iyi ama uzun pasları tam bir felaket.

Martin Skrtel : (1/10) O da günün kayıplarından. Rakibin hücum hattında gözden düşmüş toplama adamlar var ancak bunların biriyle bile başa çıkamadık.

Hasan Ali Kaldırım : (1/10) Günün en kötüsü belki de. Muhteşem bir sol bek olmadığını biliyorduk ancak bu kadar isteksiz halini ilk defa görüyorum. Maç boyu Skrtel ve Josef ile paslaştı. Zaman zaman önündeki sol açığa "ateş" niteliğinde paslar attı. Bir kaç pozisyonda karşısındaki oyuncuyu çalım atıp geçmeyi dahi beceremedi. FFP bitene kadar katlanmak zorunda olmamız büyük acı.

Mehmet Topal : (1/10) Maçın başında sol ayağıyla yaptığı plase gol olsa Fenerbahçe'nin kötü futbolu bir hafta daha göz ardı edilecekti. Geri ve yan pasları olumlu ancak ileriye attığı başarılı bir pas yok neredeyse. Karşısındaki Lawal çok daha verimli bir performans ortaya koydu.

Josef de Souza : (1/10) Haftalardır devam eden iyi performansı bu maçta yerini rezil bir performansa bırakmıştı. Neredeyse tüm gollerde hatalıydı. Takımın genel kötü görüntüsüne ayak uydurdu maalesef.

Salih Uçan : (1/10) 10 numara hayalet. 10 numara gölge. Başka bir çok 10 numara olabilir ancak 10 numara futbolcu değil. İki lig aşağıdaki Amedspor'a klas çalım atmakla 10 numara olunmuyor. 10 numara dediğin adam oyunun kilitlendiği dakikalarda sorumluluk alıp skor yaratan oyuncudur. Bizimki cepheden kaleyi görürken şut çekiyor, rakibin bacağına çarpıyor. Olmadı, olmuyor, olmayacak. Kendimizi kandırmayalım, bu ligde baş altı takımlarda rahatlıkla oynayabilir. Kariyerine bu yönde devam etmesini tavsiye ederim.

Jeremain Lens : (1/10) Formsuzluğu artık can sıkmaya başladı. Ligin ilk yarısında tank gibi dediğimiz adam şimdi 1. lig'de Sivasspor'da kadroya giremeyen Erkan Kaş'ı geçemiyor. Sola geçince verimi iyice düşüyor zaten. Sene sonu bonservisini nasıl alacağız diye düşünürken şimdilerde iyi ki kiralık gelmiş moduna geçiş yapıyoruz.

Jose Fernandao : (1/10) Devre arasında ve kupa maçlarında bize reklamları izletmiş sanırım. Forvet yokluğunda bir anda kendine 11 yolu açıldı, güzel goller de atıp kadroda yerini sağlamlaştırdı ancak o kredi çabuk tükendi. Dün kaçırdığı gol Moussa Sow'un dönüşü ile kendisine kulübe yollarını gösterecek maalesef. Kendisinden 8-10 cm kısa stoperlere karşı düştüğü aciz durum ise günün ve mağlubiyetin özetiydi.

Alper Potuk : (1/10) Her şeyi yapmaya çalışıp hiç bir şey yapamayan futbolcu tipi. Tehlike yarattığımız 2 pozisyonda da imzası var ama bunlar beceriden ziyade beceriksizlik sonucu ortaya çıkan pozisyonlar. Top kontrolü ortalama bir futbolcunun çok altında. Yedek olmaktan öte gidemeyecek maalesef.

Oleksandr Karavayev : (1/10) Geldi geleli 7 maç oynadı ancak halen neden transfer edildiğini gösteremedi. Devre arasında bedavaya gelen kiralık futbolcudan fazla bir şey beklememek lazım elbet ama onun yerine Miroslav Stoch'u kazanmaya çalışmak daha mantıklı.

Robin van Persie : (1/10) Dedesinin vefatı nedeniyle dün kadroda olmasını beklemiyordum, maç başlarken de umarım oyuna girmesi gerekmez diye geçirdim içimden. O da oyuna isteksiz girdi, hücum bölgesinde topa 3 kere dokunabildi sadece.

Dick Advocaat : (1/10) Eksikler olsa da, transfer yapılmasa da, bu takımın ölüsü toplama Kayserispor'u yenmeli. Ligin zayıf takımlarına karşı bu kadar puan kaybı yaptığımıza göre motivasyon yönünde bir eksiklik var demek ki. Ligi artık kaybettiğine göre kupa ve Avrupa'ya konsantre olmasını tavsiye ediyorum. Şu şartlar altında önümüzdeki sezon kalma ihtimali yok.

Özetle; ligin dibine demir atmış Adanaspor'la berabere kaldıktan sonra toplama Kayserispor'dan dört gol yedik ve şampiyonluğa resmen veda ettik. Takımın durumu içler acısı, FFP elimizi bu kadar bağlamışken önümüzdeki sezonu düşünemiyorum bile. Advocaat 10 numara diye yalvarıyor, Aziz başkan halen rakiplere, hakemlere sallamakla meşgul. Konuştukça iticiliği artan ve işlerin kötüye gitmesine sebep olan bir lider haline geldi, tanıdık geliyor değil mi? Ali Koç'un başkanlık yolunda yaktığı saman alevi artık biraz daha canlı. Bakalım Aziz Yıldırım olağanüstü kongrede karşısına çıkacak mı? Umduğum cevap : HAYIR!

22 Ocak 2017 Pazar

Namağlup Takım Yoktur, Kadıköy'e Gelmemiş Takım Vardır

Yazıya başlamadan Türk futbolunun büyük emektarı, değerli başkan İlhan Cavcav'a Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve futbol camiasına baş sağlığı diliyorum.

Haftanın flaş karşılaşması Fenerbahçe'nin 1-0 üstünlüğü ile sona erdi ve böylece ligde yenilgisiz takım kalmadı. Aslında sezonun ilk haftasında oynanan karşılaşmanın bir benzeri oldu. O maçta Başakşehir erken bulduğu bir golle 1-0 öne geçmiş ve kalan dakikalarda skoru korumak adına bir futbol sergilemişti ve bunu da başarmıştı. O günlerde Fenerbahçe lig tarihinin en kötü başlangıcına imza atmakla meşguldü. O maçın üzerinden geçen 154 günden sonra Fenerbahçe nispeten toparlanmış olsa da puan kaybı halinde ligin bitimine 16 hafta kala havlu atacaktı. Beklenen olmadı ve Fenerbahçe zirveye tutundu ancak şampiyonluk halen çok çok uzak bir ihtimal.

İki takım da bu sene birbirine benzer bir yapıda futbol oynuyor. Takım kadroları ve dizilişleri de oldukça benzer. Geri dörtlüde sağlam iki stoper ve hücumdan çok savunma meziyetleri olan iki bek, önlerinde iki ön libero ve bir 8 numara, kanatlarda iki pırpır, hücumda da rakip savunmayla boğuşacak yapılı bir santrafor. Oyun mantalitesi de orta sahada topu çok oyalamadan kanat oyuncularına ya da önlerindeki boşluklara aktarıp bir kaç pasla golü bulmak. Golü bulduktan sonra da skoru korumak adına geri çekilip kontra ataklarla gol aramak iki takımın da karakteristik özelliği adeta.

Fenerbahçe sahaya ilk yarıda ideal 11'in parçası olarak sayılabilecek Mehmet Topal, Volkan Şen, Moussa Sow ve Robin van Persie'den yoksun çıktı. Hücumda etkisiz kalmanın nedenlerinden biri buydu belki. Maç boyu kaleyi bulan şut sayısı 2'ydi ki biri rakibe çarparak gol oldu, diğerinde ise penaltıyı Volkan Babacan kurtardı. Organize sayılamayacak ancak bireysel çabaların peş peşe geldiği atakta top Ozan Tufan'ın önünde kaldı ve onun şutu eski Fenerbahçeli Emre Belözoğlu'na çarparak ağlarla buluştu.

Golden sonra Fenerbahçe geriye çekilip rakibi beklemeye başladı. Rakip yüklendikçe boş alanlarda fırsat kolladı ancak neredeyse hiç etkili olamadı. Başakşehir'in Visca ve Cengiz ile attığı iki isabetli şut ise Volkan Demirel'e takıldı. İki takımın da lokomotifi görevinde olan sağ açıkları Jeremain Lens ve Edin Visca bu maçta adeta yokları oynadılar. Fenerbahçe hücum hattında yer alan Lens, Fernandao, Alper ve Salih sahanın en etkisiz isimleriydi. Etkisiz olmak bir yana, topun havalandığı her anda vurarak uzaklaştırma tercihine anlam veremiyorum. Saydığım oyuncular yıllardır üst seviyede futbol oynayan isimler. Topun bir şekilde karambolde kaldığı durumlarda özgüven sahibi olup topu kontrol ederek yere indirmelerini ve olumlu kullanmalarını beklerim ancak bugün bir çok pozisyonda havalanan topu gelişigüzel uzaklaştırdıklarını izledim. Maalesef oyun kalitesi adına çok büyük bir eksi bu.

Oyunculara geçmeden bir kısa paragraf da Bülent Yıldırım'a. Maçın henüz 90. saniyesinde faul bile olmayan pozisyonda Josef de Souza'ya sarı kart vermeyi başardı. Maçı kontrol altına almak için her darbeye ve ikili mücadeleye faul çaldı. Durum böyle olunca maçta toplam 10 sarı kart çıktı ve maç çığrından çıktı. Çaldığı penaltı düdüğü de son derece hatalı bir karardı, neyse ki golle sonuçlanıp maçın sonucuna etki etmedi.

Volkan Demirel : (8/10) Kalesindeki iki tehlikeli vuruşu da başarıyla kontrol etti. Topu oyuna hızlı sokma talimatı var hocanın muhtemelen ancak isabeti çok düşük oluyor, bu konuda biraz çalışması lazım.

Şener Özbayraklı : (8/10) Karşısında ligin genç ve etkili oyuncularından biri vardı. Önünde oynayan Jeremain Lens'in pek yardım etmemesi de üzerine eklendi ancak kanadını başarıyla savundu ve rakibe pozisyon vermedi.

Simon Kjaer : (7/10) Savunmanın göbeğinde tek pozisyon haricinde başarılı bir performansı vardı. İleri doğru attığı uzun topların neredeyse tamamı rakibe gitti. 

Martin Skrtel : (8/10) Rakip santrafor ile iyi mücadele etti ve hava toplarında pozisyon vermedi.

Hasan Ali Kaldırım : (9/10) Karşısında ligin en verimli kanat oyuncusu varken kanadını savunmanın yanı sıra maçtaki tek golü de bireysel çabasıyla yarattı adeta.

Josef de Souza : (9/10) Maçın tartışmasız yıldızı. Mehmet Topal'ın yokluğunda uzun zamandır forma şansı bulamayan Salih Uçan ve Ozan Tufan'ın arkasında oynadı, çok erken bir dakikada sarı kart görmesine rağmen girdiği ikili mücadelelerin neredeyse tümünü kazandı.

Ozan Tufan : (8/10) Maçın tek golünün sahibi. İlk yarıda sakatlık mı yaşadı bilmiyorum ama ikinci yarıya çıkmadı. Zor karşılaşmada üç puan almamızda payı büyük.

Salih Uçan : (6/10) Ligde tam 17 hafta aradan sonra ilk 11de forma şansı bulan bir futbolcunun performansı bu olmamalı. 10 numara arayışının zirve yaptığı, Mehmet Ekici'nin bir gün gelip bir gün gittiği şu günlerde iki maç üstüste iyi oynasa o mevkiinin tek sahibi olabilecek ancak bir türlü beklenen patlamayı yapamıyor. Golde ekstra çabasıyla asiste imza attı ancak benim istediğim Salih bu değil.

Jeremain Lens : (4/10) İki haftadır takımın en kötüsü. Aldığı her topu eziyor, ikili mücadelelerin çoğunu kaybediyor ve dahası geriye yardım etmiyor. İlk yarıyı zirvede bırakmıştı ancak şimdi dipten başlıyor yeniden. Yanında oynayan oyunculara aşina olmamasının da payı vardır belki ama bu kadar düşüş fazla.

Jose Fernandao : (3/10) Türk futbolunda basit bir gerçek var. Top havalanırsa ve Yalçın Ayhan sahadaysa o topa Yalçın Ayhan kafayı vurur. Fernandao bugün bu gerçeğe yenildi. Hava toplarında çok etkisizdi, takım arkadaşlarına duvar olamadı. Ceza sahası içinde iki pozisyonda kendini anlamsızca yere bıraktı ve birinde penaltı almayı başardı. Onu da kaçırıp son dakikaların rahatlık yerine ecel terleri içinde geçmesine neden oldu. Devre arası yakaladığı performansı saman aleviymiş maalesef.

Alper Potuk : (5/10) İlk yarıyı sol açık, ikinci yarıyı ofansif orta saha olarak oynadı ancak iki mevkiinin de hakkını veremedi. Mücadelesi ile ayakta kaldı ancak hücumda topu bir türlü olumlu kullanamadı.

Oleksandr Karavaiev : (6/10) Takıma yavaş yavaş adapte oluyor, o yüzden henüz değerlendirmek için erken. Geriye yardım etmesi olumlu, hücumda ise özgüvenle oynuyor. Bugün ayağına gelen iyi bir fırsatı kaçırdı ancak en azından doğru yere gelebilmişti. Bugün gol kaçar, yarın gol olur. Sadece sağ kanatta oynaması da bir handikap, Moussa Sow varken Jeremain Lens ile maç içinde sıkça kanat değiştiriyorlardı ancak Karavaiev'i solda göremedim geldiğinden bu yana.

Roman Neustadter : (6/10) Direnci azalan orta sahayı ayakta tutmak için oyuna girdi. Topa 10 kere dokunmadan maç bitti zaten.

Robin van Persie : (3/10) O da dibi görmüş, şimdi çıkış yapmaya çalışıyor. Bir pozisyonda kaleyi cepheden görürken rakibe çalım atmaya çalıştı, kendini yerde buldu. Rakip topu alıp kontra atağa başladı. Başka bir pozisyonda ise topu ancak elle düzeltebildi, buna rağmen gol yapamadı.

Dick Advocaat : (8/10) Tecrübesi ve şansın yardımıyla bu maçı kazanmayı başardı. Bu tür maçları iyi oynuyor, takıma yakın seviyede olan rakipleri iyi çözüyor. Kritik maçlarda alınan galibiyetler de bunun bir göstergesi. Eksiklere rağmen takımı iyi kontrol etti, oyunun kontrolünü rakibe bırakmış görünsek de 1-2 cılız akın dışında etkili olma şansı vermedik.

Özetle; çok kritik bir virajda 3 puanı aldık. Şampiyonluk halen çok çok uzak bir ihtimal ancak biz buradayız dedik. 4 hafta sonra oynanacak Galatasaray - Beşiktaş maçına kadar kayıp yaşamadan gitmemiz halinde (Kayseri (D), Bursa (D), Kasımpaşa, Gaziantep (D)) yok düzeyinde olan şansımızı bir tık arttırabiliriz belki. Transferin henüz yapılmamış olması finansal fair-play'in ne kadar ağır bir tehlike oluşturduğuna işaret. Mehmet Ekici'yi alamayacağımızı düşünüyorum, alternatif bir ismi kadromuza dahil edersek daha çok sevineceğim. Kadromuzda 14 yabancımız olduğuna göre birini göndermeden başka bir yabancı alamayacağız, bunu da not olarak ekleyelim. Son olarak yetiş ya Moussa Sow diyorum, eldeki forvetler olmuş şerbet. Sen gel ey mübarek adam.