Yazıya başlamadan Türk futbolunun büyük emektarı, değerli başkan İlhan Cavcav'a Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve futbol camiasına baş sağlığı diliyorum.
İki takım da bu sene birbirine benzer bir yapıda futbol oynuyor. Takım kadroları ve dizilişleri de oldukça benzer. Geri dörtlüde sağlam iki stoper ve hücumdan çok savunma meziyetleri olan iki bek, önlerinde iki ön libero ve bir 8 numara, kanatlarda iki pırpır, hücumda da rakip savunmayla boğuşacak yapılı bir santrafor. Oyun mantalitesi de orta sahada topu çok oyalamadan kanat oyuncularına ya da önlerindeki boşluklara aktarıp bir kaç pasla golü bulmak. Golü bulduktan sonra da skoru korumak adına geri çekilip kontra ataklarla gol aramak iki takımın da karakteristik özelliği adeta.
Fenerbahçe sahaya ilk yarıda ideal 11'in parçası olarak sayılabilecek Mehmet Topal, Volkan Şen, Moussa Sow ve Robin van Persie'den yoksun çıktı. Hücumda etkisiz kalmanın nedenlerinden biri buydu belki. Maç boyu kaleyi bulan şut sayısı 2'ydi ki biri rakibe çarparak gol oldu, diğerinde ise penaltıyı Volkan Babacan kurtardı. Organize sayılamayacak ancak bireysel çabaların peş peşe geldiği atakta top Ozan Tufan'ın önünde kaldı ve onun şutu eski Fenerbahçeli Emre Belözoğlu'na çarparak ağlarla buluştu.
Golden sonra Fenerbahçe geriye çekilip rakibi beklemeye başladı. Rakip yüklendikçe boş alanlarda fırsat kolladı ancak neredeyse hiç etkili olamadı. Başakşehir'in Visca ve Cengiz ile attığı iki isabetli şut ise Volkan Demirel'e takıldı. İki takımın da lokomotifi görevinde olan sağ açıkları Jeremain Lens ve Edin Visca bu maçta adeta yokları oynadılar. Fenerbahçe hücum hattında yer alan Lens, Fernandao, Alper ve Salih sahanın en etkisiz isimleriydi. Etkisiz olmak bir yana, topun havalandığı her anda vurarak uzaklaştırma tercihine anlam veremiyorum. Saydığım oyuncular yıllardır üst seviyede futbol oynayan isimler. Topun bir şekilde karambolde kaldığı durumlarda özgüven sahibi olup topu kontrol ederek yere indirmelerini ve olumlu kullanmalarını beklerim ancak bugün bir çok pozisyonda havalanan topu gelişigüzel uzaklaştırdıklarını izledim. Maalesef oyun kalitesi adına çok büyük bir eksi bu.
Oyunculara geçmeden bir kısa paragraf da Bülent Yıldırım'a. Maçın henüz 90. saniyesinde faul bile olmayan pozisyonda Josef de Souza'ya sarı kart vermeyi başardı. Maçı kontrol altına almak için her darbeye ve ikili mücadeleye faul çaldı. Durum böyle olunca maçta toplam 10 sarı kart çıktı ve maç çığrından çıktı. Çaldığı penaltı düdüğü de son derece hatalı bir karardı, neyse ki golle sonuçlanıp maçın sonucuna etki etmedi.
Volkan Demirel : (8/10) Kalesindeki iki tehlikeli vuruşu da başarıyla kontrol etti. Topu oyuna hızlı sokma talimatı var hocanın muhtemelen ancak isabeti çok düşük oluyor, bu konuda biraz çalışması lazım.
Şener Özbayraklı : (8/10) Karşısında ligin genç ve etkili oyuncularından biri vardı. Önünde oynayan Jeremain Lens'in pek yardım etmemesi de üzerine eklendi ancak kanadını başarıyla savundu ve rakibe pozisyon vermedi.
Simon Kjaer : (7/10) Savunmanın göbeğinde tek pozisyon haricinde başarılı bir performansı vardı. İleri doğru attığı uzun topların neredeyse tamamı rakibe gitti.
Martin Skrtel : (8/10) Rakip santrafor ile iyi mücadele etti ve hava toplarında pozisyon vermedi.
Hasan Ali Kaldırım : (9/10) Karşısında ligin en verimli kanat oyuncusu varken kanadını savunmanın yanı sıra maçtaki tek golü de bireysel çabasıyla yarattı adeta.
Josef de Souza : (9/10) Maçın tartışmasız yıldızı. Mehmet Topal'ın yokluğunda uzun zamandır forma şansı bulamayan Salih Uçan ve Ozan Tufan'ın arkasında oynadı, çok erken bir dakikada sarı kart görmesine rağmen girdiği ikili mücadelelerin neredeyse tümünü kazandı.
Ozan Tufan : (8/10) Maçın tek golünün sahibi. İlk yarıda sakatlık mı yaşadı bilmiyorum ama ikinci yarıya çıkmadı. Zor karşılaşmada üç puan almamızda payı büyük.
Salih Uçan : (6/10) Ligde tam 17 hafta aradan sonra ilk 11de forma şansı bulan bir futbolcunun performansı bu olmamalı. 10 numara arayışının zirve yaptığı, Mehmet Ekici'nin bir gün gelip bir gün gittiği şu günlerde iki maç üstüste iyi oynasa o mevkiinin tek sahibi olabilecek ancak bir türlü beklenen patlamayı yapamıyor. Golde ekstra çabasıyla asiste imza attı ancak benim istediğim Salih bu değil.
Jeremain Lens : (4/10) İki haftadır takımın en kötüsü. Aldığı her topu eziyor, ikili mücadelelerin çoğunu kaybediyor ve dahası geriye yardım etmiyor. İlk yarıyı zirvede bırakmıştı ancak şimdi dipten başlıyor yeniden. Yanında oynayan oyunculara aşina olmamasının da payı vardır belki ama bu kadar düşüş fazla.
Jose Fernandao : (3/10) Türk futbolunda basit bir gerçek var. Top havalanırsa ve Yalçın Ayhan sahadaysa o topa Yalçın Ayhan kafayı vurur. Fernandao bugün bu gerçeğe yenildi. Hava toplarında çok etkisizdi, takım arkadaşlarına duvar olamadı. Ceza sahası içinde iki pozisyonda kendini anlamsızca yere bıraktı ve birinde penaltı almayı başardı. Onu da kaçırıp son dakikaların rahatlık yerine ecel terleri içinde geçmesine neden oldu. Devre arası yakaladığı performansı saman aleviymiş maalesef.
Alper Potuk : (5/10) İlk yarıyı sol açık, ikinci yarıyı ofansif orta saha olarak oynadı ancak iki mevkiinin de hakkını veremedi. Mücadelesi ile ayakta kaldı ancak hücumda topu bir türlü olumlu kullanamadı.
Oleksandr Karavaiev : (6/10) Takıma yavaş yavaş adapte oluyor, o yüzden henüz değerlendirmek için erken. Geriye yardım etmesi olumlu, hücumda ise özgüvenle oynuyor. Bugün ayağına gelen iyi bir fırsatı kaçırdı ancak en azından doğru yere gelebilmişti. Bugün gol kaçar, yarın gol olur. Sadece sağ kanatta oynaması da bir handikap, Moussa Sow varken Jeremain Lens ile maç içinde sıkça kanat değiştiriyorlardı ancak Karavaiev'i solda göremedim geldiğinden bu yana.
Roman Neustadter : (6/10) Direnci azalan orta sahayı ayakta tutmak için oyuna girdi. Topa 10 kere dokunmadan maç bitti zaten.
Robin van Persie : (3/10) O da dibi görmüş, şimdi çıkış yapmaya çalışıyor. Bir pozisyonda kaleyi cepheden görürken rakibe çalım atmaya çalıştı, kendini yerde buldu. Rakip topu alıp kontra atağa başladı. Başka bir pozisyonda ise topu ancak elle düzeltebildi, buna rağmen gol yapamadı.
Dick Advocaat : (8/10) Tecrübesi ve şansın yardımıyla bu maçı kazanmayı başardı. Bu tür maçları iyi oynuyor, takıma yakın seviyede olan rakipleri iyi çözüyor. Kritik maçlarda alınan galibiyetler de bunun bir göstergesi. Eksiklere rağmen takımı iyi kontrol etti, oyunun kontrolünü rakibe bırakmış görünsek de 1-2 cılız akın dışında etkili olma şansı vermedik.
Özetle; çok kritik bir virajda 3 puanı aldık. Şampiyonluk halen çok çok uzak bir ihtimal ancak biz buradayız dedik. 4 hafta sonra oynanacak Galatasaray - Beşiktaş maçına kadar kayıp yaşamadan gitmemiz halinde (Kayseri (D), Bursa (D), Kasımpaşa, Gaziantep (D)) yok düzeyinde olan şansımızı bir tık arttırabiliriz belki. Transferin henüz yapılmamış olması finansal fair-play'in ne kadar ağır bir tehlike oluşturduğuna işaret. Mehmet Ekici'yi alamayacağımızı düşünüyorum, alternatif bir ismi kadromuza dahil edersek daha çok sevineceğim. Kadromuzda 14 yabancımız olduğuna göre birini göndermeden başka bir yabancı alamayacağız, bunu da not olarak ekleyelim. Son olarak yetiş ya Moussa Sow diyorum, eldeki forvetler olmuş şerbet. Sen gel ey mübarek adam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder