14 Nisan 2018 Cumartesi

Volkan Demirel > Thievy Bifouma

Maçı özetlemek için güzel denklem..
Kalecin iyiyse (günündeyse) 1 puan alırsın, forvetin de iyiyse (günündeyse) sahadan 3 puanla ayrılırsın. 
Bugün Volkan Demirel'in günüydü.
Her ne kadar 4 maçlık gol yememe serisi 90+'da bozulmuş olsa da takımın aldığı 3 puanda rolü büyüktü.

Fenerbahçe tarafında maça hikaye olacak bir konu yok pek.
İdeal 11'le sahaya çıktık, ilk 20 dakika rakibin kontra atak gücünü ensemizde hissettik.
25'ten sonra 15 dakika kadar oyuna ağırlığımızı koyduk ve 2 gol bulduk.
Akabinde kabuğumuza çekildik ve maçın bitmesini beklemeye başladık.
33'te gelen ikinci golden sonra rakip ceza sahasında sadece 8 kere topa dokunabildik.
60'ta rakibin en yetenekli silahı Robinho oyuna girince tehlike çanları yeniden çalmaya başladı.
Neyse ki Sivasspor'u ateşleyecek gol 90+'da geldi ve son dakikaları kan ter içinde geçirmedik.

Sivasspor'da Samet Aybaba'nın neden Robinho'yu yedek bıraktığı merak konusu. Mantıklı bir açıklama yapmıştır / yapacaktır eminim. Robinho'nun sahada olmadığı ilk 57 dakika Sivasspor rakip ceza sahasında 4 kere topla buluşmuşken son 35 dakikada 14 kere ceza sahasında topla buluşması önemli bir istatistik.

Maç başlığına dönersek; bugün Volkan'ın günüydü dedik. Kritik kurtarışlara imza attı.
Rakip hücum hattındaki Thievy Bifouma ise rakibin hem en kötüsü hem de en iyisiydi.
Topu aldığı zaman süratlenme konusunda ligde 1 numara olabilir.
Yine adam eksiltme meziyetleri de üst düzey.
Ancak son pas ya da son vuruş konusunda ciddi zaafı var.
Bugünkü maçta ciddi anlamda Volkan Şen'i izlediğimi düşündürdü bana.

Volkan Demirel : (9/10) Maçın yıldızlarından biri. Çıkardığı toplar, gerektiğinde libero gibi yaptığı hamleler. Bugün gol yemesine rağmen alınan 3 puanda ciddi pay sahibi.

Şener Özbayraklı : (8/10) Maçın iyilerinden. Bu kadar çok bindirme yaptığı bir maç hatırlamıyorum. İkinci golde kale alanı içinde bulunması bile başlı başına bir artı.

Roman Neustadter : (5/10) Günün en kötülerinden. Karşısındaki Bifouma'yı maçın yıldızı yapmak istedi ancak Volkan engel oldu.

Martin Skrtel : (6/10) Kone ve Bifouma gibi tarzı kendisine ters gelen santraforlar karşısında bocalıyor. Bugün gördüğü sarı kart tecrübesine yakışmadı.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Genelde 6 veriyorum Hasan Ali'ye, bugün 7 vereyim de ortalaması yükselsin. Şaka bir yana savunmadan top çıkarırken isabet oranı geçmişe oranla yüksekti.

Nabil Dirar : (7/10) Sağ kanadı çok iyi kullanıyor. Sadece sağ kanat değil, aynı zamanda sağ iç mevkiini de iyi kapatıyor. Gollerde doğrudan olmasa da oyuna ağırlık koyduğumuz iyi futbol dakikalarında payı var.

Mehmet Topal : (7/10) Adını pek duyamadık bu maçta, saklandı biraz sanki.

Josef Souza : (5/10) İleri çıkma talimatı almış gibi oynuyor. Topla 59 kere buluşmuş ancak bunların sadece 3 tanesini rakip kaleye doğru olumlu pas olarak kullanabilmiş. Sezon başındaki Josef'i özlüyorum.

Aatıf Chahechouhe : (8/10) Skor tabelasını değiştiren golü atan oyuncuya 8 vermeyeceğiz de kime vereceğiz? Golde olması gereken yerdeydi, olması gereken kontrolü yapamadı ancak şans ondan yanaydı ve top ağlarla buluştu. Sezonun kalanında böyle katkı vermeye devam etmesini diliyorum.

Giuliano Victor de Paula : (5/10) Henüz 40. saniyede golü bulacaktı neredeyse ancak kalan 90 dakika boyunca sahada gezinip durdu. Kalan 6+1 maç kendisinin de Dünya Kupası kaderini belirleyecek, bunun farkındadır umarım.

Roberto Soldado : (8/10) Zorlu bir Anadolu deplasmanında bir forvetten beklenecek düzeyde bir performans sergiledi. Top indirdi, arkadaşlarına yardımcı oldu, faul aldı. Kaçırdığı gol klasına yakışmadı ancak ikinci goldeki asist öncesi desteği ve sonrasında yerini alıp gol pozisyonunu hazırlaması son derece önemliydi.

Jose Fernandao : (6/10) Etkisizdi, Soldado'yu hem kart cezasından korumak hem dinlendirmek için oyuna giriyor ancak kafası maçta değil gibi.

Mehmet Ekici : (5/10) Sol açık mevkiinde 2. alternatif olan Mehmet, 4. alternatif olan Valbuena'nın bu pozisyona düşmesine neden olan bir hata yaptı. Bakalım onun kaderi de Valbuena'ya benzeyecek mi?

Aykut Kocaman : (7/10) İstediğini aldığı için puanı yüksek ancak takımın sergilediği futbol beklentilerin altındaydı. Volkan gününde olmasa takım bugün şampiyonluk yarışına havlu atacaktı. Rakibin Robinho hamlesine kabuğuna çekilerek yanıt verdi, maç 5 dakika daha uzasa işimiz zordu.

Özetle; zor deplasmandan Volkan Demirel sayesinde 3 puanla döndü Fenerbahçe. Bu haftayı da 4. kapatacak olmamız garanti. Sezonu daha yüksek bir sırada tamamlayacaksak, rakiplerin önümüzdeki 2 haftada puanlar kaybetmeleri şart. Son düzlükte herkes bir şekilde galibiyet alacaktır.

8 Nisan 2018 Pazar

28 Numaralı Bücür

20 yılı aşkın süredir futbolu ve Fenerbahçe'yi yakınen takip ediyorum. Futbolu takip eden kişilerin elbette birinci önceliği şampiyonluk, ardından seyir zevki geliyor. Yani sahada iyi futbol olmasa bile puanları toplayıp şampiyon olmak önemli. Peki ya çöpe giden ilk yarılar yüzünden seyir zevkinden mahrum kalan taraftar? 

Sezon başında Fenerbahçe zorlu bir finansal fair-play döneminden geçerken tartışmalı bir transfere imza atarak 33 yaşındaki Mathieu Valbuena'yı kadrosuna dahil etti. Kadro kalitesinin son 25 senenin dibinde olduğu durumda Valbuena takımın beyni konumuna yükseldi bir anda. Savaştı, mücadele etti, sahanın en çok isteyeni hep o oldu. Goller attı, asistler yaptı, takımına puanlar kazandırdı. Derken savunmaya yeterince yardım etmediği gerekçesiyle yedek kalmaya başladı. Buna rağmen oyuna girdiği anlarda hep elinden geleni sahaya yansıtmaya çalıştı.

Bu sezon 4'ü Avrupa, 5'i Kupa, 24'ü Lig olmak üzere 33 maçta forma giydi Valbuena. Bu karşılaşmaların 22 tanesinde ilk 11 başladı. İlk 11 başladığı karşılaşmalarda 4 gol 13 asiste imza attı. Yedek kulübesinde geçtikten sonraki rakamlara da değinelim. Oyuna sonradan girdiği 11 maçta 2 gol 4 asiste imza attı. Türkiye ligi için ortalamanın üzerinde bir yedek performansı olduğunu dile getirelim yeri gelmişken. Valbuena'nın ligde 9 asisti var, bunların 6 tanesi Fenerbahçe'nin bulduğu ilk golün asisti. Dahası Valbuena ligdeki 5 gol 9 asisti ile Fenerbahçe'ye doğrudan 11 puan kazandırdı. 

Bugünkü Osmanlıspor maçı da yukarıdaki istatistiklerin son halkası oldu. Pozisyonunun 3. adamı olduğunu öğrendiğimiz Valbuena çöpe giden ilk yarının ardından oyuna dahil oldu. Oyuna dahil olana kadar sahada futbol namına bahsetmeye değer bir şey yoktu. Özet geçeyim, Hasan Ali 4 isabetsiz korner kullandı, rakip kaleci Karcemarskas yere yatmadan ilk yarıyı tamamladı. Valbuena oyuna girdikten sonra kullandığı ilk korner tehlike yarattı, ikincisi gol oldu. Bu tür oyuncuların sahada var olması bile yeter bazen, ne kadar koştuğu ya da koşmadığı değildir mühim olan.

Gol atmayı bırakın rakip sahaya geçmeye mecali olmayan Osmanlıspor'un gücü fazlasına yetmeyecekti zaten. Şu haldeki rakibe karşı bile oyun düzenini değiştirmeden çıkan Aykut Kocaman'ı eleştirmek gerek. Rakip Barcelona da olsa, Osmanlıspor da olsa aynı dizilişi kullanıyoruz. Bu düz mantalitenin olumsuz bir sonucu da oyuncuları köreltiyor. Geçtiğimiz sezonlarda Josef'i topla ileri dribbling halinde görürken bu sene neredeyse hiç göremiyoruz. Bugün topla buluştuğu 79 kerenin 78'inin 2. bölgede gerçekleştiğini de ekleyelim. 

Velhasıl, şampiyonluğun zaten kaf dağının ardında olduğu bir sezonda giderek haftaları eritiyoruz. Rakiplerin puan kaybı için duaya çıksak da son dönemece girdiğimiz bu haftalarda puan kaybı beklediğimiz düzeyde olmayacaktır. Bize düşen ligi galibiyetlerle bitirip en azından 2. sırayı kovalamak.

Volkan Demirel : (8/10) Yere yatmadan maçı bitirdi. Kaleyi bulan tek şut 89. dakikada cılız bir plaseydi.

Şener Özbayraklı : (5/10) Bir futbolcu aynı hatayı kaç kere yapabilir? Adı Şener'se 5 kere yapabildiğini gösterdi bugün. İlk rakibini ekarte ettikten sonra ikinci rakibine karşı hızına güvenip topu ayağından açtı ve hepsinde de rakibe kaptırdı. Bugün bolca yaptığı bindirmelerini bu tür anlamsız top kayıplarıyla ve isabetsiz ortalarla bitirmese maçın yıldızlarından olabilirdi.

Roman Neustadter : (7/10) Zayıf rakip karşısında görev düşmedi, hatasız şekilde maçı tamamladı.

Martin Skrtel : (8/10) Savunmadan ciddi gol katkısı verdiği bir sezon yaşıyoruz. İşin ilginci bu sezon attığı 4 golün 3ünde direkt asisti, birinde asist öncesi ortayı Valbuena yaptı.

Hasan Ali Kaldırım : (6/10) Hep vasat, tam vasat, süper vasat.

Nabil Dirar : (7/10) Sağ kanadı iyi kullandı ama beklediğimiz ortaları yapamadı maalesef. 

Mehmet Topal : (8/10) Orta sahada basmadık yer bırakmadı. Savunma yönü de, hücum yönü de her zamanki performansı düzeyindeydi. 

Josef Souza : (6/10) Bugün kafası maçta değil gibiydi, çok sayıda top kaptırdı. Asla risk almadan oynuyor, bu yüzden paslarının %80i geriye ve yana oluyor.

Alper Potuk : (5/10) Aatıf'ın yokluğundan eline geçen fırsatı iyi kullanamadı, ilk yarı sonunda kemendi yedi.

Giuliano : (8/10) Vasatı aşmadığı bir 45 dakika izledikten sonra ikinci yarıda biraz daha hareketlendi. Topla oynamaya yatkın oyuncularla çevrili olduğu zaman daha etkili oluyor. Keşke bir maçlığına bile olsa arkasında Mehmet Ekici, solunda Valbuena, önünde Soldado ile izleme fırsatı yakalayabilsek.

Roberto Soldado : (8/10) Son haftaların formda oyuncusu Soldado bugün rakip ceza sahasında çok etkili görünmese de önce golüyle sonra direğe takılan şık aşırtmasıyla hafızalarda yer etti. 

Mathieu Valbuena : (8/10) Duran toplardaki etkinliği oyun içinde pek yoktu. Topla fazla oynamak istediği için bir kaç kere top kaptırdı. Her ne olursa olsun sahada mutlaka yer alması gereken isimlerin başında geliyor.

Jose Fernandao : (5/10) Küçük de olsa gol averajı ihtimalinin lehimize sonuçlanması için ihtiyacımız olan golleri bugün atamadı. Alnının ortasına yapılan 2 ortada kaleyi bulamamış olması üzücü.

Eljif Elmas : (?) Topa dokunmadan maç bitti. Neden oyuna girdiğini sormak lazım Aykut Kocaman'a.

Aykut Kocaman : (6/10) Bugün takımı kazandı becerikli ayaklar sayesinde ama kendisi sınıfı zor geçti. İlk 45 dakikayı çöpe attıktan sonra ikinci yarı yapması gerekeni yaptı, belki de maçtaki tek doğrusu buydu. Takımın hiç bir alternatif senaryosunun olmaması ciddi bir handikap, ana planımız işe yaramadığı durumda gol pozisyonuna giremiyor ve ne yapacağımızı şaşırıyoruz.

Özetle; yarışta bir hafta daha geride kaldı, tabii geride kalan her hafta öndeki takımlar için bir avantaj, geriden gelen içinse hayal kırıklıklarına eklenen bir halka daha oluyor. Becerikli ayaklar kulübede iş yapamıyor, bunu görmek için "filozof" olmaya gerek yok sanırım. Yıllar evvel 900lü hatlarda at yarışı ile ilgili olanın bir reklam sözü vardı; at koşar, baht kazanır. Biz de Fenerbahçe'ye uyarlayalım bunu. Aatıf - Dirar koşar, Giuliano - Valbuena puan kazandırır. At gözlüğünü çıkar artık Aykut Kocaman.

2 Nisan 2018 Pazartesi

Güneşimi Kaybettim, Günlerime Doğman Gerek

Her şeyden geçtim ama bir senden vazgeçemem,
Dokunulmazımsın benim, yüreğime hükmedemem.
Güneşimi kaybettim, günlerime doğman gerek,
Yaşama tutunmam için, şampiyon olman gerek!

Bayılıyorum bu tezahürata, o kadar büyük anlamlar yüklü ki..
Şampiyonluk yaşama tutunma dalı taraftar için. Hele takımın son 15 sezonun 13ünde son 3 haftaya şampiyonluk ihtimaliyle girdiğini düşününce şampiyonluktan uzaklaşmak tam bir kabus Fenerbahçe taraftarı için.

Güneşini kaybetti Fenerbahçe taraftarı.. Bir yanda 20 yıllık saltanatı yıkma mücadelesi şeklinde geçen başkanlık mücadelesi, diğer yanda lig tarihinde görmediğimiz şekilde 3 takıma karşı birden verilen şampiyonluk mücadelesi ve belki de en önemlisi kapanması gereken 6 puan fark..

Şampiyonluk yolunda beklenmedik puan kayıpları 4. sıraya demir atmamıza neden oldu. Liderin 6 puan gerisinde olsak da ikili averajın eşit olması nedeniyle lig tarihinde uzunca bir aradan sonra genel averajın önem kazandığı bir seneyi yaşayabiliriz. Tabii işin o noktaya gelmesi minicik bir ihtimal olsa da kazanabildiğimiz maçları farklı kazanmak bu ihtimalin yaşanması halinde zirveye bizim ulaşmamızı sağlayabilir. Fenerbahçeli futbolcular bunun ne kadar farkında diye merak ediyordum, bugün sağ olsunlar gösterdiler.

Lige verilen aranın ardından 3 rakip de haftayı zorlanarak da olsa galibiyetlerle açınca şampiyonluk ihtimali bir hafta daha azalmıştı. 8 maçta 8 galibiyet alsak bile çok sayıda değişkene bağlı olduğu için beklemekten başka çare yok gibi görünüyor. Kalan fikstürün zorlu maçlarından biriydi Kayseri. Aykut Kocaman son haftalarda alıştığı 11i bozmadan sahaya sürdü.

Bu sezon maç sonu demeçlerinde Aykut Kocaman'dan duymaya alışık olduğumuz bir cümle var : kalemize gelen ilk top gol oldu. Bugün işler tersine döndü ve Kayseri kalesini bulan ilk 2 top gol oldu ve 12. dakikada Fenerbahçe 2-0 öne geçti. Teoride maç o dakikada bitmişti, pratikte de 2-0 bitmesini beklerdim ancak futbolcuların hırsı sayesinde 3 gol daha bulmayı başardı Fenerbahçe. Hücum performansının iyi olmasının yanı sıra Kayseri'nin etkili olacağı sol kanat ortalarını ve duran topları son derece iyi kontrol etti. Durum böyle olunca Kayserispor sahada hiç varlık gösteremedi ve maç 5-0 sona erdi.

Volkan Demirel : (8/10) Kariyerinin en rahat maçlarından birini oynadı. Bir kaç kere yere yatsa da şutların hiç biri kaleyi bulmuyordu. Sezonun sonu yaklaştıkça formu yükselmeye başladı.

Şener Özbayraklı : (9/10) Maçın gizli kahramanlarından. Sayamayacağım kadar çok bindirme yaptı ve bunları iyi ortalarla / paslarla sonlandırdı. Golü attığı pozisyonda pas vermesi gerekirken şansı sayesinde top ağlarla buluştu.

Roman Neustadter : (8/10) Rahat bir maç çıkardı. Olumlu ya da olumsuz anlamda dişe dokunur bir hareketi yoktu.

Martin Skrtel : (8/10) Savunmadaki hava toplarının tümünü aldı. Hatasız oynadı.

Hasan Ali Kaldırım : (6/10) Takımın performansını yukarı çektiği şu maçta bile vasat olmayı başarabildiği için kendisini tebrik ediyorum.

Nabil Dirar : (8/10) Gerek Şener'e yardımı, gerekse hücumda yarattığı üçgenler sayesinde galibiyette önemli pay sahibi oldu.

Mehmet Topal : (9/10) Attığı muhteşem pasla galibiyetin mimarı oldu. Rahatlayan orta sahada pas trafiğini rahatça yönetti.

Josef Souza : (7/10) Milli maç arası yaramış göründü ancak yine de sezon başında izlediğim Josef'ten henüz çok uzakta. İleriye oynarken asla risk almıyor ve bu da olası hızlı hücumları ve tehlikeleri doğmadan öldürüyor.

Aatıf Chahechouhe : (8/10) Aatıf'ın kötü performansını yazmaya alıştıktan sonra iyi oynaması manidar. Neyse o böyle oynamaya devam etsin, ben laflarımı yemeye razıyım.

Giuliano Victor de Paula : (7/10) Maçın sonlarına doğru 4 golün atıldığı maçta skora katkısı yok diyecektim ki maçın son golünü yaratarak beni haksız çıkardı. Tabii bu tür golleri maç berabere giderken atmasını tercih ederim. Kalan haftalarda onun iyi performansına ihtiyacımız olacak.

Roberto Soldado : (10/10) 2 maçta attığı 5 gol var Sivas ve Kayseri'ye karşı. Hatta kupada attığı gollerle beraber bu sezon attığı 8 golün tamamı buram buram golcülük kokuyor. Bugün attığı ilk golde muazzam kontrolü ile golü atmıştı zaten, ikinci golünde ise kötü vuruşuna rağmen takipçiliği ve temiz son vuruşuyla 3 puanı getiren adam oldu.

Alper Potuk : (6/10) Aykut Kocaman onun Türkiye'nin en iyi forveti olabileceğini söylüyor. Sanırım Winning Eleven 1 oynarken aklına geldi bu. Roberto Carlos'u sürati nedeniyle forvete koyardık ve savunma oyuncuları yetişemezdi. Alper'in forvet oynayabileceğini düşünen başka bir futbol adamı varsa kendisiyle bu konuda fikir alışverişinde bulunmayı çok isterim.

Oğuz Kağan Güçtekin : (7/10) Rahatlamış maçta pas trafiğinin çarklarından biri olmayı başardı. Sağ köşeye bıraktığı plasede topun biraz daha dibine girse Premier League golü atacaktı. Sağlam adımlarla geliyor.

Jose Fernandao : (6/10) Etkili olabilecek bir süre boyunca oyunda kalmadığı için yorum yapmak güç.

Aykut Kocaman : (8/10) 9 puan (hatta ikili averaj nedeniyle 10puan) gerideki oyuncuları zor bir deplasmanda şampiyonluğa inandırmak zor iş. Bu hafta görevini başarıyla yerine getirdiğini söyleyerek hakkını teslim edelim. Kalan 7 maçta galibiyetler kadar şansa da ihtiyacı olacak.

Özetle, 9 puan geriye düşmüş takım şampiyonluk uzak görünse de halen inancını kaybetmediğini gösterdi. Tabii inanmak ve galip gelmek o kaybolan güneşin yeniden doğacağını garanti etmiyor. Aklı selim Fenerbahçe taraftarı olarak iki güneşe ihtiyacımız var; biri 20 Mayıs Pazar günü lig bitiminde, diğeri 3 Haziran'da sandıkta. Ya o güneş doğarsa?..

17 Mart 2018 Cumartesi

Gerçek Derbi Bu Mu?

Fenerbahçe dediler, Galatasaray dediler, dünya derbisi dediler...
84 ülkede canlı yayınla takip edilecek dediler.
Beşiktaşlılar derbi görsün dediler.
Şampiyonu belirleyecek derbi dediler.
20 senelik serüven dediler.
O sene bu sene dediler.

Arkadaş..
Tüm bunları dediniz, iyi güzel de ortada futbol var mı?
Derbiden anladığımız bu mu?
Ülkenin en "derbisinde" futbol kalitesi bu düzeyde mi olmalı?

Son 10 sene içerisinde Fenerbahçe - Galatasaray rekabetinde 8. kere 0-0'lık sonuçla karşılaşıyoruz. Bunların 3 tanesi Aykut Kocaman - Fatih Terim arasında. Tesadüf mü? Bence hayır. Kadıköy'de Galatasaray'a karşı 1 galibiyet, 4 beraberlik performansıyla devam ediyor Aykut Kocaman. Galatasaraylılar rahmetli Aragones, İsmail Kartal ve hatta Dick Advocaat karşısında söyleyemedikleri kadar çok kullandılar "o sene bu sene" kalıbını Aykut Kocaman karşısında.

Maç öncesi kadroda sürprizler hazırlamıştı Aykut Kocaman. Alışageldiğimiz kadroda yer alan Mauricio Isla, Aatıf Chahechouhe ve Jose Fernandao yerine Şener Özbayraklı, Mehmet Ekici ve Roberto Soldado vardı. Topa daha hakim ayakların sahada olmasıyla topun daha çok Fenerbahçe'de olacağı izlenimine kapıldım maçtan önce. Fatih Terim ise iyileşen Fernandao dışında ideal kadrosuyla sahadaydı. 

İlk 15 dakika birbirini tartan boksör gibiydi iki takım. Gomis'in çaprazdan attığı şut dışında top neredeyse 2. bölge dışına çıkmadı bile. Fenerbahçe biraz yüklenir gibi görünse de becerikli ayakların beceriksizlikleri nedeniyle topu filelerle buluşturamadı. Sahada öyle bir hava vardı ki sanki iki takım da 70. dakika 0-0 geçilsin de sonra bir tane sıkıştırırsam galibiyeti koparırım düşüncesindeydi. Hatta hakem de etliye sütlüye karışmadan, deplasman takımını ezdirmeden maçı bitirmek istiyordu. Hal böyle olunca ve Giuliano, Fernandao ve Tolga Ciğerci maçın başından beri bekleneni beceremeyince maç berabere sona erdi.

Bu beraberlik herkesin işine yaradı desek çok yanlış olmaz. Galatasaray galip gelememe serisini kıramadı belki ama 6 puan farkı ve ikili averaj avantajını korudu. Beşiktaş ve Başakşehir iki rakibin toplamda 4 puan kaybettiği haftada şampiyonluk için iştahlandı. Fenerbahçe kritik başkanlık seçimi öncesi namağlup seriyi sürdürdü, aynı zamanda zor maçlarını tamamlayıp rakiplerin puan kaybını beklemeye başladı. Kısacası üzüleni olmayan bir derbi oldu bu.

Volkan Demirel : (8/10) Galatasaray derbilerinde elit kaleci sınıfında performans gösteriyor. Maicon'un frikiğinde Volkan Demirel kontrolünde direkten dönen topa şahitlik etmemizi sağlamayıp atlasa daha iyiydi.

Şener Özbayraklı : (7/10) Bolca bindirme yaptı ancak ortalarının isabet oranı 0 düzeyindeydi. Rakibinden sıyrıldıktan sonra kafayı kaldırıp orta yapmayı öğrenmeli ancak 28 yaşından sonra zor o iş.

Roman Neustadter : (6/10) Bugün vasat bir performans sergiledi. İkili mücadelere Garry Rodrigues'e kaptırdığı toptaki hatayı Gomis'in vuruşunu bloke ederek eşitledi.

Martin Skrtel : (7/10) Tecrübesiyle rakiplere hava topu bırakmadı. Rakip ceza alanı içinde yapılan penaltı çalınsa maçın yıldızı konumuna yükselebilirdi.

Hasan Ali Kaldırım : (4/10) Bir pozisyonda topu vurup Martin Linnes'in içinden geçmeye çalıştı. Birinde de 5 metre ötesinde Linnes varken yaptığı ortayı Linnes'in bacağına nişanlamayı başardı.

Nabil Dirar : (5/10) Takımı ileri taşımaya çalıştı, sağ kanatta iyi bindirmeler yaptı. Soldado'ya çıkardığı top derslikti ama maçın genelinde vasatı aşamadı.

Mehmet Topal : (7/10) Orta sahanın tüm mücadele yükünü çekti. Gomis'in topla buluşmasına en büyük engeldi.

Josef Souza : (3/10) Daha önce oynadığı derbilerde genellikle konsantrasyonuyla ön plana çıkan Josef bugün sahanın en kötüsüydü. Kart görmek için didinip durdu. Topu rahatlıkla ileri taşıyabileceği pozisyonlarda topu aldığı yere vermeyi tercih etti.

Mehmet Ekici : (4/10) Sezon başından bu yana sakatlıklarla boğuşan Mehmet Ekici sezonun en kritik maçında ilk 11deydi ancak yanlış pozisyonda oynatılmanın sıkıntısını çekti. Katkı sağlamak istediği için topla fazla oynamaya çalıştı ve çok top ezdi. Josef'in kötü performansı üzerinde orta sahaya kaysa çok daha verimli olabilirdi.

Giuliano Victor de Paula : (4/10) Günün hayal kırıklığı Giuliano. Taraftarın veliahtı olarak gördüğü Alex de Souza tribündeyken Giuliano Alex'in derbi performanslarının çok uzağında kaldı. Maç içinde fazlasıyla saklandı, yakaladığı tek net pozisyonu cömertçe harcaması klasına yakışmadı.

Roberto Soldado : (6/10) Tek forvette görevini başarıyla yerine getirdi, takım arkadaşlarına iyi duvar oldu. Dirar'ın getirdiği topta yerden vurup rakibe takılmak yerine gol yapsa günün kahramanı olurdu.

Alper Potuk : (5/10) Girişiyle taktik 4-2-3-1'den 4-4-2'ye değişti adeta ama kelebek etkisinden fazlasını yaratamadı.

Jose Fernandao : (4/10) Oyuna girdikten sonra çok sayıda yüksek topu indirdi ve etkili oldu. Ancak ceza sahası içinde kaçırdığı pozisyon affedilir gibi değil, onu atamayacak santraforun Fenerbahçe'de işi yok!

Mathieu Valbuena : (6/10) Maç elden gidiyor, yetiş ya Valbuena modunda oyuna girdi. Toplam 13 dakika forma giydi, 15 kere topla buluştu ancak kısıtlı sürede mucize beklemek doğru değil. Gerçekten verimli olması için 45te oyuna girmeliydi.

Aykut Kocaman : (4/10) Sınıfta kaldın Aykut Kocaman. Sahaya sürdüğün kadro doğru gibi görünse de dersini yeterince çalışmadığını gösterdi sahadaki futbol. Rakip savunmanın basit hataları üzerinde bir kaç gol pozisyonu beceriksizler yüzünden heba oldu. Onların biri gol olsa bugün kocaman umutlarımızın sahibiydin ancak sen kulübedeyken her sene Kadıköy'de 3 puan garanti diyemiyoruz maalesef. Evet, iyi yaptığın işler var, evet, hakemler önünü kesiyor, evet, saha dışı unsurlarla da mücadele etmek zorunda kalıyorsun belki. Ama şu kritik maçı alamadıktan sonra bunların hepsi boş Aykut Hoca. Kalan 8 maçta 8 galibiyet alsan bile şampiyonluk çok çok uzak. Takımı nasıl motive edeceksin bakalım.

Özetle; derbilerin derbisi kimseyi üzmeden sona erdi. Son 10 senede 8 kere 0-0 biten süper derbi olur mu? Bence olmaz, bence artık biraz futbol lazım. Bence artık sahaya kaybetmemek için çıkmak değil de yerde yatmadan, rakibin üzerine oynamadan, kaliteyi ortaya koyarak, taraftarı memnun ederek kazanmak için çıkmak lazım. Tabii bunlar bir taraftarın talebi, teknik direktör ve futbolcular kendi dünyalarını yaşıyorlar. Ben taraftar olarak kazanamadığımız derbinin ve belki kaçan şampiyonluğu acısını yoğun bir biçimde yaşarken onlar evlerinde pazartesi günü yatacak maç başı primi düşünüyorlar. Gerçek derbi bu değil, ben gerçek derbi istiyorum!

1 Mart 2018 Perşembe

IQsu Düşük Futbolcular

Transfer döneminde bir futbolcu imza atarken bir çok sayı konuşuluyor. Bonservis, garanti para, maç başı, puan başı, gol başı ücret.. Taraftar o anın heyecanıyla çok önemli bir detayı unutuyor belki de, o da futbolcunun IQ seviyesi.. Ulu önder Atatürk'ün zeki, çevik ve ahlaklı sporcu üçlemesindeki zeki sıfatını belirleyen IQ seviyesi.. Ligimizde forma giyen oyunculara IQ testi uygulansa ortalama sonucun çift haneli çıkacağı hepimizin malumu. Ancak bugün Beşiktaş - Fenerbahçe maçında forma giyen üç tanesi var ki, onlarınki tek haneye epey yakın. Zira bu maçta yaşanan olaylara mantık çerçevesinde başka açıklama bulamıyorum.

Maçın öncesine gidelim. Haftasonu derbiyi 90 dakika izleyemediğim için yorum yazmadım. Özet üzerinden yazacak olsam Aykut Kocaman'ın oyuna müdahaleler konusundaki yetersizliğinden ve gole en yakın ikili olan Giuliano ve Fernandao'nun 75. dakikadan sonra topa sadece Beşiktaş golleri sonrası santra vuruşlarında dokunduklarını yazardım. Beşiktaş ezici bir oyunla hak ederek galip geldi. Kupa maçında benzer bir manzara Aykut Kocaman için sıkıntılı günlerin başlangıcı anlamına gelecekti. İki takım da hafta sonu yorulan yıldızlarını kenara almayı tercih etmişti. Beşiktaş 5, Fenerbahçe 7 yeni oyuncuyla sahadaydı hafta sonuna göre. Tabii hafta sonu oynanan lig maçının telafisi nispeten mümkündü ancak kupa maçı 180 dakikalık bir serüvendi ve maç 0-0 başlıyordu.

Beşiktaş bu sefer maçın başında üstünlüğünü kabul ettirdi ve ilk 15 dakika içerisinde öne geçmeyi de başardı. Fenerbahçe'de Mehmet Topal Avrupa ve ligden sonra kupada da bireysel hata yaparak halkayı tamamlamayı başardı. Aynı Mehmet Topal 4 dakika sonra kariyerinin en iyi asistlerinden birine imza atarken Roberto Soldado golcülüğünü konuşturdu. Skora gelen dengeyle oyun da dengelendi. Yorgun iki boksör gibi dakikaların geçmesini bekliyordu adeta iki takım da. Derken bir ikili mücadelede tartışan iki futbolcunun arasına giren sarı kartlı Alper Potuk rakibini iterek hakeme "bana ikinci sarıyı gösterir misin lütfen" dedi. Muhteşem bir zeka ürünü olan bu hareket sonucu Fenerbahçe 10 kişi kaldı. 10 kişi kalınca gelen enerji Mehmet Ekici'nin zekası ve Şener Özbayraklı'nın şansıyla birleşince Fenerbahçe 1 kişi eksiğe rağmen öne geçmeyi başardı. Tabii şans derken pozisyon gol olmasa Vida'ya kırmızı kart ve penaltı ile sonuçlanması daha iyi bir şans mı olurdu bilemiyorum. Devreden hemen önce gelişen Beşiktaş kontra atağında Lens yaklaşık 50 metre önüne kimse çıkmadan top sürdü ve son vuruş öncesi gereğinden fazla bekleyince Hasan Ali yetişti ve pozisyonunu bozdu. 

Devre arasında Şenol Güneş rakibin eksik olmasının avantajını kullanmak adına iki yıldız kanat oyuncusunu sahaya sürdü. Bunlardan IQ'su düşük olanı bugün oynamak istemiyor olacaktı ki 6 dakika sonra kırmızı kart görmeyi başararak rüzgarı Fenerbahçe lehine çevirdi ve Şenol Güneş'in baskı planları suya düştü. 45-75 arası bölümde Beşiktaş çizgilerden ortalarla etkili olmaya çalışsa da Volkan Demirel'i pek zorlayamadılar. Ne var ki ikram sırası Volkan Demirel'deydi ve maçın başından beri ikinci sarı kartını görmek için kaşınan IQ'su düşük futbolcuya hakem Fırat Aydınus daha fazla tahammül edemedi ve onu da soyunma odasına gönderdi. Böylece rüzgar bir kere daha yön değiştirdi ve Beşiktaş 1 fazla oynamanın avantajını şansın da yardımıyla gole çevirdi. 2-2'den sonra bolca yan ortaya rağmen gol bulamadılar ve kupa yarı finalinin ilk ayağı 2-2 sona erdi.

Volkan Demirel : (1/10) Ne kadar kurtarış yaparsa yapsın, isterse 90'da penaltı çıkarsın.. Bu kaleye layık değil, bu kadar kolay kart görmenin altında nasıl bir gerçek yatıyor merak ediyorum.

Şener Özbayraklı : (9/10) Fenerbahçe adına derbinin yıldızı. Hafta sonu da kötü değildi, hatta bir şutunu Medel çizgiden son anda çıkarmıştı. Bugün golüyle ve savunmadaki müdahaleleriyle beraberlikte önemli bir pay sahibi oldu.

Roman Neustadter : (7/10) Hafta sonu oynanan maçta Negredo karşısında zayıf kalmış olsa da bugün Skrtel ile beraber savunmayı toparlamayı başardı.

Martin Skrtel : (7/10) Savunmanın lideri kendini iyice özletmişti, geri dönüşüyle beraber hava toplarındaki etkinliğimiz gözle görülür ölçüde arttı.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Hafta sonu forma şansı olsa Quaresma'ya bu kadar alan bırakmazdı ve maç daha farklı sonuçlanabilirdi belki. Bugün Lens'i ve Gökhan'ı tek başına iyi durdurdu.

Aatıf Chahechouhe : (4/10) Neden oynadığını bilemiyorum, olay gerçekten sadece koşu mesafesi ise ben de 1 aylık idman sonrası rahatlıkla girerim şu takıma. Aatıf'tan da fazla katkı vereceğimi garanti ederim. Bugün ceza sahası dışından burunla şut çekmeye çalıştığını da tarihe not olarak düşelim.

Mehmet Topal : (7/10) Alınan beraberliğin kahramanlarından o da. Hafta sonu 90 dakika oynadığı yetmezmiş gibi bugün 30 dakikadan uzun bir süre 10 kişi, 15 dakika ise 9 kişi oynayan takımın açıklarını kapadı.

Josef Souza : (6/10) Pazar gününden sonra mücadele gücü biraz düşük göründü gözüme. Gayet kabul edilebilir bir durum tabii ama sezon genelinde ikinci yarıda bir düşüş yaşadığını söylemek mümkün.

Mehmet Ekici : (8/10) Sen neredeydin be adam! Sen sakatlanmasan biz şu an liderdik biliyor musun? Sahadaki sakinliği, topa hakimiyeti ve oyun görüşü bu takımda sayılı oyuncuda var. Giuliano ve Valbuena ile beraber oynadığı takdirde performansını katlayacağını düşünüyorum. Çalışmaya ve kuvvetlenmeye devam Ekici!

Alper Potuk : (1/10) Bir başka umutsuz vaka. Futbola sarı kart kuralının neden eklendiğini anlatmak gerek kendisine. Bu tür hareketleri yapma, yoksa oyundan atılırsın demek olduğunun farkında değil sanırım.

Roberto Soldado : (7/10) İspanyol golcü bugün tek bir pozisyonda sahneye çıktı, onda da tam olması gereken yerdeydi. Bu maç onun maçı değildi ne yazık ki, zorunluluktan oynadı. İç sahada kurtaracağı maçlar olacak önümüzdeki haftalarda.

Nabil Dirar : (6/10) Topla oynayıp takımı ileri taşımak için oyuna girdi ancak takım eksik kalınca tüm gücünü savunma yönüne kullanmak durumunda kaldı.

Mathieu Valbuena : (7/10) Kariyerinde belki de ilk defa tek santrafor oynadı ve Pepe'den kafa topu almayı başardı bir kaç kere. Futbolcu zeki olunca fizik, kondisyon vs bir yere kadar önem arz ediyor, önemli olan futbolcunun aklıyla oynaması.

Carlos Kameni : (4/10) Oyuna ısınamadan girdi ve bunun doğal sonucu olarak golü kalesinde gördü.

Aykut Kocaman : (7/10) Hafta sonundan bu yana geçen kısa arada takımını aynı rakibe karşı yeni bir maça motive etmeyi başarmış, kötü ve yetersiz denilen kadrosundan 7 farklı oyuncuyla sahaya çıkmış Aykut hoca. Oyunun gidişatı gereği yapabileceği mantıklı hamleleri yaptı, muhtemelen Giuliano kozunu son çeyrek saate saklamıştı ancak Volkan planları bozdu. Bu maçla beraber Fenerbahçe'nin başında çıktığı son 15 kupa mücadelesinden namağlup ayrılmayı başardı Aykut Kocaman, kupanın artık bir önemi kalmış olmasa da önemli bir istatistik!

Özetle; 4 günde iki derbi bizim futbolculara göre değilmiş. Bunun farkındaki teknik direktörler de sahaya diri takımlarını sürmeyi tercih ettiler. Yaşlı Beşiktaş yoğun tempoda hafif gördüğü bu maçta dinlenmeyi tercih etti, Fenerbahçe hafta sonu sahada ezildiği rakibine karşı onur mücadelesinden beraberlikle ayrıldı ve rövanş maçı öncesi avantaj elde etti. Bakalım takımların yorgunlukları hafta sonu oynanacak kritik lig mücadelelerine nasıl yansıyacak?

Bir dipnot da Quaresma'ya; bir sezonda oynanan 3 derbinin ikisinde kırmızı görüp birinde maçın yıldızı olan 7 numaraya Ricardo Quaresma denir. 4. derbide kırmızı kart görmeyeceğini iddia eden var mı?

17 Şubat 2018 Cumartesi

Net Galibiyet

Geçen hafta lideri kendi evinde devirerek rüzgarı arkasına alan Fenerbahçe kritik fikstürde yoluna "eh işte" modunda devam ediyordu. Alanyaspor maçından 1 hafta sonra oynanacak Beşiktaş karşılaşması ise Alanyaspor maçına verilmesi gereken önemi acaba verecek miyiz diye endişelendiriyordu. Zira denizi geçip okyanusta boğulmayı seven bir takımımız var.

İçeride 17 maçta hedeflenen en az 15 galibiyetten en rahatını bu maça yazardım ben olsam. Rakip 1.5 sezondur takımı sırtlayan golcüsünü kaybetmiş, küme düşmeden sezonu tamamlamaya çalışan bir halde. Öte yandan ligin en açık oynayan takımlarından biri Alanyaspor, dolayısıyla maçlarında bol sayıda gol oluyor, hatta bu konuda ligin lideri. Dolayısıyla rakibin ilk hatasında cezayı kesecek hücum hattımıza güveniyordum.

Volkan Demirel'in beklenmedik rahatsızlığının yanı sıra sezon başından bu yana en fazla süre alan 3. futbolcu olan Nabil Dirar'ın yedek kulübesinde olması da şaşırtıcıydı. Geçen hafta forma şansı bulamayan Mathieu Valbuena sahadaydı, yedek kulübesinde yedek santrafor ve stoper bulunmuyordu. İşin ilginç yanı deplasmanda lig lideriyle oynarken de, evimizde ligin 16.'sı ile oynarken de çift ön liberolu düzenle sahaya çıkıyoruz.

Maça tutuk başladı Fenerbahçe, daha doğrusu Alanyaspor 11 kişiyle topun arkasına geçince Fenerbahçe oynayacak alan bulamadı. (Ama maç sonrası Aykut Kocaman Alanyaspor'un oyunu "oynatmamaya" çalıştığından bahsetmedi.) İlk 20 dakika tehlike hunisine bile giremedi Fenerbahçe ancak sol kanatta oynayan Valbuena'nın sağ tarafa deplase olduğu ilk pozisyonda Giuliano ile paslaşması sonucu maestro klasına yakışır bir gole imza attı. Golde istatistik tahtasına adı yazılan Giuliano ve Valbuena'nın yanı sıra takdiri hak eden bir isim de Mauricio Isla'ydı. Sağ kanatta akını başlattıktan sonra koşusuna devam etti ancak golü topla buluşan Giuliano yaptı. Golden sonra Fenerbahçe rahatlayarak pas yapmaya başladı. Üzerinden çok zaman geçmeden yine Isla'nın marifetiyle başlayan akında Giuliano Aatıf'ın koşu yoluna bıraktı topu. İçeride ofsaytta olan Fernandao golü yapmakta zorlanmadı.

27 dakikada gelen 2 golle maç bitmişti aslında. Buna karşın Alanyaspor oyun disiplininden pek taviz vermedi. İkinci yarının başındaki değişiklik de işe yaramadı, oyun zaten Fenerbahçe'nin alışık olduğu şekilde akıyordu. 60. dakikada ceza sahası ön çizgisi üzerinde yapılan faul sonucu kazanılan penaltıyı maestro Giuliano kaleciyi (ve beni) ters köşeye göndererek maçın skorunu ilan etti. Fenerbahçe'nin kaleyi bulan 4 şutunun 4'ünün de çizgiyi geçtiğini ancak 3'ünün gol değeri kazandığını da belirtelim.

Carlos Kameni : (8/10) Maçın başında kritik 2 kurtarışa imza attıktan sonra rahat bir maç çıkardı, uzun süredir yedek bekliyor olmasına rağmen maç formunu kaybetmediğini gösterdi.

Mauricio Isla : (9/10) Geçen hafta olduğu gibi bu hafta da maçın gizli kahramanlarından. Bir zamanlar CSKA Moskova'da oynayan Yuri Zhirkov sol bek oyun kurucu olarak oynardı. Isla oyun kurma görevini üstlenmese de savunmadan top çıkarma konusunda ülkenin en önde gelenlerinden biri. 

Roman Neustadter : (8/10) Hücum gücü zayıf olan rakip karşısında rahat bir maç çıkardı.

Luis Neto : (7/10) Ufak tefek sakarlıkları olsa da rahat galibiyet almamızda payı var.

Hasan Ali Kaldırım : (5/10) Hücuma hiç katkı yapmadığı gibi son derece gereksiz bir kart görerek derbide cezalı duruma düştü. Acilen IQ testi yapılmalı.

Aatıf Chahechouhe : (6/10) Bal yapmayan arımız bugün sağ kanatta oynadı ancak değişen bir şey yok.  Usain Bolt kadroda olsa Aatıf'ın oynama şansı yok eminim.

Mehmet Topal : (8/10) Son haftalarda hücuma daha çok katılan ön libero görevinde Mehmet Topal'ı görüyoruz. Pasları halen beklenen kalitede değil belki ama bugün katıldığı atakta direkten dönen top şanssızlığıydı.

Josef Souza : (7/10) Kesiciliği iyi ama muhtemelen verilen görev gereği 3. bölgeye hiç girmiyor neredeyse. Bugün üçüncü bölgede iki kere topla buluştu ve birinde takımına penaltı kazandırdı.

Mathieu Valbuena : (7/10) Bir kaç haftadır yedek kaldıktan sonra ilk 11de sahaya çıkmanın hırsı ve hevesi vardı üzerinde. Ancak bu hırs gereğinden fazla topla oynamasına ve top kaybı yapmasına neden oldu. Yine de kilidi açan golde büyük pay sahibiydi. Derbide kesik yemesi muhtemel.

Giuliano Victor de Paula : (10/10) Takımın 3 gol bulduğu karşılaşmayı 2 gol 1 asist pasıyla tamamladı. Daha ne yapsın?

Jose Fernandao : (8/10) Forvet sıkıntısı çektiğimiz şu dönemde tam zamanında formuna kavuştu. Derbide kendisine büyük iş düşecek.

Alper Potuk : (6/10) Son yarım saat oynadı ancak etkili olduğunu söylemek zor.

Nabil Dirar : (6/10) Maç bitsin de gidelim moduna geçildikten sonra oyuna girdi. Oynama arzusu vardı ancak sahadaki 21 adam da hakemin son düdüğünü beklediği için etkili olamadı.

Eljif Elmas : (6/10) Topa dokunmadan maç bitti, keşke Aykut Kocaman oyun koptuktan sonra oyuna alsaydı da biraz daha izleseydik genç yeteneğimizi.

Aykut Kocaman : (8/10) Ligin zayıf takımlarından birini evinde mağlup etmeyi başardı ve rakibin 3 puan önünde koltuğunu sağlamlaştırdı. Önümüzdeki 2 kritik Beşiktaş maçında yenilmemeyi başarırsa o zaman tünelin ucunda ışık yanmaya başlar ufaktan.

Özetle; aralarında siklet farkı olan iki takımın mücadelesini Fenerbahçe net bir skorla kazanmayı başardı. Tabii siklet farkı her zaman belirleyici olmuyor, daha önce Fenerbahçe'nin bu tür rakiplere ne puanlar verdiğini gördük. Bugün galibiyet önemliydi zira Vodafone Park'a 3 puanlık avantajla çıkmak anlamına geliyordu. Derbi kritik hale geldi, mağlubiyet halinde skorun bile büyük önemi var. Öncelikli hedef yenilmemek tabii ki, Aykut Kocaman'ın takımı sahaya 3 sonucun 2'sinin kendisine yaradığı bir maça çıkacak. Umarım geçen sezon olduğu gibi dağın fare doğurduğu bir müsabaka olmaz.

11 Şubat 2018 Pazar

Bir Akıl Onbir Akıldan Üstündür!

Geçen haftaki puan kaybı sonrası bu haftaki Başakşehir karşılaşması sezonun en kritik maçı haline gelmişti. Mağlubiyet halinde oluşacak 8 puan fark kapanmazdı gerçekten. Kaldı ki Başakşehir kendi evinde 31 maçtır yenilmiyor, 4 büyüklere karşı ise son 18 karşılaşmada sahadan puanla ayrılmış bir takımdı. Tabii bu istatistikleri yakalayan takımdan Epureano, Emre Belözoğlu ve Mossoro gibi iskelet üzerinde oynayan oyuncuların bu hafta eksik olduğunu da söylemek gerek.

Fenerbahçe'nin bu seneki yıldızı Giuliano 2 haftada yaşanan 4 puan kaybın ardından sahaya dönüyordu. Kalan kadro ise yeteneksizliğin kitabını yazmaya yakın bir 10 kişiden oluşuyordu maalesef. Ligde 0 gol 0 asistle oynayan Chahechouhe sahadayken Valbuena ise alışık olduğumuz üzere yedek kulübesindeydi. Maçtan önce eşime skor tahminini sordum, 2 gol atarız dedi. Peki kaç kaç biter dedim. Onu Volkan Demirel'in performansı belirler dedi, ben de 2 gol atarsak bu maçı alırız dedim.

Göztepe maçında olduğu gibi maça golle başlıyorduk adeta,  Giuliano'nun vuruşu direğin yanından auta gitti henüz ikinci dakika içerisinde. Savunma planımız belliydi ama hücumda ne yaptığımızı anlamak pek mümkün değildi. Başakşehir mümkün olduğunca pas yaparak Fenerbahçe'yi üzerine çekmeye çalışıyordu. Tabii kritik eksikler olduğu için bu pas trafiği zaman zaman pas hatalarına, pas hataları da Fenerbahçe adına gol pozisyonlarına yol açıyordu. Baskı ile kazanılan top sonucu kaleye topu 3 kere göndermeye çalıştıysak da 3 direğin arasından geçirmeyi başaramadık.

Yine kazanılan bir top sonrası Giuliano ara pasıyla Fernandao'yu hareketlendirmeye çalıştı. Kötü bir pas atmasına rağmen Attamah'ın topuğundan seken top Fernandao'nun önüne düştü ve Fernandao da usta bir gol vuruşuyla fileleri havalandırdı. İlk yarı boyunca Başakşehir en etkili silahı Edin Visca pek topla buluşamadı, atakları istediği gibi sonuçlandıramadı. Bunda en büyük faktör karşısında oynayan savunma odaklı Hasan Ali ve ona yardıma gelen Aatıf ve Josef'in alan daraltmasıydı.

İkinci yarıda Başakşehir risk aldığı an topu ikinci kez filelerinde gördü. Savunmada yapılan pas trafiğinde Giuliano'nun akıllı bir pas arası yapmasıyla hücum Isla'nın ortası ve Fernandao'nun kafasıyla son buldu. Mauricio Isla'nın bu akında sadece Fenerbahçe değil, Türkiye'de oynayan tüm beklere bindirme ve adrese teslim orta dersi verdiğini de ifade edelim.

İkinci golden sonra Fenerbahçe oyunu tamamen kendi alanında kabul etti ve rakibin açıklarını kovalamaya başladı. Savunma ve orta alanın birbirine yakın oynaması sonucu rakibe boş alan bırakmayarak ciddi gol tehlikeleri yaşamadan maçı 2-0 galibiyetle bitirmeyi başardılar. Maç 1-0'ken hakemin Neto'nun eline çarpan topta penaltı yerine ofsayta hükmetmesi büyük ve skora etki edebilecek düzeyde bir hataydı.

Volkan Demirel : (8/10) Kalesine gelen cılız toplarda olması gereken yerdeydi. Chedjou'nun ilk yarının sonundaki kafa vuruşunu iyi çıkardı.

Mauricio Isla : (9/10) Maçın gizli kahramanı. Sakatlığından sonra ilk kez yüksek verimli performanslarından birini sergiledi. İkinci goldeki asisti ve sağ kanatta kurduğu pas üçgenleri ile iyi bir sağ bekin takımına nasıl maç kazandıracağını gösterdi.

Roman Neustadter : (7/10) Takım gol yemediğine göre stoperlerin performansı iyi demektir ancak Neustadter vasat bir günündeydi. Adebayor orta sahaya yaklaşık duvar olurken onu takip etmeyip izlemeyi tercih etti.

Luis Neto : (6/10) Geldiğinden bu yana ciddi bir düşüş içinde. İyi stoper diyorduk ama sakat olmadığı zaman saatli bomba olduğunu gösterdi bize. Skor 0-0'ken ıska geçtiği top pahalıya mal olabilirdi.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Bugün öncelikli görevi Edin Visca'yı durdurmaktı ve bunu başarıyla yerine getirdi. Hücuma neredeyse hiç çıkmadı.

Nabil Dirar : (6/10) Son haftaların tartışılan ismi bugün yine vasatı aşamadı. Top kayıpları ve Isla ile sanki ilk kez oynuyormuşçasına verdiği kötü paslar ilginçti.

Mehmet Topal : (7/10) Başakşehir'in hemen her yan topunda stoperlerin arasında kademedeydi. Ön liberoda mücadelenin önemli bir kısmını üstlendi ancak aynı başarıyı ileriye oynamak konusunda gösteremiyor.

Josef Souza : (6/10) Bugün tutuktu, topu kaptığı anlarda bile fişek gibi ileri fırlama imkanı varken dönüp topu beklere verdi.

Aatıf Chahechouhe : (5/10) Galip takımın en kötüsüydü. Sol açık oynadığı için savunması değil, hücum yönü beni ilgilendiriyor öncelikle ve 16 maça çıkmış bir oyuncunun henüz hiç skor katkısı yapmamış olması fazlasıyla manidar, ne kadar koşarsa koşsun.

Giuliano : (8/10) Ah o çıkan omuz yok mu, bizim 4 puanımıza mal oldu belki de. Neyse bıraktığı yerden devam etmeye çalıştı yıldızımız ama etrafındaki beceriksizlerle ancak bu kadar olurdu. İkinci goldeki topu kapma uyanıklığı zekanın ürünüydü.

Jose Fernandao : (9/10) İki golle maçın kahramanı olmayı başardı. İlk goldeki golcü vuruşu, ikinci golde ofsayta düşmeden kafayla golü yapması özlediğimiz Fernandao gollerinden esintilerdi. Soldado'nun yetersiz kondisyonu nedeniyle sezonun geri kalanında kendisinden epeyce faydalanacağız gibi. Vamos!

Alper Potuk : (7/10) Eldeki tek sağlam santrafor Fernandao'yu dinlendirmek için oyuna girdi ve ileri uçta gol kovaladı. Girebildiği tek pozisyonu da penaltı beklentisiyle bitirmesi şaşırtmadı.

Serhat Kot : (5/10) Vakit geçirmek için oyuna girdi ancak onda da tutması gereken adamı iki kere bırakıp iki tehlikeli akına sebep oldu. Kafa olarak maça hazır değildi.

Aykut Kocaman : (7/10) Organize bir hücum planı olmadan bugün ligin evinde namağlup liderini devirmeyi başardı ve zirvenin iki puan gerisine oturttu gemiyi. Kat etmesi gereken çok yol var, özellikle kısır oyuncularla iyi bir hücum futbolu oynaması mümkün değil. Eldekilerle bir şeyler yapmaya çalışıyor ama elde daha iyisi varken vasatları kullanması tepki çekiyor. Önümüzdeki 2 hafta kritik maçları alabilirse veya en azından Beşiktaş'a yenilmezse doğru yolda ilerlemeye devam edebilir.

Özetle; tek bir oyuncu değişikliği sahadaki futbol IQ'sunu 50 birim yukarı çekebilir mi? O oyuncu Giuliano victor de paula veya emre belözoğlu ise çeker. Bugün iki pozisyonda olması gereken yerde olan ve arkadaşlarını doğru pozisyonda topla buluşturan giuliano galibiyetin de mimarı oldu. Emre ise geçen haftaki küfür sonrası tribünde ahlar vahlar içindeydi eminim. Futbol böyledir, bir akıl bazen onbir akılın toplamından daha üstündür. Önemli olan o aklı kullanmayı bilmektir.

28 Ocak 2018 Pazar

Akıl Tutulması

Tarih 5 Mayıs 2007..
Beşiktaş - Fenerbahçe maçı..

Maç aslında bugünkü Trabzonspor maçıyla alakalı değil ama maç başlamadan önce 2006 - 2007 sezonu geldi aklıma. Bu maç da o sezonu koparan maçıydı. Neden mi bu maçı seçtim? Dörtlü savunma önünde oynayan 2-3-1 dizilişli 6 oyuncuyu kıyaslamak istedim.

Birinde ön liberoda son dönemlerin formda oyuncusu Deniz Barış oynuyor, yedeği Mehmet Aurelio.
Bugün ön liberoda Josef Souza var.

Birinde Fenerbahçe tarihinin gördüğü en iyi iki 8 numaradan birisi olan Stephen Appiah var.
Bugün hayatında ilk kez 8 numara oynama görevi verilen Hasan Ali Kaldırım.

Kanatlarda hücum-savunma oranı 80-20 olan Tümer Metin ve Tuncay Şanlı var.
Bugün savunmaya katkıları nedeniyle sahada olan ancak hücum yetenekleri yok düzeyinde olan Aatıf ve Nabil Dirar.

Birinde 10 numarada Alex de Souza var, fazla söze gerek yok.
Diğerinde 1 numarası eksik olan 0 numara Alper Potuk.

Birinde santraforda golcülüğü uluslararası düzeyde kanıtlanmış Mateja Kezman var.
Diğerinde hava topundan başka meziyeti kalmamış, onu da artık pek beceremeyen Jose Fernandao.

Sahaya çıkan dizilişi gördüm ve bugün gol atarsak 34 senelik futbol bilgime yazıklar olsun dedim. Duran top harici, oyun içi gol demeyi unuttuğumu fark ettim. Zira 3 Aralık 2017 tarihinden bu yana duran top harici bir gol bulamadık ligde. Rakip kaleye en yakın konumdaki 6 futbolcu bu kadar düşük bir kaliteye sahipken maçı izlemenin pek alemi yoktu. Zaten ilk 12 dakika boyunca iki takım da topu yere indirip üst üste 3 pas yapamadı. 

Hasan Ali'yi 8 numarada oynatmak neyin kafasıydı bunu çok merak ediyorum. Yedek kulübesinde aynı pozisyonda oynayabilecek Eljif Elmas, Mehmet Ekici varken, Mathieu Valbuena'yı 10 numaraya alıp Alper Potuk'u kaydırmak gibi bir opsiyon varken neden atomu yeniden parçaladı Aykut Kocaman, ne amaçladı bilemiyorum. 10 senede yaşadığımız kadro erozyonu muazzam boyutta, kabul ediyorum. Ancak bugün Aykut Kocaman'ın yaşadığı akıl tutulması çok daha muazzam bir boyut. Mathieu Valbuena ile neler yaşıyor bilmiyorum ama ilk yarıda kullandığımız 6-7 kornerden birini bile Valbuena atsa daha tehlikeli olurduk. Sırf korner atmak için bile oyunda tutmaya değecek bir adam olduğunu attığımız golde ve son dakikadaki karambolde gösterdi.
Trabzonspor'a da kısaca değinmek gerekirse Jose Sosa gibi sahaya çıkan 22 adamın toplamından daha fazla futbol vizyonu olan bir adamı yedek oturtmak yerine maçın başından itibaren sahaya sürse rahat bir galibiyet alırdı.

Volkan Demirel : (8/10) Gerginlik yaratmadan maçı tamamlamış olması şaşırtıcı ve sevindirici. Savunma arkasındaki açıkları iyi kapattı, golde yapacağı bir şey yoktu.

Mauricio Isla : (6/10) Hücuma neredeyse hiç destek vermedi, savunmada ise vasattı.

Roman Neustadter : (6/10) Vasatı aşamadı, golde Burak'a bir adım daha yakın olmalıydı. 

Mehmet Topal : (7/10) Sezon başında stoperdeki hataları sonucu bir daha stoper oynamaz diyordum ama bugün başarılı bir performans gösterdi.

İsmail Köybaşı : (5/10) Bindirme yapmaya gayretli görünse de maçın en önemli gol pozisyonunu değerlendiremeyerek puan kaybında büyük rol oynadı.

Josef Souza : (7/10) Beraberliği getiren golü atması dışında sahada kayıptı.

Hasan Ali Kaldırım : (4/10) Sahaya çıkmasa, 10 kişi oynasak daha iyi futbol sergileyebilirdik. Kendisini bir kere daha 8 numara olarak gördüğüm maçta televizyonu kapatma / stadı terk etme sözü veriyorum kendime.

Nabil Dirar : (5/10) Sağ iç ile sağ açık arasında bocalayıp durdu. Yediğimiz golde ortayı yaptıran adamı daha yakın marke etmeliydi.

Alper Potuk : (5/10) 3 saniye içinde iki hareket yapıyor, birinde elit takımlarda oynayan oyuncuların yaptığı gibi adam eksiltiyor. Hemen sonrasındaki pozisyonda amatör kümede oynayan oyuncuların yapmayacağı kadar kötü bir orta yapıyor. Bu kadar dengesiz olmayı nasıl başarıyor ben de merak ediyorum.

Aatıf Chahechouhe : (3/10) Bal yapmayan arımız bugün de bal yapmadı. Şaşırdınız mı?

Jose Fernandao : (6/10) 90 dakika boyunca gelen uzun topları indirmeye çalıştı, çoğunda da başarılı oldu ama attığı tekme yakışmadı. Kırmızı kartı görsek aldığımız tek puan da hayal olurdu.

Mathieu Valbuena : (7/10) Fenerbahçe adına olumlu bir kaç pastan birinin sahibi. Sezonun ilk yarısında en çok ısıran, en çok isteyen adam rolündeydi ancak son haftalarda o isteği, arzuyu göremiyorum ve üzülüyorum.

Eljif Elmas : (6/10) Orta sahada etkili olmaya çalıştı ancak daha kolay maçlarla formaya ısınmadan büyük denize atıp kahraman olmasını beklemek pek doğru değil. İyi futbolcu kumaşı var, üzerine koyarak devam etmesi dileğiyle.

Roberto Soldado : (5/10) Oyuna girdi ancak etkili olduğunu söylemek zor.

Aykut Kocaman : (4/10) Şimdi izlediğim demecine göre gol yiyene kadarki 60 dakikalık bölümden son derece memnun. Rakip ilk atakta golü buldu, bizse bir kaç tane gol kaçırdık diyor. Organize bir atak yapmamış olduğumuzdan hiç bahsetmiyor, orta sahada neden Mehmet Ekici veya Valbuena yerine Hasan Ali'yi tercih ettiğini açıklayamıyor. Bugün maalesef sınıfta kaldın Aykut Hoca.

Özetle; senelerdir yarım kalan maçlar, hırsla sahaya çıkan rakip nedeniyle kolay galibiyetler haline dönüşen Trabzon deplasmanı bu maçla beraber yeniden zorlu deplasman statüsüne sahip hale geldi. Sahaya futbol oynamamak üzere çıkan iki teknik adam, en kaliteli ayaklarını yanlarında oturtmayı tercih edince ilk 45 dakika kör dövüşü halindeydi. Sosa'nın girişiyle 45-60 arası Trabzonspor oyuna hakim oldu, 60tan sonra oyuna giren Valbuena oyun kalitesini değiştiremese de bir duran topla tabelayı değiştirebildi. Artık futbol oynamaya çıktığımız maçlar görmek istiyorum, yetkililere duyurulur.

20 Ocak 2018 Cumartesi

Skoru Koruma Psikolojisi

Devre arası futbolu seven adam için işkence gibidir. Üniversitedeyken arkadaş grubu ile muhabbet halindeyken milli maç arası yapılan hafta sonlarının bile zor geçtiğini söyleyince alay konusu olmuştum ama durum gerçekten öyle. Hayatımın bir parçası olmuş futbol, olmayınca bir şeyler eksik sanki. Neyse devre arası bitti, sendrom sona erdi.

Devre arası bitti bitmesine ama son yılların en umutsuz devre aralarından birini geçirdik. Bas bas bağıran sol bek ihtiyacı yolunda 25 isim yazılmasına rağmen eldeki muhteşem ikiliyle yola devam kararı alındı. Tabii bu transfer konusunda yorum yaparken iki açıdan bakmak lazım olaya. Taraftar gözüyle elbette yeni bir oyuncu, yeni bir heyecan istiyoruz ancak kulübün finansal durumu ve yabancı sayısı ortada. Bu satırları yazdığım gün itibariyle Krasic'ten bile büyük hayal kırıklığımız Robin van Persie Fenerbahçe'den ayrıldı ve tek sevindirici gelişme bu açıkçası.

Yine devre arasında alışık olmadığımız üzere neredeyse hazırlık maçı yapmadan geçirdik arayı. Kupa maçları antrenman niteliğindeydi ama ortaya konan oyun beklentilerin çok altındaydı. İkinci yarının başındaki zorlu fikstürün ilk maçı da sezonun flaş ekibi Göztepe karşısındaydı. İlk maçta 2-2 berabere kalmıştık ve kaçan 2 puana hayıflanmıştık ancak Göztepe devam eden maçlarda kolay lokma olmadığını gösterdi. Aykut Kocaman son 6 haftada alıştığı düzeni pek bozmadı. Sağ bekte Isla yeniden formasına kavuşurken ileri uçta Fernandao vardı.

Maçı üç bölümde incelemek lazım.

1- 0-15 Golü bulana kadar geçen ilk 15 dakika
2- 15-60 Göztepe'nin golüne kadar devam eden 45 dakika
3- 60-90 Fenerbahçe'nin gol aradığı son 30 dakika

Üç bölümde de skoru koruma psikolojisi vardı ve üçünde de işe yaramadı! Stadı dolduran 45bin taraftar önünde maça kontrollü başlayıp erken gol yemek istemeyen Göztepe ilk 15 dakika boyunca rakip sahada topa 5 kere dokunabildi. Fenerbahçe baskılı başlamanın ödülünü 15. dakikada kornerden gelen topa iyi yükselen Fernandao'nun golüyle aldı.

Golü bulduktan sonra skoru koruma psikolojisi Fenerbahçe'ye geçti. Göztepe daha rahat oynamaya başladı, Volkan'ı çok zorlayamasalar da hücum anlamında daha etkili olmaya çalıştılar ilk bölüme göre.  Fenerbahçe ise olabildiğince topun arkasına geçip skoru korumaya çalıştı, bir Aykut Kocaman klasiği şeklinde. İlk devre sıkıntısız tamamlandı ama ikinci yarı yine bireysel bir hata ile Göztepe golü buldu.

Golden sonra roller yine değişti ve skoru koruma psikolojisi Göztepe'ye geçti yeniden. Aykut Kocaman alışık olmadığımız şekilde çift santrafora döndü Fernandao - Soldado ikilisiyle. Giuliano da sakatlanıp çıkınca bütün yük Valbuena'nın sihirli ayaklarına kaldı diye düşündüm. O da pozisyonları gereğinden fazla zorlayınca neredeyse hiç etkili olamadı. Maç gidiyor derken Dirar'ın tehlikeli ortasında Soldado'yu savunmaya çalışan Kosanovic kendi filelerini havalandırdı.

Volkan Demirel : (7/10) Kalesinde gördüğü iki pozisyonun biri gol oldu, diğerinde başarılı bir hamle ve şansın yardımıyla golü kurtardı.

Mauricio Isla : (6/10) Takıma yeniden adapte oluyor ama zamana ve maç formuna ihtiyacı var. Savunma arkasına yaptığı koşuları gören oyuncular Aatıf, Dirar, Josef ve Mehmet Topal olduğu için çoğu boşa gidiyor. Valbuena ve Giuliano gibi isimler çok daha rahat servis yapabilirler bu pozisyonlarda.

Roman Neustadter : (8/10) Savunmada görevini başarıyla yerine getirdi. Son dakikalarda yan ağlara takıldığı pozisyonu gol yapsa maçın adamı olabilirdi.

Martin Skrtel : (5/10) Az kalsın bir çuval inciri berbat ediyordu ama Kosanovic imdadına yetişti. Kendine çeki düzen vermesi lazım.

İsmail Köybaşı : (5/10) Etkisiz bir günündeydi. Sol beke transfer yapılmamış olmasının rahatlığı içindeydi belki de.

Nabil Dirar : (7/10) Maçın kötülerinden biri olacakken belki de şampiyonluk ışığını yakan ortayı yapan adam oldu. Anlaşılan o ki bu sezonu iyi kötü sağ açıkta Dirar'la tamamlayacağız, verim almaya bakmak lazım.

Josef Souza : (6/10) Josef'le ilgili geçmiş yorumlarıma bir göz attım ve fark ettim ki çift ön libero oynamaya başladığımızdan beri etkisiz oynadığını yazıyorum. Tek ön liberoda daha etkiliyken bu düzende hiç ileri çıkmıyor ve hücuma katkısı sıfır düzeyinde kalıyor. Volkan'ın engel olduğu gol pozisyonunda Andre Castro'yu seyrettiğini de ekleyelim.

Mehmet Topal : (7/10) Bugün çok mücadele etti, pas hatası epey azalmış göründü.

Aatıf Chahechouhe : (5/10) Bu adam sol açık oynuyor ve hücuma ciddi anlamda katkı vermesi beklenen biri, hepimiz bunda hemfikiriz. Topla buluşma istatistiğine bakıyorum, rakip kaleye en yakın topla buluştuğu nokta yaklaşık 35 metre. Başka sözüm yok.

Giuliano : (6/10) İlk yarının en iyisi bugün sahada gezindi, 15. saniyede kaçırdığı golde kaldı aklı belki de. Tabii pas yapabileceği 3 adamın tekniğinin toplamının bir Giuliano etmiyor olması nedeniyle de etkisiz kaldığını söylemek gerek. Sakatlandıktan sonra kanatlarda verkaç yapamıyor olmamızın temel nedeni bu alanlara yardımcı olmak üzere hareketlenecek bir Giuliano'nun olmamasıydı.

Jose Fernandao : (8/10) Perdeyi açan golü bulduğu için 8 puan ama performansı beklentilerin altındaydı. Uzun bir aradan sonra 90 dakika oynamış olması sevindirici ancak ikili mücadelelerde kendini çok kolay bırakıyor. İkinci yarıda bu maç gibi 2-3 maçı kurtarsa yeterli katkıyı yapmış olacak.

Roberto Soldado : (7/10) Sivas maçından sonra ikinci kez oyuna girip galibiyeti getiren golü atıyor. Golü atmış olmasa bile orada bulunması rakibin kendi ağlarını havalandırmasına sebep oldu. Kondisyonu 30 dakika ile sınırlı olduğu için ancak ikinci yarılarda forma şansı bulabiliyor.

Mathieu Valbuena : (6/10) Son 30 dakikada kendisine büyücülük görevi verilmişti. Kendini rolüne fazla kaptırmış olacak ki sahada tek başına bir şeyler yapmaya çalıştı ve takım arkadaşlarıyla yardımlaşmayı unuttu.

Alper Potuk : (6/10) O da günün etkisizlerindendi. Tek olumlu müdahalesi üçe bir yakalanmak üzereyken kafa ile uzaklaştırdığı toptu.

Aykut Kocaman : (6/10) Göztepe golü gelene kadar bir Aykut Kocaman klasiği izliyorduk. Bireysel hatalar için yapabileceği bir şey yok belki ancak bu tür hataları hesaba katıp 1-0 değil, 2-0 olunca top çevirmeye başlamayı düşünmeli. Fernandao'yu uzun toplarla besleyen bir oyun planı kurgulamıştı ancak iç sahada, lige bu sezon yükselmiş bir takıma karşı, 45bin seyircinin önünde oynanması gereken oyun bu olmamalıydı.

Özetle; skoru koruma psikolojisi üzerine bilimsel araştırmalar yapılmasını talep ediyorum. Fenerbahçe ilk 15 dakika oynadığı oyunu neden 1-0'dan sonra oynamıyor, bu da araştırılmalı. Zorlu fikstürün ilk ayağında günübirlik liderliği getiren galibiyet önemli, haftaya Trabzon'da devamını getirmek gerek. 90+'da bugüne kadar 5 puan kaybetmiştik, bugün onların 2'sini geri almayı başardık. Her ne kadar konuşmak için erken olsa da bu tür galibiyetler şampiyonluk ışığını yakar. Bakalım bizim ışık da yanacak mı?

1 Ocak 2018 Pazartesi

İlk Yarının Ardından

İlk yarının 17 haftalık maratonu tamamlandı ve Fenerbahçe ligi 33 puanla lider Başakşehir'in 3 puan ardında 3. sırada tamamladı. Son 15 sezon incelendiğinde lider ligi ortalama 39 puanla bitirmiş, Fenerbahçe'nin ortalaması ise 36,5. Yani ortalamaların yaklaşık 3 puan gerisinde bir lig yaşıyoruz. Fenerbahçe bu 15 sezonun 5 tanesini şampiyon kapatmış, yani devre arasına %33 şampiyonluk ihtimaliyle giriyor.

İlk yarıda toplam 24 maç yapmışız, 13 galibiyet, 7 beraberlik, 4 mağlubiyet şeklinde bir karnemiz var. UEFA Avrupa Ligi'ne grup aşamasına gelemeden büyük bir hezimetle veda ettik. Kupada ise çeyrek final yolunda avantajlı bir skorla yolumuza devam ediyoruz. Bu 24 karşılaşmanın 15'i için yazı yazmışım, arada takıma "küstüğüm" ve yorum yazmadığım bir dönem var. Maç yazılarını maçtan hemen sonra oturup yazdığım için son dakikadaki puan kayıpları yüzünden maç yazıları ekstra kahır haline geliyor. Bu sebeple bir kez daha yazmadığım yazılar için affınıza sığınıyorum.

15 maçta verdiğim puanlara göre devre arası değerlendirmesi yaptım mevki bazında. Gelin bir göz atalım ilk yarıda kim ne yapmış. (Oynadıkları maçları en az 15 dakika oynama üzerinde değerlendirdim.)

KALE

Carlos Kameni : (6,8/10) Transferi büyük soru işaretiydi, sezona 6. resmi müsabakada başlayabildi zaten. Kaleyi devraldıktan sonra 6 maç peş peşe ilk 11'deydi ancak Kayserispor maçındaki 3 gol ile yeniden kulübe yolları göründü. Aynı dönemde Volkan'ın form tutması nedeniyle yeniden forma şansı yakalamak için Volkan'ın formsuzluğunu bekleyecek. (9 maç, 11 gol)

Volkan Demirel : (5,5/10) Puanı Kameni'ye göre düşük ancak bunu formayı kaptırmadan önceki formsuzluğuna borçlu. O dönemki puan kayıplarının büyük sorumlusu idi ancak formayı geri aldıktan sonra 7,8 düzeyinde bir ortalama yakaladı. Kameni kamçısı işe yaramış görünüyor. (13 maç, 15 gol)

SAĞ BEK

Şener Özbayraklı : (6,0/10) Sağ bekte iki bekimiz formayı paylaşmış görünüyor. Şener sezonu açtı, daha sonra Isla gelip formayı devraldı. Isla'nın sakatlığı sonrası Şener yeniden yer buldu ve şansını iyi kullanıp Isla'yı kulübede oturttu. (11 maç, 2 asist)

Mauricio Isla : (6,0/10) Formayı kaptığı dönemde takımın en iyisiydi. Ortalama puan olarak da daha yukarıda çıkacaktı ancak son maçtaki hatası onu yaktı. Devre arasında sakatlığından tamamen sıyrılıp sıkı bir çalışma ile yeniden formayı kapacağını düşünüyorum. (13 maç, 2 asist)

STOPER 

Luis Neto : (6,6/10) Takıma geç katılmasına rağmen gelir gelmez forma şansı buldu ve bunu da iyi kullandı. O da Isla gibi sakatlık sonrası yeniden formasına kavuşmakta zorlandı, tabii bunda Skrtel - Neustadter ikilisinin uyumu ve Mehmet Topal'ın ilk 11'e dönmesinin de etkisi var. (10 maç, 1 kırmızı kart)

Roman Neustadter : (6,1/10) Beklentilerin aksine bu sezon iyi süre aldı. Ön libero deneyimi nedeniyle ayağına hakim bir stoper olduğundan Aykut Kocaman'ın pas oyununun temel bir parçası oldu. Attığı 4 golle de Lugano'dan bu yana özlem duyduğumuz golcü stoper hasretini biraz olsun dindirdi. (21 maç, 4 gol)

Martin Skrtel : (5,5/10) Geçen sezon Kjaer ile beraber iyi bir tandem oluşturuyordu fakat Kjaer gidince foyası ortaya çıkmaya başladı. Kesiciliğine diyecek yok ancak bazı pozisyonlarda kolay kart görüyor ve takımı zor duruma düşürüyor. (15 maç, 2 gol, 1 asist, 1 kırmızı kart)

SOL BEK

Hasan Ali Kaldırım : (5,6/10) Oynadığı maç sayısına göre takımdaki en düşük ortalamalardan birine sahip. Puanları 4 ile 8 arası gidip gelmiş, ağırlığı 6 civarında zaten. Sahaya çıkınca ne vereceği belli olan oyunculardan, savunmada sağlam durur, hücuma neredeyse katkı vermez. Yapılması gündemde olan sol bek transferi sonrası forma şansı iyice azalacak. (15 maç, 2 gol, 1 asist)

İsmail Köybaşı : (5,1/10) Hasan Ali gibi vasatın altı bir sol bek varken ondan kötüsünü transfer etmeye ne gerek vardı diye sormak lazım Aziz Yıldırım'a. Sarı laciverti sırtına her geçiren oyuncuya sonsuz destek veririz elbette ama İsmail maalesef beklentilerin altında kaldı fazlasıyla. Valbuena'nın sakatlığı sonrası daha fazla forma şansı buldu ancak o maçlarda da ortalamanın pek üzerine çıkamadı. (10 maç, 2 asist)

ÖN LİBERO

Ozan Tufan : (7,1/10) Takımın en yüksek puana sahip ikinci oyuncusu ancak kasım ayında Aykut Kocaman ile ters düşmesi sonrası kulübeye mahkum oldu.  Modern bir 8 numaraya doğru evrilirken saha dışı nedenlerle formasını kaybetmesi takım adına üzücü. Dilerim devre arası buzlar erir ve Ozan yeniden formasına kavuşur. (14 maç, 3 gol, 1 asist)

Josef Souza : (6,8/10) Bu sezon tek ön libero oynadığı maçlarda adeta ön libero nasıl oynanır dersi verdi. Sezon başında hakkındaki transfer söylentileri hikaye gibi görünse de performansını gördükten sonra satacağımız paraya onun yerine daha iyisini almak mümkün olur mu diye düşündürmeye başladı. Bu sezon benden 10 puan alabilen (Beşiktaş maçı) 3 oyuncudan birisi. (17 maç, 1 gol, 1 asist)

Mehmet Ekici : (6,3/10) Geçen sezon olaylı bir transferin öznesi olarak takıma katıldı ancak 6 ay topa vurmayınca ilk hazırlık maçında sakatlandı. Sonrasında da profesyonellikten uzak davranışlar sonucu ilk yarı boyunca sadece 246 dakika forma şansı bulabildi. İyi bir devre arası geçirdikten sonra ikinci yarıda takıma önemli katkı vereceğini düşünüyorum. (4 maç)

Oğuz Kağan Güçtekin : (5,5/10) Takımın genç yeteneği ve bu sezonki yıldız adayı. Alt yaş kategorilerinde kendini kanıtlamış ve bu sezon A takıma katılmış ancak henüz "ben buradayım, geliyorum" diyemedi. Genellikle son dakikalarda oyuna sokup Süper Lig'in havasını almasını sağlıyor Aykut Kocaman. Dilerim birlikte oynadığı oyuncu grubundan iyi şeyler öğrenir. (3 maç)

Mehmet Topal : (5,0/10) Yıllardır ön libero pozisyonunun vazgeçilmezi olan Mehmet Topal bu sezona kötü başladı. Avrupa'da iki Vardar maçında takımın elenmesine sebep olduktan sonra formasını kaptırdı ve uzunca bir süre yedek bekledi. Artık ne hikmetse kariyerinin en iyi dönemini geçirmekte olan Ozan Tufan bir anda yedek kaldı ve kötü Mehmet Topal ilk 11'e döndü. Son haftalarda golleriyle takıma puanlar kazandırmış olsa da ön libero mevkisinin ilk yarıdaki en kötüsü olmaktan kurtulamadı. (16 maç, 2 gol, 1 asist)

SAĞ KANAT

Nabil Dirar : (5,9/10) Monaco gibi bir referansla gelip sağ kanada yerleşti ancak vasatı aştığını söylemek zor. Zaman zaman iyi işler yapıyor ama düzenli oynuyor olmasının en önemli sebebi savunmaya yaptığı katkı. Oynadığı bir çok maçta sahanın en çok koşanı oluyor ancak hücuma yaptığı katkı Fenerbahçe'nin sağ açık ortalamasının epey altında. (20 maç, 3 gol, 3 asist)

Samed Karakoç : (4,0/10) Pişmek için bir kaç fırın ekmek daha yemesi gerekiyor. Oynadığı 2 kupa maçını izlerken henüz futbolun temel olgularının farkında olmadığı izlenimine kapıldım. (2 maç)

SOL KANAT

Mathieu Valbuena : (7,2/10) En yüksek ortalama ile takımın yıldızı. Performansı sadece puanlarına değil, istatistiklerine de yansımış durumda. Kariyerinin en yüksek rakamlarına geçen sezon 10 gol, 7 asist ile ulaşan Valbuena, bu sezon henüz ilk yarıda 6 gol, 13 asist ile kariyer rekorunu kırdı. Sahadaki oyuncuların yüzlerini görmesem bile yer aldığı bir karşılaşmada kimin Valbuena olduğunu kolaylıkla anlayabilirim çünkü sahada en çok arzulayan her zaman o. Yaşı itibariyle savunmaya katkısının sınırlı olması nedeniyle sakatlığı sonrası kulübeye hapsoldu ancak yedekten verdiği katkıyla bile kendini hatırlattı. İkinci yarı performansını sürdürmesi halinde takımı şampiyon yapma yeteneğine sahip. (21 maç, 6 gol, 13 asist)

Aatıf Chahechouhe : (4,4/10) Takımın bal yapmayan arısı. Koşu mesafesi alanında en üst sıralarda ancak yaptığı pasların çoğu yana ve geriye. İleri gitmek için risk almadıkça yaptığı bütün iş vakti boşa geçirmek oluyor. Kesinlikle Fenerbahçe kalitesinde değil, forma şansı bulduğu 15 maçta 1 kupa golü dışında katkı yapamamış olması dikkat çekici. (15 maç, 1 gol) 

FORVET ARKASI

Giuliano Victor de Paula : (7,0/10) Bu sezon takımın skor yükünü çekenlerin başında geliyor. Son dakika transferi olması nedeniyle takıma geç adapte oldu, 4-3-2-1 düzenine alışmakta zorlandı ancak 4-2-3-1'e dönüşle beraber forvet arkasına geçince kalitesini gösterdi ve neden Brezilya milli takımında oynadığını bize hatırlattı. (16 maç, 8 gol, 2 asist)

Alper Potuk : (5,3/10) Alper'i tek mevki ile kısıtlamak yanlış ama bu sezon ağırlıklı olarak forvet arkasında forma şansı buldu. Sezon başında skor katkısıyla başlayınca yeri sağlam dedik ancak magazin dünyasından sıyrılamayınca sezonun büyük bölümünü kulübede geçirdi. Kulübeden gelince konsantre olup katkı sağlamakta zorluk çekiyor. "Tuvana Türkay hanımdan ayrılmış olması" nedeniyle İkinci yarı bu eksikliğini gidermesini umuyorum. (14 maç, 5 gol, 1 asist)

FORVET

Vincent Janssen : (5,9/10) O da geç gelip adaptasyonda sıkıntı çekenlerden. Bazı maçlar "keşke bu adamı satın alabilsek" dedirtirken, bazı maçlarda da ne işi var sahada diye sorgulatıyor. Ligimize uygun olan fiziği güçlü forvet yapısı ile takımı ileride tutma adına önemli işler yaptı ilk yarıda. Sakatlığını atlatıp devre arası güçlenirse ikinci yarıda formayı kaptıracağını düşünmüyorum. (12 maç, 3 gol, 2 asist)

Jose Fernandao : (5,7/10) Geçen sezon kolu kırıldıktan sonra kendini toparlayamadı. İlk yarıda 168 dakika forma şansı buldu ancak eski gol kralı performansından fersah fersah uzaktaydı. Devre arası gideceği konuşuluyor, Fenerbahçe'de miadının dolduğunu düşünüyorum. (3 maç, 2 gol)

Roberto Soldado : (5,0/10) Büyük paralara transfer edilip beklenenleri veremeyen forvetlerin son halkası. Soldado'nun kalitesi tartışılmaz ancak kondisyonu maksimum 45 dakikaya izin veriyor. Golcü kimliği sayesinde ceza sahası içinde topla buluştuğu her an tehlikeli oluyor. İkinci yarıda direkt ilk 11de olmasa da yedekten girerek katkı verdiği maçlar olacağını düşünüyorum. (13 maç, 5 gol)

Ahmethan Köse : (4,0/10) Sezon başında forvet eksikliği çektiğimiz dönemde bir anda ilk 11de kendine yer buldu ancak forma şansı bulduğu ilk 5 maçta isabetli şut atamadan formayı kaptırdı. Fenerbahçe seviyesine ulaşacak gibi görünmüyor. (7 maç, 1 gol)

Robin van Persie : (2,0/10) Söyleyecek söz yok aslında, 2.5 sene önce geldiğinde rüzgarlar estiren adam şimdilerde 100 TL'lik vale ücretini kulübe itelemenin derdinde.. İki sezondur beklenen performansı gösterememiş olmasına rağmen iyi sayıda gol yakalamıştı ancak bu sezon Aykut Kocaman ile ters düşünce forma şansı dahi bulamaz hale geldi. İşler çirkinleşmeden devre arasında takımdan ayrılması herkesin hayrına olacaktır. (4 maç)

TEKNİK DİREKTÖR

Aykut Kocaman : (6,3/10) Oyuncular sıralamasına koyduğumuzda 6. sırada yer alıyor Aykut Kocaman. Hezimet düzeyindeki Vardar ve Akhisar maçlarını çıkardığımız zaman ortalaması 7,1'e çıkıyor ki bu daha gerçekçi sayılabilir. Sezon başında 6 oyuncunun gidip 10 oyuncunun geldiği bir takımın başına geçti. Düzeni oturtmakta zorluk çekti, forvetsizlik yüzünden Avrupa'dan elendi. Bireysel hatalar yüzünden zirveden uzaklaştı. Oyun şablonunu değiştirirken yol kazalarına denk geldi. En sonunda yaptığı 5/5'lik seriyle zirveye ortak olacağının sinyalini verdi. Formda Başakşehir'in başındaki Abdullah Avcı, çifte şampiyon apoletli Şenol Güneş ve imparator Fatih Terim karşısında işi hiç kolay değil. İkinci yarıda puan ortalamasını yukarı çekmesi gerekecek. Bunun için de rakip deplasmanlarda yenilmemek ve Anadolu'da puan kaybı yaşamamak gerekiyor. Bakalım bu ağır yükün altından kalkıp 17 hafta sonra takımını liderlik koltuğuna oturtabilecek mi?