6 Şubat 2017 Pazartesi

Futbolun Katili Türk Hakemleri

Ülkemizde oynanan futbolun seviyesi yerlerde. Bazı istisnaları (geçen seneki BJK, Ersun'lu FB, Drogba'lı GS) hariç tutarsak yaklaşık 8-10 senedir elle tutulur bir futbol yok aslında. Arkasında çok faktör var, onlar ayrı bir yazının konusu. Bugünkü yazının konusu günün maçına en çok tesir eden faktör olan hakem, nam-ı diğer futbolun katili türk hakemleri.

Neden katil? Ne yapıyor bu adam da maçı katlediyor? Öncelikle hiç kolay bir iş değil hakemlik. Bizim 24 tekrar sonrası kesin karar verebildiğimiz 12 cm'lik ofsaytı tespit etmesini ya da 1.4 saniye içinde elle oynama olup olmadığı belirlemesini bekliyoruz. Her meslekte olduğu gibi bunda da hata olacak. Zaten futbol camiasının ortak temennisi art niyet olmadan, mümkün olduğunca skora etki etmeden maç yönetimi. Türkiye'de maça çıkan hakemlerin kulağına skor önceden fısıldanmış olduğundan sahada ne yapacaklarını şaşırıyorlar bazen.

Futbol federasyonunun enteresan bir uygulaması sonucu iki sezondur lige 1 hafta ara verip hafta sonu kupa maçları izliyoruz. Tabii bunda kupa maçlarını yayınlayan kuruluşun hangi gruba ait olduğuna da dikkat çekmek gerek, neyse fazla kopmayalım konudan. Grubunu lider tamamlayan Beşiktaş evinde Fenerbahçe'yi ağırlıyordu. Beşiktaş istatistik kağıdında ligin hemen her alanda lideri, hem takım olarak hem bireysel olarak. Fenerbahçe ise geçen hafta uğradığı Kayseri hezimeti sonrası yara sarma peşindeydi. Kayseri'nin toplama hücum hattının 4 gol attığı Fenerbahçe savunmasına, uzay takımı gibi hücum eden Beşiktaş neler yapacaktı kim bilir.

Her iki antrenör de ellerindeki kadrodan çıkarılabilecek ideal 11'i sahaya sürmüştü. Advocaat rakibini iyi çalışmış, ortada oyun kuran Atiba-Oğuzhan-Talisca üçlüsünü Alper-Josef-Mehmet Topal üçlüsüyle adam adam markajla savundu ilk yarım saat. Sow ve Lens de kanat savunmasına yardım edince Beşiktaş ilk 30 dakika bocaladı. Ne zaman ki Talisca ve Quaresma yer değiştirmeye başladılar,  Beşiktaş tehlike yaratmaya başladı. 30-40 arası dönemde 3 pozisyonda gole yaklaştılar. Derken Fenerbahçe'nin imdadına Tosiç ve Ali Palabıyık yetişti.

Maça büyük ölçüde etki eden pozisyona ayrı paragraf açalım. Fenerbahçe atağında Robin van Persie bir anda yön değiştirip ters yöne koşmaya başlıyor. Bu noktada (kasıtlı veya değil) Tosiç ile çarpışıyor ve iki futbolcu da kendini yerde buluyor. Hakem hareketin art niyetli olduğuna kanaat getirip Beşiktaş lehine faul veriyor. Buraya kadar her şey normal. Ancak Tosiç hareketi kendine yediremeyip Robin van Persie'ye dişlerini göstermeye gidiyor. Gitmekle kalmayıp amatör bir şekilde kafasıyla hamlede bulunuyor. Bu hamle kağıttan bir evi bile yıkacak güce sahip değilken van Persie kendini Vodafone Arena'nın hibrit çimlerine bırakıyor ve hakem bu harekete aldanıp kırmızı kartına başvuruyor. Tosiç'in acemiliği, van Persie'nin oyunculuğu ve hakemin tecrübesizliği birleşince ortaya çöpe giden bir maç çıkıyor.

Tosiç'in kırmızı kartı sonrası roller değişti, Beşiktaş topun arkasına geçip hızlı hücum kovalarken Fenerbahçe topun kontrolünü alıp pas yapmaya başladı. Bu noktada da ortada oynayan Topal-Josef-Alper üçlüsünün yaratıcılık anlamında ne kadar kısır bir üçlü olduğunu gördük. Fenerbahçe 10 kişi oynayan rakibi karşısında golü bulmakta epey zorlandı. Gol de bu sezon alışık olduğumuz üzere hızlı hücumdan geldi. Golü atan Robin van Persie'nin gol vuruşunun maç boyunca ceza sahasında topla buluştuğu tek pozisyon olduğunu da dipnot olarak belirteyim. Hakemin hatalı kararlarından biri de Jeremain Lens'in frikik golünü iptal etmesiydi.

Bu sonuçla; Fenerbahçe kupada çeyrek finale yükseldi, Beşiktaş Sayın Cumhurbaşkanım Vodafone Arena'da ilk resmi mağlubiyetini aldı, Fikret Orman sponsoru çöpe atıp uzanamadığı kupaya süt kupası dedi. Beşiktaş ligde halen büyük avantaj sahibi, Fenerbahçe'nin umudu halen yok düzeyinde. Maçın sevindiren yanlarından birisi de gençliğinde "idolüm" dediği Robin van Persie'nin karşısına kaptan olarak çıkan Oğuzhan Özyakup'un "kokuyorsun" işareti yapması ve gol sonrasında gol sevincinin merkezine oturmasıydı. Arena'da deplasman tribününü layığıyla yaşatan ve Beşiktaş tribünlerinden çok daha fazla bağıran Fenerbahçe taraftarlarına da ayrıca teşekkürler ve tebrikler.

Volkan Demirel : (8/10) Beşiktaş'ın yüklendiği dakikalarda kalesinde güven verdi ve Vodafone Arena'dan gol yemeden ayrılan ilk kaleci oldu.

Şener Özbayraklı : (6/10) Maçın başında Ryan Babel'e karşı zorlanıp sarı kart görse de maçı sakin ve hatasız oynarak tamamlamayı başardı. Önünde Jeremain Lens gibi bir hücum silahı varken maç içinde yaptığı bindirme sayısı üçü geçmiyor pek.

Simon Kjaer : (8/10) Frikiği kullansa bugün tabelada adı yazıyor olacaktı muhtemelen. Cenk Tosun'a adım attırmadı.

Martin Skrtel : (8/10) Pozisyon vermeden maçı tamamlamış olmamızda payı büyük. Sakin bir maç çıkardı.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Karşısında oynayan Ricardo Quaresma bu ligin en etkili oyuncularından biri ve onu durdurmayı iyi başardı. Ah bir de ileri doğru oynadığı paslarda başarıyı yakalasa..

Mehmet Topal : (7/10) Talisca'yı durdurma görevi onundu, ilk yarım saat başarılıydı ancak Talisca yer değiştirince kontrolü kaybetti ve kalemizde bir kaç gol tehlikesi yaşadık.

Josef de Souza : (7/10) Dün hırsı ve mücadelesiyle takımı ve orta sahayı ayakta tutan isimlerdendi. Kendi yarı sahasından hareketlendiği pozisyonda kalkan ofsayt bayrağı ise futbol komedi programlarına konu olabilir.

Alper Potuk : (8/10) Orta sahada iyi bir mücadele sergiledi, pas trafiğinin başlangıç noktası olan Atiba'ya iyi baskı kurdu.

Jeremain Lens : (9/10) Maça tutuk başladı ancak vakit geçtikçe gözlerimizin pasını sildi. Rakibi önemseyince izlemesi çok keyifli.

Robin van Persie : (7/10) Çok iyi bir maç çıkarmadı ancak tecrübesi sayesinde takımına galibiyeti getirdi. Oğuzhan Özyakup'a rakibin nasıl demotive edileceği konusunda ders verdi.

Moussa Sow : (6/10) Beşiktaş'ı seven golcümüz dün Sowaşata'sında direğe takıldı. Afrika Kupası dönüşü performansı tutuktu.

Ozan Tufan : (7/10) Orta sahayı ayakta tutmak için oyuna dahil oldu, kaçırdığı pozisyonda iyi bir gol vuruşu yapamadı.

Aatıf Chahechouhe : (6/10) Son dakikalarda zaman harcama amacıyla oyuna girdi, topa dokunmadı sanıyorum. 

Dick Advocaat : (9/10) Maçın iyi performans gösterenlerinden biriydi. Sahaya sürdüğü kadro ve oyun anlayışı doğruydu. Rakibi iyi çalışmıştı, 30-40  arası golün gelmemesi şansı oldu. Rakip 10 kişi kaldıktan sonra bile maçın eleme maçı olduğunu unutmadı ve takımı ailece hücuma göndermedi.

Fenerbahçe Tribünü : (10/10) Tribünler rakip seyirciyle daha güzel. Kupa maçında bile şu güzel  atmosferi yaşatan ve maç boyu susmayan taraftarlara kocaman bir alkış.

Özetle; Fenerbahçe - Beşiktaş rekabetinde bir mihenk taşı daha geride kaldı. Vodafone Arena Ali Palabıyık'ın kötü yönetimiyle Fenerbahçe galibiyetiyle açıldı. Yıllar sonra hakem unutulacak, galibiyet baki kalacak. Fenerbahçe kendisinden iyi top oynayan rakiplere karşı nasıl bilinçli oynadığını bir kere daha gösterdi. İzmir'in dağlarında bir kez daha çiçekler açtı, darısı nice HAYIRlı galibiyetlere.