28 Temmuz 2016 Perşembe

Vira Bismillah!


Yaklaşık 15 senedir Fenerbahçe’yi yakından takip ediyorum. Bu süreçte iç sahadaki maçların %90’ına gitmişimdir. İkinci lig ekipleriyle oynanan kupa maçları hariç olmak üzere tribünleri ilk kez dün bu kadar boş gördüm. Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında Monaco karşısında tribünlerde 12-13bin taraftar vardı sadece.

Aslında bu küskünlük geçen sezondan geliyor. Fenerbahçe tarihinin en pahalı kadrosunun mart ayında 3 kupa söyleminin mayıs ayında 3 hüzne dönüşmesi büyük bir hayal kırıklığıydı kesinlikle. Taraftarın tepkisi de geçen sene 37bin dolaylarında olan kombine adedinin 12bin’e düşmesi olarak yansıyordu. Sezon öncesi yapılan FFP anlaşması gereği alıştığımız yüksek bütçeli, kombine sattıracak transferlerin yapılmaması da işin tuzu biberiydi.

Bu şartlar altında çıktı Fenerbahçe Monaco karşısına. Talihsiz kura, 3-5-2, yeni transferler, kiradan dönenlerin performansı, boş tribünler, ön eleme bahtsızlığı.. her şey Fenerbahçe’nin aleyhineydi adeta. Neyse ki rakibin 4 as oyuncusunu getirmemesi, sezona bizim gibi hazır olmamaları gibi dezavantajları bir nebze olsun teraziyi dengeliyordu.

Kadroda çok büyük bir değişim söz konusuydu. Fenerbahçe taraftarının büyük çoğunluğu maç başlamadan önce geçen senenin son maçında sahaya çıkabilecek durumda olan şu 11’i dünküne tercih ederdi eminim :

Volkan – Gökhan, Alves, Kadlec, Caner – Alper, Topal, Diego, Volkan – Nani, RVP

Dün bu oyuncuların hiç biri yoktu sahada ve baktığımızda geçen sezon oynanan maçların çoğunda bu kadro sahadaydı. Ciddi bir değişime uğradı Fenerbahçe, dün yeni gelen 3 transfer (Skrtel, Neustadter, van der Wiel) sahadaydı. Onların yanı sıra kiradan geri dönen 3 oyuncu da (Ertuğrul, Salih, Emenike) ilk 11’de yerini almıştı. Diziliş ise Lorant döneminden beri görmediğimiz üçlü savunmaydı. Zico 1-2 maç bunu denemiş ancak işler iyi gitmeyince 4-2-3-1’e geri dönüş yapmıştı.

3-5-2 90lı yıllarda popüler olan, 2000li yıllarla beraber 4-4-2 varyasyonlarına yerini bırakan bir sistem. Kalabalık orta saha verimli gibi görünse de kanatlar kağıt üzerinde birer oyuncuya emanet olduğu için ciğer kapasitesi çok iyi kanat oyuncularına ihtiyaç duyan bir sistem. Zaten popülaritesini yitirmesinin altında da bu sebep vardı. 4-4-2 dizilişi ile sahanın her alanını 2 oyuncuyla parsellemek mümkün olurken 3-5-2’te bir asimetri söz konusu oluyor. Dünya üzerinde başarıyla uygulayan takım sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Tabii 90ların 3-5-2’siyle bugünkünü karşılaştırmak da doğru değil. Eskiden 1 libero, 2 stoper şeklinde kurulan düzen modern futbolda 3 stoper ile kuruluyor. Sarkık libero tarihe karıştı, diğerlerinin arkasını toplamak kadar mücadele etme sorumluluğu da var ortadaki oyuncunun.

Fenerbahçe nasıl oynadı peki 3-5-2’yi? Savunmada beklendiği gibi 5-3-2 gibi dizildi, orta alanda Souza, Ozan ve Salih rakibin orta dörtlüsünü karşılamak için sürekli yardımlaştı. Bu sistemde Fenerbahçe’nin yaşayacağı en büyük sıkıntı hızlı kontra ataklarda ters kanadın eksik yakalanacak olması. Dün Monaco bir kere yakaladı böyle bir fırsatı, cepheden şut imkanını kötü kullandılar. Savunmanın ortasındaki üçlü birbirine alıştıkça yediğimiz goldeki gibi kademe hataları (ofsayt olsa bile) ortadan kalkacaktır.

Hücum yönünde ise beklerimiz alışık olduğumuz desteği verdiler. Zaman zaman çizgiye inip ortalar yaptılar. Orta alandaki üçlü çok iyi çalıştı ve yardımlaştı. Geriden oyun kurarken panik yapmadık, Kjaer dışında topu anlamsızca ileriye şişirmedik son 10 dakika yorgunluk baş gösterinceye kadar. 
Oyuncuların performanslarına değinelim biraz.

Ertuğrul (4/10) : Bu camiadan yetişen bir kaleci olarak şu günün gelmesini iple çektiğine eminim. Kendisinin önündeki iki kaleci de sakatken, bu derece önemli bir maçta kendisine şans gelmişken, yediği goldeki hatası kabul edilir cinsten değil. O topun üzerine kapaklanıp gerekirse tekme yemeyi göze almalıydı ama kendini yere bırakıp topu kucaklayamayınca basit bir gole sebebiyet verdi. İkinci yarıda kanattan yapılan orta şut karışımı vuruşun direkten dönmesi çok büyük şanstı. Mert’in kendisini nasıl geliştiremediğini biliyoruz, maalesef Ertuğrul da aynı yolda ilerliyor gibi görünüyor. Dilerim bir daha şans bulduğunda kendini toparlamış olur.

Kjaer (7/10) : Bıraktığı yerden devam ediyor. Savunmanın komutanlığını Skrtel’e bırakmış gibi görünse de yanına kendi ayarında bir partner kazanmış olması kendi performansını da yukarıya taşıyacak bence. Emenike’nin ilk golündeki pası tam olması gerektiği gibiydi. Bu sezon kendisinden benzer skor katkıları bekliyorum.

Skrtel (7/10) : Geleli bir hafta oldu, ilk kez takımla oynadı ama futbolu bilen, özgüveni yüksek futbolcu olduğunu her hareketiyle gösterdi. Onun sayesinde takım bu sezon 30 golün altında yiyecek lig karşılaşmalarında. En son libero oynayan oyuncunun Ümit Özat olduğunu düşününce aradaki kalite farkı ortaya çıkıyor. Maç boyunca hiç uzun top kullanmadı, kısa pasla başlayan oyunda topu önündeki üçlüye rahatça ulaştırabildi, kendisinden beklentimiz de bu zaten.

Neustadter (5/10) : Schalke’de uzun yıllar oynamış, stoper mi orta saha mı vs derken dün ilk 11de çıktı sahaya. Etliye sütlüye dokunmadı ama bana kalırsa yetersiz. Uzun atılan hava toplarında Skrtel ve Kjaer’e oranla çok zayıf, topa net biçimde kafa vurup uzaklaştıramıyor. Ayaklarına hakim olduğunu hissettiriyor, oyunun sıkıştığı anlarda topla çıkan bir stoper işimize yarayacaktır ancak dünkü halinin çok üzerine çıkması lazım. Şu anki haliyle ideal kurgu Kjaer-Topal-Skrtel şeklinde olur, kendisine kulübe yolu görünür.

Van der Wiel (7/10) : O da görevini layığıyla yapanlardan. Gökhan’ı çok severdim, gidişine çok üzülmedim zira sakatlıklar, performans düşüklüğü derken artık yıpranmıştı. Yerine gelen van der Wiel bize gerçek bir sağ bekin kapasitesini gösterdi. Top ayağına geldiğinde panik yapmaması, sakinliği, Emenike’nin golündeki asisti ve diğer bir çok bindirme sonucu yaptığı ortalar standart bir bekten beklediğimiz hareketler. Bu maçta pek kademe gerektiren bir durum olmadı, savunmanın kendisine ihtiyacı olan anlarda ne derece yardım edeceğini göreceğiz.

Ozan (8/10) : Bana göre Emenike ile beraber maçın yıldızlarından. Öncelikle geçen sezonun son maçına göre inanılmaz aşama kaydetmiş. Resmen özgüven aşılanmış, Euro 2016 etkisi midir bilmiyorum. Top ayağına gelince bu topu kaptırmam özgüveniyle hareket ediyor. Dünkü maçta Salih ve Souza ile çok uyumluydu. 75’te yorulana kadar ileri geri, sağa sola çok çalıştı. Bu sezon orta sahanın vazgeçilmezi olacak kanısındayım. Hücumda biraz daha etkili olması lazım, uzaktan şutlar da ekleyebilirse Fenerbahçe uzun yıllar 8 numara arayışına son verir. Maçın sonlarında kalecinin topuğundan seken topun kaleye girmemesi şanssızlığıydı.

Souza (6/10) : Geçen sezon başında geldiğinde yarım sezon oynayıp gelmişti Brezilya’dan, dolayısıyla ikinci yarıdaki maçlarda yorgunluğunu gözlemledik. Bu sezona daha iyi girer düşüncesindeydim ama henüz beklediğimi alamadım. Görevini layığıyla yaptı, hakkını vermek gerek. Ama 3-5-2 düzeninde hücuma ve orta sahdaki pas trafiğine daha çok katkı yapması gerek. Maçın başında gördüğü sarı kartın da bunda etkisi olmuş olabilir. Souza beğendiğim bir oyuncu, iyi olan özelliklerini biliyor. Eksik olan yanlarını biraz geliştirirse bu düzende üçlü savunma önünü Ozan’la beraber kapatırlar bütün sezon.

Salih (8/10) : 2 senelik Roma macerasından sonra 830 gün sonra ilk kez Kadıköy’e ayak bastı Salih ve 25. saniyede sola ayağıyla örümcek ağlarını temizleyecekti top 10 cm sağ tarafa gitse. İki sene kendisine özgüven katmış, fiziği halen %100 seviyesinde değil. Oyun görüşü ve top tekniğine zaten lafımız yoktu. Dün 70 metreden gelen topu rakiple mücadele halindeyken kontrol etmesi muazzamdı. İkinci gol öncesi göğüs kontrolü ve asist pası, Emenike’nin önüne attığı bombeli toplarla tekniğini sergiledi. Takımla çalıştıkça ve (bence) RvP takıma girdikçe Salih de seviye atlayacak. Tek handikap şu anda yedeği olmadan oynuyor, Alper o bölgede düşünülebilir ancak oyun görüşü yeterli değil o pozisyon için. İyi bir yedeğe ihtiyacımız var 10 numara pozisyonunda.

Hasan Ali (7/10) : O da bıraktığı yerden devam edenlerden. 3 sene önce Ziegler’in ardında yedek beklerken şimdi takımın kaptanı olarak sahaya çıkıyor, katettiği aşamayı takdir etmek gerek. Performansı belli seviyenin altına hiç inmiyor, çok nadiren de kendini aşan performans sergiliyor. Dün harika bir orta yaptı Emenike’nin ağzının içine adeta, ancak Emenike kaleciye nişanladı topu. İsmail ile yakın kalitede oyuncular oldukları için ciddi bir rekabet olacak aralarında.

Emenike (9/10) : Maçın yıldızı. İlk 35 dakika ya biz yine mi bu adamla uğraşacağız modunda geçtikten sonra attığı iki golle ilk ayakta avantajı getiren isim oldu. İlk golün benzerlerini Karabük’te çok attı, sırtına omzuna adam alıp gitmeyi seven bir oyuncu Emenike. Ama ilk golde kaleciye yaptığı bilek hareketi yerine 120 km/s hızında bir şut bekledim kendisinden ama beni yanıltarak kaleciyi yatırdı ve boş kaleye gönderdi topu. İkinci golde de kendisini boşa çıkarıp (kaval kemiğiyle olsa da) voleye yatması çok estetikti. Sezona motive bir şekilde giriş yaptı, yanında RvP oynayınca neler yapabilecek merakla bekliyorum.

Fernandao (4/10) : Takımın en hazır olmayan ismi. Hava toplarında hakimiyeti var, bunu biliyoruz zaten ancak fiziken sezona hazır değil. Sezon öncesi yükleme dönemi olduğundan yanıltıcı olabilir dünkü performansı, sezon ilerledikçe daha net fikir verecektir. Dün Ozan’ın nefis pasını gole çevirememiş olması tamamen ağır kalmasıyla alakalı. Hazır bir RvP kendisini kulübeye gönderir.

Vitor Pereira (6/10) : Maç öncesindeki vaktimiz yoktu, yeterince hazırlanamadık demeçleri rakibi rahatlatmaya yönelikti sanıyorum, zira bunları ciddi anlamda söylediyse kabahatin kendisinde olduğunun bilincinde olmalı. Belki de 3-5-2’nin işlememesi halinde olası mağlubiyetin kılıfıydı, dün şans yanındaydı ve sistem tuttuğu için eleştiri oklarının hedefi olmadı. İlk mağlubiyette çıkacak o oklar, buraya yazıyorum. Kulübede 3 adamı vardı oyuna girebilecek, üçünü de oyuna aldı 70ten sonra. Emenike ve Salih maçın yıldızıyken neden çıkıyorlar diye homurtu yükseldi tribünden. Pereira’nın bu adamlarla yatıp kalktığını, sezon öncesi döneminin olası sakatlık riskini, haftaya rövanş maçı olduğunu düşünmüyor kimse. İki değişiklik de yerinde ve zamanındaydı. Fernandao niye çıkmadı diyenler Emenike’nin ileri uçta tek başına oynadığı 2014-15 sezonu maçlarını tekrar izlesinler.

Yedeklere yorum yapacak kadar süre almadıklarını düşünüyorum. Aatıf’ın heyecanı belli oluyordu, maçın sonlarında kahraman olma sevdasıyla şut çekmek yerine topu Hasan Ali’ye bıraksa şimdi belki yeni gelecek rakibi bekliyorduk. Kendisinden beklenen 60’tan sonra oyuna girip rakibi eksilterek pozisyon hazırlamak olacak, ligde bunu yapabildiğini biliyoruz ama Avrupa arenası için çok yeterli değil düşüncesindeyim. Şener ve Stoch oyuna girebilecek diğer iki isimdi zaten, onlar da kısa süreyle de olsa ter döktüler.

Dün oynamayan isimlere bakarsak Volkan, Topal, İsmail, Alper, Volkan Şen ve RvP göze çarpıyor. Rövanşta bu isimler sahada olsa kimse ne işi var bu adamın sahada demeyecektir. Yani Fenerbahçe iyi bir kadroya sahip. Sezonu üçlü savunmayla geçirme niyeti varsa bu bölgeye genç bir transfer yapılması mantıklı olacaktır, Topal’ı da devşirme stoper olarak sayarsak 4 oyuncu ile 3 mevkiinin yer aldığı bir sezon sıkıntılı geçebilir.

Vira bismillah diye demir alıp çıktık yola, güzel bir galibiyetle başladık. Devamı da aynı keyifle gelir umarım.