Yaklaşık 15 senedir Fenerbahçe’yi yakından takip ediyorum. Bu
süreçte iç sahadaki maçların %90’ına gitmişimdir. İkinci lig ekipleriyle
oynanan kupa maçları hariç olmak üzere tribünleri ilk kez dün bu kadar boş
gördüm. Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında Monaco karşısında tribünlerde 12-13bin
taraftar vardı sadece.
Aslında bu küskünlük geçen sezondan geliyor. Fenerbahçe
tarihinin en pahalı kadrosunun mart ayında 3 kupa söyleminin mayıs ayında 3
hüzne dönüşmesi büyük bir hayal kırıklığıydı kesinlikle. Taraftarın tepkisi de
geçen sene 37bin dolaylarında olan kombine adedinin 12bin’e düşmesi olarak
yansıyordu. Sezon öncesi yapılan FFP anlaşması gereği alıştığımız yüksek
bütçeli, kombine sattıracak transferlerin yapılmaması da işin tuzu biberiydi.
Bu şartlar altında çıktı Fenerbahçe Monaco karşısına.
Talihsiz kura, 3-5-2, yeni transferler, kiradan dönenlerin performansı, boş
tribünler, ön eleme bahtsızlığı.. her şey Fenerbahçe’nin aleyhineydi adeta.
Neyse ki rakibin 4 as oyuncusunu getirmemesi, sezona bizim gibi hazır
olmamaları gibi dezavantajları bir nebze olsun teraziyi dengeliyordu.
Kadroda çok büyük bir değişim söz konusuydu. Fenerbahçe
taraftarının büyük çoğunluğu maç başlamadan önce geçen senenin son maçında sahaya çıkabilecek
durumda olan şu 11’i dünküne tercih ederdi eminim :
Volkan – Gökhan, Alves, Kadlec, Caner – Alper, Topal, Diego,
Volkan – Nani, RVP
Dün bu oyuncuların hiç biri yoktu sahada ve baktığımızda
geçen sezon oynanan maçların çoğunda bu kadro sahadaydı. Ciddi bir değişime
uğradı Fenerbahçe, dün yeni gelen 3 transfer (Skrtel, Neustadter, van der Wiel)
sahadaydı. Onların yanı sıra kiradan geri dönen 3 oyuncu da (Ertuğrul, Salih,
Emenike) ilk 11’de yerini almıştı. Diziliş ise Lorant döneminden beri
görmediğimiz üçlü savunmaydı. Zico 1-2 maç bunu denemiş ancak işler iyi
gitmeyince 4-2-3-1’e geri dönüş yapmıştı.
3-5-2 90lı yıllarda popüler olan, 2000li yıllarla beraber
4-4-2 varyasyonlarına yerini bırakan bir sistem. Kalabalık orta saha verimli
gibi görünse de kanatlar kağıt üzerinde birer oyuncuya emanet olduğu için ciğer
kapasitesi çok iyi kanat oyuncularına ihtiyaç duyan bir sistem. Zaten
popülaritesini yitirmesinin altında da bu sebep vardı. 4-4-2 dizilişi ile
sahanın her alanını 2 oyuncuyla parsellemek mümkün olurken 3-5-2’te bir
asimetri söz konusu oluyor. Dünya üzerinde başarıyla uygulayan takım sayısı bir
elin parmaklarını geçmiyor. Tabii 90ların 3-5-2’siyle bugünkünü karşılaştırmak
da doğru değil. Eskiden 1 libero, 2 stoper şeklinde kurulan düzen modern
futbolda 3 stoper ile kuruluyor. Sarkık libero tarihe karıştı, diğerlerinin
arkasını toplamak kadar mücadele etme sorumluluğu da var ortadaki oyuncunun.
Fenerbahçe nasıl oynadı peki 3-5-2’yi? Savunmada beklendiği
gibi 5-3-2 gibi dizildi, orta alanda Souza, Ozan ve Salih rakibin orta
dörtlüsünü karşılamak için sürekli yardımlaştı. Bu sistemde Fenerbahçe’nin
yaşayacağı en büyük sıkıntı hızlı kontra ataklarda ters kanadın eksik
yakalanacak olması. Dün Monaco bir kere yakaladı böyle bir fırsatı, cepheden
şut imkanını kötü kullandılar. Savunmanın ortasındaki üçlü birbirine alıştıkça
yediğimiz goldeki gibi kademe hataları (ofsayt olsa bile) ortadan kalkacaktır.
Hücum yönünde ise beklerimiz alışık olduğumuz desteği
verdiler. Zaman zaman çizgiye inip ortalar yaptılar. Orta alandaki üçlü çok iyi
çalıştı ve yardımlaştı. Geriden oyun kurarken panik yapmadık, Kjaer dışında
topu anlamsızca ileriye şişirmedik son 10 dakika yorgunluk baş gösterinceye
kadar.
Oyuncuların performanslarına değinelim biraz.
Ertuğrul (4/10) : Bu camiadan yetişen bir kaleci olarak şu
günün gelmesini iple çektiğine eminim. Kendisinin önündeki iki kaleci de
sakatken, bu derece önemli bir maçta kendisine şans gelmişken, yediği goldeki
hatası kabul edilir cinsten değil. O topun üzerine kapaklanıp gerekirse tekme
yemeyi göze almalıydı ama kendini yere bırakıp topu kucaklayamayınca basit bir
gole sebebiyet verdi. İkinci yarıda kanattan yapılan orta şut karışımı vuruşun
direkten dönmesi çok büyük şanstı. Mert’in kendisini nasıl geliştiremediğini
biliyoruz, maalesef Ertuğrul da aynı yolda ilerliyor gibi görünüyor. Dilerim
bir daha şans bulduğunda kendini toparlamış olur.
Kjaer (7/10) : Bıraktığı yerden devam ediyor. Savunmanın
komutanlığını Skrtel’e bırakmış gibi görünse de yanına kendi ayarında bir
partner kazanmış olması kendi performansını da yukarıya taşıyacak bence.
Emenike’nin ilk golündeki pası tam olması gerektiği gibiydi. Bu sezon
kendisinden benzer skor katkıları bekliyorum.
Skrtel (7/10) : Geleli bir hafta oldu, ilk kez takımla
oynadı ama futbolu bilen, özgüveni yüksek futbolcu olduğunu her hareketiyle
gösterdi. Onun sayesinde takım bu sezon 30 golün altında yiyecek lig
karşılaşmalarında. En son libero oynayan oyuncunun Ümit Özat olduğunu düşününce
aradaki kalite farkı ortaya çıkıyor. Maç boyunca hiç uzun top kullanmadı, kısa
pasla başlayan oyunda topu önündeki üçlüye rahatça ulaştırabildi, kendisinden
beklentimiz de bu zaten.
Neustadter (5/10) : Schalke’de uzun yıllar oynamış, stoper
mi orta saha mı vs derken dün ilk 11de çıktı sahaya. Etliye sütlüye dokunmadı
ama bana kalırsa yetersiz. Uzun atılan hava toplarında Skrtel ve Kjaer’e oranla
çok zayıf, topa net biçimde kafa vurup uzaklaştıramıyor. Ayaklarına hakim
olduğunu hissettiriyor, oyunun sıkıştığı anlarda topla çıkan bir stoper işimize
yarayacaktır ancak dünkü halinin çok üzerine çıkması lazım. Şu anki haliyle
ideal kurgu Kjaer-Topal-Skrtel şeklinde olur, kendisine kulübe yolu görünür.
Van der Wiel (7/10) : O da görevini layığıyla yapanlardan.
Gökhan’ı çok severdim, gidişine çok üzülmedim zira sakatlıklar, performans
düşüklüğü derken artık yıpranmıştı. Yerine gelen van der Wiel bize gerçek bir
sağ bekin kapasitesini gösterdi. Top ayağına geldiğinde panik yapmaması,
sakinliği, Emenike’nin golündeki asisti ve diğer bir çok bindirme sonucu
yaptığı ortalar standart bir bekten beklediğimiz hareketler. Bu maçta pek
kademe gerektiren bir durum olmadı, savunmanın kendisine ihtiyacı olan anlarda
ne derece yardım edeceğini göreceğiz.
Ozan (8/10) : Bana göre Emenike ile beraber maçın
yıldızlarından. Öncelikle geçen sezonun son maçına göre inanılmaz aşama
kaydetmiş. Resmen özgüven aşılanmış, Euro 2016 etkisi midir bilmiyorum. Top
ayağına gelince bu topu kaptırmam özgüveniyle hareket ediyor. Dünkü maçta Salih
ve Souza ile çok uyumluydu. 75’te yorulana kadar ileri geri, sağa sola çok
çalıştı. Bu sezon orta sahanın vazgeçilmezi olacak kanısındayım. Hücumda biraz
daha etkili olması lazım, uzaktan şutlar da ekleyebilirse Fenerbahçe uzun
yıllar 8 numara arayışına son verir. Maçın sonlarında kalecinin topuğundan
seken topun kaleye girmemesi şanssızlığıydı.
Souza (6/10) : Geçen sezon başında geldiğinde yarım sezon
oynayıp gelmişti Brezilya’dan, dolayısıyla ikinci yarıdaki maçlarda
yorgunluğunu gözlemledik. Bu sezona daha iyi girer düşüncesindeydim ama henüz
beklediğimi alamadım. Görevini layığıyla yaptı, hakkını vermek gerek. Ama 3-5-2
düzeninde hücuma ve orta sahdaki pas trafiğine daha çok katkı yapması gerek.
Maçın başında gördüğü sarı kartın da bunda etkisi olmuş olabilir. Souza
beğendiğim bir oyuncu, iyi olan özelliklerini biliyor. Eksik olan yanlarını
biraz geliştirirse bu düzende üçlü savunma önünü Ozan’la beraber kapatırlar
bütün sezon.
Salih (8/10) : 2 senelik Roma macerasından sonra 830 gün
sonra ilk kez Kadıköy’e ayak bastı Salih ve 25. saniyede sola ayağıyla örümcek
ağlarını temizleyecekti top 10 cm sağ tarafa gitse. İki sene kendisine özgüven
katmış, fiziği halen %100 seviyesinde değil. Oyun görüşü ve top tekniğine zaten
lafımız yoktu. Dün 70 metreden gelen topu rakiple mücadele halindeyken kontrol
etmesi muazzamdı. İkinci gol öncesi göğüs kontrolü ve asist pası, Emenike’nin
önüne attığı bombeli toplarla tekniğini sergiledi. Takımla çalıştıkça ve
(bence) RvP takıma girdikçe Salih de seviye atlayacak. Tek handikap şu anda
yedeği olmadan oynuyor, Alper o bölgede düşünülebilir ancak oyun görüşü yeterli
değil o pozisyon için. İyi bir yedeğe ihtiyacımız var 10 numara pozisyonunda.
Hasan Ali (7/10) : O da bıraktığı yerden devam edenlerden. 3
sene önce Ziegler’in ardında yedek beklerken şimdi takımın kaptanı olarak
sahaya çıkıyor, katettiği aşamayı takdir etmek gerek. Performansı belli
seviyenin altına hiç inmiyor, çok nadiren de kendini aşan performans
sergiliyor. Dün harika bir orta yaptı Emenike’nin ağzının içine adeta, ancak
Emenike kaleciye nişanladı topu. İsmail ile yakın kalitede oyuncular oldukları
için ciddi bir rekabet olacak aralarında.
Emenike (9/10) : Maçın yıldızı. İlk 35 dakika ya biz yine mi
bu adamla uğraşacağız modunda geçtikten sonra attığı iki golle ilk ayakta
avantajı getiren isim oldu. İlk golün benzerlerini Karabük’te çok attı, sırtına
omzuna adam alıp gitmeyi seven bir oyuncu Emenike. Ama ilk golde kaleciye
yaptığı bilek hareketi yerine 120 km/s hızında bir şut bekledim kendisinden ama
beni yanıltarak kaleciyi yatırdı ve boş kaleye gönderdi topu. İkinci golde de
kendisini boşa çıkarıp (kaval kemiğiyle olsa da) voleye yatması çok estetikti.
Sezona motive bir şekilde giriş yaptı, yanında RvP oynayınca neler yapabilecek
merakla bekliyorum.
Fernandao (4/10) : Takımın en hazır olmayan ismi. Hava
toplarında hakimiyeti var, bunu biliyoruz zaten ancak fiziken sezona hazır
değil. Sezon öncesi yükleme dönemi olduğundan yanıltıcı olabilir dünkü
performansı, sezon ilerledikçe daha net fikir verecektir. Dün Ozan’ın nefis
pasını gole çevirememiş olması tamamen ağır kalmasıyla alakalı. Hazır bir RvP
kendisini kulübeye gönderir.
Vitor Pereira (6/10) : Maç öncesindeki vaktimiz yoktu,
yeterince hazırlanamadık demeçleri rakibi rahatlatmaya yönelikti sanıyorum,
zira bunları ciddi anlamda söylediyse kabahatin kendisinde olduğunun bilincinde
olmalı. Belki de 3-5-2’nin işlememesi halinde olası mağlubiyetin kılıfıydı, dün
şans yanındaydı ve sistem tuttuğu için eleştiri oklarının hedefi olmadı. İlk
mağlubiyette çıkacak o oklar, buraya yazıyorum. Kulübede 3 adamı vardı oyuna
girebilecek, üçünü de oyuna aldı 70ten sonra. Emenike ve Salih maçın
yıldızıyken neden çıkıyorlar diye homurtu yükseldi tribünden. Pereira’nın bu
adamlarla yatıp kalktığını, sezon öncesi döneminin olası sakatlık riskini,
haftaya rövanş maçı olduğunu düşünmüyor kimse. İki değişiklik de yerinde ve
zamanındaydı. Fernandao niye çıkmadı diyenler Emenike’nin ileri uçta tek başına
oynadığı 2014-15 sezonu maçlarını tekrar izlesinler.
Yedeklere yorum yapacak kadar süre almadıklarını
düşünüyorum. Aatıf’ın heyecanı belli oluyordu, maçın sonlarında kahraman olma
sevdasıyla şut çekmek yerine topu Hasan Ali’ye bıraksa şimdi belki yeni gelecek
rakibi bekliyorduk. Kendisinden beklenen 60’tan sonra oyuna girip rakibi
eksilterek pozisyon hazırlamak olacak, ligde bunu yapabildiğini biliyoruz ama
Avrupa arenası için çok yeterli değil düşüncesindeyim. Şener ve Stoch oyuna
girebilecek diğer iki isimdi zaten, onlar da kısa süreyle de olsa ter döktüler.
Dün oynamayan isimlere bakarsak Volkan, Topal, İsmail,
Alper, Volkan Şen ve RvP göze çarpıyor. Rövanşta bu isimler sahada olsa kimse
ne işi var bu adamın sahada demeyecektir. Yani Fenerbahçe iyi bir kadroya
sahip. Sezonu üçlü savunmayla geçirme niyeti varsa bu bölgeye genç bir transfer
yapılması mantıklı olacaktır, Topal’ı da devşirme stoper olarak sayarsak 4
oyuncu ile 3 mevkiinin yer aldığı bir sezon sıkıntılı geçebilir.
Vira bismillah diye demir alıp çıktık yola, güzel bir
galibiyetle başladık. Devamı da aynı keyifle gelir umarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder