Dünkü Monaco – Fenerbahçe maçı öncesi eşimle maçı beklerken
kısa ve öz bir yorumda bulundum. “Ertuğrul gelen ilk topu elleriyle yakalasın
ve Fenerbahçe ilk 25 dakika gol yemesin.” Kalecinin özgüvenle maça başlaması
için gelen ilk topu yakalamanın çok önemli olduğuna inanıyorum. O topu
yumruklamak, tutamamak gibi durumlar özgüvensiz bir maç geçirmesine sebep olur.
Kaldı ki Avrupa’da ikinci maçına çıkan Ertuğrul için çok daha mühimdi bu konu.
Cümlenin ikinci yarısı ise savunmanın özgüveninin oturması ve hızlı başlayacak
rakibin sindirilerek maçın ilk bölümünü gol bulamadan geri bırakması.
Evde mikrofon var diyoruz ya, Monaco’lu oyuncular beni
duymuş gibi buralardan vurmalıyız dediler heralde(!). Top futbolcularımızın
yarısına temas etmeden, kaleci topla henüz buluşmadan, ikinci dakikada topu
ağlarımızda gördük. Ne oluyoruz, tur gidiyor mu ne derken ilk 25’te kendimizi
2-0 geride bulduk. Maalesef Fenerbahçe’nin kanayan yarası bu, oyunu tutmayı
becerebilen bir takım değiliz. Aykut Kocaman’ın 2012-13 sezonundaki bir kaç maç
haricinde önemli maçların büyük kısmında istenen skor eldeyken oynamamız
gereken oyunu oynayamıyoruz.
İki ayaklı maçlar 180 dakika üzerinden oynanır. Monaco
serisinde oynanan 180 dakikayı incelediğimizde; toplam 51 dakika uzatmalara götürecek
skor, toplam 95 dakika Monaco lehine skor, toplam 34 dakika ise Fenerbahçe
lehine bir skor vardı. Yani Fenerbahçe tur ellerine geçtiği anda bile elinde
tutmayı başaramadı. İlk maçta alınan 2-1’lik skor bir galibiyet olsa da avantaj
değildi kesinlikle, ancak hiç bir şey ilk ayağı 2-1 kazanılan bir maçta ikinci
dakikada geri düşmeyi açıklayamaz.
Vitor Pereira ilk maçın büyüsüne kapılıp gitmişti, öyle ya
herkesin bu iş olmaz dediği 3-5-2 ilk sınavında olumlu sayılacak bir sonuç
vermişti. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. İlk maçta uzun toplarla fizikli
forvetlerin avantajını kullanan Fenerbahçe bu kez rakip kaleyi sadece 2 kere
zorlayabildi. İlk maçta orta sahanın mücadele gücünü iyi kullanan Fenerbahçe bu
maçta rakibin orta sahasına teslim oldu. Hal böyle olunca rakibin oyunun
kontrolünü ele geçirmesi hiç zor olmadı. Etkisiz hücum hattının bir başka
yansıması kaleye 50 metreden daha yakın mesafedeki topları duran top olarak
kullanmak oldu. 3 uzun stoper, Fernandao, Josef gibi hava hakimiyeti olan
oyuncular varken etkili bir kafa vuruşu yapamıyor olmak da enteresan. Bu alanda
çalışmaya ihtiyacı var takımın.
Ertuğrul : (3/10) Turun kaybedilmesinde önemli isimlerden
birisi. Kariyerinin en önemli maçlarını oynadı ancak iki maçta da vasat
sınıfına dahi giremedi. Top daha eline değmeden gol yemek ve kaleyi bulan 5
şutun üçünün gol olması bir kaleci için kötü bir referans. İlk golde savunma
kadar kendisi de hatalıydı, çıkması doğru gibi görünse de kapattığı köşeyi
kapatamadığını fark edemedi.
Kjaer : (5/10) Son antrenmana katılmamıştı hafif sakatlık
nedeniyle, ilk deparında da sakatlığı nüksetti. Umarım durumu ciddi değildir
zira kendisine çok ihtiyacımız var. Yoruma değecek kadar uzun süre almadı,
oynadığı sürede de ilk maçtaki gibi olumlu uzun toplar kullanamadı. Kaptanlığın
kendisine yakıştığını söylemek gerek.
Skrtel : (5/10) Hava toplarında iyi ama araya atılan
toplarda çok sıkıntı yaşıyoruz. Tabii bunun sebebi henüz yanındaki oyuncularla
uyumu yakalayamamış olması. Şampiyonlar liginde yer alamayacak olmamız
sebebiyle bu sezon maçların önem derecesi bir kaç tık azaldı, savunmamız
sorunsuz olarak devam edecektir yola.
Neustadter : (3/10) İlk iki maç sonunda maalesef stoper için
yetersiz olduğunu gösterdi. Araya atılan toplarda ağır kalması, ayaklarına
hakim olmasına rağmen pas trafiğini yeterince rahatlatamaması, diğer stoperlere
oranla hava hakimiyeti yetersizliği gibi nedenleri sayabilirim. Eğer üçlü
savunma ile devam edilecekse şahsi kanaatim savunmanın Kjaer – Topal – Skrtel
olarak kurulması. Neustadter’in sıkıntısı sezon öncesi formsuzluğudur umarım.
Van Der Wiel : (5/10) İlk maçın iyilerindendi ancak dün o da
kötülere uyum sağladı. Tur dengede giderken iki tane penaltı pozisyonunda o
vardı ancak hakem bir doğru, bir yanlış kararla goldeki ofsaytı dengeledi kendi
kafasınca. 105 metrelik kanadı tek başına savunmak kolay değil, ilk maçta
ortadaki üçlünün hareketliliği sebebiyle yalnız kalmamıştı ama dün rakibin
kanat akınlarında çoğu zaman tek başına karşılamak durumunda kaldı. Bu sistemde
kanatları yüksek verimde kullanmak için ortadaki üçlünün 10 km koşu mesafesinin
üzerine çıkması şart.
Josef : (4/10) O da dünün vasatları arasındaydı. Skora
dengeyi getirdikten sonra oyun hakimiyeti de kısmen dengelenmişken saçma bir
şekilde uzun oynadığı top, kendisi dönüp yerini alamadan kalemize gol olarak
yansıdı. Bu düzende topla daha çok oynaması, daha çok çalışması gerekiyor. Saklandığı veya yerini kaybettiği
sürece yanında Topal olmadığı için göbekten tehlikeli atak yiyoruz.
Ozan Tufan : (4/10) Maça özgüvenle başladı ama faulle
karışık (bence değildi) kaptırdığı top gol olunca motivasyonu düştü. Rakibin
orta sahadaki baskısına karşılık veremedi maalesef. Israr etmek lazım, ben
zaman geçtikçe daha iyi olacağına inanıyorum.
Salih Uçan : (5/10) Oynadığı mevkii kolay olmayan bir
mevkii. Kendisinden önce çift forvetin arkasında 10 numarada kısa sürelerle
Alex, Ortega, Okocha gibi isimler oynadı. Dolayısıyla beklentiler büyük, ancak
bu isimlerde olduğu gibi Avrupa’da deplasman maçlarında sahadan kaybolma
sendromuna kapıldı. Ön liberolara yaklaşıp top alarak oyunu rahatlatması
gereken dilimlerde forvetlere yakın bölgelerde kaldı.
Hasan Ali : (4/10) İlk maçtaki performansın çok gerisindeydi.
Penaltı pozisyonu haksız gibi görünse de öyle bir müdaheleyi (temas olmasa
bile) yapmaması gerekirdi. Hücumda hemen hiç görünmedi, savunmada vasatı
aşamadı. Kısacası bu maçta cepten yedi.
Fernandao : (2/10) İlk maçta olduğu gibi bu maçın da en kötüsü.
1.92 boyunda, 100 kg civarı bir adam nasıl olur da her hava topunda yaka paça
yerde olur anlayamıyorum. Aslında anlıyorum, çünkü Fernandao her pozisyonda
faul / penaltı arıyor kendine. Dün bir pozisyonda ayakta kalmaya çabalasa
kalecinin sektirdiği topu gol yapabilirdi. Ayağına gelen tek fırsatı da
neredeyse altı pas üzerinden auta göndermeyi başardı.
Emenike : (5/10) 180 dakikada atılan 3 golde de onun imzası
var. Sezona iyi başlaması sevindiriciydi ama tur için yetmedi. Emenike’nin
etkili olması için partnerinin de yüksek performans göstererek kendisine alan
yaratması gerekiyor. İlk maçta yakaladığı boşluklar ve paslar bu maçta
gelmeyince etkisiz kaldı.
Mehmet Topal : (4/10) Stoperden oyun kurmak adına daha
etkili olmasını beklerdim. Kendisinin asıl yeri libero veya ön libero olmalı.
Ön liberoda 10 üzerinden 7.5-8 oynarken stoperde bir anda 5.5-6 seviyesine
iniyor.
Aatıf : (3/10) Sivas’taki günlerin çok gerisinde, Fenerbahçe’ye
geldiğinin farkında değil halen sanıyorum. Mecburiyetten oyuna dahil oldu iki
maçta da, gösterdiği performans Sivas’taki ortalamasının yarısı bile değildi.
Kendini lige kadar iyi hazırlamalı yoksa Volkan Şen’in de arkasına düşer
kulübede.
Stoch : (3/10) Şampiyonlar liginde oynamak için Fenerbahçe’ye
geldim gibi talihsiz bir demecin sahibi olarak 6. senesinde de bu arenada
oynayamayacak. Geçtiğimiz senelerde kiralanırken de yetersiz performansı buna
sebepti, kendini ileri taşıdığını söylemek zor. Boşa giden bir sene daha olacak
kendi adına sanırım.
Vitor Pereira : (3/10) İlk maçın büyüsüne kapılıp skoru
tutarım diye sahaya çıktı ama ikinci dakikadaki gol onun planlarını bozdu
muhtemelen. İkinci gol geldikten sonra sahada başı kesik tavuklar gibi dolaşan
oyuncuları motive etmek için bir hamle beklerdim kendisinden. Oyun temposu
50-60dk arası hariç hiç değişmedi. Skoru görmeyen birisi bu skorun Fenerbahçe’ye
yaradığını düşünebilirdi. Sakatlanan stopere rağmen üçlü savunmada ısrar
ediyor. Bu sene farklı sistemlerle oynayacağız demişti, bakalım dörtlü
savunmaya hiç dönüş yapacak mı? Oyun okuyuşu zayıf ama iyi okusa bile kulübenin
düşük kalitesi başka bir dezavantajdı bizim adımıza.
Toparlayacak olursak; bu takım ön elemelerde elenmeye
alışkın. Daha doğrusu sistem değişmedikçe ya da Türk takımları iyi puanlar alıp
seribaşı olmadıkça ikinci olan takım her sene buna mahkum desek yanlış olmaz.
İngiltere’nin, İspanya’nın, Almanya’nın 4. takımlarıyla oynayıp elemek için iki
maçta da gününde bir takıma ve biraz da şansa ihtiyaç var. Maçların sezonun
başında oynandığı düşünülünce iyi performans temenniden öteye gitmiyor
maalesef.
Açıkçası Pereira’ya elendiği için kızmıyorum. Ama takımı bu
kadar aciz oynattığı için kızıyorum. Savunmayı üçlü mü dörtlü mü yapacağına da
karışmıyorum, geçen sene dörtlü denedi, bu sene üçlüye ısrar ediyor. Bakalım
takım oyunu mu düzelecek yoksa kötü
sonuçlar sonrası mecburi değişikliğe mi gidecek?
Bir söz de uçan hollandalıya.. Sezon öncesi hangi antrenmana
katıldın da sakatlandın be adam? Sakat olmadığını herkes biliyor. Olur da sezon
öncesi transfer yaparsam yeni takımımda Avrupa’da forma giyebileyim diye ön
elemelerde sattın takımı. Herkes geçen sene attığı 22 gole vurgu yapıyor ama o
22 golden hatırda kalan, maç kazandıran, yüksek öneme sahip bir gol bile
sayamıyorum ben. Gideceksen git, kalacaksan da kendini bu takımdan büyük
görmeyi bırak!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder