29 Ağustos 2016 Pazartesi

İşin Sırrı Duran Top!

Futbol gibi hareketli bir oyun için ters bir kavram aslında duran top. Diğer takım sporlarında duran top sonrası ortaya çıkan pozisyonlar daha tahmin edilebilir ve takımın lehine çevrilebilir durumdayken (basketbolda mola sonrası çizilen hücumun “genellikle” sayı olması, amerikan futbolunda takımın ileri taşınması vs.) futbolda durum pek öyle olmuyor. Bir dönem Stoke City sağ beki Rory Delap taç atışlarını 30-40 metre mesafeden ceza sahasına göndererek takımına bir sezonda 6 asistlik katkı yapmıştı. Türk futbolunda Hagi ve Alex gibi iki yıldız kanatlardan, kornerlerden yaptıkları ortalarla bolca asiste imza attılar.

Peki neden duran top üzerinden yüksek ölçüde başarılı bir hücum seti kurmak mümkün değil? Öncelikle varyasyon sayısı kısıtlı. Koordinasyonu sağlamak için futbolcular arası telepatiye ihtiyaç var. Savunmanın görevi hücuma göre çok daha kolay. İşte bunca avantaja rağmen takımın en gerideki baklava dörtlüsünün boy ortalaması 1.90 olan Fenerbahçe dün duran toptan iki gol yedi. Hem de golleri atan Welliton’un boyu sadece 1.72.

Duran topta alan savunması değil, adam adama savunmayı doğru bulan kesimdenim. Rakip takım ceza sahasına en iyi ihtimalle 6 oyuncuyla gelebiliyor. Savunmanın 11 kişi olduğunu düşününce her oyuncuyu savunacak 1 kişinin yanı sıra kaleci hariç boşta 4 oyuncu daha kalıyor. Duran top savunmasının özeti ise çok basit; sen vuramıyorsan bile rakibe vurdurma! Dün ilk golde Kjaer, ikinci golde Ozan Tufan tuttukları adamı unuttular ve topu ağlarımızda gördük.

Maçın başına dönelim, tribünlerdeki 10bin civarı seyirci bu sezonun nasıl geçeceğini özetler gibiydi aslında. Kadro kalitesinde gözle görülür düşüş, şampiyonlar liginden “yine” elenmiş olmak, kombine sayısında rekor azalma, formsuz futbolcular ordusu.. Saymakla bitmez takımın üzerindeki kara bulutlar. Maç öncesi bizim morukla konuşurken ya erken gol bulup rahat galibiyet alırız ya da gol gecikir ve skor bizim adımıza olumsuza döner dedim. Tahminlerimde de haklı çıktım sayılır.

Rakibe değinmeyi pek sevmiyorum ama Kayseri bir istisna! Tolunay Kafkas’la ilk yarı sıfır keyfi denen bir olgunun var olduğu Türk futbolunda kendince bir marka yarattı Kayserispor. Büyük takımlara karşı zaman geçiren, son dakikalarda yerde yatan Anadolu takımlarına alışkınız zaten ama ben uzun zamandır bir kalecinin 3. dakikadan vuruşları geciktirdiğini, 7. dakikadan oyuncuların yerde yatmaya başladığını hatırlamıyorum. Dakika 25’i gösterdiğinde çıkarıp telefondan istatistiklere baktım. Tam 9 faul yapmıştı Kayserili oyuncular. Topun oyunda kaldığı süre de bunun yarısı civarındaydı. Yani dakikada bir faul ortalamasıyla Fenerbahçe’yi, oyunun akışını sindirdiler. Hakem de bu faullerin 2 tanesinde rakibi “uyarmak” ile yetinerek tribünlerin de çileden çıkmasına neden oldu.

Yediğimiz gol sonrası frikik kazanınca takımda kim kullanır diye kadroya göz gezdirdim. Kuvvetle muhtemel Stoch vurur, ancak yer biraz ters diye düşündüm. Topun başına Kjaer geçince “yok artık, nasıl bir varyasyon izleyeceğiz acaba” dedim. Tribünde ön sıradaki delikanlı Lille’de oynarken frikik golleri attığını söyledi. Kjaer topu şık bir vuruşla filelere gönderdi ve geçen sene heba ettiğimiz frikikleri anımsattı. Skor dezavantajından kısa sürede sıyrılan Fenerbahçe’nin savruk oyun düzeni değişmemişti. Özellikle forvet arkasında top dağıtımından sorumlu olan Alper, oynadığı mevkiinin top tekniği düzeyine sahip olmadığı için etkili atak yapmakta zorlandık. Nitekim kaptırılan bir top sonrası Kjaer’in ağır kalması ve rakibin hakemi güzel avlaması sonucu kırmızı kartla 10 kişi kaldık. Pozisyon pek tartışılacak gibi değil, Kjaer açık olarak son adam, Skrtel’in yetişme şansı yok. Darbe çok kuvvetli değilse de rakip darbeyi almış olmanın avantajını iyi kullandı.

Kırmızı karttan sonra tribünler tamamen çığrından çıktı ve sahadaki futbolcular doping almış gibi saldırmaya başladılar. Duran topta sıra yine bizdeydi ve Volkan’ın asistine Ozan Tufan kafayı koyarak skoru lehimize çeviriyordu. Devre öncesi gol ilaç gibi geldi dedim ama demez olaydım. 2 dakika sonra ilk golün kopyasını, yine duran toptan, yedik ve ilk yarı 2-2 tamamlandı. Kadronun değişken oyunculardan kurulu olması avantajıyla kırmızı kart sonrası Neustadter savunmaya geçerken orta alanın ortası Alper ve Ozan’a kaldı. İkinci yarı uzun süre tutuk futbol devam etti. Rakip futbol oynamak istemeyince, 10 kişiyle hücum etmek zorunda kalınca ve gol bulmak zorunluluğu nedeniyle çok sıkıcı bir 35 dakika izledik. Advocaat’ın risk alarak van Persie’yi oyuna alması doğru ve cesur bir hamleydi, Ersun Yanal sonrası hocalardan böyle hamleleri göremedik. Son dakikalarda bir kontraatak sonucu kalemizde üçüncü golü görünce tribünden çıktım. Zira rakibin çaldığı dakikaları düşünerek uzatmalarda yerden kalkmayacaklarını tahmin ettim. Stadın önünde yürürken içeriden yükselen gol sesi 1 puanın habercisiydi. Yani Kayseri gibi son 4 dakika, 1 eksik rakibine karşı skor avantajını koruyamayacak kadar basiretsiz bir takıma puan verdi Fenerbahçe.

2 maç sonunda elde var 1 puan, o da 90+’da gelen golle. Ben son 20 senede böyle başlangıç yok diye hatırlıyordum, meğer 30 senenin en kötüsü olmuş bu başlangıç. Yüzü düşürmeye gerek yok, telafi edecek uzun zaman var önümüzde ancak bu kadroyla değil, transferin bitimine saatler kala bu takıma transfer gerek. Advocaat dilerim kadrosuna uygun tercihleri kısıtlı zaman içinde takıma kazandırabilir.

Volkan Demirel : (4/10) Gollerde kabahati yok gibi görünse de Volkan’ın kontrolünde gol olan top kavramından sıkıldım artık. Sezonun ilk iki maçında 5 isabetli şutta 4 gol gördü kalesinde.

Van der Wiel : (4/10) Dünün bal yapmayan arısı. İlk geldiğinde ileri geri çalışmasını överken şimdi ileri çıkmaz hale geldi. Belki yeni hocanın talimatıdır ileri çıkmaması ancak 90 dakikada bir kere bile bindirme yapmamış olması enteresan. Oyun düzeni beklerin performansına fazlaca dayalı bir takım için dünkü performansı yetersizdi.

Kjaer : (3/10) Frikik golü enfesti, devamını bekliyoruz. İlk goldeki hatasını telafi etti derken kırmızı kart pozisyonunda iyi yer alamamış olmanın cezasını saha dışına gönderilerek çekti. Karar kimilerine göre ağırsa da bence yerindeydi.

Skrtel : (4/10) Kjaer’in kırmızı kart pozisyonunda kabahatin bir kısmı da ona ait aslında. Top kaybedildikten sonra rakibin sağ açığını kontrol altına almak amacıyla göbeği iyice boşalttı ve Welliton’a koşu yolu açmış oldu. Kafa hakimiyeti bu kadar yüksek bir oyuncunun oynadığı takımda iki tane kopya kafa golü yemek beni şaşırttı. Rakip stoper Mabiala tüm hava toplarına vururken bizimkiler bunu başaramadı.

Hasan Ali : (4/10) Dünün verimsiz oyuncularından biri de oydu. Bunda önünde savunmaya neredeyse hiç katkı vermeyen Volkan Şen’in olmasının da payı var. İsmail’in form tutmasını dört gözle bekliyorum şu aralar.

Neustadter : (5/10) Kötü takımın içinde az sayıdaki iyilerdendi. Ön libero başlayıp eksik kalınca stopere geçti. Gerektiğinde ön liberoda da katkı verebileceğini gösterdi.

Ozan Tufan : (5/10) Orta alanda eksik kalınca orta sahanın tüm yükü onun omuzlarına kaldı. Önünde oynayan Emenike, Stoch, Volkan ve Alper’in savunma katkısı yok denecek düzeyde olduğundan tek başına ileri geri çalıştı. Belki yorgunluğun etkisiyle pasları özellikle ikinci yarı isabetsizdi. Attığı gol güzeldi ancak maç sonu “duran top savunması ortamlarına henüz gelmedik” açıklaması biraz talihsizdi.

Alper Potuk : (4/10) Alper’i dün izlerken ideal mevkiisi neresidir diye düşündüm. Forvet arkası oynamak için teknik kapasitesi ve oyun görüşü zayıf. Orta sahada oynamak için fazla ofansif. Forvette oynamak için fazla çelimsiz. Fırsat bulsam kendisine sormak isterim teknik direktör olsan kendini sahada tam olarak hangi pozisyona koyarsın diye.

Stoch : (5/10) O da kötünün iyisi kontenjanında. Yaklaşık 4 senenin ardından ilk kez 90 dakika forma giyiyor. Hücumu yönlendirme konusunda sorumluluk alıyor, 10 numarada oyun görüşü daha yüksek bir oyuncu olsa kendisi daha boş pozisyonlarda topla buluşabilir. 30 metreden attığı şut muazzamdı ancak kaleci de aynı güzellikte bir kurtarışa imza attı. Böyle devam ettikçe forması cepte görünüyor.

Emenike : (4/10) Geçen hafta olduğu gibi 1.90’lık iki stoperin arasına itilmiş yalnız santrafor Emenike. Alper’e sorduğum soru Emenike için de geçerli aslında. Tek forvet oynayan oyuncunun duvar olma, hava topu indirme gibi özelliklere sahip olması gerekir. Emenike gibi bir adam ancak skor avantajının yakalandığı deplasmanlarda etkili olabilir. Sağ açıkta daha etkili olabileceği görüşündeyim.

Volkan Şen : (3/10) Dünün kötülerindendi Volkan Şen. Takımda topla dikine gidebilen neredeyse tek adam. Korkmadan rakibin üstüne gidiyor, ya adam eksiltiyor ya faul alıyor. Ama karşısında uzun boylu, sarı kartı olan bir sağ bek varken onu ikinci bir karta zorlayamadı maalesef. Geri yardım konusunda takımın en kötüsüydü. Bir çok pozisyonda topu kaptığımız anlarda bile ofsayt bölgesinden çıkamamış durumdaydı.

Fernandao : (5/10) Perşembe günkü golün moralini kullanır diyordum ama eksik kalmak takımın oyun tarzıyla beraber onu da etkiledi. Rakibin üçüncü golüne asist olan hava topundan sonra 90+’da indirdiği hava topu sonrası bizim lehimize de bir asist pasına imza atmış oldu.

Van Persie : (4/10) Zamanın büyük golcüsü, şimdilerin ihtiyar delikanlısı. Dünya üzerinde iyi futbol oynayabileceği bir yerler var belki hala ama orası Fenerbahçe değil. Bu adam Fenerbahçe’yi sahiplenmedi bir türlü. Ne büyük futbolcular gördük, takım mağlupken isyan eden, gol atınca gözlerinden adeta ateş çıkan! Bu arkadaş oyuna girdiği zaman maç bitse de eve gitsem havasında genellikle. “Form tutacak, biraz daha bekleyin!

Dick Advocaat : (4/10) Çıkardığı kadroda forvet seçimi yanlıştı. Rakibin özelliklerine daha iyi çalışması gerekiyor sanki. Welliton’un bu tip hava toplarında etkili bir santrafor olduğunu biliyor muydu acaba? Bu açıdan Türk bir yardımcı kendisine avantaj sağlayabilir. Yaptığı değişiklikler olumlu, en azından skoru korumaya çalışmıyor, ya da mağlupken oyuna sol bek almıyor.


İki maçta giden 5 puan sonrası kelle istemek için henüz erken. Rakipler lige iyi başlangıç yaptılar ve bu 3-4 sezon sonra ilk kez bizden iyi kadroları olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çetin bir lig mücadelesi olacak ve tahminim şampiyonun puan barajı 78-80 civarında şekillenecek. Milli takım arasına girerken bizim için kritik olan önce transferi sonlandırmak, sonra bu kadronun uyumunu yakalamak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder