28 Kasım 2016 Pazartesi

Derede Boğulmadan Geçmek

Fenerbahçe son haftalarda rüzgarı arkasına aldı ve dolu dizgin devam ediyor. Son 7 resmi karşılaşmayı kritik eksikleri olmasına rağmen kazanmayı başardı ve toplamda 20 gol atarken kalesinde sadece 3 gol gördü. Bu dönemde yakalanan ivme ile takım lig tablosunda 3. sıraya yerleşirken, UEFA Avrupa Ligi'nde de gruptan çıkma yolunda önemli adımlar attı.

Rize deplasmanı Fenerbahçe için dere niteliğindeydi. Galatasaray maçının galibiyet sarhoşluğunu atamadığımızı Zorya Luhansk maçında gösterdik, kısır geçen maçı tecrübeyle kazanmayı bildik. Dün puan sıralamasında 1. ve 2.'nin müsabakası berabere bitince Rize maçı bir anda önem kazandı. Zira haftaya rakip Beşiktaş olacak ve sezon başından beri zirveye ilk kez bu kadar yaklaşma fırsatını yakalamış olacağız. Rüzgarın arkamızda olması büyük bir avantaj önümüzdeki haftaki maç için, ancak arada henüz oynanmamış Rize maçı beni korkutuyordu.

Advocaat sahaya yine esnek bir hücum hattıyla çıkmıştı. Takımın gerideki 7 oyuncusunu ezbere sayabiliyoruz artık, bu 7 oyuncu ceza ve sakatlık haricinde galibiyet serisinin başından bu yana beraber oynuyor. İstikrar da başarıyı getiriyor. Hücum hattında ise iki mevkiide oynayabilen, oyun içinde gerektiğinde farklı mevkiiye kayabilecek 4 oyuncu vardı. Maçın başında gelen gol beni endişeye sevk etse de Moussa Sow ilk yarı bitmeden üç gol buldu; önce sol, sonra sağ ayağıyla, en sonunda kafa vuruşuyla. Ardarda gelen gollerle Rize bir anda dağıldı ve maçın geri kalanında direnç gösteremedi. İkinci yarıda rahatlayan oyunla beraber Aatıf Chahechohue ve İsmail Köybaşı'nın golleri de geldi ve maç 5-1 gibi farklı bir sonuçla tamamlandı.

4-3-3 düzeninde sol ve sağ açığın skor katkısı çok önemlidir. Geçen sene kasım ayı sonuna kadar açıkta oynayan Luis Nani, Lazar Markovic, Volkan Şen ve Alper Potuk toplam 8 gol bulurken bu sezon açıkta oynayan Aatıf Chahechohue, Volkan Şen, Alper Potuk, Miroslav Stoch ve Moussa Sow tam 16 gol buldular. Fenerbahçe'nin en son hat-trick'i yine Moussa Sow'a aitti 21 Eylül 2013'teki Elazığspor maçında. İlk yarıda yapılan en son hat-trick'i hatırlamakta güçlük çekiyorum.

Maçın kilit noktalarından biri sol açıkta oynayan Aatıf Chahechohue'nin orta alana yardıma gelip top dağıtımına katılırken Moussa Sow'un Robin van Persie'ye yaklaşıp gol kovalaması oldu. Zira üç gol de Moussa Sow'un içeride bulunduğu pozisyonlarda geldi. Öte yandan sarı kart cezası sınırında olan Martin Skrtel oynadığı 65 dakika içinde 19 doğru pas ile %100 isabet yakaladı ve rakibi Leonard Kweuke'yi temiz müdahalelerle durdurmayı başardı. Fenerbahçe'nin kaleyi bulan 6 şutunun 5'i gol oldu, sadece van Persie kaleciye takıldı. Ayrıca Fenerbahçe ilk yarıda ceza sahasına 3 isabetli ortadan 3 gol çıkarmayı başardı.

Volkan Demirel : (7/10) Yere yatmadan geçen maçlarından biri daha. Yediği golde yapacak bir şeyi yoktu, farkın artmasıyla laubali tavırlar içine girmese daha hoş olurdu.

Şener Özbayraklı : (8/10) Sağ kanatta çok çalıştı. Önünde oynayan Moussa Sow'un forvete kayması nedeniyle kanadı tek başına savundu ve oldukça başarılıydı.

Simon Kjaer : (5/10) Maçın başında geç kaldığı iki poziyondan birinde sarı kart gördü, diğerinde adamını kaçırıp gole sebep oldu. Top ayağındayken baskı altında hataya müsait bir futbolcu ancak Rize'nin hücum hattı organize halde baskı yapamayınca top kaybı sayısı azaldı.

Martin Skrtel : (9/10) Sarı kart cezalısı durumuna düşmemek için dikkatli oynadı. Bildiğimiz temiz savunmacı oyununu iyi bir performansla sergiledi. Son haftalarda pozisyon vermiyor olmamızda büyük payı var.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Hücuma destek vermeye çalıştı, ayağına gelen topları kaybetmeden pas trafiğini yönlendirmeyi başardı. Fiziksel ve mental olarak yoruldu bu dönemde ancak kadroda sürekli 11'de yer alarak ödülünü alıyor.

Mehmet Topal : (8/10) Zorya maçındaki vasat performansının ardından bu maçta parladı ve kendine geldi. Moussa Sow'a yaptığı asistte pas aslında kötü olsa da Sowaşata harika bir gole imza attı. Beşiktaş karşısında büyük görev düşecek.

Josef de Souza : (7/10) Son haftaların formda oyuncusu bugün biraz daha dinlenmeyi tercih etti. Orta sahada savunma yönünde görevini eksiksiz yerine getirdi, hücuma pek destek vermedi.

Alper Potuk : (8/10) Orta sahada topu yönlendiren isim oldu ve gerçek bir 8 numara gibi oynadı bugün. Advocaat'ın verim almayı başardığı isimlerin başında geliyor. Duran toplardaki isabeti artarsa Lens'ten sonra duran toplar ona emanet olabilir.

Moussa Sow : (10/10) Sağ açıkta oynayıp ilk yarıyı hat-trick ile tamamlayan bir oyuncuya 10 verilmez mi? Yine Sowaşata'lığını gösterdi, normal gol atmayı pek sevmiyor sanırım. Takıma çok şey kattığı ortada.

Robin van Persie : (7/10) Bugün gününde değildi, rakip stoperle maçın başından itibaren itişmeye başladı ve aklı maç boyu onda kaldı muhtemelen. Hakemin bir kaç hatalı kararı da bunda etkili oldu. Gollerini haftaya sakladığını umuyorum.

Aatıf Chahechohue : (9/10) Avrupa kadrosunda olmadığı için lig kadrosunun yıldızı olarak devam ediyor. Galatasaray maçında yedekti ancak bu maçta bıraktığı yerden devam etti. Kanatta oynadığı zaman daha verimli oluyor.

Roman Neustadter : (7/10) Maçın koptuğu bölümde Martin Skrtel'in sarı kart riskini ortadan kaldırmak için oyuna girdi. Etliye sütlüye karışmadı.

İsmail Köybaşı : (8/10) O da Hasan Ali'yi dinlendirmek için oyuna girdi, rakip 10 kişi kalınca hücumda da etkili oldu. Ödülünü de 90. dakikada frikiği harika bir gole çevirerek aldı. 6 sezonluk Beşiktaş kariyerinde attığı toplam golü Fenerbahçe'de 12. haftada yakalamış olması da güzel bir anektod.

Volkan Şen : (6/10) Oyuna girdikten sonra deparlarıyla farkı arttırabilirdi, güzel bir pasında van Persie'nin şutu kaleciye takıldı. Oynadığı süre 10 dakika olacak ancak hızlı hücumda pas tercihi kendisi olmayınca oyuna küsüyor. Böyle yaptıkça kulübede daha çok yedek kalır. Yeteneklerine düşman bir psikolojisi var adeta.

Dick Advocaat : (9/10) İki derbi arasında zor bir deplasmanda takımı iyi motive etmeyi başardı ve zor başlayan maçta farklı bir galibiyet aldı. Oyuncu değişiklikleri yerindeydi, takımdaki çoğu futbolcudan verim ve ekstra katkı almaya başladı. Beşiktaş karşısında en zor sınavını verecek ve galip geleceğine inanıyorum.

Özetle; iki derbi arasında geri düştüğümüz maçta 5 golle ayağa kalkmak kolay iş değil. Yoğun maç trafiğini minimum rotasyon ile geçiriyoruz ve galibiyet serisi 7 maça çıktı. Zirvedeki rakiplerin puan kaybıyla iştahımız iyice arttı ve son 9 haftanın lideri durumundayız. Halen ilk 3 haftada kaybettiğimiz puanları telafi etmeye çalışıyoruz ancak bu istikrarla devre arasına kadar sağlam adımlar atacağız umuyorum. Cumartesi günü güzel ve kaliteli bir derbi bekliyor bizi, bol gol pozisyonu olan, kör dövüşünden ziyade iyi futbolun sahada olduğu bir derbi istiyorum. Tribünlerin boş kalmayacağına eminim. Dereyi atlattık, sıra denizde..

20 Kasım 2016 Pazar

Futbol Sahası Değil, Satranç Tahtası

Ülkede futbol seven kalmadı pek malum olaylar yüzünden. Gözünün ucuyla bakan artık hiç bakmıyor, deplasman kaçırmayan adam artık tek tük maça gidiyor. Ülkece futboldan soğumuş olsak da bizim el classico'dan sıkılmak mümkün değil. Sezonda iki maç diğerlerinden farklı oluyor hem Fenerbahçe hem de Galatasaray taraftarları için. Bugün de onların ilki oynandı.

Bir tarafta 17 senelik seriyi bozmaya gelmiş, sezona formda giren ama duraklama evresine geçen Galatasaray, diğer tarafta 17 senelik seriyi devam ettirme stresini içten içe taşıyan, sezona kötü başlayıp iyiye doğru yol alan Fenerbahçe. Derbinin favorisi olmaz derler ama bal gibi de olur, Kadıköy'de favori Fenerbahçe'dir. Biz de can dostum güzel insanla favori olmayı perçinlemeye beraber gittik totem yaparak.

Maç öncesi Fenerbahçe Mehmet Topal ve Jeremain Lens gibi iki kritik eksikle çıkıyordu sahaya. Özellikle Mehmet Topal'ın yerine oynayacak Roman Neustadter'in performansı soru işaretiydi. Advocaat'ın tercihleri adeta satranç taşları gibiydi. Oturmuş geri dörtlünün önünde Neustadter, onun önünde dörtlüde Volkan Şen - Robin van Persie - Josef Souza - Alper Potuk vardı. Alper sağ kanatta Bruma'yı kilitlemek için sahadaydı. İlk yarıda takım görevini tam anlamıyla yerine getirdi. Ortaya konan futbol çok keyifli olmasa da Volkan Demirel yere yatmadan ilk yarıyı tamamladı. İlk yarı tam orta saha mücadelesi şeklinde bitiyor derken Alper'in muhteşem ara pasına hareketlenen Şener kariyerinin en değerli asistiyle van Persie'yi gördü ve o da klasına yakışır bir son vuruşla ilk yarının skorunu belirledi. Ligde bu golü atabilecek oyuncu sayısının bir elin parmağını geçmeyeceğini de belirtmek gerek.

İkinci yarıda satranç taşları yer değiştirdi. Alper orta üçlüye kaydı, van Persie ileri uca geçti, Sow sağ kanadı kapattı. İkinci yarı topla Galatasaray oynamış gibi görünse de tempoyu Fenerbahçe kontrol etti. Rakibin tehlikeli olabilecek oyuncuları Bruma, Sneijder ve Eren etkisiz kalınca Volkan Demirel ikinci yarıyı da çok rahat biçimde geçirdi. Galatasaray'ın risk aldığı dakikalarda Fenerbahçe kontra ataklarla farkı arttırabilirdi ancak maçı getiren gol Josef'in ısrarlı baskıcı sonucu kazandırdığı penaltı ile geldi. Skor 2-0 olduktan sonra iki takım da bitse de gitsek havasına girdi. 

Bu sonuçla Fenerbahçe sezon başındaki kötü başlangıcı lehine çevirmeyi başardı ve puan sıralamasında 3. sıraya kadar yükseldi. Tribünleri tıklım tıklım dolduran taraftarlar da galibiyette olumlu faktörlerdendi. Rakip taraftarın da gelmesi stada renk kattı ancak 18. kez eve üzgün dönmek yıpratmıştır eminim. Hakemin konuşulmadığı bir derbi olması ayrıca sevindirici.

Volkan Demirel : (7/10) Sezonun en rahat maçını oynadı belki. Kurtarması gereken top bile gelmedi. Önündeki 6 kişilik savunma bloğuna çok şey borçlu.

Şener Özbayraklı : (9/10) Kare asın parçalarından birincisi. Yaptığı asist kariyerinin en değerli asistiydi muhtemelen. Hücum katkısının yanı sıra ligin en etkili hücum oyuncularından Bruma'yı da durdurmayı başardı.

Simon Kjaer : (7/10) Savunmada görevini yerine getirdi, hiç risk almadı. Geriden oyun kurmak konusunda idare eder bir performans gösterdi.

Martin Skrtel : (8/10) Maçın başlarında sarı kart görmesine rağmen maçı tertemiz müdahalelerle bitirmeyi başardı. Görevini layığıyla yerine getirdi.

Hasan Ali Kaldırım : (6/10) Karşısında oynayan Sinan - Sabri ikilisinin zaten verimsiz olması nedeniyle rahat bir maç oynadı. Hücuma pek katılmadı, önünde oynayan Volkan Şen'in savunma zaafı nedeniyle daha savunma yönlü bir maç oynadı.

Roman Neustadter : (6/10) Topal'ın yokluğu aratmadı ama bu alanda Josef'e teşekkür etmesi gerek. Aldığı topların çoğunu en basit şekilde ayağından çıkarmaya çalıştı.

Josef de Souza : (9/10) Kare asın parçalarından ikincisi. Muazzam bir mücadele sergiledi, ilk yarı orta alanda pas yapamıyor olmamız nedeniyle oyun kilitlenmiş gibi görünse de 90 dakika durmadan koştu ve Fenerbahçe'nin en çok koşan futbolcusu oldu.

Alper Potuk : (8/10) Kare asın parçalarından üçüncüsü. İlk yarıda o da silik bir görüntü çizdi ancak kanadındaki Bruma - Carole ikilisini durdurmak konusunda başarılıydı. Golde asist öncesi pası atabileceği en doğru pastı.

Moussa Sow : (8/10) Manchester United maçındaki gibi ileri uçta rakibi rahatsız etmek için görev aldı. Gollerde payı olmasa da mücadelesiyle takımı rahatlattı.

Robin van Persie : (9/10) Kare asın parçalarından dördüncüsü ve bugün için maçın adamı. İlk yarıda pas yapamayan orta sahada o da kayboldu ancak öyle bir gol attı ki silik performansını unutturdu. İki gol birden bularak gerçek kere gerçek Fenerbahçeli oldu. 

Volkan Şen : (5/10) Takımın bugün için en zayıf halkasıydı. Süratiyle karşısında oynayan Sabri ve Cavanda'yı rahatlıkla ekarte edebilecekken son tercihleri hep hatalıydı. Bir türlü istenen düzeye ulaşamadı bugün.

Aatıf Chahechohue : (7/10) Maç koptuktan sonra oyunu rahatlatmak için girdi, pas trafiğine de olumlu katkı yaptı. Aslında onun sevdiği bir futbol vardı sahada ancak kenardan aldığı talimat gereğince saldırmak yerine oyunu dinlendirmeyi tercih etti.

Emmanuel Emenike : (5/10) Olumlu hareket yapmadan maçı tamamladı. Kenardan gelince hep küskünleri oynuyor zaten.

Salih Uçan : (5/10) Topa dokundu mu hatırlamıyorum bile. Maç sonrası basın toplantısında Advocaat'ın söylediklerinden iyi ders çıkarmalı kendine.

Dick Advocaat : (8/10) Bugünkü satranç maçını Advocaat kazandı. Doğru hamleler yaptı, şampiyonluk yolunda çok değerli olacak bir galibiyet aldı. İkinci golden önce 65-70 arası değişiklik yaparak oyunu yeniden kontrolüne alabilirdi ancak kazandığı için haklı çıktı.

Özetle; seri 17 seneye çıktı. Galibiyet görmeyen üniversiteli Galatasaray taraftarları var artık. Seri elbet bir gün sona erecek ancak Galatasaray bir süre daha galibiyet göremeyecek gibi. Robin van Persie golleriyle iyi performansını sürdürürken hem gerçek Fenerbahçeli oldu hem de saygınlığını geri kazandı. Kritik Rize deplasmanı ve içeride Beşiktaş maçlarını da alırsak ilk yarıyı puan olarak beklediğimiz yerde bitirebiliriz. Lens olmadan kazanmış olmamız da sevindirici, o geldikten sonra her şey daha güzel olacak.

6 Kasım 2016 Pazar

Kazanırken Kaybetmek

Fenerbahçe Akhisarpor'u deplasmanda 3-1'lik sonuçla geçti ve maçı kazandı. Ancak maçı kazanırken bazı kayıplar yaşadı. Takımın bel kemiği Mehmet Topal sarı kart görerek Galatasaray derbisi öncesi cezalı duruma düştü.  Form tutmaya başlayan ve hücum hattının önemli silahı haline gelen Robin van Persie göz kapağı yırtılması sonucu hastaneye kaldırıldı ve durumu şüpheli. Takım ayrıca 90+2. dakikada gol yedi ve 2 maçtır süre gelen gol yemeden kazanma serisi sona erdi.

Kaybettiklerimiz bir kenara, neleri kazandık ona bakalım bir de. Öncelikle 3 puan en değerlisi, Galatasaray'ın 2, Beşiktaş'ın 6 puan arkasındayız lige kötü başlamamıza rağmen. Son 4 resmi maçta 4 galibiyet aldık. Robin van Persie'nin formunun yükseliyor olması büyük bir artı. Ayrıca Aatıf'ın 10 numara pozisyonunda tehlikeli bir silah olduğunu görüyoruz iki maçtır.

Geçen hafta 5 golle kazanan kadroyu bozmadı Advocaat. Hafta içi Manchester United maçında formda Robin van Persie kesik yemesine rağmen bugün büyük bir motivasyonla sahadaydı. Manchester'a karşı oynayan 9 oyuncu yorgunluk belirtileri veriyordu maçın başında. Gol de perşembe günü sahaya çıkmayan Aatıf - van Persie ikilisinin paslaşması ve Fenerbahçe forması giydiği sürece bu kadar katkı sağlamayan Serdar Kesimal'ın hatası sonucu meydana geldi. Aatıf sağ ayağının dışıyla milimetrik bir pas atarken Robin van Persie de klasına yakışır bir gol vuruşuyla Fenerbahçe'yi öne geçiriyordu. Golün ardından kontrol Fenerbahçe'ye geçmişken Mehmet Topal acemice bir müdahale ile penaltıya sebep oldu ve belki daha kötüsü cezalı duruma düştü. Ligin kaliteli santraforlarından Rodallega penaltıyı üstten dışarı yolladı ve maçı kazanma motivasyonunu Fenerbahçe'ye hediye etti.

İkinci yarıya Akhisar baskılı başlamış görünse de Fenerbahçe kontra ataklarla etkili oldu ve güzel paslaşmalar soncu Aatıf'la ikinci golü buldu. Üçüncü gol ise futbol şaka programlarına konu olacak cinstendi. Emenike'nin kaleye gönderdiği topu Serdar uzaklaştırabilecek durumdayken kaleci Fatih'in "bırak" demesiyle topa müdahale etmedi ancak Fatih topu tutamadı ve top ağlarla buluştu. Son dakika içinde 1 penaltı, 3 frikikte kaleyi bulamayan Rodallega direk dibine bir plase ile skoru 3-1'e getirdi.

Fenerbahçe kaleyi bulan 3 pozisyonda 3 gol buldu, Akhisar ise isabetli şutlarını 85 ve 90+2'de atabildi. Penaltının kaçması Fenerbahçe'nin rahat bir maç oynamasını sağladı. Enteresan bir detay da Tolunay Kafkas ile ilk yarı 0 keyfi bu penaltı yüzünden tutmadı. Yorgun Fenerbahçe'nin ekonomik oyununu ise aşağıdaki tablo gayet güzel özetliyor.




Volkan Demirel : (7/10) Yere yattığı ilk poziyon 85. dakika civarındaydı. Golde top Kjaer'in bacaklarının arasından geçti ve direk dibine gitti. Genel olarak rahat bir maç geçirdi savunma hattının hata yapmaması nedeniyle.

Şener Özbayraklı : (7/10) Manchester maçının yorgunlarındandı ve 1-2 pozisyon hariç hücuma katılmadı. Katıldığı pozisyonlarda da etkiliydi, aldığı topları hep olumlu kullandı.

Simon Kjaer : (7/10) Ligin etkili santraforlarından Hugo Rodallega'yı durdurmayı başardı partneri Martin Skrtel ile beraber. Akhisar'ın yoğun baskı yapmaması nedeniyle pas trafiğinde başarı yüzdesi yüksekti.

Martin Skrtel : (8/10) Yaptığı müdahalelerin neredeyse tamamı doğruydu. Rakip santraforlara nefes aldırmadı. Etkisi giderek hissedilir hale geliyor.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Manchester yorgunlarından biri de Hasan'dı. Golü de erken bulunca ekonomik oynamayı tercih etti, savunmada yerini kaybetmedi.

Mehmet Topal : (6/10) Maç geneli performansı yüksekti ancak yaptığı penaltı yüzünden hem cezalı duruma düştü hem de penaltı gol olsa takımı zor duruma sokabilirdi. Galatasaray maçında umarım kendisini aramayız.

Josef de Souza : (6/10) O da ekonomik oyunu tercih etti. Önünde oynayan Aatıf'ın hücum karakterli olması sebebiyle bugünkü önceliği savunmaya destek vermekti. Görevini hata yapmadan yerine getirdi.

Aatıf Chahechohue : (9/10) Bugün tam bir 10 numara gibi oynadı. Geçen haftaki iyi performansının üzerine koyarak devam etti ve yine takımın en çok koşanı olarak günü 1 gol, 1 asistle tamamladı. Anadolu takımlarına karşı lig tecrübesi ve hücum yetenekleriyle kilidi açmak konusunda önemli bir silah olabilir. Ayrıca uzun zamandır yedek kulübesinden gelip üst düzey performans gösteren ilk oyuncu olarak diğer arkadaşlarına örnek olur umarım.

Jeremain Lens : (7/10) Sezonun yıldızı bugün daha sakin oynamayı tercih etti. Golü ilk yarıda bulunca hücum anlamındaki sorumluluğu azaldı ancak buna rağmen 2. golde muhteşem ara pasıyla golü hazırladı.

Robin van Persie : (9/10) Maçın en iyisiydi, hatta geldiğinden beri bu yana en iyi performansını gösteriyordu belki ancak talihsiz bir sakatlık yaşadı. Golden önceki mücadelesi, gol pozisyonundaki muhteşem gol vuruşu, Rodallega'nın kaçan penaltısında depar atan ilk Fenerbahçeli olması gibi bir çok örnekle desteklenebilir iyi performansı. Üstelik bunların hepsini 90 dakika yedek oturduğu Manchester United maçından sonra yaptı. Takımı sahipleniyor ve böyle devam ederse bizi ileri taşıyan oyuncuların başında gelecek.

Volkan Şen : (7/10) İlk gol pozisyonunu hazırlayan pas onun ayağından çıktı ancak Manchester maçının yorgunluğu vardı onda da. Galatasaray maçında Sabri'yi bolca zorlamasını bekliyorum.

Emmanuel Emenike : (8/10) Sakatlanan van Persie yerine oyuna girdi ve ikinci yarı farkın açılmasında büyük rol oynadı. Motive olduğu zaman etkili oluyor ancak motivasyonu canının estiği zamana bağlı. Bu yüzden dengesiz, bu yüzden büyük futbolcu değil.

Alper Potuk : (6/10) Orta sahayı tutmak için oyuna girdi, son 15 dakika kanada kaydı ancak iki pozisyonda da iyi bir performans göstermedi. Maçtaki tek olumlu hareketi ikinci golü başlatan akında ayağından hızlı çıkardığı toptu. Acemice yaptığı faul tehlikeli bir frikiğe sebep oldu.

Roman Neustadter : (5/10) Son dakikalarda zaman geçirmek üzere oyuna girdi, Galatasaray maçında forma şansı bulabilir. Milli maç arasında iyi çalışması gerek.

Dick Advocaat : (8/10) Kazanan takımı bozmayarak haklı çıktı. Zirve yürüyüşüne devam ediyor. Önümüzdeki hafta bir derbi bekliyor kendisini. Kazanırsa taraftarın gönlünü kazanır aynı zamanda. Maç sonrası röportajında maça önem verdiğini dile getirdi, neler olacak göreceğiz milli ara sonrası.

Özetle; yüksek performans gösterdiği ve çok yorulduğu Manchester maçı sonrası Akhisar kağıt üzerinde zor bir deplasmandı ancak Fenerbahçe'nin klas ayakları sayesinde rahat bir galibiyet aldı. 3 puanı alırken kritik Galatasaray maçı öncesi Mehmet Topal'ı kaybetti. Milli ara sonrası üç büyük takımın 3 farklı sonuç beklediği bir maç yaşanacak. Galatasaray bu sefer Riekerink'le şansını denerken Fenerbahçe Advocaat ile serisine bir halka daha eklemeye çalışacak.

4 Kasım 2016 Cuma

Geri Oynamak Ayıp Değil!

Muhteşem bir zafer sonrası böyle bir başlık kel alaka duruyor olabilir ancak dün bu gerçek az kalsın canımızı yakacaktı. Sezonun en önemli galibiyetini aldı Fenerbahçe, rakibi Manchester United'ı 2-1 mağlup ederek. Son haftalarda gelen galibiyetlerle rüzgar artık iyice arkamızda. Peki maç yazısının başlığı neden bu şekilde?

Fenerbahçe ortalama bir sezonda 50 maç yapıyor, bunların 40 tanesinde kapalı rakibi açmaya çalışıyor, 6-7 tanesinde kendi ayarında bir rakiple kafa kafaya oynuyor, 3-4 tanesinde de kalenin önüne otobüs park etmeye çalışıyor. Dünkü maç otobüs park etme maçıydı. Feyenoord'un ilk maçtaki sürpriz Manchester galibiyeti sebebiyle grupta işler karışmıştı ve Fenerbahçe'nin sahadan en az 1 puanla ayrılmaması halinde gruptan çıkma ihtimali neredeyse tükenecekti. O yüzden 1 puana bile razıydık ve otobüsü kalenin önüne park edecektik, zira rakipte Rooney, İbrahimoviç, Rashford ve Martial gibi dünyada neredeyse her takımda ilk 11 oynayacak düzeyde forvetler vardı.

Sezondaki 50 maçın sadece 3-4 tanesini savunma öncelikli mantaliteyle oynamaya çalışınca takımın şaftı kayıyor. Daha doğrusu kadro buna göre kurulmadığı için hücum hattı (özellikle kanatlar) savunma yaparken bocalıyor. Dün Fenerbahçe'nin işini kolaylaştıran golün 69. saniyede gelmesi oldu. Öyle ki, gol olduğunda sahadaki 22 futbolcudan 8 tanesi henüz topa dokunmamıştı bile. Golü atan "Sowaşata" isimli kahramana da tebrikler, hem muazzam golü için hem de kendisini 11de sahaya süren Advocaat'ı haklı çıkardığı için.

Gol çok erken gelince maçın anlayışı değişti, belki kafa kafaya oynanacak ilk yarı henüz 1. dakikadan itibaren Fenerbahçe yarı alanında geçmeye başladı. Fenerbahçe topu her kaptığında ya nefes almak için anlamsızca ileri uzaklaştırıyor ya da hızlı bir hücuma çıkmaya çalışırken 4. saniyede top kaybı ile sonuçlanıyordu. İşte bu yüzden geri oynamak ayıp değil diyorum. Rakip ilk dakika golüyle şoka uğramış, sakin olup bol pas yapmamız gereken dönemde topu ayağına her alan hücuma giderken pas hatası yapıyordu. Oysa ligde oyunu sağdan sola, soldan sağa rahatlıkla çevirdiğimiz gibi bekler, stoperler ve ön liberolar arası yapılacak paslarla oyunu soğutup tempoyu düşürebilirdik. İlk yarı boyunca Volkan Şen bir kaç kere özgüven gösterip topu ayağında tutarak faul aldı ve nefeslenme imkanı bulduk. Rakip baskı kurdu desek bile topu bir türlü Fenerbahçe ceza sahasına sokamadılar, savunma hattımızın önünde top çevirdiler ancak. Volkan en rahat maçlarından birini oynadı Avrupa arenasında.



İkinci yarı işler değişir mi diye düşünürken aynı düzen devam etti. Sahne sırası Jeremain Lens'teydi ve muazzam bir frikikle fileleri havalandırdı. Ancak bu golden sonra Fenerbahçe biraz sakinleşti, top çevirmeye başladı. Hatta bir ara paslaşmalarda oley sesleri yankılandı stadda. Emenike rakibe kıyamamış olacak ki 4-5 olabilecek maçı 2-0'da tuttu. Rakibin tek tehlikeli atağı 89'da Rooney'in güzel şutu oldu, o da gol oldu zaten. Rooney'in golünden sonra yine azap dakikaları yaşadık, uzatmalarda bir tane daha yiyorduk neyse ki İsmail yerinde hazır bekliyordu ve golü çıkardı.

Bu sonucun yanında Zorya - Feyenoord maçının berabere bitmiş olması da galibiyetin anlamını iki katına çıkardı. Şimdi içeride Zorya'yı (mümkünse farklı) mağlup ettikten sonra Feyenoord deplasmanından alınacak bir puan bizi üst tura taşıyacak. Duruma göre ikili averaj ve genel averaj hesaplarıyla mağlup olsak bile tur atlama ihtimalimiz var, tabii o maçlara kadar köprünün altından daha çok sular akacak.

Bir parantez de Kadıköy'ü 8-9 ay sonra ilk kez hınca hınç dolduran taraftarlara. Tribünler sizinle güzel, bu takımı yalnız bırakmayın. Atmosferin etkisini ölçmek mümkün değil ama takıma ne kadar olumlu etki ettiğini sahada gözlemliyoruz. Desteğe devam!

Volkan Demirel : (7/10) Önündeki blok sayesinde rahat bir maç çıkardı. Neredeyse top kurtarmadan, yere yatmadan maçı tamamladı. 35 yaşın deneyimine yakışmayacak şekilde kalesini terk etti 1-2 pozisyonda. Son dakikalarda yan toplarda daha dikkatli olmalıydı.

Şener Özbayraklı : (8/10) Günün görünmez kahramanlarından. Azimle mücadele etti 90 dakika boyunca, yerini hiç kaybetmedi. Maça çok konsantreydi, belli ki rakibini iyi çalışmıştı. Karşısındaki hızlı kanat oyuncularına orta imkanı vermedi.

Simon Kjaer : (7/10) O da günün iyi isimlerindendi. Ön liberoların yakın oynaması sebebiyle rakiple birebir kalmadı hiç.

Martin Skrtel : (8/10) İngiltere'de uzun yıllar oynamanın avantajı ve soğukkanlılığı vardı. Rakiplerine hava topu vermedi hiç, tek pozisyonda müdahalede geç kaldı ve sarı kartı da orada gördü. Rooney'in ofsayt olmayan pozisyonunda çabuk davrandı ve yerine bir müdahale gerçekleştirdi.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) İstatistik tablosunda adı yazan 3 Fenerbahçe'liden biri. İstediği gibi bir orta yapmasa da Moussa Sow jeneriklik bir gol attı. Savunma anlamında sakin olmayı bir türlü beceremedi. Aldığı topların çoğunu kaybetti.

Mehmet Topal : (8/10) Bitmek tükenmek bilmeyen bir kondisyon sergiledi. Savunmanın açıklarını kapattı, hücumlara destek vermeye çalıştı. Frikik öncesinde faulu aldı ve golü bir anlamda hazırlamış oldu. Hafta sonu aynı ayarda bir faule penaltı çalınınca yer yerinden oynamıştı, bu hareketin Avrupa arenasında da faul olduğunu öğrenmiş olduk.

Josef de Souza : (8/10) O da savunmanın önündeki kahramanlardandı. Hata yaptığı tek pozisyonda Rooney golü attı. Dünkü rolü tamamen savunma odaklıydı, bu yüzden hücuma hiç katılmadı. Pogba'nın sakatlanıp çıkması da elini rahatlattı.

Alper Potuk : (6/10) Dünün en çok pas hatası yapan ve top kaybeden ismi. Orta sahanın ortasında oynamasına rağmen bu bölgede topla hiç buluşmadı neredeyse. Pas vermesi gereken yerde top sürdü, top sürmesi gereken yerde pas vermeyi tercih etti. Mücadelesi nedeniyle ilk 11deydi, onun da hakkını verdi ama oyun kalitesini bir kaç seviye yukarı çekmesi gerekiyor.


Jeremain Lens : (9/10) Bu sezon Fenerbahçe'nin her şeyi. Sakatlandığı maçlarda yaşadığımız çöküş de ortada, iyi olduğu maçlarda neler yapabildiği de. Emenike yerine Semih Şentürk gibi bir golcümüz olsa dün 2 veya 3 asistle maçı bitirebilirdi. Frikikteki vuruşu muhteşemdi ve ancak o noktaya vurulduğu takdirde gol olurdu. Hücumun yanı sıra maç boyunca sağ bekte adam kovaladı,

Moussa Sow : (9/10) "Sowaşata" benzetmesine bayıldım, özlemiştik bu tür klas gollerini. Elimizde pres yapabilecek, savunma yapmayı bilen tek santrafor olduğu için ilk 11de sahaya çıktı. Ödülünü de 69. saniyede aldı. Taraftara muazzam bir gece yaşattı. Lens ve Volkan'ın dönemediği pozisyonlarda bile geri koşarak kanatları kapatmaya uğraştı.

Volkan Şen : (7/10) Hücum anlamında bildiğimiz Volkan'ın çok gerisindeydi ancak aldığı fauller ve savunmaya yaptığı yardım takım savunmasına büyük katkı sağladı.

Emmanuel Emenike : (1/10) Öyle bir forvet ki, faul almayı bilmiyor, top saklamayı beceremiyor, gol vuruşlarında ise günü gününü tutmuyor. Dünkü maçı 2 gol atarak, 1 kırmızı kart gösterterek ve 1 penaltı yaptırarak bitirebilirdi rahatlıkla. Ama bizimki golleri kaçırdığı gibi oyunda kaldığı 20 dakikalık sürede pres yapmaya dahi tenezzül etmedi.

Roman Neustadter : (5/10) Otobüsü park ettiğimiz dakikalarda emniyet sübabı olarak oyuna girdi. Pek etliye sütlüye karışmadı.

İsmail Köybaşı : (6/10) Oyunda kaldığı 7 dakika boyunca tek bir pozisyonda sahneye çıktı, o pozisyonda da olması gereken yerdeydi ve gol olmak üzere olan topu çizgi üzerinden çıkardı.

Dick Advocaat : (8/10) Dünkü senaryoyu o da beklemiyordu ancak 4-1'lik maçın intikamını aldı ve belki daha da önemlisi takıma maç 1-0'ken nasıl oynaması gerektiğini öğretmiş olduğunu gösterdi. Formda bir van Persie'yi sahada göremeyince sinirlenen taraftar Sow'un golü ve iyi performansı sonrası sözlerini geri aldı.

Özetle; Manchester - Fenerbahçe çekişmesinde durum 3-3 oldu. 4 gol yediğimiz maçın rövanşında sahaya karakter koymak önemliydi ve bunu başardık. Farklı kazanabilecek fırsatları da yakalamışken 2-1'lik galibiyetle yetinmek üzüntü veriyor ama grup aşamasında önemli olan 3 puandı. Zorya galibiyeti ve Feyenoord beraberliği bize turu getirecek, dünkü oyunla iki takımı da yenebileceğimizi göstermiş olduk. İçeride Galatasaray, Zorya, Beşiktaş gibi bir seri bekliyor bizi. Bu maçlarda 45bin taraftarın altına düşmeden galip gelirsek devre arasında Avrupa'da yolumuza devam ederken ligde de kafa kafaya gelmiş oluruz.