Fenerbahçe bir sezonda 4 tane derbi maç oynar Beşiktaş ve
Galatasaray’la, ikisi içeride ikisi dışarıda olmak üzere. 3 tanesini rahat
rahat izlerim, sonucu kestirmek %90 oranda mümkündür. Kadıköy’de Fenerbahçe GS’yi
yener, Türk Telekom Arena’da GS’ye yenilir, deplasmanda Beşiktaş’ı büyük oranda
yener ya da berabere kalır. Gel gelelim Kadıköy’deki Beşiktaş maçları hep
muammadır. Evet, son BJK galibiyeti 2005’te yaşanmış ama hatırladığım son 10
karşılaşmanın hemen hepsinde iki takımın da maçı kazanmayı hakedecek düzeyde
oynadığı, maçların ya berabere ya da şansın yardımıyla Fenerbahçe’nin
üstünlüğüyle tamamlandığı.
Maç öncesinde Beşiktaş, Avrupa Ligi’nden elenmenin ve üç gün
önce zorlu bir 90 dakikayı geride bırakmış olmanın yorgunluğuyla çıkıyordu
sahaya. Fenerbahçe ise 2 hafta önce elde ettiği avantajı geçen hafta Ankara
deplasmanında rakiplerine iade etmiş, yeniden ölüm kalım maçına çıkıyordu.
Dizilişlerle başlayalım. Maç öncesi durumu soru işareti olan
birkaç oyuncu vardı Fenerbahçe’de. Gökhan Gönül’ün adı maç öncesi ilk 11’de
açıklandı ancak son dakikada sahaya Mehmet Topuz çıktı. Onun dışında sahaya
çıkan kadro formsuz oyuncular düşünüldüğünde ideale yakın bir Fenerbahçe ilk 11’iydi.
Orta alana dinamizm katacak üçlü ve kanatlarda arı gibi çalışan Kuyt ve Alper
ikilisiyle rakibe boş alan bırakmayacaktı Fenerbahçe, araya bir tane gol de sıkıştırınca
iş tamam diyecekti.
Biliç’in sahaya sürdüğü kadro da Fenerbahçe’nin oyununu
bozmak amacıyla kurgulanmıştı. Orta alanda mücadele gücü yüksek Veli ve Atiba’yı
top hakimiyeti yüksek olan Gökhan Töre, Tolgay ve Sosa ile desteklemişti. 4
tane ileri geri çalışan orta saha ile Fenerbahçe’nin bütün hücum kurgusunun
yapıldığı orta alanı domine edecekti. Gökhan Töre ve Demba Ba’nın bir hızlı
hücumdaki uyumundan gelecek gol ise Biliç’in hayallerini süslüyordu.
Bu şartlar altında başladı karşılaşma. Beşiktaş orta alanda
Fenerbahçe’nin oyunu kuracak oyuncularına yakın oynayarak pas trafiğini bozmaya
çalışıyor, top kendilerine geçince de stoperler ve ön liberolar arasında bol
pas oyununu başlatıyordu. Hal böyle olunca ilk 20 dakika heyecansız ve
pozisyonsuz bir şekilde geride kaldı. Derken Beşiktaş savunmasının ilk
hatasında Emenike kaleciyle karşı karşıya kaldı ve nasıl olduğunu hala
anlamadığım bir şekilde topu üstten auta attı. Ligin ikinci yarısında Trabzon,
Akhisar ve Galatasaray maçlarında benzer pozisyonları harcamış olması sebebiyle
kredisi iyice yerlerde olduğundan tribünlerin tepkisi sert oldu. Profesyonel
diye bildiğimiz Emenike, daha da hırslanıp gol için kendini parçalamak yerine yıllık
2.5 milyon euroyu gol atmak için aldığını unutup formayı çıkararak sahadan
çıkmak istedi. Tribünler daha da galeyana geldi böylece, devrenin kalanı bir
sinir harbi şeklinde geçti.
İsmail ‘Maşa’ Kartal devre arası onayı aldıktan sonra
Emenike’yi oyundan alabildi ve ikinci yarıya Webo ile başladı. Kuyt’ın
beklenmedik sakatlığı ile Diego oyuna girdi ve değişiklik hakları tamamlanmış
oldu Fenerbahçe’nin, üstelik kadroda 90 dakikayı tamamlamakta zorlanan 35lik
Emre, 60’tan sonra adım atmakta zorlanan Mehmet Topuz ve sakatlıktan yeni çıkan
Egemen sahadayken. Beşiktaş ilk yarıda
istediğini elde etmenin rahatlığıyla ikinci yarı hücumlara daha etkin çıkmaya
başladı. Ciddi bir kaç gol pozisyonundan yararlanamadılar, Fenerbahçe’nin bu
bölümdeki tek gol girişimi Alper’in uzaktan yaptığı isabetsiz iki plaseydi.
Günay gibi ligde oynadığı maç sayısı bir elin parmağını geçmeyecek tecrübesiz
bir kaleciyi zorlamayadı Fenerbahçe hücum hattı.
Dakikaların ilerlemesiyle gol umudu iyice azalmış, herkes 4
puan farkın nasıl kapanacağını düşünürken Webo sahneye çıktı. Önce topu
indirdi, sonra Sow’a al da at artık dedi. Sezonun en kötüsü Sow kendisinden
bekleneni yaptı ve Kadıköy’ü 90+1’de ayağa kaldırdı. Bu gol galibiyet demekti
ve üç takım arasındaki yarış bitime 9 hafta kala yeniden başlıyordu.
Bireysel performanslara gelirsek; Volkan kalesinde pek güven
vermedi ancak Demba Ba’nın etkisiz bir gününde olması sayesinde zorlanmadan
maçı tamamladı.
Mehmet Topuz aylar sonra forma şansı buldu, ilk 60 dakika
iyi çalıştı ancak pili bitince hücuma hiç katılmadı. Diego’nun sağ açığa bakıp
geri dönmek zorunda kaldığı en az 5 pozisyon hatırlıyorum. Egemen ve Alves
maçın yıldızlarıydı. Bir tane bile hava topu bırakmadılar rakibe. Caner
karşısında ligin etkili isimlerinden Gökhan Töre’nin olması sebebiyle savunma
tedbirini elden bırakmadan oynadı, dolayısıyla hücuma katkısı kısıtlı kaldı.
Orta alanda Mehmet Topal yine görevini yaptı. Emre maçın
başka bir yıldızıydı. Stadda Biliç’e ettiği küfürleri görmediğim için gayet
sakin bir derbi tamamladığını düşünüyordum ama beni haksız çıkardı. Buna rağmen
oyunu yönlendirmesi her zamanki gibi iyiydi. Meireles sakatlık kurbanı oldu,
umarım milli maç arasında tedavisi tamamlanır. Diego ısınmadan oyuna girdi, bir
kaç pası dışında beklenen etkiyi gösteremedi.
Hücum hattında Alper karşısında ağır kalması beklenecek
Serdar’ı zorlayamadı. Uzaktan yaptığı 2 plase kaleyi bulmadığı için etkisizdi.
Emenike oyunda kaldığı süre boyunca yine yokları oynadı. Tek şansı bu olayların
ardından milli maç arasının gelmesi ve gündemin biraz soğuyacak olması, sezonun
geri kalanında forma şansı bulursa şanslı bence. Kuyt da günün
etkisizlerindendi, sakatlık yüzünden bir devre oynayabildi. Oyuna sonradan
giren Sow bir günü daha ahlar vahlar içinde tamamlayacakken bir anda kahramana
dönüştü. Webo ise geçen sezon olduğu gibi bu takımı şampiyonluk potasında tutan
oyuncu adeta. Geçen sezon sonradan girip attığı goller, bu sezon yaptığı
asistler ile göz dolduruyor. Yaşı itibariyle 90 dakika oyunda kalacak bir gücü
yok ancak yorgun rakibe karşı hava toplarında çok üstün hale geliyor.
Kulübeye gelecek olursak İsmail Kartal’a pek iş düşmedi
bugün iki değişikliğin sakatlıktan dolayı yapılması nedeniyle. Üçüncü olanı da
devre arası değil, forma çıktığı saniye yapmalıydı ancak onayı almak için devre
arasını beklemek zorunda kaldı. Takımın kendi yönetiminde olmadığını, İsmail’in
statüsünün oyunculardan daha aşağıda olduğunu biliyorduk zaten. Dün de iyice ayyuka
çıktı, dünkü olay Fenerbahçe’nin önceki teknik direktörlerinden hangisinde
yaşanmış olursa olsun çok farklı sonuçlar çıkardı ortaya. Kendisine olan
inancım resmen sıfır düzeyine inmiş durumda. Sezon sonu sonuç ne olursa olsun, bir
sağdaki koltuğa geçmeyi kabul etmezse yolları ayırmak gerekiyor kendisiyle.