30 Eylül 2016 Cuma

Durmak Yok, Yola Devam

Maç günlerini iple çekiyorum. Hani derler ya maçı yaşaması lazım futbolcunun diye, ben taraftar olarak yaşıyorum maçı. O gün içim kıpır kıpır oluyor, gün içinde spor gazetelerine göz atıyorum son dakika gelişmesi var mı bizde veya rakipte diye. Maç Kadıköy’deyse 2 saat kala evden çıkmış oluyorum, maça 1 saat kala kadrolar açıklandı mı diye refresh tuşunu aşındırıyorum. Stadı uzaktan gördükten sonra o heyecan bir kat daha artıyor. Passolig kartımı 3 kere okutup, 3 kere de üst aramasından geçtikten sonra koltukta yerimi alıyorum ve ısınanları izlemeye başlıyorum.

Dün bu rutinden biraz uzak seyretti maç günüm. Maça 8 saat kala Dubai’de, 4 saat kala Atatürk Havalimanı’nda, 2 saat kala deniz otobüsündeydim. Vaktinde yerimi aldım ama atmosferi pek yaşayamadım. Tribünde kuzenimle buluştuk, o da Kadıköy’ün yeni yeni müdavimi oluyor. İkimiz de maçın öneminin farkındayız, bu maçta mutlaka 3 puan gerek bize diyoruz. Rakipteki eski sevdalımız Kuyt’a minnetini sunuyor Kadıköy’de tribünler, doluluk oranı alıştığımızın çok altında seyrediyor. 15bin kişi ya var ya yok. Nerede 50bin kişi tıklım tıklım dolu maçlar..

Advocaat sahaya ideal 11’ini sürmüş, son haftalardan farklı olarak sadece cezalı Volkan Şen yerine Moussa Sow var kadroda. Doğru işler yapıyor Advocaat, hem kazanan takımı bozmuyor hem de ideal oyuncu grubunu yakalamaya çalışıyor. Türkiye’de şampiyon olan takımları incelesek hemen hepsinin ligi 14-15 oyuncuyla bitirdiğini görürüz. Elbette sakatlıklar, cezalar olacak ve yedekler de şans bulacak ama bir takımın ilk 11’i ve oyuna giren 3 ideal yedeği olmalı. Bu oyuncuların gözü kapalı sayıldığı sezonlarda o takım şampiyon olur zaten. Fenerbahçe de bu doğrultuda ilerliyor. Kadro istikrarına bravo.

Taraftarlar gibi futbolcular da maçın öneminin farkında. İlk maçta beklenmedik puan kaybı ve Feyenoord’un beklenmedik galibiyeti grupta dengeleri değiştirmiş durumda. Maça sıkı başlıyoruz. Daha 2. dakikada Emenike topla depara kalkıyor, pas zamanlamasını doğru yapamayınca golden oluyoruz adeta. Isırmayı bırakmıyor takım, presle nefes aldırmıyor Feyenoord orta sahasına. Kaptığımız bir top sonucu Emenike sağ çaprazdan topu uzak direğin içine nişanlıyor ve zor olanı yaparak bizi 1-0 öne geçiriyor. Şimdi Feyenoord düşünsün. Fenerbahçe için zor olan öne geçmek, öne geçtikten sonra hızlı hücum oyuncularını boş alanlarda kullanma şansı artıyor çünkü.

Golden sonra adeta Gaziantepspor maçının kopyası oynanıyor. Fenerbahçe pozisyon vermediği gibi müsait fırsatlardan yararlanamıyor. İkinci gol 70’e kadar gelmeyince futbolcular da aynı tedirginliği yaşadı sanıyorum. Ya pısırık bir gol yersek ve altından kalkamazsak.. Sırasıyla Mehmet Topal ve Kjaer ikramda bulundular bu gol için ancak Volkan ve Skrtel olmaları gereken yerdelerdi. Son 5 dakika hadi çal düdüğü sesleri arasında geçti ve nihayet kaza bela olmadan maçı galip tamamladık.

Volkan Demirel : (8/10) Uzun bir aradan sonra gol yemeden tamamladı maçı. Mehmet Topal’ın hatasını iyi telafi etti ve galibiyette pay sahibi oldu. Topu oyuna sokarken hızlı davranmaya çalışıyor ama fazlaca hata yapıyor. Antrenmanlarda buna biraz daha çalışması lazım.

Gregory van der Wiel : (6/10) Günün vasatlarından biriydi. Görevinden fazlasını yapmaya gayret etmedi. Bir pozisyon dışında bindirme yapmadı.

Simon Kjaer : (5/10) Gaziantepspor maçından sonra bu maçta da bizi yakıyordu. Maçın sonlarına doğru düşüş yaşıyor. Kritik bir mevkiide oynadığı için bir anlık hata bütün maçı mahvedebilir. Frikikten gol attıktan sonra kullandığı 2 frikik de rakibin dizinden geri döndü. Bu alanda yeteneği gerçekten var mı, yoksa attığı gol tesadüf müydü diye düşündüm.

Martin Skrtel : (9/10) Maçın kahramanlarından. Tecrübesi sayesinde Kjaer’in hatasında kaleye yönelen topu başarılı bir müdahele ile uzaklaştırdı. Hava toplarında rakibe geçit vermedi.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Savunmada iyi, hücumda vasattı. Önünde oynayan oyuncunun performansı Hasan Ali’yi doğrudan etkiliyor. Ortalarında biraz daha isabeti yükseltmesi lazım.

Mehmet Topal : (6/10) Alışık olduğumuz kesici görüntüsünden biraz uzaktı. Basit top kayıpları yaptı ve bir kaçı tehlikeye dönüştü. Çevre kontrolü yapmadan verdiği pas az kalsın gole sebep oluyordu. Önündeki ikilinin yüksek mücadele gücü sayesinde hücuma katılmasına pek gerek kalmadı.

Ozan Tufan : (9/10) Orta sahayı tek başına ayakta tuttu. 90. dakikada bile kaleciye pres yapıyordu. Özgüveni yükseldikçe keyifle izlenen bir oyuncu haline geliyor. Yaptığı asist ile istatistik tablosuna adını yazdırdı. Korner köşesinde attığı çalım da çok estetikti. Bravo Ozan, böyle devam.

Josef de Souza : (6/10) Son iki maçta takımı sırtladıktan sonra bu maçta saklanmayı tercih etti. Savunmada hep olması gereken yerdeydi ancak hücuma neredeyse hiç katkı vermedi. Kornerlerde iyi pozisyon alıyor, bu maçta da topla buluştu ancak gol yapamadı.

Jeremain Lens : (8/10) Sağ kanadın tek hakimi yine gücüyle rakibi dağıttı. Takım arkadaşlarına muazzam pozisyonlar hazırlıyor ancak bitiricilik sıkıntımız henüz bitmiş değil. Maçın sonlarına doğru attığı deparda topu van Persie ile buluşturması gerekirdi ancak o kadar depardan sonra forvet psikolojisi içinde kaleye vurmayı tercih etti.

Emmanuel Emenike : (9/10) Son haftalarda epey formda, galibiyetlerde kilit rol oynuyor. Sağ çaprazdan yaptığı son vuruş tam olarak olması gerektiği gibiydi. Maça iyi başlayıp golü de buldu ancak sonrasında rakip stoper ile girdiği münakaşa sonucu oyundan düştü.

Moussa Sow : (6/10) Özlediğimiz rövaşata gollerine yenisini eklemek üzereydi ancak şans kalecinin yanındaydı. Fenerbahçe’deki ilk döneminde 100 birim enerjisini 70 hücuma 30 savunmaya harcıyordu, sol kanadı iyi kapattığı için de vazgeçilmez adam konumundaydı. Şimdilerde enerjisi 70 birim, bunun 30unu yine savunmaya harcıyor ancak hücum için gücü kalmıyor. O yüzden enerjisi yükselene kadar Volkan Şen’in yedeği olarak devam edecek.

İsmail Köybaşı : (7/10) Oyuna girdikten sonra gol için epey çabaladı. Hızlı hücumlarda hep hücum hattına eşlik etti ancak golle buluşamadı. Savunmada pek görev düşmedi.

Alper Potuk : (6/10) Yedeklik ya da yeni mevkii hoşuna gitmiyor. Oyuna girdikten sonra eski hırslı Alper yok sahada. Rakibe ve takım arkadaşlarına oranla fazlasıyla diri olmasına rağmen topu sürmek yerine pas vermeyi tercih ediyor. Toparlanmaya ihtiyacı var, mevcut düzende orta üçlünün ilk yedeği Alper.

Robin van Persie : (5/10) O da yedekliği iyice kanıksamış durumda. Lens’in getirdiği topta hareketlenmesi futbol okullarında okutulacak cinstendi ancak Lens kendi vurmayı tercih etti. O pozisyon dışında da kayda değer bir hareket yapmadı.

Dick Advocaat : (8/10) Sahaya çıkardığı kadro doğruydu. Yaptığı değişiklikler biraz gecikmeyle de olsa doğruydu. Kenarda en fazla 3 oyuncunun ısınmasına izin verilmesi sebebiyle ısınanları sürekli değiştirdi. Skrtel sakatlık yaşayınca van Persie’yi kulübeye çağırıp Neustadter’i gönderdi. Skrtel’den sonra Hasan Ali sakatlık yaşayınca yine van Persie’yi çağırıp İsmail’i ısınmaya yolladı. Kim bilir, belki de kendince hırslandırmaya çalışıyor van Persie’yi.


Özetle; kötü sonuçların sonrasında 3 maçta 3 galibiyet önemli. Sırada bizim gibi dün akşam zorlu bir maç oynayan Osmanlıspor var. Öne geçmeyi beceriyoruz ama 1-0’ı oynamayı da öğrenmemiz lazım. Tabii her şey sırayla. Önce gol atmayı öğrendik, sonra duran topları iyileştirdik, şimdi hızlı oynuyoruz, sırada skoru korumak var. Advocaat doğru yolda, durmak yok yola devam.

25 Eylül 2016 Pazar

Top Sürmek Hiç Bir Şeydir, Bitiricilik Her Şey

Haftayı galibiyetle açıp galibiyetle kapatmak kadar güzeli yok. Yeni haftaya mutlulukla başlamak için muhteşem bir sebep benim adıma. Hele dünkü derbiden gelen 4 puanı da düşününce bu hafta galibiyete şartlanmıştım. Rakibin ligin zayıf takımlarından Gaziantep olması da Fenerbahçe'yi  rahatlatan unsurlardandı.

Tribünlerde Kadıköy için hayal kırıklığı sayılacak düzeyde 15bin taraftar vardı. Advocaat doğru bir prensiple kazanan takımı bozmadan sahaya sürmüştü. Asıl mesele deplasmanda işe yarayan hızlı oyun kurgusunun Kadıköy'de nasıl sonuç vereceğiydi. Maça hızlı ve istekli başlayan Fenerbahçe oldu. Kaçan bir kaç pozisyonun ardından Emenike'nin kafa ile gol atabildiğini öğrendik. Golden sonra genel bir rahatlama geldi, ilk yarı bitene kadar da bolca pozisyon yakaladık ama son vuruşlarda eksik kaldık.

İkinci yarıda Gaziantep biraz kıpırdanır gibi oldu. Volkan'ı bir kere zorladılar, ikinci kerede golü buldular. Golün 80. dakikada gelmesi nedeniyle herkes giden 2 puana hayıflanmaya başlamıştı. Maçın bitimine bir kaç dakika kala geçen haftanın kahramanlarından Josef sahneye çıktı ve 15bin kişinin evlerine mutlu dönmelerini sağladı. Galibiyet alışkanlığı kazanmak adına bugün 3 puan çok önemliydi.

Fenerbahçe geçen haftaki oyunu sürdürdü ve belki bir seviye ileri taşıdı. Topu orta sahada minimum sürede ileriye oynama düşüncesi var artık. Ozan Tufan, Josef ve Mehmet Topal belki hiç olmadığı kadar ileri doğru oynadılar. İleri atılan toplar da amaçsız şişirmeler değildi, hepsi koşu yapan Emenike'nin, Lens'in önüne, yerden sert atılan toplardı. Volkan yakaladığı her topu 4-5 saniye içinde elinden çıkardı, aut vuruşlarını olabildiğince çabuk oyuna soktu. Bu tür akınlar rakip henüz yerleşmeden yapıldığı için golle sonuçlanma ihtimali normalden daha yüksek, Fenerbahçe'nin ileri üçlüsü henüz uyum yakalamadı ancak zamanla bu tür hızlı hücumlardan daha çok gol elde edeceğiz.

Bugün bir frikik pozisyonunda antrenmanda çalışılmış bir deneme izledik. Golle sonuçlanmadı, savunma son anda uzaklaştırdı ancak beni çok heyecanlandıran bir pozisyon oldu. En son Alex'li yıllarda bu tür çalışılmış organizasyonlar deniyorduk. Amerikan futbolu ve basketbol gibi sporlarda çizilmiş hücum setleri son derece yaygın bir uygulama iken futbolda duran toplarda yeterince kullanılmadığını düşünüyorum. Geçen hafta yazımın sonunda duran toplara biraz çalışmamız gerekiyor mesajını vermiştim, bugün iki golü de duran toptan bulduk. Teşekkür ederim Advocaat.

Volkan Demirel : (6/10) Az kalsın Bursa maçına benzer bir maç yaşayacaktık. Rakibin 2 kere gelip bir gol bulduğundan bahsedecektik. Neyse ki son dakikalarda gelen gol kendisini kurtardı. Golü yediğimiz pozisyonda çıkması doğruydu ancak açıyı düzgün şekilde kapatamadı.

Gregory van der Wiel : (7/10) Geçtiğimiz haftalara oranla daha hareketliydi, bir kaç bindirme yaptı ancak ortaları isabetli değildi. Önünde oynayan Lens ile uyum yakalıyor, performansını daha da ileri taşıyabilir.

Simon Kjaer : (6/10) Bugün az kaldı iyi oynadığı bir maçı rakibe ikram ediyordu. Daha doğrusu etti ama Josef onu da ipten aldı. Golde yediği çalımı süper ligde oynayan hiç bir stoper yemez. Rakibin atak yapmıyor olması konsantrasyon kaybına neden olmuş olabilir.

Martin Skrtel : (8/10) Savunmada iyi bir maç çıkardı. Pas ve pozisyon hatası yapmadan maçı tamamladı. Savunmayı önde kurmaya biraz daha alışıyoruz onun sayesinde.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) O da günün istekli futbolcularındandı. Bindirmeleri ve Volkan Şen'le uyumu iyiydi. Ceza sahasına girdiği anda biraz fazla heyecan yapıyor. Caner kadar sakin kalmayı başarabilse onun yokluğunu hiç aramayacağız belki de.

Mehmet Topal : (7/10) Orta sahanın dinamosu durmadan çalıştı. Advocaat'ın oyun kurgusunda daha fazla ileriye çıkıyor. Çıktığı pozisyonlarda çok sert ama isabetsiz şut yerine köşeye plase atmayı denese daha başarılı olabilir.

Ozan Tufan : (8/10) Günün iyilerindendi, daha önce olmadığı kadar ceza sahası içinde ve civarında topla buluştu. 10 numara oynayamaz dedik ama iyi bir 8 numara olma yolunda ilerliyor.

Josef de Souza : (9/10) Günün kahramanı ve tek başına 2 puanın sahibi. Üstelik çok zor bir zamanda, çok zor bir pozisyonda attı kafa golünü. Maçın genelinde de iyiydi, savunma yönü zaten kuvvetli bir futbolcu. Hücumda da topu bir an önce ileri üçlüye aktarmayı başarıyor.

Jeremain Lens : (9/10) Yakın tarihte 2 haftada 4 asist yapan futbolcu hatırlamıyorum. Duran topların asist sayılması tartışmalı bir konu olsa da Lens bu topları çok iyi kullanıyor. Ön direkte duran savunma oyuncusunu geçmeyen ortaları izlemekten bıkmıştım, bu maçta 3-4 tane çok isabetli ve tehlikeli orta kesti. Hücumdaki Emenike ve Volkan Şen'le uyumu arttıkça istatistik kağıdını daha çok dolduracaktır.

Volkan Şen : (7/10) Gelelim yazının başlığına. Volkan Şen bu sezon Fenerbahçe'nin en çok isteyen futbolcusu. Yetenek anlamında da sahadaki 22 kişiden rahatlıkla sıyrıldığı yönleri var. Hareketlerinin kestirilemiyor olması sebebiyle beni heyecanlandırıyor ve kondisyonu elverdiği sürece sahada olmasını istiyorum. Ancak Volkan'ın bazı hareketleri dünya yıldızlarıyla yarışır durumdayken bazı hareketleri amatör futbolcu seviyesinde. Ceza sahasına kadar topu muhteşem getiriyor ama son vuruşları çok kötü. Hal böyle olunca taraftar isyan ediyor. Çalışmaya devam Volkan, bu sezon sol açıkta oynayabilecek Sow, Stoch, Alper gibi isimler yedek otururken sen kadronun değişmezi durumundasın. Tavsiyem büyük golcülerin videolarını izle, Alan Shearer iyi bir örnek olabilir.

Emmanuel Emenike : (8/10) Ersun Yanal döneminden bu yana iki maç peş peşe gol atmışlığı yoktur sanırım. Bugün çok istekliydi, 80. dakikada halen savunmaya pres yapıyordu. Maç içinde yine gamsız dakikaları oldu ama genel olarak maçtan kopmadı. 1-2 pozisyonda takım arkadaşlarına asist olacak düzeyde paslar verdi ama golü atamadılar. Şimdilik onun da yeri garanti.

Moussa Sow : (6/10) Oyuna girdikten sonra topla pek buluşmadı, ceza sahası içinde bir kafa vuruşu savunmadan sekip kornere gitti. O korner de gol oldu. Bir ara Advocaat ile pozisyon tartışmasına girdi. Skor 1-0'ken Alper ve Sow oyuna girince takım sahaya 4-4-2 şeklinde dizildi ancak Advocaat Sow'u sola göndererek 4-3-3'e dönmelerini istedi. Epey el kol hareketi sonrası sola gitti ve maçı öylece tamamladı. Fizik gücünü daha ileri taşımadan ilk 11'e yerleşmesi zor görünüyor.

Alper Potuk : (7/10) Şu haliyle formayı kapması zor. Son 20 dakika oyuna dahil olmuş durumda ancak topu alıp gidebileceği pozisyonlarda bile Emenike'nin 30 metre önüne deparlık toplar atıyor. İyi bir yedek, bu sezon bir çok maçta sonradan oyuna dahil olacaktır.

Roman Neustadter : (6/10) Zaman geçirme ve skoru koruma amaçlı oyuna girdi. Topla 1 kere buluştu. Yorum yapılacak kadar oyunda kalmadı.

Dick Advocaat : (8/10) Ligin dinamiklerini anlamaya başladı. Elindeki malzemeden verim alıyor. 2 haftadır üzerine koyarak gidiyoruz ancak bu bize yetmez. Fenerbahçe'nin farklı oyun planlarına ihtiyacı var. Öncelik elbette bir oyun planını oturtmak ancak alternatifleri de mutlaka çalıştırmalı bir yandan. Değişiklikleri yerindeydi. Önünde Feyenoord ve Osmanlıspor gibi iki zorlu maç var. Oyun düzeni bu maçlarda işe yarayacak mı göreceğiz çünkü bu ikili son oynadığımız ikiliden çok daha üst düzey.

Özetleyelim durumu. 2 haftada 6 puanı attık cebe. Fenerbahçe hızlı hücum oyuncularıyla hızlı oynar son 2 haftanın özeti. Lens kendini hissettirmeye başladı ve 6 puanda doğrudan pay sahibi. İleri üçlü arasındaki uyum süreci zamanla azalacak ve daha üretken bir hücum performansı izleyeceğiz. Eksik kalan yanımız bitiricilik. Ligin iki zayıf ekibine karşı işler yolunda gitti, şimdi daha dişli rakiplere karşı aynı performansı, hatta daha fazlasını sergileme zamanı.

19 Eylül 2016 Pazartesi

Ayakları Uzatıp Maç Seyretmek

Evde maç seyretmenin benim için anlamı ayakları uzatıp maç seyretmektir. Yanında cips + bira varsa daha da şahanedir. Hele bir de gol erken gelirse değmeyin keyfime. Bugün maçı evde seyrettim ama ayakları uzatacağım bir maç olacağını beklemiyordum. Malum, Fenerbahçe tarihinin en kötü lig başlangıcı yaptı ve liderden 11 puan gerideydi maç öncesi. Luhansk maçındaki kötü futbol, hatalı tercihler beni maçla ilgili olumsuz düşüncelere itiyordu.

Maç başlamadan kadrolara göz attım, van Persie ilk 18'de yoktu. Bu iyi haberdi, kadronun kalanına göz gezdirdim, bu maçın potansiyel saç baş yolucusu olarak Emenike, Josef ve van der Wiel'i seçtim kendime. Onlar da sağ olsunlar bana nazire yaparcasına maçın kahramanı olmayı seçtiler. Orta alandaki 3 libero ve ilerideki yalnız Emenike ile galibiyet yine zor diye düşündüm.

Maça yaptığımız vasat ve durgun başlangıcın ardından bir kaç hızlı pas sonrası Josef topu ağlara gönderdi. Josef sanırım Fenerbahçe kariyerinde 4. kere falan ceza sahasına girdi ve onda da golü buldu, tesadüf değil bu bence. Golün sonrasında Lens Türkiye'deki tüm kanat oyuncularına orta nasıl yapılır dersi verdi ve topu koşu yapmakta olan Ozan Tufan'ın kafasına nişanladı. Ozan da aynı derece güzellikte bir kafa vuruşuyla topu köşeye gönderdi. O dakikadan sonra ayaklarımı uzattım çünkü Fenerbahçe'nin egemenliği başlamıştı artık. Zira büyük takımlar öne geçtikleri maçları %90 oranında galibiyetle tamamlıyorlar Türkiye'de.

İlk yarının son dakikalarında hızlı hücumda skoru 3-0 yaptı Emenike. Rakibin penaltısı ile skor 3-1'e gelse de son yarım saatte hızlı hücumlarla 5-1 gibi çarpıcı bir skorla sahadan ayrıldı Fenerbahçe. Bugün ne farklıydı peki? Öncelikle hızlı oyun vardı. 10 numara pozisyonunda topu alıp dağıtacak bir adamımız olmaması nedeniyle Advocaat çareyi hızlı oyunda bulmuştu. Volkan her aldığı topu 2 saniye içinde elinden çıkarıyordu. Hatalı attığı paslar da oldu ama Lens ve Volkan Şen gibi süratli iki kanat oyuncusu varken mutlaka değerlendirilmeli bu yol. Hücum üçlüsü de hızlı paslar sonucu 3 gol buldu. Uzun toplarla oynamayı bekliyorduk ama hızlı pasları ilk kez gördük bugün uzun bir aradan sonra zira Fenerbahçe topla oyalanmayı seven, rakip sahada açık bulana dek sağ bek - stoper - ön libero - sol bek döngüsünde pas yapan ve rakibin yerleşmesine izin veren bir takım(dı).

Bugünkü iyi oyunda Fenerbahçe kadar Kasımpaşa'nın kötü futbolunun da payı var. Scarione ve Eren Derdiyok sonrası hücum kalitesi çok düşmüş. Teknik direktör değişikliği de taze olunca mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Bu sezon gerekli "yardımı" alamazlarsa zorlanmaları muhtemel görünüyor.

Bizim evdeki mikrofon yine açık kalmış olacak, 5 golün 4'ünü golden yaklaşık 5-6 saniye önce bildim. Ozan'ın golünde orta yapılırken, Emenike'nin golünde Volkan pası verdiği anda, Sow'un golünde Emenike topu kapınca ve İsmail'in golünde Josef pas arası yapınca "gol olur" dedim ve oyuncularımız sağ olsun beni haklı çıkardılar. Sevgili eşim de tahminlerimden ötürü beni maçın kahramanı seçti. Ayrıca skor 2-0 olduğu anda 5 olur diyerek sayısal lotoya göz kırptım.

İlk yarıyı 3-0 önde kapattığımız son maçları inceledim ve enteresan bir şekilde son 5 sezondaki maçların hepsi bir şekilde iz bırakmış. Geçen sezon zaten yok 3-0'lık ilk yarı performansı. 14-15 sezonunda Rize deplasmanında 3-0 öne geçtiğimiz maçtan sonra dönüş yolunda takım otobüsü kurşunlandı. 13-14 sezonunda Samuel Holmen'in muhteşem oynadığı Sivasspor maçı ve şampiyonluk kutlaması olan Karabük maçında ilk yarı 3-0 geçildi. 11-12 sezonunda Stoch'un yılın golünü attığı Gençlerbirliği maçı da bu maçlara örnekti. 5 golün oluşumunda 5 asist olunca gollerde 10 kişilik imza var anlamına geliyor. Yani maçın iyisi seçilecek çok futbolcu var. Emenike 1 gol 2 asist, Josef 1 gol 1 asist ve  Lens 2 asistle ön plana çıktılar. Gelelim bireysel değerlendirmelere..

Volkan Demirel : (8/10) Kalesinde tehlike yaşamadan maçı tamamladı. Tunay'ın köşeye giden topunda ligin ilk maçında yaptığı hatayı yapmadı ve topu kurtardı. Penaltı köşesi tercihinde o da benim gibi yanıldı.

Gregory van der Wiel : (5/10) İyi giden takımın ahengini bozuyordu ilk yarı. Sakatlık, sarı kart, 3-0 gibi faktörler bir kenara, forma adaleti kendisini kenara aldı bence. Kalitesi üst düzey ama henüz istikrarlı değil. Bizim aradığımız bek performansına henüz ulaşamadı.

Simon Kjaer : (8/10) Bugünkü maça kadar 2 gol 1 asist ile resmi maçlarda skora en fazla katkı yapan oyuncumuzdu. Savunmada performansı yine yerindeydi. Van der Wiel'in 30-45 arası aksaması sonucu biraz dengesi kayboldu ama hata yapmadan maçı tamamladı.

Martin Skrtel : (7/10) Savunmanın sağlam durmasında payı büyüktü. Penaltı pozisyonunda Türk futbolcusunu tanımadığı için ayağını çekmekte geç kaldı. Onun geç kalması kadar Adem Büyük'ün de ayakta kalmak yerine yere düşmek için fırsat kollamasının payı vardı.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Savunmada açık vermedi, hücuma katkısı yeterli seviyedeydi bu maç için. Zaten önünde Volkan Şen böyle oynamaya devam ederse hücum katkısını çok üst seviyelere taşımasına gerek kalmayacak.

Mehmet Topal : (7/10) Bu maçta (belki Fenerbahçe'ye geldiğinden bu yana) ilk kez hızlı oynamayı denedi. Ayağına aldığı topla bir sağa bir sola dönmedi, sağdan aldığını sola, soldan aldığını sağa vermek yerine en kısa zamanda ilerideki oyunculara aktardı. Hatta bir pozisyonda herkes markaj altındayken rakibini ekarte edip 50 metre top sürdü ve gol tehlikesi yarattı. Modern ön libero tanımı bugün kendisine yakıştı.

Josef de Souza : (8/10) Josef'e 8 ve 9 vermek arasında gidip geldim ama ikinci yarı saklanmış olması nedeniyle 8'i daha uygun buldum. 1 gol 1 asistlik performansı muazzam. Geçen sezon Fenerbahçe'nin orta sahasında oynayan oyunculardan Diego 1 maçta benzer katkı sağlayabilmiş. Bu yüzden katkısı önemli ve değerli. 

Ozan Tufan : (8/10) Günün iyilerindendi Ozan, sezon başından bu yana beğendiğim performansını sürdürdü. Golde yaptığı koşu ve kafa vuruşu iyi forvetlerden beklenecek bir hareketti. Orta sahada bir kaç top kaybı yapsa da genel performansı olumluydu.

Jeremain Lens : (9/10) Türkiye'nin havasına suyuna alışmaya başlamış olacak ki iyi performansı sahaya yansımaya başladı. Ligimizin yapısına uygun bir oyuncu, vücudunu kullanmayı ve ikili mücadeleyi seviyor, topla çabuk hızlanıyor ve hızlı düşünüyor. Bugünkü iki asistiyle de skorun çözülmesinde pay sahibi oldu.

Volkan Şen : (8/10) 5 gol 5 asist olmak üzere 10 imza var ve Volkan Şen'in adı istatistik kağıdında yazmıyor. Ama kazanmayı yine en çok isteyen oyuncu oydu. Neredeyse sezonun golünü atacaktı, bir topu direkten dışarı gitti ve arkadaşlarını bolca pozisyona soktu. Advocaat'ın beğendiği oyuncuların başında geliyormuş, bu performansıyla da öyle devam eder. Avrupa'da olmaması bizim için büyük handikap.

Emmanuel Emenike : (10/10) İleri uçta yalnızları oynayacağı bir maç beklerken maçın kahramanı olup çıktı. Maçın kahramanı olurken bile oyun zekasından yana şüpheler uyandırdığı anlar oldu, olsun biz böyle de seviyoruz onu. Bu oyun yapısında deplasmanlarda yeri şimdilik garanti. Kadıköy'de bu performansın üzerine çıkması gerekecektir.

Şener Özbayraklı : (7/10) Van der Wiel'deki inanılmaz düşüş ve milli takımdaki iyi performans sonrası bence bugün adil bir şekilde oyuna dahil oldu. Pek bindirme yapmadı, skor zaten bunu zorunlu kılmıyordu. Sessiz sakin oyununu oynadı. Doğrudan ilk 11'e yerleşmesi çok olası değil ama rotasyon ihtiyacı başlayan dönemde oynamaya hazır olduğu mesajını açıkça verdi.

Moussa Sow : (8/10) Pek sevdiğimiz Moussa ikinci lig maçında golle buluştu. Geçen seneyi hafif siklet geçirmiş olması nedeniyle performansı henüz takımın gerisinde. Zamanla açığını kapatacaktır. Beşiktaş ve Galatasaray derbilerini ayrıca sever, onu da hatırlatalım.

İsmail Köybaşı : (8/10) 30 dakikada 1 gol istatistiğiyle oynuyor Fenerbahçe'de. Son golünü 2010 yılında attığı düşünülünce son derece iyi performans. Maçın son dakikaları diye değerlendirmemek lazım. Futbol tarihinin iyi sol bekleri arasında gösterilen Patrice Evra bile 2,5 sezonda (yaklaşık 90 maçta) 1 gol istatistiğiyle oynuyordu Manchester United'ta. Çalışmaya devam İsmail.

Robin van Persie : (?/10) Sahanın en iy... şaka şaka. Evinde çok güzel bir maç izlemiştir. Sahada olmadığına sevinmiş bile olabilir zira 5 kere sevinç yumağının içine gitmesi gerekirken gitmeyecekti ve terlemeden maçı bitirecekti yine. Sen kenarda düz koşu yapmaya devam et Robinciğim.

Dick Advocaat : (8/10) Takıma eli değmeye başlamalı diyorduk ve nihayet bu hafta ben buradayım dedi. Zayıf rakibin de bunda payı var ama Fenerbahçe'yi yıllar sonra ilk kez hızlı oynarken gördüm. İleri üçlü birbirleriyle uyum yakaladıkça daha çok kontra atak golü izleyeceğiz. Duran toplar konusuna el atması lazım bir ara. Korner ve yan ortaları çok kötü değerlendiriyoruz.

Haftaya derbi var, o yüzden bizim kazanmamız şart. Puanı 7 yaparsak iki rakipten birine ya da ikisine birden yaklaştığımızı hissettiririz. İyi oyuna ve özellikle hızlı oyuna devam etmemiz lazım. Kadıköy'de kapanan rakiplere kapanma fırsatı vermeden gollük pozisyonlar yakalayabiliriz bu oyun stiliyle.

İş bu yazıyı da ayaklarımı uzatıp yazdım. Haftaya Gaziantep maçında stadda olacağım. Eve dönünce yine ayaklarımı uzatmak dileğiyle..

15 Eylül 2016 Perşembe

Futbolun Adaleti Yok!

Futbolun adaleti yok! Bu kadar kötü oynadığımız bir müsabakadan 1 puan almaya hakkımız yok. Dahası savunmanın ayağından seken pis topla Luhansk’ın 2 puanını çalmaya hakkımız yok. Eğri oturup doğru konuşalım, bu maçta futbolun doğrularını Luhansk yaptı, biz sadece seyrettik. Rakip futbolcular çok yeteneklilerdi demiyorum, hadlerini bilerek oynadılar ve %59 topla oynayan Fenerbahçe’nin karşısında her pozisyonda 10 kişi topun arkasına geçmeyi başardılar.

Maç öncesi Luhansk hocası epey mesai yapmış, Fenerbahçe’yi iyi tanımış. Advocaat da çıkardığı kadroyla rakibin ekmeğine yağ sürdü adeta. Maçın henüz 15. saniyesinde öne geçiyordu Luhansk Josef – Şener iş birliği çerçevesinde. İkisi de rakiplerini seyretti ama top direğin bir karış yanından dışarı çıktı. İlk yarıyı gözümün önüne getiriyorum ama Josef’in kafası dışında yazmaya değecek bir pozisyon bile yok maalesef. Aragones döneminden beri bu kadar kötü bir Fenerbahçe izlemedim. Oyuncuların ruhu tükenmiş adeta, kimse kazanmayı istemiyor, kimse karşısındaki oyuncudan daha üstün olduğunu düşünmüyor, herkes maç bitse de gitsek havasında olunca da galibiyet kaf dağının ardında oluyor.

Advocaat’ın artık elinin değme vakti geldi. Kadroyu kendi kurmadı dedik, eyvallah. Sokaktan geçen çocuğa sorsak bu takımda 10 numara ihtiyacı olduğunu söyler ama biz transferin son günü iki tane kanat oyuncusu aldık (4 tane kanat oyuncumuzun yanına). Planlamayı tamamen Advocaat yapmadı ama onun da eksiği yok değil. Kondisyon yüklemesi dönemi de ona ait değil ama en azından oyun mantalitesini oturtmuş olması lazım artık. Ya da mantalite o kadar iyi oturdu ki sahada hiç göremiyoruz. İlk 45 dakika boyunca 3 pası üst üste yapamadık. Luhansk gibi bir rakibe karşı 2 ön libero ile oynamak hangi planın parçasıydı bilmiyorum. Dünya üzerinde çift ön liberolu sistemi ilk kullanan teknik direktöre bolca sevgi saygı gönderdim bu gece.

Devre arasında hücum hattında işler güllük gülistanlıkmış gibi savunma takviyesi geldi Advocaat’tan. 2 yetmedi heralde, 3 ön liberolu sisteme geçtik. Kazanmayı biraz isteyen, rakibin üzerine topla giden tek oyuncu olan Alper vardı sahada. Advocaat onu görünce hemen kenara aldı. İkinci yarı başında rakip organize paslar sonucu uzaktan nefis bir şutla golü buldu. Bizim ön liberoların 5 sezondur yapmasını beklediğimiz şeyi hatırlattı. Golden maçın sonuna kadar olan dakikalar içinde de rakip kaleciyi zorlayamadık maalesef çünkü hücum hattımız acizleri oynuyor. Uzatmanın da uzatmasında frikikte barajdan seken top, ikinci vuruşta savunmanın ayağından sekerek gol oldu ve Luhansk’lı taraftarlara futbolun adaleti olmadığını gösterdi.

Volkan Demirel : (4/10) Bu sezon ilk kez yediği golde yapacak bir şeyi yoktu. Gol dışında yere yatmadan maçı tamamladı.

Şener Özbayraklı : (3/10) Türk milli takımının yedek sağ beki olarak geldi Fenerbahçe’ye. Bu sezon Gökhan Gönül gitti, Gregory van der Wiel geldi. Şener yedekliği sevmiş olacak ki kulübeden ayrılmaya niyeti yok gibi görünüyor. Van der Wiel’in performans düşüklüğü gösterdiği şu dönemde, zayıf rakip karşısında bu kadar etkisiz olarak nasıl forma giymeyi bekliyor anlayamıyorum.

Simon Kjaer : (5/10) Savunmanın sarı fırtınası şansın da yardımıyla 1 puanı getirdi. Savunmada hatasız oynadı, hücumda bu kadar kornere kafa vurmaya gidip hiç birinde pozisyona girememesi enteresan.

Martin Skrtel : (4/10) O da savunmada açık vermeden maçı tamamladı. Hatta bir ara Skrtel’i ileri gönderip doldur boşalt mı yapsak diye düşündüm.

Hasan Ali Kaldırım : (3/10) Sezon başındaki saman alevi çabuk söndü maalesef. Hücumda performansının sıfıra yakınsadığını bize hatırlatıyor bir kaç maçtır.

Mehmet Topal : (5/10) Kesicilik 10, topu oyuna sokma 5, oyunu hızlandırma 1.  Ön liberonun savunma yönünü mükemmel oynuyor ama hücuma dönük yüzünü pek beceremiyor.

Josef de Souza : (2/10) Kendisini izleyip kadro katılmasına onay veren, transferinde emeği geçen tüm arkadaşlara sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Fazlasına gerek yok.

Salih Uçan : (3/10) 3 haftadır kadroya girmeyince futbolu unutmuş sanırım. İlk 45 dakika sahada gezdi durdu. Forvet arkası mevkiinde sadece 1 kere topla buluştu. Devre arasında kementi yedi ama ondan önce yemesi gereken çok isim vardı.

Alper Potuk : (6/10) Bursa maçındaki Volkan Şen gibi bu maçın da tek istekli ismiydi. Volkan kadar etkili değildi ama yine de çıkmasının ardındaki gerekçeyi merak ettim.

Miroslav Stoch : (3/10) Geçen turun kahramanı bu maçta saklanmayı tercih etti. Oyunda kaldığı süre içinde verimli bir harekette bulunmadı maalesef.

Moussa Sow : (4/10) Savunmanın içinde tek başına kayboldu ilk yarı, ikinci yarı alışık olduğu sol açığa geçti ama yine verimsizdi. Son dakikalarda altıpas içinde kaçırdığı gol ona yakışmadı.

Ozan Tufan : (4/10) 10 numara pozisyonunda oynayamayacağını biz geçen sene öğrendik, Advocaat bir de kendi denemek istedi sanırım.

Emmanuel Emenike : (3/10) Kadrodaki forvet sayısının artmasıyla aldığı süre azaldı. Ancak verimliliği yine çok düşük. Bugün takımın yakaladığı neredeyse tek net gol pozisyonunda iki tarafında da pas verebileceği arkadaşları varken şut çekmeyi tercih etti ve kalecinin tam üzerine vurdu.

Robin van Persie : (1/10) İşte yazının en sevdiğim kısmı! Resmen heyecanla bekliyorum bu adama yorum yazmayı. O da benim yazılarımdan çekiniyor olsa gerek, sahada pek görünmemeyi tercih ediyor. Bursa maçından sonra bu maçta da ikinci yarı oyuna girdi ve 45 dakika sahada kaldı. O maçta toplam 10 kere topla buluşmuştu, bu maçta topla buluşma sayısı 8’e düştü. 45 dakika boyunca ceza sahasında topa 1 kere dokunabildi, hani ceza sahası içinde çok etkili diyorduk ya. Top getiren orta saha mı var diyenler olabilir, doğrudur, ama Alex’in arkasında Josico, Maldonado, önünde Guiza varken ne performans gösterdiğini de hatırlayın. Yani  iyi performans için diğerlerinin süper oynaması gerekmez her zaman. Sen bu takımı sevmedin Robin, bu takımı kendinden küçük gördün, ben buraların ağası olurum modunda çıktın sahaya. Senden önce çok daha büyük adamlar geldi buraya, taraftar herkese hak ettiğini verir merak etme. Sen de hakkını alacaksın.

Dick Advocaat :
(2/10) Avrupa'da ilk maçını oynayan Konyaspor bile çift forvetle oynarken biz Luhansk'a karşı üç ön libero ile mücadele ettik. Hem de 1-0 gerideyken Ozan, Topal, Souza üçlüsü sahadaydı. Bu üçlü sahadayken bile risk alınacak hamlede Stoch oyundan çıktı. Advocaat'ın beyin tutulması yaşadığını düşünmek istiyorum zira başka mantıklı bir açıklama bulamıyorum. 1 aydır yönettiği takıma bir mantalite kazandıramıyorsa pek de işi yok bu kulüpte, oyunculara hiç talimat vermeden çıkıp oynayın desek bugünkü kadar oynarlardı.

Yaklaşık 15 senedir tribünden, televizyondan, deplasmandan takip ediyorum Fenerbahçe’yi. Lorant’lı Aragones’li dönemi de, Ersun Yanal’lı dönemi de çok iyi hatırlıyorum. Ama ben bugünkü kadar kötü bir Fenerbahçe görmedim. Çok daha kötü kadrolarla sahaya çıktık, çok daha kötü sonuçlar aldık ama bu kadar kötü, bu kadar ruhsuz oynamadık. İlk kez dahil olduğum halı saha ekibinde bile daha fazla ekip ruhu var, insanlar nerede oynayacağını biliyor, diğerinin açığını kapatmak için çaba harcıyor. Fenerbahçe bugün Space Jam’deki gibi ruhunu ve yeteneklerini kaybetmiş oyunculardan kuruluydu. İşin acı yanı Pazartesi günü sahaya yine aynı oyuncular ve aynı teknik adam çıkacak. Geçen yazımda nerede bu iyi futbol, kaç para diye sormuştum. Yanıt Salı günü Lizbon’dan geldi, Şenol Güneş ikinci yarı iyi futbol böyle oynanır diye hatırlattı.


Her ne olursa olsun takım keşke yenilseydi diyemem. Avrupa liginde ilk haftalarda galibiyet alamamışız zaten, deplasmanda 1 puan iyidir. Diğer maç bizim için olabilecek en kötü sonuçla bitti maalesef. Bakalım Pazartesi akşamı nasıl bir ruh haliyle oturacağım klavye başına.

12 Eylül 2016 Pazartesi

Nerede bu iyi futbol? Kilosu kaç para?

Yazıya başlamadan önce güne anlam katan iki olayı analım ve kutlayalım. Herkese sevdikleriyle beraber geçecek, mutluluk ve sağlık dolu bir bayram diliyorum öncelikle. Ayrıca 12 Eylül’ün de 36. senesini devirdiğimizi not olarak ekleyelım bu “demokrasi” günlerinde.

Fenerbahçe’nin tadı tuzu yok, yazacak çok şey var ama yazmaya değecek şey yok maalesef. Sezonu açalı 45 gün geçti, takım bu süreçte 7 maç yaptı. Bu 7 maçın 4 tanesinde 1-0 geriye düştü Fenerbahçe, zaten geri düştüğü maçların hiç birini kazanamadı, birinde son dakikada berabere kaldı. Türkiye’de büyük takımlar için öne geçmek zaten maçı büyük ölçüde kazanmak demek. Öne geçemediği her dakika da rakibe ek motivasyon anlamına geliyor zira sezon içinde oynadığı 25 rakibin 20’si maçı 0-0 bitirmek üzerine oynuyor.

Milli maç arasına girerken gelen Moussa Sow ve Jeremain Lens’in takıma ciddi katkı sağlayacağını umut ediyordum. Advocaat sezon başını takımla geçirmemişti ancak 15 günlük ara futbolcuları yakından tanıması için iyi bir zamandı. Öte yandan rakip Bursaspor bu sezon henüz dengeyi yakalayamamış bir takımdı, kısacası maçtan tek beklenti galibiyetti.

Maç öncesi çok sevdiğim bir abimle bira + midye keyfi yaptık, bol bol sohbet ettik, sarı lacivert günleri andık. İkimiz de galibiyete inanıyorduk bu maçta. Tribünler bu sezon ilk kez 25 bin kişiyi görüyordu, deplasman tribünü de Teksas grubu tarafından doldurulmuştu.

Kadro kalitemiz oyuncu bazında 3-5 sene öncesine oranla muazzam yükselmiş durumda. Savunmada Bekir ve Bilica yerine Skrtel ve Kjaer var, forvette Bienvenu ve Guiza yerine Sow ve van Persie var ama takım olmayı beceremiyoruz maalesef. İsim olarak kalitemiz iyi görünse de birliktelik yok oyuncular arasında. Beşiktaş’ın alternatif olarak kullandığı yedek kadroyu bile yenebilir miyiz, emin değilim.

Kale yine Volkan’a emanetti. Sağ ve sol bekte sezon başından bu yana olduğu gibi  van der Wiel ve Hasan Ali vardı. Stoperde Kjaer’in yokluğunda Skrtel ve Neustadter ikilisi forma giydi. Orta üçlüde ön liberoda Josef, hemen önünde Ozan ve Alper oynadı. Sağ açıkta Lens, sol açıkta Volkan Şen, ileri uçta ise Moussa Sow vardı. Forvet tercihi Advocaat’ın elindeki forvetlere net bir mesajı gibiydi. Yeni gelmesine rağmen ilk 11’de Sow’u oynatarak Fernandao, Emenike ve van Persie’ye siz yetersizsiniz diyordu Hollandalı teknik adam.

Bu sezon alışık olduğumuz üzere kaleyi bulan ilk akın gol oldu. Sol kanattan gelişen hücumda Josef yanından hareketlenen Batalla’yı takip etmeyince 1.65lik Batalla kafayla ağları havalandırdı. Gole kadar uyku modunda oynayan Fenerbahçe golden sonra 10 oyuncuyla uykuya devam etti. Sahada isyan eden sadece Volkan Şen vardı, taraftar da maç sonuna doğru onun hakkını verdi. Takımın girdiği 3 gol pozisyonunda da onun imzası vardı. Birinde kaleciye, diğerinde direğe, sonuncuda Aziz Behiç’e takıldı.

Volkan Demirel : (4/10) Golde hatası yok belki ama yine 90 dakika boyunca kaleye gelen tek topun gol olması gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Van der Wiel : (2/10) Gölge savaşçı moduna geçti. Geldiği günden bu yana performansında bariz düşüş var. Dün bir tane bile bindirme yapmadı.

Sktrtel : (4/10) Savunmanın kaptanı dün vasatlar arasındaydı. Golde topu iyi zamanlamayla kesebilirdi. Gol dışında hata yapmadı ama hücum hattı verimsiz gününde olunca yediğimiz golü çıkaramadık.

Neustadter : (3/10) Golde hatanın küçük kısmı kendine ait. Skrtel’i geçen topta kendi adamını bırakıp kademeye yetişmeye çalıştı ama zaman yetmedi. O da gol dışında hatasız oynadı.

Hasan Ali Kaldırım : (3/10) Caner’i kaybettiğimiz gerçeği haftalar geçtikçe yüzümüze vuruluyor. Caner muhteşem bir sol bek değildi her yönüyle ama sahip olduğu özelliklerin neredeyse tamamı Hasan Ali’den iyi. Daha doğrusu Hasan Ali’nin çok iyi yaptığı bir şey yok, her şeyi biraz biraz yapıyor.

Josef : (2/10) Golde adamını kaçırması sebebiyle mağlubiyetin baş sorumlusu. Onun dışında pas trafiğine olumlu katkı veremedi. Oyuna neredeyse hiç katılmadı. Maçın sonunda maaile yüklendiğimiz pozisyonda köşeye plaseyi bıraktı ama onda da kaleci Harun uzayarak gole izin vermedi.

Ozan Tufan : (3/10) Sezon başından beri performansını iyi bulduğum Ozan dün sahada saklanmayı tercih etti. Başarılı pas istatistiğinde önlerde görünüyor belki ama bu pasların hiç biri takımı ileri taşıyan cinsten değil. Takımda hiç kimse rakip eksiltmek üzerine risk almayınca takım da kilidi çözemedi.

Alper Potuk : (3/10) 45 dakika sahada kaldı ve forvet arkası pozisyonda oynayamayacağını gösterdi. Topla 33 kere buluşmuş ancak takım arkadaşlarını pozisyona sokan ya da takımı atağa kaldıran bir pası bile yok. Zorlama 10 numara ile bu kadar oluyor maalesef. Okocha, Revivo, Ortega, Alex ve Diego gibi 10 numara zincirinden sonra Salih ve Alper çok yetersiz kalıyorlar.

Lens : (4/10) İlk maçı olması itibariyle tutuktu, henüz takımı tanıyamamış.  Sadece Sow ile 1-2 verkaç yapmaya çalıştı. Aradığımız kan olmayacak gibi, zira o pozisyonda oynayacak çok adam vardı. Advocaat’ın kendi tercihi olması nedeniyle olumlu / olumsuz tüm eleştiriler ona yapılıyor olacak.

Sow : (3/10) Gidişine çok sevinmiştim, zira kötü performans döngüsüne girmişti ve iyi para kazandırarak gitmişti. Dönüşüne de ihtiyaç olduğu için sevindim ancak dün yanlış pozisyonda oynadı. İki uzun stoper arasında tek başına oynayabilecek bir oyuncu değil Sow. En  mantıklısı sol açık ya da çift forvette oynatmak.

Volkan Şen : (7/10) Takımda mağlubiyete isyan eden tek isimdi. Geçtiğimiz sezonlarda Emre Belözoğlu, Tuncay Şanlı, Serhat Akın gibi isimler bu rolü üstlenirdi takımı gaza getirmek için. Takımın geri kalanı Volkan kadar istemedi galibiyeti. Girdiği üç pozisyondan gol çıkaramaması futbolun adaletsizliğiydi.

Van Persie : (1/10) Ben yazmaktan yoruldum, bu arkadaş sahada gezinmekten yorulmadı. Umursamaz tavırları aynen devam ediyor. Geleli 1.5 sezon olacak neredeyse ve halen kendini hazırlayamadı, ne zaman hazır olacağı meçhul. Dün takım mağlupken oyuna girdi ve 45 dakika sahada kaldı. 10 kere topla buluşmuş koca bir yarı boyunca. Yani 5 dakikada bir kere dokunmuş topa. Üstelik bu topların sadece 4 tanesi arkadaşlarına pas oldu. Böyle oynayacaksa, takıma galibiyet gerekiyorken umursamaz davranacaksa, top ceza sahası içinde ayağının önünden geçerken öylece bakmaya devam edecekse derhal gönderelim A2 takımına. En azından A2 takımındaki çocuklara örnek olur, bir tanesinin gelişimine katkıda bulunmuş olur.

Emenike : (3/10) Oyuna girdikten sonra bir pozisyon hariç kendini gösteremedi. Oyun zaten Emenike’nin tarzına çok uygun değildi rakibin tamamen kapanmış olması nedeniyle.

Stoch : (3/10) O da risk hamlesi olarak oyuna girdi ancak etkili olamadı.

Dick Advocaat : (3/10) Kadro kendine ait değil, hazırlık dönemini o yaptırmadı ama tüm bunlara rağmen ligde 3 maçta 1 puanın kabul edilebilir bir yanı yok. Fenerbahçe’nin sezon planlaması şu 3 maçta 7 puan almayı gerektirirdi. Kadıköy’de takımın ölüsü bile tüm rakipleri darmadağın ederdi. Son dakikalarda risk alarak 3-2-5 oynama cesaretini gösterdi ama bu forvetlerle bu kadar maalesef.

Önümüzde Kasımpaşa ve Gaziantepspor gibi lige kötü başlayan takımlarla maçlar var. Bunlardan 6 puanla ayrılmazsa sezonu şimdiden çöpe atmak gerekebilir. Luhansk deplasmanında alınacak bir galibiyet fitili ateşleyebilir. Takımın üzerindeki negatif enerjinin bir an evvel dağılması gerekiyor. Advocaat geleli 1 ayı aşkın zaman oldu. Kondisyon olarak değilse de mantalite olarak bir şeylerin değişmesi lazım artık. Şu haliyle gelecek parlak değil maalesef. Kaptanlar takımla toplantı mı yapar, yöneticiler mi müdahele eder, Obradoviç mi gelip motive eder bilmiyorum. Ben artık iyi futbol istiyorum. Kilosu kaç paraysa verip alalım.