30 Eylül 2016 Cuma

Durmak Yok, Yola Devam

Maç günlerini iple çekiyorum. Hani derler ya maçı yaşaması lazım futbolcunun diye, ben taraftar olarak yaşıyorum maçı. O gün içim kıpır kıpır oluyor, gün içinde spor gazetelerine göz atıyorum son dakika gelişmesi var mı bizde veya rakipte diye. Maç Kadıköy’deyse 2 saat kala evden çıkmış oluyorum, maça 1 saat kala kadrolar açıklandı mı diye refresh tuşunu aşındırıyorum. Stadı uzaktan gördükten sonra o heyecan bir kat daha artıyor. Passolig kartımı 3 kere okutup, 3 kere de üst aramasından geçtikten sonra koltukta yerimi alıyorum ve ısınanları izlemeye başlıyorum.

Dün bu rutinden biraz uzak seyretti maç günüm. Maça 8 saat kala Dubai’de, 4 saat kala Atatürk Havalimanı’nda, 2 saat kala deniz otobüsündeydim. Vaktinde yerimi aldım ama atmosferi pek yaşayamadım. Tribünde kuzenimle buluştuk, o da Kadıköy’ün yeni yeni müdavimi oluyor. İkimiz de maçın öneminin farkındayız, bu maçta mutlaka 3 puan gerek bize diyoruz. Rakipteki eski sevdalımız Kuyt’a minnetini sunuyor Kadıköy’de tribünler, doluluk oranı alıştığımızın çok altında seyrediyor. 15bin kişi ya var ya yok. Nerede 50bin kişi tıklım tıklım dolu maçlar..

Advocaat sahaya ideal 11’ini sürmüş, son haftalardan farklı olarak sadece cezalı Volkan Şen yerine Moussa Sow var kadroda. Doğru işler yapıyor Advocaat, hem kazanan takımı bozmuyor hem de ideal oyuncu grubunu yakalamaya çalışıyor. Türkiye’de şampiyon olan takımları incelesek hemen hepsinin ligi 14-15 oyuncuyla bitirdiğini görürüz. Elbette sakatlıklar, cezalar olacak ve yedekler de şans bulacak ama bir takımın ilk 11’i ve oyuna giren 3 ideal yedeği olmalı. Bu oyuncuların gözü kapalı sayıldığı sezonlarda o takım şampiyon olur zaten. Fenerbahçe de bu doğrultuda ilerliyor. Kadro istikrarına bravo.

Taraftarlar gibi futbolcular da maçın öneminin farkında. İlk maçta beklenmedik puan kaybı ve Feyenoord’un beklenmedik galibiyeti grupta dengeleri değiştirmiş durumda. Maça sıkı başlıyoruz. Daha 2. dakikada Emenike topla depara kalkıyor, pas zamanlamasını doğru yapamayınca golden oluyoruz adeta. Isırmayı bırakmıyor takım, presle nefes aldırmıyor Feyenoord orta sahasına. Kaptığımız bir top sonucu Emenike sağ çaprazdan topu uzak direğin içine nişanlıyor ve zor olanı yaparak bizi 1-0 öne geçiriyor. Şimdi Feyenoord düşünsün. Fenerbahçe için zor olan öne geçmek, öne geçtikten sonra hızlı hücum oyuncularını boş alanlarda kullanma şansı artıyor çünkü.

Golden sonra adeta Gaziantepspor maçının kopyası oynanıyor. Fenerbahçe pozisyon vermediği gibi müsait fırsatlardan yararlanamıyor. İkinci gol 70’e kadar gelmeyince futbolcular da aynı tedirginliği yaşadı sanıyorum. Ya pısırık bir gol yersek ve altından kalkamazsak.. Sırasıyla Mehmet Topal ve Kjaer ikramda bulundular bu gol için ancak Volkan ve Skrtel olmaları gereken yerdelerdi. Son 5 dakika hadi çal düdüğü sesleri arasında geçti ve nihayet kaza bela olmadan maçı galip tamamladık.

Volkan Demirel : (8/10) Uzun bir aradan sonra gol yemeden tamamladı maçı. Mehmet Topal’ın hatasını iyi telafi etti ve galibiyette pay sahibi oldu. Topu oyuna sokarken hızlı davranmaya çalışıyor ama fazlaca hata yapıyor. Antrenmanlarda buna biraz daha çalışması lazım.

Gregory van der Wiel : (6/10) Günün vasatlarından biriydi. Görevinden fazlasını yapmaya gayret etmedi. Bir pozisyon dışında bindirme yapmadı.

Simon Kjaer : (5/10) Gaziantepspor maçından sonra bu maçta da bizi yakıyordu. Maçın sonlarına doğru düşüş yaşıyor. Kritik bir mevkiide oynadığı için bir anlık hata bütün maçı mahvedebilir. Frikikten gol attıktan sonra kullandığı 2 frikik de rakibin dizinden geri döndü. Bu alanda yeteneği gerçekten var mı, yoksa attığı gol tesadüf müydü diye düşündüm.

Martin Skrtel : (9/10) Maçın kahramanlarından. Tecrübesi sayesinde Kjaer’in hatasında kaleye yönelen topu başarılı bir müdahele ile uzaklaştırdı. Hava toplarında rakibe geçit vermedi.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Savunmada iyi, hücumda vasattı. Önünde oynayan oyuncunun performansı Hasan Ali’yi doğrudan etkiliyor. Ortalarında biraz daha isabeti yükseltmesi lazım.

Mehmet Topal : (6/10) Alışık olduğumuz kesici görüntüsünden biraz uzaktı. Basit top kayıpları yaptı ve bir kaçı tehlikeye dönüştü. Çevre kontrolü yapmadan verdiği pas az kalsın gole sebep oluyordu. Önündeki ikilinin yüksek mücadele gücü sayesinde hücuma katılmasına pek gerek kalmadı.

Ozan Tufan : (9/10) Orta sahayı tek başına ayakta tuttu. 90. dakikada bile kaleciye pres yapıyordu. Özgüveni yükseldikçe keyifle izlenen bir oyuncu haline geliyor. Yaptığı asist ile istatistik tablosuna adını yazdırdı. Korner köşesinde attığı çalım da çok estetikti. Bravo Ozan, böyle devam.

Josef de Souza : (6/10) Son iki maçta takımı sırtladıktan sonra bu maçta saklanmayı tercih etti. Savunmada hep olması gereken yerdeydi ancak hücuma neredeyse hiç katkı vermedi. Kornerlerde iyi pozisyon alıyor, bu maçta da topla buluştu ancak gol yapamadı.

Jeremain Lens : (8/10) Sağ kanadın tek hakimi yine gücüyle rakibi dağıttı. Takım arkadaşlarına muazzam pozisyonlar hazırlıyor ancak bitiricilik sıkıntımız henüz bitmiş değil. Maçın sonlarına doğru attığı deparda topu van Persie ile buluşturması gerekirdi ancak o kadar depardan sonra forvet psikolojisi içinde kaleye vurmayı tercih etti.

Emmanuel Emenike : (9/10) Son haftalarda epey formda, galibiyetlerde kilit rol oynuyor. Sağ çaprazdan yaptığı son vuruş tam olarak olması gerektiği gibiydi. Maça iyi başlayıp golü de buldu ancak sonrasında rakip stoper ile girdiği münakaşa sonucu oyundan düştü.

Moussa Sow : (6/10) Özlediğimiz rövaşata gollerine yenisini eklemek üzereydi ancak şans kalecinin yanındaydı. Fenerbahçe’deki ilk döneminde 100 birim enerjisini 70 hücuma 30 savunmaya harcıyordu, sol kanadı iyi kapattığı için de vazgeçilmez adam konumundaydı. Şimdilerde enerjisi 70 birim, bunun 30unu yine savunmaya harcıyor ancak hücum için gücü kalmıyor. O yüzden enerjisi yükselene kadar Volkan Şen’in yedeği olarak devam edecek.

İsmail Köybaşı : (7/10) Oyuna girdikten sonra gol için epey çabaladı. Hızlı hücumlarda hep hücum hattına eşlik etti ancak golle buluşamadı. Savunmada pek görev düşmedi.

Alper Potuk : (6/10) Yedeklik ya da yeni mevkii hoşuna gitmiyor. Oyuna girdikten sonra eski hırslı Alper yok sahada. Rakibe ve takım arkadaşlarına oranla fazlasıyla diri olmasına rağmen topu sürmek yerine pas vermeyi tercih ediyor. Toparlanmaya ihtiyacı var, mevcut düzende orta üçlünün ilk yedeği Alper.

Robin van Persie : (5/10) O da yedekliği iyice kanıksamış durumda. Lens’in getirdiği topta hareketlenmesi futbol okullarında okutulacak cinstendi ancak Lens kendi vurmayı tercih etti. O pozisyon dışında da kayda değer bir hareket yapmadı.

Dick Advocaat : (8/10) Sahaya çıkardığı kadro doğruydu. Yaptığı değişiklikler biraz gecikmeyle de olsa doğruydu. Kenarda en fazla 3 oyuncunun ısınmasına izin verilmesi sebebiyle ısınanları sürekli değiştirdi. Skrtel sakatlık yaşayınca van Persie’yi kulübeye çağırıp Neustadter’i gönderdi. Skrtel’den sonra Hasan Ali sakatlık yaşayınca yine van Persie’yi çağırıp İsmail’i ısınmaya yolladı. Kim bilir, belki de kendince hırslandırmaya çalışıyor van Persie’yi.


Özetle; kötü sonuçların sonrasında 3 maçta 3 galibiyet önemli. Sırada bizim gibi dün akşam zorlu bir maç oynayan Osmanlıspor var. Öne geçmeyi beceriyoruz ama 1-0’ı oynamayı da öğrenmemiz lazım. Tabii her şey sırayla. Önce gol atmayı öğrendik, sonra duran topları iyileştirdik, şimdi hızlı oynuyoruz, sırada skoru korumak var. Advocaat doğru yolda, durmak yok yola devam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder