Maç günlerini iple çekiyorum. Hani derler ya maçı yaşaması
lazım futbolcunun diye, ben taraftar olarak yaşıyorum maçı. O gün içim kıpır
kıpır oluyor, gün içinde spor gazetelerine göz atıyorum son dakika gelişmesi
var mı bizde veya rakipte diye. Maç Kadıköy’deyse 2 saat kala evden çıkmış
oluyorum, maça 1 saat kala kadrolar açıklandı mı diye refresh tuşunu
aşındırıyorum. Stadı uzaktan gördükten sonra o heyecan bir kat daha artıyor.
Passolig kartımı 3 kere okutup, 3 kere de üst aramasından geçtikten sonra
koltukta yerimi alıyorum ve ısınanları izlemeye başlıyorum.
Dün bu rutinden biraz uzak seyretti maç günüm. Maça 8 saat
kala Dubai’de, 4 saat kala Atatürk Havalimanı’nda, 2 saat kala deniz
otobüsündeydim. Vaktinde yerimi aldım ama atmosferi pek yaşayamadım. Tribünde
kuzenimle buluştuk, o da Kadıköy’ün yeni yeni müdavimi oluyor. İkimiz de maçın öneminin
farkındayız, bu maçta mutlaka 3 puan gerek bize diyoruz. Rakipteki eski
sevdalımız Kuyt’a minnetini sunuyor Kadıköy’de tribünler, doluluk oranı
alıştığımızın çok altında seyrediyor. 15bin kişi ya var ya yok. Nerede 50bin
kişi tıklım tıklım dolu maçlar..
Advocaat sahaya ideal 11’ini sürmüş, son haftalardan farklı
olarak sadece cezalı Volkan Şen yerine Moussa Sow var kadroda. Doğru işler
yapıyor Advocaat, hem kazanan takımı bozmuyor hem de ideal oyuncu grubunu
yakalamaya çalışıyor. Türkiye’de şampiyon olan takımları incelesek hemen
hepsinin ligi 14-15 oyuncuyla bitirdiğini görürüz. Elbette sakatlıklar, cezalar
olacak ve yedekler de şans bulacak ama bir takımın ilk 11’i ve oyuna giren 3
ideal yedeği olmalı. Bu oyuncuların gözü kapalı sayıldığı sezonlarda o takım
şampiyon olur zaten. Fenerbahçe de bu doğrultuda ilerliyor. Kadro istikrarına
bravo.
Taraftarlar gibi futbolcular da maçın öneminin farkında. İlk
maçta beklenmedik puan kaybı ve Feyenoord’un beklenmedik galibiyeti grupta
dengeleri değiştirmiş durumda. Maça sıkı başlıyoruz. Daha 2. dakikada Emenike
topla depara kalkıyor, pas zamanlamasını doğru yapamayınca golden oluyoruz
adeta. Isırmayı bırakmıyor takım, presle nefes aldırmıyor Feyenoord orta
sahasına. Kaptığımız bir top sonucu Emenike sağ çaprazdan topu uzak direğin
içine nişanlıyor ve zor olanı yaparak bizi 1-0 öne geçiriyor. Şimdi Feyenoord
düşünsün. Fenerbahçe için zor olan öne geçmek, öne geçtikten sonra hızlı hücum
oyuncularını boş alanlarda kullanma şansı artıyor çünkü.
Golden sonra adeta Gaziantepspor maçının kopyası oynanıyor.
Fenerbahçe pozisyon vermediği gibi müsait fırsatlardan yararlanamıyor. İkinci
gol 70’e kadar gelmeyince futbolcular da aynı tedirginliği yaşadı sanıyorum. Ya
pısırık bir gol yersek ve altından kalkamazsak.. Sırasıyla Mehmet Topal ve
Kjaer ikramda bulundular bu gol için ancak Volkan ve Skrtel olmaları gereken
yerdelerdi. Son 5 dakika hadi çal düdüğü sesleri arasında geçti ve nihayet kaza
bela olmadan maçı galip tamamladık.
Volkan Demirel : (8/10) Uzun bir aradan sonra gol yemeden
tamamladı maçı. Mehmet Topal’ın hatasını iyi telafi etti ve galibiyette pay
sahibi oldu. Topu oyuna sokarken hızlı davranmaya çalışıyor ama fazlaca hata
yapıyor. Antrenmanlarda buna biraz daha çalışması lazım.
Gregory van der Wiel : (6/10) Günün vasatlarından biriydi.
Görevinden fazlasını yapmaya gayret etmedi. Bir pozisyon dışında bindirme
yapmadı.
Simon Kjaer : (5/10) Gaziantepspor maçından sonra bu maçta
da bizi yakıyordu. Maçın sonlarına doğru düşüş yaşıyor. Kritik bir mevkiide
oynadığı için bir anlık hata bütün maçı mahvedebilir. Frikikten gol attıktan
sonra kullandığı 2 frikik de rakibin dizinden geri döndü. Bu alanda yeteneği
gerçekten var mı, yoksa attığı gol tesadüf müydü diye düşündüm.
Martin Skrtel : (9/10) Maçın kahramanlarından. Tecrübesi
sayesinde Kjaer’in hatasında kaleye yönelen topu başarılı bir müdahele ile
uzaklaştırdı. Hava toplarında rakibe geçit vermedi.
Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Savunmada iyi, hücumda vasattı.
Önünde oynayan oyuncunun performansı Hasan Ali’yi doğrudan etkiliyor.
Ortalarında biraz daha isabeti yükseltmesi lazım.
Mehmet Topal : (6/10) Alışık olduğumuz kesici görüntüsünden
biraz uzaktı. Basit top kayıpları yaptı ve bir kaçı tehlikeye dönüştü. Çevre
kontrolü yapmadan verdiği pas az kalsın gole sebep oluyordu. Önündeki ikilinin
yüksek mücadele gücü sayesinde hücuma katılmasına pek gerek kalmadı.
Ozan Tufan : (9/10) Orta sahayı tek başına ayakta tuttu. 90.
dakikada bile kaleciye pres yapıyordu. Özgüveni yükseldikçe keyifle izlenen bir
oyuncu haline geliyor. Yaptığı asist ile istatistik tablosuna adını yazdırdı.
Korner köşesinde attığı çalım da çok estetikti. Bravo Ozan, böyle devam.
Josef de Souza : (6/10) Son iki maçta takımı sırtladıktan
sonra bu maçta saklanmayı tercih etti. Savunmada hep olması gereken yerdeydi
ancak hücuma neredeyse hiç katkı vermedi. Kornerlerde iyi pozisyon alıyor, bu
maçta da topla buluştu ancak gol yapamadı.
Jeremain Lens : (8/10) Sağ kanadın tek hakimi yine gücüyle
rakibi dağıttı. Takım arkadaşlarına muazzam pozisyonlar hazırlıyor ancak
bitiricilik sıkıntımız henüz bitmiş değil. Maçın sonlarına doğru attığı deparda
topu van Persie ile buluşturması gerekirdi ancak o kadar depardan sonra forvet psikolojisi
içinde kaleye vurmayı tercih etti.
Emmanuel Emenike : (9/10) Son haftalarda epey formda,
galibiyetlerde kilit rol oynuyor. Sağ çaprazdan yaptığı son vuruş tam olarak
olması gerektiği gibiydi. Maça iyi başlayıp golü de buldu ancak sonrasında
rakip stoper ile girdiği münakaşa sonucu oyundan düştü.
Moussa Sow : (6/10) Özlediğimiz rövaşata gollerine yenisini
eklemek üzereydi ancak şans kalecinin yanındaydı. Fenerbahçe’deki ilk döneminde
100 birim enerjisini 70 hücuma 30 savunmaya harcıyordu, sol kanadı iyi
kapattığı için de vazgeçilmez adam konumundaydı. Şimdilerde enerjisi 70 birim,
bunun 30unu yine savunmaya harcıyor ancak hücum için gücü kalmıyor. O yüzden
enerjisi yükselene kadar Volkan Şen’in yedeği olarak devam edecek.
İsmail Köybaşı : (7/10) Oyuna girdikten sonra gol için epey
çabaladı. Hızlı hücumlarda hep hücum hattına eşlik etti ancak golle buluşamadı.
Savunmada pek görev düşmedi.
Alper Potuk : (6/10) Yedeklik ya da yeni mevkii hoşuna
gitmiyor. Oyuna girdikten sonra eski hırslı Alper yok sahada. Rakibe ve takım
arkadaşlarına oranla fazlasıyla diri olmasına rağmen topu sürmek yerine pas
vermeyi tercih ediyor. Toparlanmaya ihtiyacı var, mevcut düzende orta üçlünün
ilk yedeği Alper.
Robin van Persie : (5/10) O da yedekliği iyice kanıksamış
durumda. Lens’in getirdiği topta hareketlenmesi futbol okullarında okutulacak
cinstendi ancak Lens kendi vurmayı tercih etti. O pozisyon dışında da kayda değer
bir hareket yapmadı.
Dick Advocaat : (8/10) Sahaya çıkardığı kadro doğruydu.
Yaptığı değişiklikler biraz gecikmeyle de olsa doğruydu. Kenarda en fazla 3
oyuncunun ısınmasına izin verilmesi sebebiyle ısınanları sürekli değiştirdi.
Skrtel sakatlık yaşayınca van Persie’yi kulübeye çağırıp Neustadter’i gönderdi.
Skrtel’den sonra Hasan Ali sakatlık yaşayınca yine van Persie’yi çağırıp İsmail’i
ısınmaya yolladı. Kim bilir, belki de kendince hırslandırmaya çalışıyor van
Persie’yi.
Özetle; kötü sonuçların sonrasında 3 maçta 3 galibiyet
önemli. Sırada bizim gibi dün akşam zorlu bir maç oynayan Osmanlıspor var. Öne
geçmeyi beceriyoruz ama 1-0’ı oynamayı da öğrenmemiz lazım. Tabii her şey
sırayla. Önce gol atmayı öğrendik, sonra duran topları iyileştirdik, şimdi hızlı
oynuyoruz, sırada skoru korumak var. Advocaat doğru yolda, durmak yok yola
devam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder