Futbolda bir kaç sayının önemi var. Takım 25 kişidir,
deplasmana 20 kişi gider, kadroya 18 kişi yazılır, sahaya 11 kişi çıkar. Dolayısıyla takım 11 kişi değil, 25 kişidir.
Hatta teknik ekibi de düşününce 30 kişilik bir ekiptir. Ekip olan kazanır,
olamayan kaybeder. Fenerbahçe’nin bugün kazanamamasının ardındaki sebeplerden
biri ekip olamamaktı.
İki takım da Perşembe akşamı Avrupa’da maç yaptılar, Fenerbahçe
sahasında kazandı, Osmanlıspor deplasmanda kaybetti. İki takımın da 72 saat
önce yüksek efor sarf etmiş olması nedeniyle ilk golü atanın kazanacağı maç
olacaktı. İstatistikler de öyle söylüyordu, Osmanlıspor öne geçince maçı
kaybetmiyor, Fenerbahçe de geri düştüğü maçları kazanamıyordu.
Fenerbahçe son maça göre 3 farklı oyuncuyla sahaya çıkarken
Osmanlıspor 6 yeni isime görev veriyordu. Ekip olmanın önemi burada ortaya
çıkıyor işte. Osmanlıspor’un yarısından fazlası ideal 11 dışı oyunculardan
kuruluyken takım alışageldiği düzende oynamaya devam ediyor. Fenerbahçe’nin
yedek kulübesinde nasıl bir büyü varsa kulübeye giren büyünün etkisinden kurtulamıyor.
Özellikle Türk oyuncular olmak üzere, yedek kalan futbolcular kendilerini hazır
tutmayı beceremiyorlar. Ben tribünde veya televizyonda rakibin eksiklerini
gözlemlerken kenarda ısınan Fenerbahçeli oyuncular buna dikkat ediyorlar mı
acaba? Hangi tarafı daha zayıf, pozisyon alırken hata yapıyor mu, hava
toplarında iyi mi diye gözlemliyorlar mı? Kenarda rakibini gözlemleyip sahaya
girdiği anda ekstra enerjiyle fark yaratma şansı varken bunu hiç başaramıyoruz
nedense. Yedek oyuncularımız maça sözleşmesindeki maç başı prim olarak bakıyor muhtemelen.
Doğru bir kadro ve diziliş ile sahaya çıktı Fenerbahçe. Van
der Wiel ve Lens’in sakatlıkları sebebiyle Şener ve Moussa Sow sahadaydı.
Yorgun Hasan Ali’nin yerine ise İsmail Köybaşı ilk kez 11’deydi. Fenerbahçe takım
otobüsü stada 19:10 civarı geldi sanıyorum. Bu süreçte Osmanlıspor 1-0 öne
geçmişti bile. Fenerbahçe üst üste 3 pas yapamadan, sürekli top kaybeden
haldeyken Osmanlıspor bir ara pasında penaltı sonucu golü buldu. Golün hata
paylaşımını son haftaların formsuzu Kjaer ve Volkan Demirel’e paylaştırıyorum.
Kjaer’in konsantrasyon kaybı sonucu izin verdiği ara pası ve 35 yaşına gelen
Volkan’ın 18 yaşında amatör kaleci gibi auta çıkmak üzere olan topa ayaklarıyla
dalması (ve rakibin uyanıklığı ile kendini takması) penaltıyı getirdi.
Osmanlıspor öne geçtiği zaman çok daha tehlikeli olan bir
takım ancak Perşembe günkü maçın yorgunluğu sebebiyle öne geçtikleri
dakikalarda farkı arttırmayı başaramadılar. Golden sonra Fenerbahçe biraz
kıpırdanır gibi olsa da devreyi isabetli şut atamadan bitirdi. İkinci yarı
oyuna ilk yarıda görünmeyen Ozan Tufan yerine Robin van Persie girdi. Pek
beklentim yoktu açıkçası ancak Volkan Şen’in getirdiği topta şansın da
yardımıyla arka direkte topu filelerle buluşturdu. Skor 1-1’e geldikten sonra
iki takım da önce aman evdeki bulgurdan olmayayım diyerek önceliği savunmaya
verdi. Hal böyle olunca son yarım saatte iki kalede de büyük tehlikeler
yaşanmadan maç tamamlandı.
Volkan Demirel : (3/10) 2 puan kaybında doğrudan pay sahibi.
15 senedir Fenerbahçe forması giyiyor, ceza sahası içinde hızlı gelen rakibe
ayaklarıyla dalmaması gerektiğini öğrenemedi. Penaltı dışında kalesine pozisyon
gelmedi ama maçın başındaki hatası 2 puan kaybı için yetti.
Şener Özbayraklı : (5/10) Kenarda kendini hazır
tutamayanlardan biri de Şener. Van der Wiel hücuma onun kadar destek vermiyor
belki ama sakinliği, top kontrolü ve pozisyon alışıyla Şener’e göre açık ara
üstün bir oyuncu.
Simon Kjaer : (3/10) Gerek penaltı pozisyonunda gerekse
Diabate ile ikili mücadelelerde zayıf kaldı. Belki yorgunluk, belki
konsantrasyon eksikliği sebebini Advocaat’ın bulması lazım. Biraz kenarda
oturmasında fayda vardır belki de.
Martin Skrtel : (6/10) Savunmanın bel kemiği Feyenoord
maçındaki suratına aldığı darbeye rağmen bugün de dişe diş mücadele etti,
kendinden daha uzun Diabate ile girdiği mücadelelerin çoğunu kazandı. Golün
oluşumunda verdiği hatalı pas nedeniyle puanını bir kırdım.
İsmail Köybaşı : (4/10) Bugün ilk kez 90 dakika forma şansı
buldu ancak o da yedek kulübesindeki goy goy takımının bir parçası olmuş. Henüz
sezonun 6. haftası olmasına rağmen 68. dakikada bir geri, bir ileri depar
sonrası 30 saniye kadar kendini yere bırakıp soluklanmayı bekledi. Advocaat da
bu performanstan sonra sanırım Türkiye kupası maçları dışında pek
oynatmayacaktır kendisini. Olumlu düşüncelerim bir maçta yön değiştirdi ancak
bunları yeniden değiştirmek İsmail’in elinde.
Mehmet Topal : (5/10) Kafa olarak maçta değildi, alışık
olduğumuz kesiciliği, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi yoktu sahada. Cepheden
kaleyi görürken üstten auta giden şutlarına alışkınız da baskı sonucu top
kaptırmalarına pek değiliz. O da belki
sıkı maçların yorgunluğunu yaşıyor.
Josef de Souza : (6/10) Günün başarılı isimlerindendi
mücadele anlamında ancak ilk yarının sonların yay üzerinde kaleyi görürken
attığı şut isabetli olmalıydı. İlk yarı pek görünmese de ikinci yarı ikili orta
sahada rakiple iyi mücadele etti.
Ozan Tufan : (5/10) Sahanın görünmez isimlerindendi, nitekim
ilk yarı sonunda kementi yedi Advocaat’tan. Milli maç arası ona da iyi gelecek,
dönüşte kaldığı yerden devam edecek.
Moussa Sow : (4/10) Bırakın 90 dakikayı, 45 dakikalık bile
kondisyonu yok bence. Geriye iyi yardım ettiği için forma şansı buluyor ancak
hücumda çok etkisiz. Sow bu durumdayken Stoch, Aatıf ve Alper yedek
kalıyorlarsa onların halini düşünemiyorum bile. Ceza sahası içinde iki kere
topla buluştu ancak gol vuruşlarını beceremedi.
Emmanuel Emenike : (5/10) Son haftaların golcüsü bu maçta
tutuk kaldı. Karşısında ağır stoperler olmasına rağmen 2 pozisyon haricinde
hızını kullanamadı. Sağ çaprazdan yakaladığı pozisyonu Feyenoord maçındaki gibi
gol yapsa bugünün kahramanı olabilirdi bir anda.
Volkan Şen : (4/10) Bal yapmayan arı diyorlar Volkan Şen
için, çok doğru teşhis. Golü her maçta olduğu gibi bugün de çok istedi ancak bu
isteği kendisine ve takıma zarar veriyor. Sol açık oynayan bir oyuncunun
takımının en çok faul yapan oyuncusu olması normal değil, topu kaptırdığı anda
hırsla rakibin üzerine saldırıyor ancak uyanık rakipler kendilerini yere
bırakıp hem avantaj kazanıyorlar hem de Volkan’ı çileden çıkarıyorlar. Yaptığı
asistte şans yanındaydı, top savunmanın ayağından sekmese ceza sahasından
uzaklaşacaktı. Kullandığı 8 kornerin hiç birine bizim oyuncular vuramadı.
Robin van Persie : (6/10) Bir puanı getiren oyuncu oldu.
Attığı gol bir forvetin pozisyonu nasıl takip etmesi gerektiği konusunda
derslik nitelikteydi. Gol dışında pek sahneye çıkmadı, arkasındaki yorgun orta
sahanın da bunda payı vardı. Aldığı puan sadece gol için değil, takımın eksik
yakalandığı bir pozisyonda geriye depar attı ve rakibe faul yaparak hızlı
hücumu engelledi. İşte bu takımı sahiplenmektir, bu kazanma arzusudur, bir
takım olmaktır.
Alper Potuk : (4/10) Yedek kalınca kendini salanların
başında geliyor. Geçen sezon sonu kanatta oynadığı maçlarda etkileyici
performans sergileyen Alper bu maçta yokları oynadı. Ayakta durmaya mecali yok,
çevre kontrolü yapamıyor, 5 metre yanındaki adama pas vermekten aciz.
Kullandığı korner ceza sahasına yetişmedi bile. Hoca nasıl olsa beni oynatmaz
diye futbola küsmüş.
Miroslav Stoch : (4/10) O da kendini hazır tutmayanlardan.
Jeremain Lens’in olmadığı şu maçta ilk 11’de olmalıydı. Gözden nasıl düştüyse
kanat oyuncusu tercihinde 5. sırada. 20 dakika sahada kaldı ancak aklımda kalan
tek hareketi tehlikeli olabilecek yerden kullandığı serbest vuruşta orta yapmak
yerine kaleye vurması ve topun 5 metre farkla auta gitmesi. Pozisyondan sonra
elini kaldırıp arkadaşlarından özür diliyorsun ya, taraftar o özrü kabul
etmiyor işte.
Dick Advocaat : (7/10) Zor bir maç sonrası, önemli eksikleri
varken, zor bir deplasmandan 1 puanlı çıkmayı başardı. Üstelik takım maçın
başında geri düşünce oyun stratejisini tamamen değiştirmek zorunda kaldı. Risk
alması işe yaradı ve kendisine hem 1 puanı hem de van Persie’yi kazandırdı.
Kapalı savunmalara karşı, 1-0 gerideyken hızlı oynamanın işe yaramayacağının
güzel bir örneği oldu bu maç. Alternatif hücum senaryoları üzerinde çalışması
gerek artık.
Özetle; sezonun ilk haftasındaki Başakşehir maçının kopyası
olacaktı ki sahneye van Persie çıktı. Osmanlıspor deplasmanında 1 puan kötünün
iyisi. Bu sonuçla ligin ilk 6 sırasındaki takımın 3üne puan bırakmış oldu
Fenerbahçe. Önümüzde milli maç arası var, bu arada takımın oyun planı üzerinde
çalışması gerekiyor. Geçen milli maç arasına girerken son sıradaydık, inceden
toparlanma içindeyiz. Bir sonraki milli maç arasına kadar seri galibiyetlere
devam etmemiz gerekiyor.
güzel yazı tebrikler
YanıtlaSil