2 Ekim 2016 Pazar

25 Kişi Mi, 1 Takım Mı?

Futbolda bir kaç sayının önemi var. Takım 25 kişidir, deplasmana 20 kişi gider, kadroya 18 kişi yazılır, sahaya 11 kişi çıkar.  Dolayısıyla takım 11 kişi değil, 25 kişidir. Hatta teknik ekibi de düşününce 30 kişilik bir ekiptir. Ekip olan kazanır, olamayan kaybeder. Fenerbahçe’nin bugün kazanamamasının ardındaki sebeplerden biri ekip olamamaktı.

İki takım da Perşembe akşamı Avrupa’da maç yaptılar, Fenerbahçe sahasında kazandı, Osmanlıspor deplasmanda kaybetti. İki takımın da 72 saat önce yüksek efor sarf etmiş olması nedeniyle ilk golü atanın kazanacağı maç olacaktı. İstatistikler de öyle söylüyordu, Osmanlıspor öne geçince maçı kaybetmiyor, Fenerbahçe de geri düştüğü maçları kazanamıyordu.

Fenerbahçe son maça göre 3 farklı oyuncuyla sahaya çıkarken Osmanlıspor 6 yeni isime görev veriyordu. Ekip olmanın önemi burada ortaya çıkıyor işte. Osmanlıspor’un yarısından fazlası ideal 11 dışı oyunculardan kuruluyken takım alışageldiği düzende oynamaya devam ediyor. Fenerbahçe’nin yedek kulübesinde nasıl bir büyü varsa kulübeye giren büyünün etkisinden kurtulamıyor. Özellikle Türk oyuncular olmak üzere, yedek kalan futbolcular kendilerini hazır tutmayı beceremiyorlar. Ben tribünde veya televizyonda rakibin eksiklerini gözlemlerken kenarda ısınan Fenerbahçeli oyuncular buna dikkat ediyorlar mı acaba? Hangi tarafı daha zayıf, pozisyon alırken hata yapıyor mu, hava toplarında iyi mi diye gözlemliyorlar mı? Kenarda rakibini gözlemleyip sahaya girdiği anda ekstra enerjiyle fark yaratma şansı varken bunu hiç başaramıyoruz nedense. Yedek oyuncularımız maça sözleşmesindeki maç başı prim olarak bakıyor muhtemelen.

Doğru bir kadro ve diziliş ile sahaya çıktı Fenerbahçe. Van der Wiel ve Lens’in sakatlıkları sebebiyle Şener ve Moussa Sow sahadaydı. Yorgun Hasan Ali’nin yerine ise İsmail Köybaşı ilk kez 11’deydi. Fenerbahçe takım otobüsü stada 19:10 civarı geldi sanıyorum. Bu süreçte Osmanlıspor 1-0 öne geçmişti bile. Fenerbahçe üst üste 3 pas yapamadan, sürekli top kaybeden haldeyken Osmanlıspor bir ara pasında penaltı sonucu golü buldu. Golün hata paylaşımını son haftaların formsuzu Kjaer ve Volkan Demirel’e paylaştırıyorum. Kjaer’in konsantrasyon kaybı sonucu izin verdiği ara pası ve 35 yaşına gelen Volkan’ın 18 yaşında amatör kaleci gibi auta çıkmak üzere olan topa ayaklarıyla dalması (ve rakibin uyanıklığı ile kendini takması) penaltıyı getirdi.

Osmanlıspor öne geçtiği zaman çok daha tehlikeli olan bir takım ancak Perşembe günkü maçın yorgunluğu sebebiyle öne geçtikleri dakikalarda farkı arttırmayı başaramadılar. Golden sonra Fenerbahçe biraz kıpırdanır gibi olsa da devreyi isabetli şut atamadan bitirdi. İkinci yarı oyuna ilk yarıda görünmeyen Ozan Tufan yerine Robin van Persie girdi. Pek beklentim yoktu açıkçası ancak Volkan Şen’in getirdiği topta şansın da yardımıyla arka direkte topu filelerle buluşturdu. Skor 1-1’e geldikten sonra iki takım da önce aman evdeki bulgurdan olmayayım diyerek önceliği savunmaya verdi. Hal böyle olunca son yarım saatte iki kalede de büyük tehlikeler yaşanmadan maç tamamlandı.

Volkan Demirel : (3/10) 2 puan kaybında doğrudan pay sahibi. 15 senedir Fenerbahçe forması giyiyor, ceza sahası içinde hızlı gelen rakibe ayaklarıyla dalmaması gerektiğini öğrenemedi. Penaltı dışında kalesine pozisyon gelmedi ama maçın başındaki hatası 2 puan kaybı için yetti.

Şener Özbayraklı : (5/10) Kenarda kendini hazır tutamayanlardan biri de Şener. Van der Wiel hücuma onun kadar destek vermiyor belki ama sakinliği, top kontrolü ve pozisyon alışıyla Şener’e göre açık ara üstün bir oyuncu.

Simon Kjaer : (3/10) Gerek penaltı pozisyonunda gerekse Diabate ile ikili mücadelelerde zayıf kaldı. Belki yorgunluk, belki konsantrasyon eksikliği sebebini Advocaat’ın bulması lazım. Biraz kenarda oturmasında fayda vardır belki de.

Martin Skrtel : (6/10) Savunmanın bel kemiği Feyenoord maçındaki suratına aldığı darbeye rağmen bugün de dişe diş mücadele etti, kendinden daha uzun Diabate ile girdiği mücadelelerin çoğunu kazandı. Golün oluşumunda verdiği hatalı pas nedeniyle puanını bir kırdım.

İsmail Köybaşı : (4/10) Bugün ilk kez 90 dakika forma şansı buldu ancak o da yedek kulübesindeki goy goy takımının bir parçası olmuş. Henüz sezonun 6. haftası olmasına rağmen 68. dakikada bir geri, bir ileri depar sonrası 30 saniye kadar kendini yere bırakıp soluklanmayı bekledi. Advocaat da bu performanstan sonra sanırım Türkiye kupası maçları dışında pek oynatmayacaktır kendisini. Olumlu düşüncelerim bir maçta yön değiştirdi ancak bunları yeniden değiştirmek İsmail’in elinde.

Mehmet Topal : (5/10) Kafa olarak maçta değildi, alışık olduğumuz kesiciliği, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi yoktu sahada. Cepheden kaleyi görürken üstten auta giden şutlarına alışkınız da baskı sonucu top kaptırmalarına pek değiliz.  O da belki sıkı maçların yorgunluğunu yaşıyor.

Josef de Souza : (6/10) Günün başarılı isimlerindendi mücadele anlamında ancak ilk yarının sonların yay üzerinde kaleyi görürken attığı şut isabetli olmalıydı. İlk yarı pek görünmese de ikinci yarı ikili orta sahada rakiple iyi mücadele etti.

Ozan Tufan : (5/10) Sahanın görünmez isimlerindendi, nitekim ilk yarı sonunda kementi yedi Advocaat’tan. Milli maç arası ona da iyi gelecek, dönüşte kaldığı yerden devam edecek.

Moussa Sow : (4/10) Bırakın 90 dakikayı, 45 dakikalık bile kondisyonu yok bence. Geriye iyi yardım ettiği için forma şansı buluyor ancak hücumda çok etkisiz. Sow bu durumdayken Stoch, Aatıf ve Alper yedek kalıyorlarsa onların halini düşünemiyorum bile. Ceza sahası içinde iki kere topla buluştu ancak gol vuruşlarını beceremedi.

Emmanuel Emenike : (5/10) Son haftaların golcüsü bu maçta tutuk kaldı. Karşısında ağır stoperler olmasına rağmen 2 pozisyon haricinde hızını kullanamadı. Sağ çaprazdan yakaladığı pozisyonu Feyenoord maçındaki gibi gol yapsa bugünün kahramanı olabilirdi bir anda.

Volkan Şen : (4/10) Bal yapmayan arı diyorlar Volkan Şen için, çok doğru teşhis. Golü her maçta olduğu gibi bugün de çok istedi ancak bu isteği kendisine ve takıma zarar veriyor. Sol açık oynayan bir oyuncunun takımının en çok faul yapan oyuncusu olması normal değil, topu kaptırdığı anda hırsla rakibin üzerine saldırıyor ancak uyanık rakipler kendilerini yere bırakıp hem avantaj kazanıyorlar hem de Volkan’ı çileden çıkarıyorlar. Yaptığı asistte şans yanındaydı, top savunmanın ayağından sekmese ceza sahasından uzaklaşacaktı. Kullandığı 8 kornerin hiç birine bizim oyuncular vuramadı.

Robin van Persie : (6/10) Bir puanı getiren oyuncu oldu. Attığı gol bir forvetin pozisyonu nasıl takip etmesi gerektiği konusunda derslik nitelikteydi. Gol dışında pek sahneye çıkmadı, arkasındaki yorgun orta sahanın da bunda payı vardı. Aldığı puan sadece gol için değil, takımın eksik yakalandığı bir pozisyonda geriye depar attı ve rakibe faul yaparak hızlı hücumu engelledi. İşte bu takımı sahiplenmektir, bu kazanma arzusudur, bir takım olmaktır.

Alper Potuk : (4/10) Yedek kalınca kendini salanların başında geliyor. Geçen sezon sonu kanatta oynadığı maçlarda etkileyici performans sergileyen Alper bu maçta yokları oynadı. Ayakta durmaya mecali yok, çevre kontrolü yapamıyor, 5 metre yanındaki adama pas vermekten aciz. Kullandığı korner ceza sahasına yetişmedi bile. Hoca nasıl olsa beni oynatmaz diye futbola küsmüş.

Miroslav Stoch : (4/10) O da kendini hazır tutmayanlardan. Jeremain Lens’in olmadığı şu maçta ilk 11’de olmalıydı. Gözden nasıl düştüyse kanat oyuncusu tercihinde 5. sırada. 20 dakika sahada kaldı ancak aklımda kalan tek hareketi tehlikeli olabilecek yerden kullandığı serbest vuruşta orta yapmak yerine kaleye vurması ve topun 5 metre farkla auta gitmesi. Pozisyondan sonra elini kaldırıp arkadaşlarından özür diliyorsun ya, taraftar o özrü kabul etmiyor işte.

Dick Advocaat : (7/10) Zor bir maç sonrası, önemli eksikleri varken, zor bir deplasmandan 1 puanlı çıkmayı başardı. Üstelik takım maçın başında geri düşünce oyun stratejisini tamamen değiştirmek zorunda kaldı. Risk alması işe yaradı ve kendisine hem 1 puanı hem de van Persie’yi kazandırdı. Kapalı savunmalara karşı, 1-0 gerideyken hızlı oynamanın işe yaramayacağının güzel bir örneği oldu bu maç. Alternatif hücum senaryoları üzerinde çalışması gerek artık.


Özetle; sezonun ilk haftasındaki Başakşehir maçının kopyası olacaktı ki sahneye van Persie çıktı. Osmanlıspor deplasmanında 1 puan kötünün iyisi. Bu sonuçla ligin ilk 6 sırasındaki takımın 3üne puan bırakmış oldu Fenerbahçe. Önümüzde milli maç arası var, bu arada takımın oyun planı üzerinde çalışması gerekiyor. Geçen milli maç arasına girerken son sıradaydık, inceden toparlanma içindeyiz. Bir sonraki milli maç arasına kadar seri galibiyetlere devam etmemiz gerekiyor.

1 yorum: