29 Ağustos 2016 Pazartesi

İşin Sırrı Duran Top!

Futbol gibi hareketli bir oyun için ters bir kavram aslında duran top. Diğer takım sporlarında duran top sonrası ortaya çıkan pozisyonlar daha tahmin edilebilir ve takımın lehine çevrilebilir durumdayken (basketbolda mola sonrası çizilen hücumun “genellikle” sayı olması, amerikan futbolunda takımın ileri taşınması vs.) futbolda durum pek öyle olmuyor. Bir dönem Stoke City sağ beki Rory Delap taç atışlarını 30-40 metre mesafeden ceza sahasına göndererek takımına bir sezonda 6 asistlik katkı yapmıştı. Türk futbolunda Hagi ve Alex gibi iki yıldız kanatlardan, kornerlerden yaptıkları ortalarla bolca asiste imza attılar.

Peki neden duran top üzerinden yüksek ölçüde başarılı bir hücum seti kurmak mümkün değil? Öncelikle varyasyon sayısı kısıtlı. Koordinasyonu sağlamak için futbolcular arası telepatiye ihtiyaç var. Savunmanın görevi hücuma göre çok daha kolay. İşte bunca avantaja rağmen takımın en gerideki baklava dörtlüsünün boy ortalaması 1.90 olan Fenerbahçe dün duran toptan iki gol yedi. Hem de golleri atan Welliton’un boyu sadece 1.72.

Duran topta alan savunması değil, adam adama savunmayı doğru bulan kesimdenim. Rakip takım ceza sahasına en iyi ihtimalle 6 oyuncuyla gelebiliyor. Savunmanın 11 kişi olduğunu düşününce her oyuncuyu savunacak 1 kişinin yanı sıra kaleci hariç boşta 4 oyuncu daha kalıyor. Duran top savunmasının özeti ise çok basit; sen vuramıyorsan bile rakibe vurdurma! Dün ilk golde Kjaer, ikinci golde Ozan Tufan tuttukları adamı unuttular ve topu ağlarımızda gördük.

Maçın başına dönelim, tribünlerdeki 10bin civarı seyirci bu sezonun nasıl geçeceğini özetler gibiydi aslında. Kadro kalitesinde gözle görülür düşüş, şampiyonlar liginden “yine” elenmiş olmak, kombine sayısında rekor azalma, formsuz futbolcular ordusu.. Saymakla bitmez takımın üzerindeki kara bulutlar. Maç öncesi bizim morukla konuşurken ya erken gol bulup rahat galibiyet alırız ya da gol gecikir ve skor bizim adımıza olumsuza döner dedim. Tahminlerimde de haklı çıktım sayılır.

Rakibe değinmeyi pek sevmiyorum ama Kayseri bir istisna! Tolunay Kafkas’la ilk yarı sıfır keyfi denen bir olgunun var olduğu Türk futbolunda kendince bir marka yarattı Kayserispor. Büyük takımlara karşı zaman geçiren, son dakikalarda yerde yatan Anadolu takımlarına alışkınız zaten ama ben uzun zamandır bir kalecinin 3. dakikadan vuruşları geciktirdiğini, 7. dakikadan oyuncuların yerde yatmaya başladığını hatırlamıyorum. Dakika 25’i gösterdiğinde çıkarıp telefondan istatistiklere baktım. Tam 9 faul yapmıştı Kayserili oyuncular. Topun oyunda kaldığı süre de bunun yarısı civarındaydı. Yani dakikada bir faul ortalamasıyla Fenerbahçe’yi, oyunun akışını sindirdiler. Hakem de bu faullerin 2 tanesinde rakibi “uyarmak” ile yetinerek tribünlerin de çileden çıkmasına neden oldu.

Yediğimiz gol sonrası frikik kazanınca takımda kim kullanır diye kadroya göz gezdirdim. Kuvvetle muhtemel Stoch vurur, ancak yer biraz ters diye düşündüm. Topun başına Kjaer geçince “yok artık, nasıl bir varyasyon izleyeceğiz acaba” dedim. Tribünde ön sıradaki delikanlı Lille’de oynarken frikik golleri attığını söyledi. Kjaer topu şık bir vuruşla filelere gönderdi ve geçen sene heba ettiğimiz frikikleri anımsattı. Skor dezavantajından kısa sürede sıyrılan Fenerbahçe’nin savruk oyun düzeni değişmemişti. Özellikle forvet arkasında top dağıtımından sorumlu olan Alper, oynadığı mevkiinin top tekniği düzeyine sahip olmadığı için etkili atak yapmakta zorlandık. Nitekim kaptırılan bir top sonrası Kjaer’in ağır kalması ve rakibin hakemi güzel avlaması sonucu kırmızı kartla 10 kişi kaldık. Pozisyon pek tartışılacak gibi değil, Kjaer açık olarak son adam, Skrtel’in yetişme şansı yok. Darbe çok kuvvetli değilse de rakip darbeyi almış olmanın avantajını iyi kullandı.

Kırmızı karttan sonra tribünler tamamen çığrından çıktı ve sahadaki futbolcular doping almış gibi saldırmaya başladılar. Duran topta sıra yine bizdeydi ve Volkan’ın asistine Ozan Tufan kafayı koyarak skoru lehimize çeviriyordu. Devre öncesi gol ilaç gibi geldi dedim ama demez olaydım. 2 dakika sonra ilk golün kopyasını, yine duran toptan, yedik ve ilk yarı 2-2 tamamlandı. Kadronun değişken oyunculardan kurulu olması avantajıyla kırmızı kart sonrası Neustadter savunmaya geçerken orta alanın ortası Alper ve Ozan’a kaldı. İkinci yarı uzun süre tutuk futbol devam etti. Rakip futbol oynamak istemeyince, 10 kişiyle hücum etmek zorunda kalınca ve gol bulmak zorunluluğu nedeniyle çok sıkıcı bir 35 dakika izledik. Advocaat’ın risk alarak van Persie’yi oyuna alması doğru ve cesur bir hamleydi, Ersun Yanal sonrası hocalardan böyle hamleleri göremedik. Son dakikalarda bir kontraatak sonucu kalemizde üçüncü golü görünce tribünden çıktım. Zira rakibin çaldığı dakikaları düşünerek uzatmalarda yerden kalkmayacaklarını tahmin ettim. Stadın önünde yürürken içeriden yükselen gol sesi 1 puanın habercisiydi. Yani Kayseri gibi son 4 dakika, 1 eksik rakibine karşı skor avantajını koruyamayacak kadar basiretsiz bir takıma puan verdi Fenerbahçe.

2 maç sonunda elde var 1 puan, o da 90+’da gelen golle. Ben son 20 senede böyle başlangıç yok diye hatırlıyordum, meğer 30 senenin en kötüsü olmuş bu başlangıç. Yüzü düşürmeye gerek yok, telafi edecek uzun zaman var önümüzde ancak bu kadroyla değil, transferin bitimine saatler kala bu takıma transfer gerek. Advocaat dilerim kadrosuna uygun tercihleri kısıtlı zaman içinde takıma kazandırabilir.

Volkan Demirel : (4/10) Gollerde kabahati yok gibi görünse de Volkan’ın kontrolünde gol olan top kavramından sıkıldım artık. Sezonun ilk iki maçında 5 isabetli şutta 4 gol gördü kalesinde.

Van der Wiel : (4/10) Dünün bal yapmayan arısı. İlk geldiğinde ileri geri çalışmasını överken şimdi ileri çıkmaz hale geldi. Belki yeni hocanın talimatıdır ileri çıkmaması ancak 90 dakikada bir kere bile bindirme yapmamış olması enteresan. Oyun düzeni beklerin performansına fazlaca dayalı bir takım için dünkü performansı yetersizdi.

Kjaer : (3/10) Frikik golü enfesti, devamını bekliyoruz. İlk goldeki hatasını telafi etti derken kırmızı kart pozisyonunda iyi yer alamamış olmanın cezasını saha dışına gönderilerek çekti. Karar kimilerine göre ağırsa da bence yerindeydi.

Skrtel : (4/10) Kjaer’in kırmızı kart pozisyonunda kabahatin bir kısmı da ona ait aslında. Top kaybedildikten sonra rakibin sağ açığını kontrol altına almak amacıyla göbeği iyice boşalttı ve Welliton’a koşu yolu açmış oldu. Kafa hakimiyeti bu kadar yüksek bir oyuncunun oynadığı takımda iki tane kopya kafa golü yemek beni şaşırttı. Rakip stoper Mabiala tüm hava toplarına vururken bizimkiler bunu başaramadı.

Hasan Ali : (4/10) Dünün verimsiz oyuncularından biri de oydu. Bunda önünde savunmaya neredeyse hiç katkı vermeyen Volkan Şen’in olmasının da payı var. İsmail’in form tutmasını dört gözle bekliyorum şu aralar.

Neustadter : (5/10) Kötü takımın içinde az sayıdaki iyilerdendi. Ön libero başlayıp eksik kalınca stopere geçti. Gerektiğinde ön liberoda da katkı verebileceğini gösterdi.

Ozan Tufan : (5/10) Orta alanda eksik kalınca orta sahanın tüm yükü onun omuzlarına kaldı. Önünde oynayan Emenike, Stoch, Volkan ve Alper’in savunma katkısı yok denecek düzeyde olduğundan tek başına ileri geri çalıştı. Belki yorgunluğun etkisiyle pasları özellikle ikinci yarı isabetsizdi. Attığı gol güzeldi ancak maç sonu “duran top savunması ortamlarına henüz gelmedik” açıklaması biraz talihsizdi.

Alper Potuk : (4/10) Alper’i dün izlerken ideal mevkiisi neresidir diye düşündüm. Forvet arkası oynamak için teknik kapasitesi ve oyun görüşü zayıf. Orta sahada oynamak için fazla ofansif. Forvette oynamak için fazla çelimsiz. Fırsat bulsam kendisine sormak isterim teknik direktör olsan kendini sahada tam olarak hangi pozisyona koyarsın diye.

Stoch : (5/10) O da kötünün iyisi kontenjanında. Yaklaşık 4 senenin ardından ilk kez 90 dakika forma giyiyor. Hücumu yönlendirme konusunda sorumluluk alıyor, 10 numarada oyun görüşü daha yüksek bir oyuncu olsa kendisi daha boş pozisyonlarda topla buluşabilir. 30 metreden attığı şut muazzamdı ancak kaleci de aynı güzellikte bir kurtarışa imza attı. Böyle devam ettikçe forması cepte görünüyor.

Emenike : (4/10) Geçen hafta olduğu gibi 1.90’lık iki stoperin arasına itilmiş yalnız santrafor Emenike. Alper’e sorduğum soru Emenike için de geçerli aslında. Tek forvet oynayan oyuncunun duvar olma, hava topu indirme gibi özelliklere sahip olması gerekir. Emenike gibi bir adam ancak skor avantajının yakalandığı deplasmanlarda etkili olabilir. Sağ açıkta daha etkili olabileceği görüşündeyim.

Volkan Şen : (3/10) Dünün kötülerindendi Volkan Şen. Takımda topla dikine gidebilen neredeyse tek adam. Korkmadan rakibin üstüne gidiyor, ya adam eksiltiyor ya faul alıyor. Ama karşısında uzun boylu, sarı kartı olan bir sağ bek varken onu ikinci bir karta zorlayamadı maalesef. Geri yardım konusunda takımın en kötüsüydü. Bir çok pozisyonda topu kaptığımız anlarda bile ofsayt bölgesinden çıkamamış durumdaydı.

Fernandao : (5/10) Perşembe günkü golün moralini kullanır diyordum ama eksik kalmak takımın oyun tarzıyla beraber onu da etkiledi. Rakibin üçüncü golüne asist olan hava topundan sonra 90+’da indirdiği hava topu sonrası bizim lehimize de bir asist pasına imza atmış oldu.

Van Persie : (4/10) Zamanın büyük golcüsü, şimdilerin ihtiyar delikanlısı. Dünya üzerinde iyi futbol oynayabileceği bir yerler var belki hala ama orası Fenerbahçe değil. Bu adam Fenerbahçe’yi sahiplenmedi bir türlü. Ne büyük futbolcular gördük, takım mağlupken isyan eden, gol atınca gözlerinden adeta ateş çıkan! Bu arkadaş oyuna girdiği zaman maç bitse de eve gitsem havasında genellikle. “Form tutacak, biraz daha bekleyin!

Dick Advocaat : (4/10) Çıkardığı kadroda forvet seçimi yanlıştı. Rakibin özelliklerine daha iyi çalışması gerekiyor sanki. Welliton’un bu tip hava toplarında etkili bir santrafor olduğunu biliyor muydu acaba? Bu açıdan Türk bir yardımcı kendisine avantaj sağlayabilir. Yaptığı değişiklikler olumlu, en azından skoru korumaya çalışmıyor, ya da mağlupken oyuna sol bek almıyor.


İki maçta giden 5 puan sonrası kelle istemek için henüz erken. Rakipler lige iyi başlangıç yaptılar ve bu 3-4 sezon sonra ilk kez bizden iyi kadroları olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çetin bir lig mücadelesi olacak ve tahminim şampiyonun puan barajı 78-80 civarında şekillenecek. Milli takım arasına girerken bizim için kritik olan önce transferi sonlandırmak, sonra bu kadronun uyumunu yakalamak.

25 Ağustos 2016 Perşembe

Çekirge Üç Sıçradı, Sıradaki Gelsin.

Geçen hafta Grasshoppers’ı 3-0 mağlup edince İsviçre’deki rövanş maçı turistik seyahat olur demiştim. Futbolcular gibi sahadaki futbol da turistik takıldı bu akşam. Fenerbahçe 3-0’ın avantajını kullanarak sahadan istediğini 2-0’lık sonuçla aldı ve adını UEFA Avrupa Ligi gruplarına yazdırdı. Bu sene silinecek puanların yarı final oynadığımız (Galatasaray’ın da şampiyonlar liginde çeyrek final) seneye ait olduğunu düşününce Fenerbahçe hem kendi adına, hem ülke puanı adına önemli bir galibiyete imza attı, dilerim Avrupa Ligi’nde üst turlara kadar da gideriz.

İlk maç 3-0’lık avantaj üzerine rakibin zayıf olması eklenince Fenerbahçe için rahat bir karşılaşma oldu. Takımın savunması geçen seneden bu yana üzerine koyarak devam ediyor, ancak aynı şeyi hücum organizasyonu için söylemek mümkün değil. 0-0’lık sonucun Fenerbahçe’ye yaradığı maç sayısı bir sezonda 3-4’ü geçmiyor. Bu sebeple hücumda biraz daha etkin bir takım izlemek isterdim. Takım ideal 11 düzenine yaklaştı artık. Kalede Volkan, savunmada van der Wiel, Kjaer, Skrtel, Hasan Ali, orta alanda Mehmet Topal ve Ozan Tufan’ın yeri şu anda garanti görünüyor. Hücum hattında net bir şey söylemek zor, orada form durumu biraz daha belirleyici olacak.

Maçın ilk 75 dakikası “0-0 bitmiş lecce – cagliari maçını banttan izlemek” gibiydi. İki kaleci de terlemeden, yere yatmadan 75 dakika geçirdiler. Bir takım 3-0’ın rahatlığında, diğeri biz 3-0 kazanamayız’ın çekingenliğindeydi. Van der Wiel’in ara pasında Alper iyi bir vuruş yapamamasına rağmen topu kaleye doğru yöneltti, topa son dokunan ise Fernandao oldu. İkinci golde ise Mehmet Topal sol ayağıyla yapabileceği en iyi asisti yaptı, Stoch ise Alper’e gol vuruşu böyle yapılır dercesine kalecinin ayağının üzerinden topu köşeye bıraktı.

Bu sonuç Fenerbahçe’yi Avrupa Ligi’nde grup aşamasında ikinci torbaya attı. Rakipler yarın belli olacak, temennim 3. ve 4. torbadan zayıf rakipler çekerek bolca galibiyet ile grubu tamamlayabilmek. Pazar günü Kayserispor maçı var, yeniden yapılanmış bir ekip olacak Fenerbahçe’nin karşısında ve eminim bu kadar rahat bir maç olmayacak. Takımın son 7 günde 3. maçını yaptığını da unutmamak gerek.

Volkan Demirel : (7/10) Önünde bu savunma varken sezonu kariyerinde en az gol yeme istatistiğiyle tamamlayabilir. Yere yatmadan, terlemeden maç bitirdi.

Van der Wiel : (7/10) İlk goldeki asist öncesi ara pasına kadar vasat bir performansı vardı, savunmada alışık olmadığımız kadar pas hatası yaptı. Gol öncesi asist pası ise son derece şıktı. İstisnasız her maçta 90 dakika forma giydiği için biraz daha rotasyona ihtiyacı olabilir.

Kjaer : (7/10) Savunmanın belkemiği geri dönüşünü hissettirdi, kesici müdaheleleri her zamanki gibi yerinde. Topu oyuna sokma konusunda kısa pasla risk almadığını biliyoruz artık, ancak yanındaki van der Wiel’in soğukkanlılığını biraz daha kullanabilir.

Skrtel : (8/10) Lig tarihinin en iyi stoperlerinden biri olacağını düşünüyorum. Rakibe iki maçta sıfır pozisyon vermiş olmamızda payı büyük. Takım hücumdayken geriye gömülü kalmayıp oyunu rakip yarı sahada da oynayabiliyor olması bizim için avantaj.

Hasan Ali Kaldırım : (6/10) Bugün pek sahneye çıkmadı, onda da peş peşe maç yapmanın yorgunluğu var sanıyorum. Savunmada görevini eksiksiz yapıyor ancak Fenerbahçe’nin sezon içinde oynadığı düzeni düşününce hücumda kendisine daha fazla ihtiyaç var.

Mehmet Topal : (7/10) Ön liberonun tek sahibi. Geçen seneye oranla hücuma daha çok katılıyor. Pas trafiğinde biraz daha etkin. Başakşehir maçındaki kötü performansını unutturdu.

Ozan Tufan : (7/10) Ozan bu sezon en beğendiğim isimlerin başında geliyor. Bugün biraz daha rölanti oynadı, skor avantajının da etkisi vardı bunda. 8 numara pozisyonunda şimdilik yeri garanti bence.

Salih Uçan : (5/10) Oyunu yönlendirme konusunda henüz yeterince etkili değil. Evet, bir Alex olması için henüz çok erken, belki hiç bir zaman da olmayacak. Kadro içinde bu mevkiinin tek oyuncusu, alternatif bir oyuncu alınması Salih’in performansını da yukarı taşıyabilir. Savunmadan çıkarken yaptığı top kayıpları şu ana kadar canımızı yakmadı ama tecrübeli bir hücum hattı bu pozisyonları affetmez.

Alper Potuk : (6/10) İlk 75 dakika vurdumduymaz bir futbol oynadı, burnu biraz havadaydı sanki. Salih çıktıktan sonra 10 numara mevkiisine geçti ama ilk gol gelene kadar sahada olumlu hareketi yok gibiydi. Van der Wiel'in ara pasında iyi bir vuruş yapamamasına rağmen şans yanındaydı ve top kaleye yönelerek asist oldu.

Robin van Persie : (4/10) Hollandalı antrenör getirdik, gol bulmak zorunda olmadığımız maçta ilk 11  çıkardık ama yok yok yok. Bu arkadaş yine kendi bildiğini okuyor. 65 dakika oyunda kaldığı süre içinde bir kaleyi bulmayan yarı volesi, bir de savunmadan top çıkarması kaldı aklımda olumlu hareket olarak. Onun dışında hep hata, hep top kaybı, hep birine söylenmek. Hani bazıları onun dillinden anlayan yok diyor ya, futbolun tek doğrusu van Persie’de değil. Bazen onun da adapte olması gerek. Şu haliyle 18’de bile yeri yok bence. Maç seçecekse, kötü performans göstermeye devam edecekse kulübede ya da locasında devam edebilir sezona.

Miroslav Stoch : (9/10) Monaco maçlarında Emenike takımı sırtlamış ama turu getirememişti. Grasshoppers maçlarında da Stoch çıktı sahneye ve turu getirmeyi başardı. Salih’in silik kaldığı bu maçta zaman zaman 10 numara rolüne de soyunarak top dağıtımı yapmaya çalıştı. Savunmaya da beklenen düzeyde katkı yaptı. Goldeki vuruşu ise çok şıktı. Böyle devam ederse sol açığın düzenli sahibi olur.

Aatıf : (6/10) Oyuna girdikten sonra kanada hareketlilik getirdi ancak Sivas’taki rolünden halen sıyrılamadı. Hala her şeyi ben yapayım istiyor, yardımlaşmayı denese her şey daha kolay olacak. Kornerlerde bu kadar isabetsiz orta yapacaksa başkasına bıraksın.

Fernandao : (6/10) Uzun bir aradan sonra golle tanışmış olması sevindirici, umarım bu gol Fernandao’yu kendine getirir. Gole ihtiyacımız olmayan bir maç olduğundan hücumda pek görünmedi,  hava topu gelmedi kendisine.

İsmail Köybaşı : (5/10) İlk maçında biraz heyecanlı göründü, şu haliyle formayı kapması zor görünüyor ancak çalışırsa Hasan Ali’ye iyi bir alternatif olabilir sezonun devamında.

Dick Advocaat : (7/10) İlk maçın rahatlığıyla çıktı takımı sahaya ve futbolun iyiliğine, kötülüğüne bakmaksızın turu geçmeyi başardı. Hücumda daha organize bir takım görmeyi beklerdim, Başakşehir maçında da bu dertten muzdariptik. Kayserispor maçında da gol bulmamız gereken dakikalarda hücumda gereken varyasyonları yapabilecek miyiz emin değilim. Savunma oturdu ancak hücuma çalışmamız gerekiyor, hatta 10 numara transferini sonlandırmamız gerekiyor desek daha doğru olacak.


Tur güzel, galibiyet güzel ama futbol güzel değil. Sihirli değnek olmadığından iyi futbol için beklememiz gerek elbette. Advocaat daha oyuncuların adlarını ezberleyemedi bile. Savunmanın yükselişi çok olumlu, geriyi sıkı tuttuktan sonra ileride işleri düzeltmek daha kolay olacaktır. Eylül ayını seri galibiyetlerle tamamlarsak ekimde buna iyi futbolu da ekleyeceğimizi düşünüyorum. 

22 Ağustos 2016 Pazartesi

İlk Hafta, İlk Fire : Başakşehir Laneti!

Nasıl Galatasaray’ın Kadıköy laneti varsa Fenerbahçe’nin de Başakşehir laneti var. 9 sezonda 7 mağlubiyet, 1 beraberlik, 1 galibiyet (2010-11 sezonu). Ligin dördüncülüğüne demir atan Başakşehir gibi bir rakiple ilk hafta oynamayı kimse istemez elbette. Üstelik rakip de sezonu erken açıp form tutmuş bir durumdayken. Normal bir lig tablosunda ligin dördüncüsüne karşı deplasmanda puan kaybetmek çok kötü bir senaryo değil öte yandan ama her mağlubiyet üzüyor doğal olarak.

3 gün önceki Grasshoppers maçından 9 oyuncuyla çıktı sahaya Advocaat, farklı olarak kanatlarda geçen sezonun “yıldızları” Alper ve Volkan Şen vardı. Kağıt üzerinde süratli ileri üçlüyle hızlı hücumlarla gol arayacak bir Fenerbahçe beklentisi vardı. Ancak birilerinin Advocaat’a Emenike’nin 4-3-3 düzeninde santrafor katkı düzeyinin düşük olduğunu söylemesi gerekiyor. Elinde Fernandao ve van Persie gibi santrafora daha yatkın isimler varken enteresan bir tercih oldu.

Başakşehir’in hocası Abdullah Avcı’ya maç için ideal senaryoyu çiz desek maçın başında gol bulup sonrasında Visca ile hızlı hücumları kovalamayı tercih ederdi. Dilediği de oldu, kaleyi bulan ilk şut gol oldu! Sezonun dördüncü maçında ikinci kere top kalecinin eline değmeden ağlarla buluşmuş oldu. Golde Mehmet Topal ve Volkan’a paylaştırıyorum hatayı. Mossoro’nun basit fake’ini yiyen Topal ve köşeye atlamak yerine 2 adımla uzanmaya çalışan Volkan mağlubiyetin de baş sorumluları oldular.

Golü de içeren ilk 15 dakika içerisinde Başakşehir çok baskılı oynadı, Fenerbahçe orta saha oyuncuları top alıp oyun kuramadılar. Temponun düşmesiyle orta alan hakimiyeti Fenerbahçe’ye geçmiş görünse de bu sefer de tutuk kanat oyuncuları Fenerbahçe’nin aradığı golü bulmasına engel oldular. 1.95 boy ortalamasına sahip Yalçın ve Epureanu arasında oynayan Emenike’ye inatla uzun top oynanması ve kanatlardan gelen tüm ortaların yüksek olması Başakşehir’in ekmeğine yağ sürdü. Golü bulduktan sonra 11 kişi topun arkasına geçen ve savunmanın önünü zincir gibi ören Başakşehir’e karşı gol bulmak için alternatif yöntemler denemek gerekiyordu.

İkinci yarı Emre Belözoğlu’nun kırmızı kartıyla baskı avantajı Fenerbahçe’nin eline geçmiş olsa da sayısal üstünlüğü elde tuttuğu 23 dakika boyunca Volkan Babacan’ı zorlayacak pozisyonu yakalayamadı. Mehmet Topal’ın kırmızı kartı sonrası da Başakşehir morallendi ve maçı önde tamamlamayı başardı. Abdullah Avcı’yı tebrik etmek gerek, kurduğu mütevazi kadroyla ligde dördüncülüğü elinde tutuyor 2 sezondur. Avrupa’da kötü kura sonucu elenecekler muhtemelen, ama bu sezon da yukarıya oynayacak gibi görünüyorlar.

Volkan Demirel : (4/10) Kalesine gelen tek pozisyonda gole engel olamadı. Geçen sezon buna benzer bir kaç maç yaşadık, savunmanın üst seviyeye çıktığı maçlarda gelen tek tük top gol oluyordu ve maçı kaybediyorduk ya da berabere tamamlıyorduk. Bu sene bu tür maçları azaltır umarım.

Van der Wiel : (4/10) Avrupa elemelerinde ilk üç maçına olumlu puan verdikten sonra bugünün kötüleri arasında yerini alıyor. 3 gün öncesinin yorgunluğu mudur bilmiyorum ama bugün sahada varlığı ile yokluğu belli değildi. Karşısındaki Visca hızlı bir oyuncu ancak Van der Wiel onu gerek tecrübesi gerekse hızıyla rahatlıkla karşılayacak yetenekte bir isimdi. Hücumda yaptığı ortaların hepsi isabetsizdi, ligi tanımadığı için kendisini savunmaların zaaflarına karşı uyarmak gerek. Bugün yüksek ortalar yerine diz – bel seviyesi ortalar daha büyük tehlike yaratabilirdi.

Skrtel : (5/10) Savunmada görevini yaptı, takım savunması gol pozisyonu vermedi ancak skor mağlubiyet olunca o da pastadan payını aldı. Hücumda duran toplarda daha etkili olmasını bekliyorum her yorumda, beklentilerimi boşa çıkarmaz umarım.

Neustadter : (5/10) O da görevini yaptı, pozisyon hatası yapmadı, adam kaçırmadı. Bunda Başakşehir’in golden sonra gol aramamasının da etkisi vardı. Topu oyuna sokma yönünde geçmiş stoperlerimize göre çok daha başarılı. Kjaer’in satılması gündemde deniliyor, sanırım Neustadter aşısı tutarsa Kjaer’i satacaklar, şimdilik iyi görünüyor ama stoper mevkiinin yedeklenmesi lazım mutlaka.

Hasan Ali : (5/10) Peşpeşe maçların yorgunluğu onu da teslim aldı sanıyorum. İsmail ile dönüşümlü kullanılması gerekiyor artık. Ortalarında isabet düşüklüğü göze çarptı bugün ancak yine de en büyük tehlikeyi yakaladığımız 2 pozisyonda paslar onun ayağından geldi.

Mehmet Topal : (3/10) Topal’ın formsuzluğu devam ediyor maalesef. Maçın başında golde hatası, pas trafiğinde yeterince etkin davranamaması, Diego’nun rolünü üstlenip sürekli etrafında dönmesi alışık olduğumuz şeyler değil. Kırmızı kart pozisyonu da formsuzluğunun sonucu, koordinasyon eksikliği nedeniyle pas verip ve vermemek arasında kalarak topu ayağından açtı ve kırmızı kartı gördü. Milli maç arasını da düşününce yaklaşık 20 gün zaman var oynayacağı lig maçına, o zamana kadar kendini toparlar umarım.

Ozan Tufan : (5/10) Orta alanın mücadele gücünü omuzlamaya devam ediyor. Uzun pasları yine isabetli ve etkili ancak golde vurdurmamak adına daha fazla çaba içinde olabilirdi. Maç içinde bir şut attı, rakipten dönünce ikinci fırsatı yakalamasına rağmen pas vermeyi tercih etti. Bu sezonu 45-50 maç ile tamamlayacağını düşünüyorum.

Salih Uçan : (4/10) Salih de tutuk günlerinden birindeydi. Alper’in ofsayt nedeniyle sayılmayan golü öncesi topu kontrol etmeden kaleye plaselemesi gerekirdi. Şu kadro düzeninde yedeği olmaması nedeniyle ağır bir yük var omuzlarında, Ziyech veya alternatif bir isim gelirse Salih’in de daha çok çalışması gerekecek.

Alper Potuk : (4/10) İlk geldiği senedeki gibi bal yapmayan arı rolünde Alper. Çalışıyor gibi görünse de icraat yok maalesef. Maç eksikliğinin etkisi ile adam eksiltmekte zorlanıyor. Karşısında sol açıktan devşirme sol bek Eren varken ona karşı hiç bir pozisyonda üstünlük sağlayamadı. Maç sonunda hakemin elini sıktıktan sonra gereksiz bir takım hareketlerde bulundu, hakemlik bir pozisyon yokken nedeni neydi anlam veremedim.

Emenike : (4/10) Kötü günündeydi Emenike ama kabahatin yarısı onda, yarısı hocada. Bu stoperlere karşı, bu kanat oyuncularıyla, bu düzende santrafor oynayamaz. Kendisine bol bol hava top gönderildi ancak Emenike’nin son kafa golü ne zamandı hatırlamakta güçlük çekiyorum. Fiziğini kullanamayınca da iyice oyundan düştü.

Volkan Şen : (4/10) Geçen sezonun pırpır kanat oyuncusu Volkan sakatlık sonrası verimini yitirmiş gibiydi. Rakibin üstüne gitmeyi seviyor ancak bugün yediği tekmeler ve maç eksikliği performansını düşürdü. Maça sonradan girse daha etkili olabilirdi.

Van Persie : (4/10) Kırmızı kart sonrası oyuna girdi ancak sayısal üstünlüğün olduğu 23 dakikada topla 2 veya 3 kere buluştu, yani saklanmayı tercih etti. Yakaladığı tek pozisyonda ise kaleci Volkan harika bir kurtarış yaptı.  Fizik gücünü daha yukarı taşıması gerekiyor düzenli forma giymek için.

Stoch : (5/10) Oyuna girdikten sonra hücum hattını hareketlendirdi, gol pozisyonu diyebileceğimiz iki pozisyondan birinde imzası vardı ancak kaleyi bulması gerekiyordu. Bu sezon kulübedeki joker olacak gibi görünüyor.

Fernandao : (4/10) Önceki maçların kötüsü Fernandao bugün de direğe takıldı. Oynadığı süre kısaydı ancak 1-2 gol pozisyonuna girip etkili olmasını beklerdim, özellikle Stoch’un harika ara pasını beklemiyor olması kendisi adına eksi not.


Toparlayalım artık, savunmada kötü oynamadığı bir maçı 1-0 kaybetti Fenerbahçe. Büyük takımların özelliğidir aslında iyi oynamamasına rağmen araya bir gol sıkıştırıp 1-0 kazanmak. Başakşehir bu havayı yakalamış gibi görünüyor, kadrosu zaten bunun üzerine kurulu durumda. Son 15 sezonun 9una puan kaybıyla başlayan, Başakşehir deplasmanı kabusa dönüşen bir takım için mağlubiyet üzücü olsa da dünyanın sonu değil. Transfer sezonu haftaya kapanacak, bu süreçte hocaya büyük görev düşüyor eksikleri tespit edip gidermek adına. Haftaya bugün kadroda kimler olacak bakalım.

19 Ağustos 2016 Cuma

Sol Açık 3 – 0 Grasshoppers

Futbolda dizilişin önemli olduğuna inanan kesimdenim. Oyuncunun alışık olduğu düzenle, teknik direktörün oynatmak istediği düzen örtüşmeli yoksa sahada anlamsızca dolaşan futbolcularla karşılaşıyoruz. Grasshoppers karşısında 3 gol buldu Fenerbahçe, üçünü de sol açıkta oynayan oyuncular attı. Hatta 3 gol de neredeyse aynı cepheden atılan şutlar sonucu oluştu. Demek ki Grasshoppers savunmasının zayıf halkası sağ bek ve sağ stoper arasıymış ve Fenerbahçe bunu iyi değerlendirdi. 4-3-3 oynayan takımların en büyük sıkıntısı gol atan futbolcu olur genellikle. Ersun Yanal döneminde Kuyt - Sow ikilisi ligde 15er gol barajına yaklaşınca takım gol bulmakta hiç sorun çekmedi. Geçen sezon Volkan – Alper ikilisi 5er golün altında kaldı, Nani 8 golle sağ açıktan katkı sağladı. Ortadaki forvet iyi bir performans gösterirse sezonda 20-25 golü buluyor. Şampiyon takımların gol ortalaması ise 65 civarında. Savunma ve orta sahadan 15 gollük katkı gelse kanattaki oyunculara ve yedek forvete 25 gol civarı düşüyor. Açıktaki oyuncuların bitiricilik özellikleri bu bakımdan çok önemli. Geçen sezon yaşadığımız sıkıntıyı bu sezon Aatıf, Stoch, Emenike gibi isimlerle aşabiliriz.

Maçı uzun bir aradan sonra babamla beraber tribünde izledik. Beraber maç izlemek ayrı bir keyif, küçüklükten beri aynı mantaliteyle gelişen futbol anlayışı, pozisyonları mücadeleyi yorumlamak vs.. Aslında onda da evde mikrofon var karakteri var, devre arası skor rahatlasa da ikinci yarı van Persie oyuna girse diyordum. 65te alır oyuna dedi, gerçekten de van Persie 66. dakikada oyuna girdi.

Çalkantılı bir dönemden geçiyor Fenerbahçe. Resmen sezon ortasında olmasak da 13 yıl aradan sonra ilk kez sezon sonu haricinde teknik direktör değişikliğine gidildi. Türk futbolu için rekor olabilir bu rakam, zira futbol konusunda yönetimden taraftara her kesim sabırsız. Başarı gelmediği anda (başarısızlık geldiği anda değil!) hemen günah keçisi aramayı seviyoruz ve en kolay değişiklik de teknik direktörü değiştirmek oluyor.

Monaco’ya elenmenin akabinde, Grasshoppers gibi adı büyük bir playoff mücadelesi öncesinde teknik direktör ceketini giydi Dick Advocaat. Ceket diyorum çünkü ekose ceket Türkiye’de önemli. Salı günü geldi, çarşamba takımla antrenmana çıktı, Perşembe takımın başındaydı ve maçı da 3-0 kazanmayı başardı. Mustafa Denizli’nin geçen sene ekim ayında Atletico Madrid maçından sonra göreve başlaması örneği çok tazeyken aslında elini epey taşın altına soktu. Maç kaybedilse bile kendine kabahat bulmak anlamsız olurdu ama gelip takımı sahiplenmesi olumlu puan. Hocanın 4-3-3 mantalitesine sahip olduğunu biliyorduk, maça da beklediğimiz düzende 4-3-3 görünümlü 4-2-3-1 ile çıktı. Van Persie henüz 90 dakika kaldıracak fizik gücünde değil muhtemelen, bu yüzden yedek kulübesindeydi. En büyük sürpriz ise geldiği günden bu yana maçların %90’ında ilk 11de olan Josef de Souza’nın ilk 18de olmamasıydı. Sakatlık söz konusu olabilir belki ama orta alandaki garanti yerini kaybedecek gibi duruyor.

Grasshoppers eskiden İsviçre’nin şampiyonluğa oynayan, hemen her sene Şampiyonlar Ligi’nde boy gösteren ekibiydi ama artık “eski gücünden uzak”, gerçekten uzak. Takımın kadrosunda 34’lük delikanlı Kim Kallström hariç tanıdık bir isim yok. Tek toplarla organize şekilde çıkmaya çalışıyorlar ama dün Fenerbahçe savunmasını tedirgin edemediler. Erken gelen golün de etkisi vardı bunda. Golden sonra Fenerbahçe farkı açacak pozisyonları yakaladı ama üretkenlikten uzaktı. İkinci yarıda bir kaç organize pastan sonra gelen Stoch’un golü ve maçı kapatan uzaktan füzesi ise tek kelimeyle muhteşemdi.

Volkan : (7/10) Kalene hoş geldin kaptan! Monaco maçlarında eksikliğini çok hissettik, dün geçen sezon bıraktığı yerden devam edeceğini hissettirdi. Gelen 2-3 cılız şut dışında yere yatmadan, terlemeden maçı tamamladı.

Van der Wiel : (6/10) Sağ bekin yeni sahibi dün de özgüvenini gösterdi. Hücuma çok fazla katılmasa da bu sezon takım savunmasında ve geriden top çıkarma konusunda ciddi katkı verecek. Maçın sonlarına doğru van Persie ile yaptığı verkaçlar riskli bölge olmasına rağmen kendine duyduğu güvenin sonucuydu ve keyif verdi.

Skrtel : (7/10) Grasshoppers hücum hattı kendisini zorlayamadı, sakin bir maç geçirdi. Savunma oyuncularının en sevdiğim özelliği olan prese karşı top saklaması ve topu kısa pasla orta alana aktarabilmesi kendisinde fazlasıyla mevcut. Dün ilk kez yan yana oynadığı Neustadter ile kusursuz uyum içindeydi. Kjaer ile partner olduğu zaman takım maç başına 0.5 golün altında yiyebilir.

Neustadter : (7/10) Monaco maçlarında vasat bulmuştum, dünkü maçta iyiler arasındaydı. 4lü savunmaya daha hakim kesinlikle, dün 3 pozisyonda kademede olması gereken yerdeydi. Pas alışverişinde de ayaklarına hakim olması avantaj.

Hasan Ali : (7/10) Dün sol kanattan bolca bindirme yaptı. Vitor Pereira sonrası asıl mevkiisine dönmüş olmanın heyecanı vardı sanki. Yeni hocayla beraber yerini İsmail’e kaptırmamak için sıkı çalıştığını düşünüyorum. Hücumda ilk rakibini ekarte ettikten sonra bazen ne yapacağını şaşırıyor, bu alanda kendini geliştirebilir.

Mehmet Topal : (6/10) Takımın vazgeçilmez sigortası dün biraz tutuk gibiydi. Her maç kusursuz kademe yaparken bu maçta geri dönüşlerde bazen sıkıntı yaşadığını gözlemledim. Tabii henüz sezon öncesi yükleme döneminde olduğumuzu düşünmek gerek. İlerleyen haftalarda etkisi standart seviyesine gelecektir. 4-3-3 düzeninde orta alanın ortasının tek hakimi!

Ozan Tufan : (8/10) Sezona iyi başlayanlardan biri Ozan. Neden beğenilmediğini anlamakta güçlük çekiyorum. Fizik olarak mükemmel seviyede değil ancak son 20 yıla baktığımda o bölgede ideal 8 numaraya yakım tek isim Stephen Appiah’tı, belki Emre Belözoğlu da ikinci isim olarak sayılabilir. Dün 2-3 kere ters kanada 60 metrelik isabetli paslar attı. Konsantrasyonunu hiç kaybetmedi, oyundan düşmedi. Uzaktan şutlara biraz daha çalışması gerek.

Salih Uçan : (7/10) O da kadroda kendine yer edinmeye başlayanlardan. Bu sezon 10 numara pozisyonuna ciddi biçimde göz koymuş durumda. İlk golde mücadeleyi bırakmamanın ödülünü almış oldu. Yalnız iki konuda kendini geliştirmesi gerek, ilki hücuma çıkarken sırtı dönük halde kaptırdığı toplar. Dün çok büyük tehlikelere yol açmadı ama Monaco maçında benzer pozisyonda golü yedik. İkincisi de duran toplar, attığı kornerlerin hiç biri isabetli değildi. Hatta çoğunu savunma ön direkte karşıladı. Yeni hocanın gelişi duran top stratejisini de etkileyecektir ancak isabet konusunda çalışsa iyi olur.

Emenike : (6/10) Monaco maçlarının yıldızı dün sağ açıktaydı. Kaleden uzak olmanın etkisiyle belki golle buluşamadı, yaklaştığı 1-2 pozisyonda da klasik Emenike vuruşu yaptı ve top kaleciden döndü. Van Persie ile beraber oynadıkça daha çok gol pozisyonuna gireceğini düşünüyorum.

Fernandao : (5/10) Monaco maçlarında olduğu gibi yine en zayıf halka konumunda. Hava toplarını indirmede sorunu yok, maçın başlarında van der Wiel’in asistini gole çevirse notu daha yüksek olacaktı. Bu haliyle yedek kulübesinde bekleyip tıkanan maçlarda doldur boşalt için oyuna alınacak oyuncu profilinde.

Aatıf : (8/10) Fenerbahçe formasıyla ilk kez 11de çıkarken ilk golünü buldu. Sivas’ta topla çok oynayan ve takımın hücum anlamında büyük gücünü oluşturan oyuncu profilinden biraz sıyrılması gerekiyor. Bazı pozisyonlarda gereksiz topla oynadığı için kaybetti. Hasan Ali ile uyumu fena değildi ancak maç içinde dalıp adamını kaçırabiliyor. Volkan Şen döndükten sonra bu mevkii için ciddi bir forma rekabeti oluşacak.

Van Persie : (7/10) 24 dakika sahada kalması bile kalitesini göstermesine yetiyor. Fizik gücünün eski düzeyde olmadığını hepimiz biliyoruz. Zaten olması gereken kendisini ceza sahası içinde ve civarında topla buluşturmak. Bu bakımdan Emenike ve Salih’le uyumunu yakınen takip ediyorum. İkinci golde payı büyüktü. Hollandalı teknik adam umarım performansını yukarı taşır.

Stoch : (9/10) Puskas ödüllü Stoch geri döndü. Dün rakibin de çözülmüş olduğu dakikalarda sahneye çıktı ve rövanşı turistik bir seyahat haline getirdi sarı bücür. 3. gol öncesi topla buluşup kaleye baktığı anda “gol” dedim ve gerçekten top süper bir yere gitti. Bu tür gollerini 2011-12 sezonunda bolca atmıştı, devamı da gelir umuyorum.

Dick Advocaat : (8/10) Ülkeye ayak basalı 48 saat olmamışken takımın başında sahaya çıkıp 3-0 ile turu garantilemek kolay iş değil. Fenerbahçe’nin forması bile bu maçı alırdı belki ama ilk maçtan doğruları görmesi ve gereken zamanda doğru değişiklikleri yapması ile benden olumlu not aldı. Maçtan önce tribünleri dolaşıp saygıyla önlerinde eğilmesi ise mütevazı örneğiydi. Transferin bitimine 15 gün var, Hollanda genç milli takım havuzunda yer alan gençlerden iki tanesini getirip takıma monte etmeye çalışsa harika olur. Şimdi değilse de devre arasında böyle bir hamle gelecek 5 senenin kemik kadrosunu oluşturabilir.


Son söz de taraftara.. İzlanda taraftarının Euro 2016 desteğini çok güzel kopyalamışlar. Kopyalamaya karşı değil, bu tezahürat zaten onlarla anılacak tarih boyu. Bizimkiler de güzel uyguladılar. Dilerim devamı gelir ve 50bin kişi aynı anda o alkışı çırpar. Ancak tribünler arası gereksiz bir gerginlik var. Bir taraf SARI-LACİVERT-ŞAMPİYON-FENER tezahüratı başlatmışken öbür taraf başka bir dalga halinde. Sezon ortalamamızın 25bini geçmeyeceği bu sezonda böyle kopukluk yerine organize halde davranmalı taraftarlar.

4 Ağustos 2016 Perşembe

Dakika İki, Gol Bir!


Dünkü Monaco – Fenerbahçe maçı öncesi eşimle maçı beklerken kısa ve öz bir yorumda bulundum. “Ertuğrul gelen ilk topu elleriyle yakalasın ve Fenerbahçe ilk 25 dakika gol yemesin.” Kalecinin özgüvenle maça başlaması için gelen ilk topu yakalamanın çok önemli olduğuna inanıyorum. O topu yumruklamak, tutamamak gibi durumlar özgüvensiz bir maç geçirmesine sebep olur. Kaldı ki Avrupa’da ikinci maçına çıkan Ertuğrul için çok daha mühimdi bu konu. Cümlenin ikinci yarısı ise savunmanın özgüveninin oturması ve hızlı başlayacak rakibin sindirilerek maçın ilk bölümünü gol bulamadan geri bırakması.

Evde mikrofon var diyoruz ya, Monaco’lu oyuncular beni duymuş gibi buralardan vurmalıyız dediler heralde(!). Top futbolcularımızın yarısına temas etmeden, kaleci topla henüz buluşmadan, ikinci dakikada topu ağlarımızda gördük. Ne oluyoruz, tur gidiyor mu ne derken ilk 25’te kendimizi 2-0 geride bulduk. Maalesef Fenerbahçe’nin kanayan yarası bu, oyunu tutmayı becerebilen bir takım değiliz. Aykut Kocaman’ın 2012-13 sezonundaki bir kaç maç haricinde önemli maçların büyük kısmında istenen skor eldeyken oynamamız gereken oyunu oynayamıyoruz.

İki ayaklı maçlar 180 dakika üzerinden oynanır. Monaco serisinde oynanan 180 dakikayı incelediğimizde; toplam 51 dakika uzatmalara götürecek skor, toplam 95 dakika Monaco lehine skor, toplam 34 dakika ise Fenerbahçe lehine bir skor vardı. Yani Fenerbahçe tur ellerine geçtiği anda bile elinde tutmayı başaramadı. İlk maçta alınan 2-1’lik skor bir galibiyet olsa da avantaj değildi kesinlikle, ancak hiç bir şey ilk ayağı 2-1 kazanılan bir maçta ikinci dakikada geri düşmeyi açıklayamaz.

Vitor Pereira ilk maçın büyüsüne kapılıp gitmişti, öyle ya herkesin bu iş olmaz dediği 3-5-2 ilk sınavında olumlu sayılacak bir sonuç vermişti. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. İlk maçta uzun toplarla fizikli forvetlerin avantajını kullanan Fenerbahçe bu kez rakip kaleyi sadece 2 kere zorlayabildi. İlk maçta orta sahanın mücadele gücünü iyi kullanan Fenerbahçe bu maçta rakibin orta sahasına teslim oldu. Hal böyle olunca rakibin oyunun kontrolünü ele geçirmesi hiç zor olmadı. Etkisiz hücum hattının bir başka yansıması kaleye 50 metreden daha yakın mesafedeki topları duran top olarak kullanmak oldu. 3 uzun stoper, Fernandao, Josef gibi hava hakimiyeti olan oyuncular varken etkili bir kafa vuruşu yapamıyor olmak da enteresan. Bu alanda çalışmaya ihtiyacı var takımın.

Ertuğrul : (3/10) Turun kaybedilmesinde önemli isimlerden birisi. Kariyerinin en önemli maçlarını oynadı ancak iki maçta da vasat sınıfına dahi giremedi. Top daha eline değmeden gol yemek ve kaleyi bulan 5 şutun üçünün gol olması bir kaleci için kötü bir referans. İlk golde savunma kadar kendisi de hatalıydı, çıkması doğru gibi görünse de kapattığı köşeyi kapatamadığını fark edemedi.

Kjaer : (5/10) Son antrenmana katılmamıştı hafif sakatlık nedeniyle, ilk deparında da sakatlığı nüksetti. Umarım durumu ciddi değildir zira kendisine çok ihtiyacımız var. Yoruma değecek kadar uzun süre almadı, oynadığı sürede de ilk maçtaki gibi olumlu uzun toplar kullanamadı. Kaptanlığın kendisine yakıştığını söylemek gerek.

Skrtel : (5/10) Hava toplarında iyi ama araya atılan toplarda çok sıkıntı yaşıyoruz. Tabii bunun sebebi henüz yanındaki oyuncularla uyumu yakalayamamış olması. Şampiyonlar liginde yer alamayacak olmamız sebebiyle bu sezon maçların önem derecesi bir kaç tık azaldı, savunmamız sorunsuz olarak devam edecektir yola.

Neustadter : (3/10) İlk iki maç sonunda maalesef stoper için yetersiz olduğunu gösterdi. Araya atılan toplarda ağır kalması, ayaklarına hakim olmasına rağmen pas trafiğini yeterince rahatlatamaması, diğer stoperlere oranla hava hakimiyeti yetersizliği gibi nedenleri sayabilirim. Eğer üçlü savunma ile devam edilecekse şahsi kanaatim savunmanın Kjaer – Topal – Skrtel olarak kurulması. Neustadter’in sıkıntısı sezon öncesi formsuzluğudur umarım.

Van Der Wiel : (5/10) İlk maçın iyilerindendi ancak dün o da kötülere uyum sağladı. Tur dengede giderken iki tane penaltı pozisyonunda o vardı ancak hakem bir doğru, bir yanlış kararla goldeki ofsaytı dengeledi kendi kafasınca. 105 metrelik kanadı tek başına savunmak kolay değil, ilk maçta ortadaki üçlünün hareketliliği sebebiyle yalnız kalmamıştı ama dün rakibin kanat akınlarında çoğu zaman tek başına karşılamak durumunda kaldı. Bu sistemde kanatları yüksek verimde kullanmak için ortadaki üçlünün 10 km koşu mesafesinin üzerine çıkması şart.

Josef : (4/10) O da dünün vasatları arasındaydı. Skora dengeyi getirdikten sonra oyun hakimiyeti de kısmen dengelenmişken saçma bir şekilde uzun oynadığı top, kendisi dönüp yerini alamadan kalemize gol olarak yansıdı. Bu düzende topla daha çok oynaması, daha çok çalışması  gerekiyor. Saklandığı veya yerini kaybettiği sürece yanında Topal olmadığı için göbekten tehlikeli atak yiyoruz.

Ozan Tufan : (4/10) Maça özgüvenle başladı ama faulle karışık (bence değildi) kaptırdığı top gol olunca motivasyonu düştü. Rakibin orta sahadaki baskısına karşılık veremedi maalesef. Israr etmek lazım, ben zaman geçtikçe daha iyi olacağına inanıyorum.

Salih Uçan : (5/10) Oynadığı mevkii kolay olmayan bir mevkii. Kendisinden önce çift forvetin arkasında 10 numarada kısa sürelerle Alex, Ortega, Okocha gibi isimler oynadı. Dolayısıyla beklentiler büyük, ancak bu isimlerde olduğu gibi Avrupa’da deplasman maçlarında sahadan kaybolma sendromuna kapıldı. Ön liberolara yaklaşıp top alarak oyunu rahatlatması gereken dilimlerde forvetlere yakın bölgelerde kaldı.

Hasan Ali : (4/10) İlk maçtaki performansın çok gerisindeydi. Penaltı pozisyonu haksız gibi görünse de öyle bir müdaheleyi (temas olmasa bile) yapmaması gerekirdi. Hücumda hemen hiç görünmedi, savunmada vasatı aşamadı. Kısacası bu maçta cepten yedi.

Fernandao : (2/10) İlk maçta olduğu gibi bu maçın da en kötüsü. 1.92 boyunda, 100 kg civarı bir adam nasıl olur da her hava topunda yaka paça yerde olur anlayamıyorum. Aslında anlıyorum, çünkü Fernandao her pozisyonda faul / penaltı arıyor kendine. Dün bir pozisyonda ayakta kalmaya çabalasa kalecinin sektirdiği topu gol yapabilirdi. Ayağına gelen tek fırsatı da neredeyse altı pas üzerinden auta göndermeyi başardı.

Emenike : (5/10) 180 dakikada atılan 3 golde de onun imzası var. Sezona iyi başlaması sevindiriciydi ama tur için yetmedi. Emenike’nin etkili olması için partnerinin de yüksek performans göstererek kendisine alan yaratması gerekiyor. İlk maçta yakaladığı boşluklar ve paslar bu maçta gelmeyince etkisiz kaldı.

Mehmet Topal : (4/10) Stoperden oyun kurmak adına daha etkili olmasını beklerdim. Kendisinin asıl yeri libero veya ön libero olmalı. Ön liberoda 10 üzerinden 7.5-8 oynarken stoperde bir anda 5.5-6 seviyesine iniyor.

Aatıf : (3/10) Sivas’taki günlerin çok gerisinde, Fenerbahçe’ye geldiğinin farkında değil halen sanıyorum. Mecburiyetten oyuna dahil oldu iki maçta da, gösterdiği performans Sivas’taki ortalamasının yarısı bile değildi. Kendini lige kadar iyi hazırlamalı yoksa Volkan Şen’in de arkasına düşer kulübede.

Stoch : (3/10) Şampiyonlar liginde oynamak için Fenerbahçe’ye geldim gibi talihsiz bir demecin sahibi olarak 6. senesinde de bu arenada oynayamayacak. Geçtiğimiz senelerde kiralanırken de yetersiz performansı buna sebepti, kendini ileri taşıdığını söylemek zor. Boşa giden bir sene daha olacak kendi adına sanırım.

Vitor Pereira : (3/10) İlk maçın büyüsüne kapılıp skoru tutarım diye sahaya çıktı ama ikinci dakikadaki gol onun planlarını bozdu muhtemelen. İkinci gol geldikten sonra sahada başı kesik tavuklar gibi dolaşan oyuncuları motive etmek için bir hamle beklerdim kendisinden. Oyun temposu 50-60dk arası hariç hiç değişmedi. Skoru görmeyen birisi bu skorun Fenerbahçe’ye yaradığını düşünebilirdi. Sakatlanan stopere rağmen üçlü savunmada ısrar ediyor. Bu sene farklı sistemlerle oynayacağız demişti, bakalım dörtlü savunmaya hiç dönüş yapacak mı? Oyun okuyuşu zayıf ama iyi okusa bile kulübenin düşük kalitesi başka bir dezavantajdı bizim adımıza.

Toparlayacak olursak; bu takım ön elemelerde elenmeye alışkın. Daha doğrusu sistem değişmedikçe ya da Türk takımları iyi puanlar alıp seribaşı olmadıkça ikinci olan takım her sene buna mahkum desek yanlış olmaz. İngiltere’nin, İspanya’nın, Almanya’nın 4. takımlarıyla oynayıp elemek için iki maçta da gününde bir takıma ve biraz da şansa ihtiyaç var. Maçların sezonun başında oynandığı düşünülünce iyi performans temenniden öteye gitmiyor maalesef.

Açıkçası Pereira’ya elendiği için kızmıyorum. Ama takımı bu kadar aciz oynattığı için kızıyorum. Savunmayı üçlü mü dörtlü mü yapacağına da karışmıyorum, geçen sene dörtlü denedi, bu sene üçlüye ısrar ediyor. Bakalım takım oyunu mu  düzelecek yoksa kötü sonuçlar sonrası mecburi değişikliğe mi gidecek?


Bir söz de uçan hollandalıya.. Sezon öncesi hangi antrenmana katıldın da sakatlandın be adam? Sakat olmadığını herkes biliyor. Olur da sezon öncesi transfer yaparsam yeni takımımda Avrupa’da forma giyebileyim diye ön elemelerde sattın takımı. Herkes geçen sene attığı 22 gole vurgu yapıyor ama o 22 golden hatırda kalan, maç kazandıran, yüksek öneme sahip bir gol bile sayamıyorum ben. Gideceksen git, kalacaksan da kendini bu takımdan büyük görmeyi bırak!