26 Aralık 2016 Pazartesi

Lanetin Devamı Akyazı'ya

Trabzon'un İstanbul'un büyük takımlarıyla olan rekabetinde Fenerbahçe her zaman bir adım öne çıkar. Gerek Trabzonspor'un şampiyonluk kazandığı yıllarda Fenerbahçe ile çekişmesi, gerek 95-96 sezonu, gerekse 2010-11 sezonu bu rekabetin önemli mihenk taşları. 95-96 sezonuna kadar dengeli giden bir rekabet varken o sezonki şampiyonluğun kaybını hazmedemeyen Trabzon camiası Fenerbahçe'den nefret etmeye başladı. İşin üzücü yanı bu nefret Trabzonspor'un futboluna da yansıdı ve 2001 yılından bu yana Trabzonspor Fenerbahçe'ye karşı sadece 2 galibiyet alırken tam 21 maçtan mağlubiyetle ayrıldı.

2010-11 sezonundan sonra iş çığrından çıktı, haklı veya haksızı konuşmayı uygun bulmuyorum. İki tarafın da temiz olduğu söylenemez. Trabzonspor bu sezondan itibaren futbolu bıraktı, özellikle Fenerbahçe maçlarını bir savaş haline çevirdi. Sahaya çıkan futbolcular da futbol oynamak yerine sinir harbine girince Trabzon deplasmanı Fenerbahçe için "çantada keklik" haline geldi.

Hüseyin Avni Aker stadına veda maçında işler son 20 seneye oranla farklı başlamıştı. Fenerbahçe ciddi eksiklerle sahadayken Trabzonspor maça istekli bir şekilde başlayan taraftı. Öyle ki ilk 25 dakika top göstermedi Fenerbahçe'ye. Galibiyet için sihirli bir değnek arayan Fenerbahçe'nin imdadına Yusuf Erdoğan'ın refleksi yetişti. Josef'in ikinci vuruşu gol olmuş olsa da hakem penaltı düdüğünü çalmıştı ve kurallar gereği kırmızı kartı haklı bir şekilde çıkardı. Maç o dakikadan sonra koptu, Trabzonspor ikinci gole kadar direnir gibi görünse de fişi Jeremain Lens'in asistinde Moussa Sow'un golüyle çekti. İkinci yarıda sahada maç bitse de gitsek diye dolaşan futbolcular vardı sadece, bir de Jeremain Lens'in farkı arttıran golü.

İşlerin ilk kez bu kadar iyi gittiği bir maçı bu şekilde kaybetmek Trabzonspor için işlerin Akyazı Stadı'nda da devam edeceğinin işareti. Bu maçta olduğu gibi Fenerbahçe nefretini bir kenara bırakarak sahaya futbol oynamak için çıkmaları gerekiyor. Geçmişte yaşanan her ne varsa önümüzdeki maçları etkilememeli. Tribünleri dolduran 20bin Trabzonspor taraftarı bugün galibiyet görmek için son kez Avni Aker'e gelmişti ancak 25. dakikadan sonra umutlarını yitirdiler. Trabzonspor toparlanmak için önce yönetimi değiştirerek doğru adım attı, işe yaramaz bir adam yerine düzgün bir başkan getirdiler. Ellerindeki teknik adam bana göre Türkiye'nin önde gelenlerinden biri, futbolcu kalitesi anlamında zaafları var, transfer politikasını gözden geçirmeliler.

Fenerbahçe bolca eksiğine rağmen zor başlayan bir deplasmanda 3 golle galip geldi ve devre arasına moralli girdi. İlk 3 haftada kaybedilen 8 puanı ilk yarı sonunda 5 puana indirebildik, ikinci yarı çok daha iyi çalışmamız gerekecek. 3 sezondur devre arası transferi yapmıyoruz, bu sezon nasıl bir politika izleyeceğiz merak ediyorum. Jeremain Lens ayarında 2 transfer daha yaparsak Dick Advocaat sezon sonu bu takımı zirveye taşır inancındayım.

Volkan Demirel : (8/10) Gol gelene kadar Trabzon daha etkin görünse de kalede tehlike yaşamadı. Golle beraber rakibin en etkili silahı devre dışı kalınca o da rahat bir maç çıkardı.

Şener Özbayraklı : (7/10) Savunmada görevini eksiksiz yerine getirdi, hücumda önünde oynayan Lens fazlasıyla ileriye dönük oynayınca pek ileri çıkmadı.

Simon Kjaer : (8/10) Partneri Martin Skrtel'in yokluğunda savunmanın maçı gol yemeden bitirmiş olmasında payı büyük.

Roman Neustadter : (7/10) Stoper yokluğunda iyi işler yapıyor ancak kesinlikle ilk 11 oyuncusu değil. Bizi zorlayacak bir santrafor olsa 11 kişilik bir rakibe karşı zorlanırdık.

İsmail Köybaşı : (5/10) İlk 25 dakikanın en kötüsü. Öyle ki karşısındaki Yusuf Erdoğan maçın yıldızı olmak üzereydi ancak kırmızı kart maçın gidişatını bozdu. Hasan Ali'yi böylesine arayacağımızı düşünmezdim.

Mehmet Topal : (7/10) Sarı kartı gördükten sonra rakibin kırmızı için bir süre üzerine oynadığı oyuncu oldu ancak gelen gol sayesinde o da rahatladı ve temiz bir şekilde maçı tamamladı.

Josef de Souza : (9/10) Orta sahada kilidi çözen isim oldu. Kornerden gelen topa kafayı vurdu ve penaltı ile kırmızı karta sebebiyet vererek galibiyetin mimarı oldu.

Alper Potuk : (6/10) Orta sahada yokları oynadı, maç boyu pek hatırda kalan bir hareketi olmadı. Galip gelemesek eleştirilecek isimlerin başında gelecekti.

Jeremain Lens : (10/10) Eksiklerle çıktığımız maçta gol umudumuzdu, istenileni yaptı ve 1 gol, 1 asist ve 1 asist pasıyla maçı tamamladı. Formunu bulmuşken devre arası gelmese iyiydi, bıraktığı yerden devam eder umarım.

Jose Fernandao : (8/10) Geçen hafta oyuna girip gol atmış olmanın ödülünü ilk 11de yer alarak aldı ancak gol gelene kadar topa sadece 9 kere dokunabilmişti, bunların sadece 2si ceza sahası civarındaydı. Gelen gol onun da şansı oldu ve eleştiriden uzak rahat bir maç çıkardı.

Moussa Sow : (9/10) Son haftalardaki formuyla iyi ki geri gelmiş dedirtti bize. Bu maçı da 1 gol, 1 asistle tamamladı. Üçüncü gol öncesi pası tam yerindeydi. Maç 0-0 devam ederken voleye yatıp topu ıskalamak yerine ayakta kalıp kontrol etmeliydi.

Ozan Tufan : (7/10) Son 20 dakika sakatlık sonrası form kazanmak için oyuna girdi ancak maç zaten kafa olarak bitmiş olduğundan etkili ya da etkisiz olduğunu söylemek güç.

Aatıf Chahechohue : (7/10) Beşiktaş maçındaki form kaybı onu ilk 11'in dışına itti, yoksa bu maçta kadroda yer alabilirdi. Şimdilik yedek kulübesindeki koz olarak devam edecek.

Salih Uçan : (6/10) Sezon başında övgülerle başlayan Salih bugün ancak son dakikalarda oyuna girebiliyor. Maalesef ileri gitmeyi pek başaramadı bu sezon da, ikinci yarıda kiralanma ihtimali kuvvetli.

Dick Advocaat : (8/10) Eksiklerle çıktığı maçta şansın da yardımıyla 3 puanı aldı zor bir deplasmandan. İlk 3 hafta sonrası iyi bir toparlanma sürecine girdi. Arada tek tük aksilikler yaşasa da zirveye elinden geldiğince yaklaştı. İkinci yarıya Adanaspor ve Başakşehir galibiyetleriyle başlarsak zirveye bir adım daha atmış oluruz. Şimdi sorumluluğu iyi transferler bulmakta ancak finansal fair-play ve devre arası olması nedeniyle işi kolay değil.

Özetle; Trabzon lanetine bir sene daha eklendi. 2012'den bu yana Fenerbahçe'ye gol dahi atamayan Trabzonspor belki galibiyete ilk kez bu kadar yakındı ancak Yusuf Erdoğan'ın acemiliği buna engel oldu. Bu galibiyetle Fenerbahçe devre arasına moralli girdi, Trabzonspor ise orta sıralarda tamamlayacağı bir sezonda bir maçı daha bitirdi.


19 Aralık 2016 Pazartesi

Volkan Demirel 3 - 0 Gençlerbirliği

Üniversitede çok sevdiğim bir antrenörüm vardı futbol takımında. Derdi ki; kalecin günündeyse 1 puan cepte demektir, üzerine forvetin de günündeyse 3 puanı alırsın. Bugün aynen onun söylediği gibi bir gündü ama Volkan Demirel öyle bir performans gösterdi ki tek başına 3 puanın sahibi oldu.

Beşiktaş ve Galatasaray'ın puan kaybettiği haftada soğuk pazartesi akşamında rakip dirençli Gençlerbirliği'ydi. Maç zaten zor geçecekken üzerine maçın başında Robin van Persie sakatlanınca işler bir kat daha zorlaştı. Yetmezmiş gibi sezonun yıldızı Jeremain Lens en kötü maçını oynuyordu bugün. Kağıt üzerinde en doğru kadro sahada olsa da oyun olarak rakip Gençlerbirliği çok üstündü. İlk yarıda tehlikeli pozisyonları yakalayan yine onlardı ancak golü bulan Fenerbahçe oldu. Jeremain Lens'in sağ kanattan getirdiği topta attığı milimetrik pası Moussa Sow gole çevirdi.

İlk yarının sonunda gelen gol Dick Advocaat'ın elini rahatlattı. Maçın başında Robin van Persie'nin sakatlığı nedeniyle yapılan ilk değişiklikten sonra berabere geçen ve oyun kalitesi olarak bekleneni veremeyen ilk yarı sonrasında oyuna müdahale etmesi gerekirdi ve elindeki opsiyonlar devre arasında azalacaktı. Gelen gol Fenerbahçe'ye geriye çekilerek direnme gücü verirken Gençlerbirliği'nin hücum iştahını arttırdı. İkinci yarıda Volkan Demirel sezon başından bu yana yaptığı toplam kurtarış kadar top kurtardı ve maçın adamı oldu. Son dakikalarda iki kontraatakta gelen Moussa Sow ve Jose Fernandao golleri ise maçı olduğundan çok farklı gösterdi.

Gençlerbirliği'ni tebrik etmek gerek, sezon başından bu yana Manchester United, Monaco, Feyenoord, Beşiktaş, Galatasaray gibi takımların yapamadığını yapıp baskılı oynadılar ve tam 9 gol pozisyonu yakaladılar. Şanssızlıkları kaleci Volkan Demirel'in bugün gol yememek için sahaya çıkmış olmasıydı. Maçtan sonra Ümit Özat da pısırık oyunla 1 puan almaktansa açık oynayıp 3 puan almayı çabalamayı tercih edeceğini söyledi. Yalnız devre arasında yaptığı Rantie - Landel değişikliğine anlam veremedim.

Volkan Demirel : (10/10) Maçın kahramanı. Uzun zamandır bu kadar iyi bir kaleci performansı izlediğimi hatırlamıyorum. Maçın başında 2 pozisyonda gereksiz yere kalesini terk edip tehlikeye neden oldu ama bugünkü performansına gölge düşürmedi.

Şener Özbayraklı : (8/10) Van der Wiel'in resmen kadro dışı bırakılmasıyla mevkiinin tek sahibi oldu. Bugün iyi bir performans sergiledi. Önünde oynayan Jeremain Lens tutuk bir günündeydi ancak Şener ekstra performansla onun açığını da kapadı.

Simon Kjaer : (6/10) Vasat bir günündeydi, takımın gol yemediği bir günde aldığı not şaşırtıcı olabilir ancak sezon başından beri en iyi savunduğumuz bölgenin bugün bu kadar pozisyona maruz kalmasında payı var.

Martin Skrtel : (6/10) O da bugün alınan üç puan için Volkan Demirel'e teşekkür borçlu. Böyle bir günde dahi gol yemeyen bir savunmamız olması işin sevindirici yanı. Trabzon deplasmanında cezalı duruma düştü, Noel cezası değildir umarım.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Sol kanatta ileri geri çalıştı. Kapasitesinden fazlasını beklemek yanlış. Olduğu kadar oynuyor zaten. Volkan Şen'in verimsiz olması nedeniyle hücumda o da etkisiz göründü.

Mehmet Topal : (5/10) Orta sahanın çapası bugün kötü günündeydi. Göbekten çok sayıda gol pozisyonu verdik, hava toplarında etkisiz kaldı.

Josef de Souza : (6/10) Orta sahanın mücadele yükü yine onun omuzlarındaydı. Savunmada görevini yerine getirdi ancak hücuma neredeyse hiç katkı vermedi. Hal böyle olunca ileride hiç çoğalamadık.

Jeremain Lens : (7/10) Günü iki asistle kapattığı için puanını yüksek verdim yoksa asistleri harici olumlu hareketi olmadan maçı tamamladı neredeyse. Bugünlük böyle olsun, haftaya alıştığımız Lens'i bekleriz.

Alper Potuk : (6/10) Geçen haftalarda sergilediği iyi performanstan uzaktı bugün. Orta alanda topu ayağında tutup takımın ileri çıkmasını sağlayamadı. Forvete yakın oynayamadığı için o bölge çok boş kaldı.

Volkan Şen : (5/10) Günün kötülerindendi, rakip sağ bek Ahmet Oğuz bütün ikili mücadelelerde üstün geldi. Devre arasında Aatıf hamlesini beklerdim ancak Advocaat iyi sabretti kendisine.

Robin van Persie : (5/10) Topa 3 kere, rakibe hiç dokunmadan oyundan çıktı. Sakatlığı neydi anlayamadım.

Moussa Sow : (9/10) Günün ikinci kahramanı. Attığı ilk golü Robin van Persie atamazdı sanırım, pozisyonda golü kokladı adeta. "Düzgün" gollerine alışık değiliz, bugün iki tane daha atarak gol krallığında 6 gole yükseldi.

Ozan Tufan : (7/10) Direnci kırılan orta sahayı ayakta tutmak için oyuna girdi. Eski formuna ulaşmak için devre arası çok işine yarayacak. Üçüncü goldeki asisti güzeldi ve moral verdi.

Jose Fernandao : (7/10) Gençlerbirliği'nin yüklendiği dakikalarda topu ileride tutmak için oyuna girdi. Sakatlığını tamamen atlatmış olacak ki üçüncü golde güzel bir verkaç sonrası gol vuruşuyla istatistik tablosuna adını yazdırdı.

Dick Advocaat : (7/10) Sahaya sürdüğü kadro doğruydu ancak rakip karşısında bu kadar ezilen takıma bir çare bulamadı. Golü bulduktan sonra rakip baskıyı iyice arttırdı, neyse ki Volkan Demirel imdada yetişti ve galibiyette büyük pay sahibi oldu.

Özetle; toplam 13 gol pozisyonunun olduğu maçı 3-0 Fenerbahçe kazandı ve maçın kahramanı Volkan Demirel oldu. Şu cümle maçın ne kadar değişik olduğunu özetliyor. Özeti izleyen biri gol vuruşlarına kadar olan kısımları izlese maçı Gençlerbirliği'nin farklı kazandığını düşünebilir. Sezon başından bu yana ilk kez kalecisiyle kazandı Fenerbahçe. Volkan Demirel'in özgüven tazelemesi adına da iyi bir karşılaşma oldu. Önümüzdeki Trabzon, Adana ve Başakşehir maçlarından 9 puanla ayrılırsak zirveye iyice yaklaşırız. Geçen hafta elimizdeki tek mağlubiyet kozunu kullandık, uzun bir galibiyet serisi yakalamamız gerekiyor artık.

9 Aralık 2016 Cuma

Futbol : 0 Sowaşata : 1

UEFA Avrupa Ligi'nde 2016'nın son haftasında Rotterdam deplasmanında Feyenoord ile mücadele etti. Öyle bir maçtı ki maçın başında skorbord 0-0 gösterse de maç Fenerbahçe lehine 1-0 başlıyordu. Zorya maçında 3 farkı yakalayıp genel averajı lehimize çevirme şansımız varken bunu beceremeyip Manchester United'ın attığı 2. golle avantajı yakalamıştık. 1-0 yenilsek bile tur cepteydi, liderlik UEFA Avrupa Ligi gruplarında büyük anlam ifade etmiyor bence. Şampiyonlar liginden gelen takımların iki gruba dağılması nedeniyle lider olmak dezavantaj bile olabiliyor.

Sahaya çıkan 11 Fenerbahçe'nin ideal 11'i oldu artık. Ancak Advocaat'ın Miroslav Stoch'u kadroya almamasına anlam veremedim. Fenerbahçe teoride 1-0 önde başlayınca rahat rahat top çevirdi. Feyenoord da buna izin verdi, kısıtlı hücum gücüyle etkili olmaya çalıştıysa da skor üretemediler. Maç sakin sakin devam ederken Moussa Sow uyanıklığının ödülünü aldı ve kısa düşen geri pasını klasik bir Sowaşata'yla gole çevirdi. Golü bulduktan sonra Feyenoord da oyundan düştü. Volkan'ı 3 kere zorladılar ancak gününde kalecimiz gole izin vermedi.

Fenerbahçe ise maçı önemsememekten midir, yoksa dönemsel yorgunluk mudur bilmiyorum, oyun olarak ortaya hiç bir şey koymadan maçı kazandı. Feyenoord'un gücü kısıtlı diyoruz, bizdeki kaliteli ayaklar ise maçı boş geçtiler. Koca maç kaleye üç şut gönderebilmişiz, biri gol, diğer ikisi etkisiz vuruşlar. Hücum hattında forma bulan 5 oyuncunun (yedekler dahil) kaleye gönderdiği toplam şut sayısı 2. Galip gelmek zorunda olduğumuz bir karşılaşma olsa işler daha farklı olurdu belki ama bu şekilde kalitesiz futbol izlemek çok sıkıcı.

Maçla ilgili enteresan bir grafik aslında Fenerbahçe'nin ne kadar durgun olduğunu gösteriyor. Futbolcuların maç boyunca bulundukları ortalama pozisyon tablosu aşağıda. Yerlerine bu kadar bağlı, bu kadar hareketsiz bir tablo daha gördüğümü hatırlamıyorum. Öte yandan blokları iyi kurduğumuzu ve koruduğumuzu da ifade ediyor bu tablo. Savunmayı kaleye ortalama uzaklıkta kurmuş olsak da yardımlaşma anlamında zayıf kaldık bugün.



Volkan Demirel : (8/10) Kaleye gelen 3 topu da başarıyla kurtardı. Özellikle maç 0-0'ken çıkardığı kafa vuruşu kritikti.

Şener Özbayraklı : (5/10) Karşısında oynayan sol açık karşısında etkisiz kaldı. Gole ihtiyaç olmaması nedeniyle fazla bindirme de yapmadı.

Simon Kjaer : (6/10) Mücadeleye pek katkı vermeden maçı tamamladı. Dikkat çeken bir hareketini hatırlamıyorum.

Martin Skrtel : (7/10) Savunmadaki müdaheleleri yerindeydi. Gördüğü sarı kart gereksizdi ve cezalı duruma düştü. Umarım ilk maçta yokluğunu aramayız.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Savunmada görevini yerine getirdi. Hücuma da elinden geldiğince destek verdi.

Mehmet Topal : (6/10) Geriye fazlasıyla yardım etti ancak hücumda aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Üzerinde baskı yokken rahatlıkla atabileceği 2-3 pası hatalı kullandı.

Josef de Souza : (8/10) Yüksek formu devam ediyor. Bugün de kritik müdahelelerde onun imzası vardı.

Alper Potuk : (7/10) Topu ileri taşıma görevini başarıyla yerine getirdi ancak bitirici pasları halen eksik. Oynadığı pozisyon biraz daha pas kalitesi ve yaratıcılık gerektiriyor. Bu konuda çalışması lazım.

Jeremain Lens : (7/10) Sakatlık sonrası ilk maçını oynadı ve sakatlanmadan tamamlaması sevindirici. Maç oynadıkça formunu bulacaktır. Bu maça iyi başladı ancak golden sonra ortalarda pek görünmedi.

Robin van Persie : (6/10) Etkisiz bir günündeydi ancak elimizde santrafor oynayabilecek Fernandao ve Emenike'ye oranla çok daha iyi. Gol öncesi ve bir kaç pozisyondaki oyun görüşü ve tek pasları bile kalite kokuyordu.

Moussa Sow : (9/10) Gruplardan çıkmamızın baş mimarı. Attığı iki rövaşata golüyle takıma hayat verdi Manchester United ve Feyenoord maçlarında. Kanat savunmasına katkısı da tartışılmaz.

Volkan Şen : (5/10) Hücuma hareketlilik kazandırmak için oyuna girdi ancak çok top kaybetti. Üzerine bir de hakemle didişip sarı kart gördü. Yedek kaldığı zaman hep aynı verimsiz performansı sergiliyor, şaşırtmıyor.

Emmanuel Emenike : (5/10) Klasik bir yedek Emenike performansı izledik. Top kaybetti, pas atamadı, pres yapmadı. Ama sözleşmesindeki maç başı tutarı kazandı.

Roman Neustadter : (6/10) Mehmet Topal'ın yerine biraz da zaman geçirmek için oyuna girdi. UEFA'daki ilk maçta ona iş düşecek, dilerim hızlı ve etkili santraforlar olmaz karşısında.

Dick Advocaat : (6/10) Stoch tercihini yadırgadım, kadroda bulunması gerekirdi. Oyuncu değişikliklerinde geç kaldı. Van Persie ve Lens daha erken oyundan çıkabilirdi ancak yerlerine giren Volkan Şen ve Emmanuel Emenike o kadar çok pas hatası yaptı ki neden geç değiştirdiğine hak verdim.

Özetle; senelerdir olduğu gibi yine gruplardan geçmeyi başardık, hem de lider olarak. Oynadığımız futbol pek iç açıcı değil, ocak transferinde takıma takviye gerekiyor mutlaka. Advocaat bu çalışmalara başlamıştır umarım. Ligde kalan 3 maçı da kazanıp devre arasına moralli bir şekilde girersek devre arası takviyeleriyle bir anda liderliği dahi yakalayabiliriz. İlk kez katıldığı Avrupa Ligi'nde büyük başarı göstererek grubunu lider tamamlayan Osmanlıspor'a da ayrıca tebrikler.

3 Aralık 2016 Cumartesi

Dağ Fare Doğurdu

Derbi heyecanı başkadır. Hafta başında başlar, maç günü sabahında zirve yapar. Maç saati gelince kalp artık düzensiz atar hale gelir. Bu dönemde farklı heyecanlar içinde olduğum için derbi heyecanını eskisi gibi hissetmedim. Uzakta olmanın etkisi de vardı belki, maçı sabah 8de uyanıp izledim. Fenerbahçe'yi izlemek her zaman güzel ve keyifli ancak bu büyük maçın özeti : Dağ fare doğurdu.

Fenerbahçe yükselen performansıyla son 7 maçta 7 galibiyetle sahaya çıkarken Beşiktaş Avrupa'nın yenilgisiz iki takımından biri olarak geliyordu Kadıköy'e. Ülkenin iyi futbol oynayan iki takımı arasında geçen mücadele ise büyük beklentilerle başlarken koca bir hayal kırıklığı ile son buluyordu. Mücadelesi bol ancak kalitesi oldukça düşük bir derbi oldu. Kalite olmayınca gol pozisyonu dahi yaşanmadan sona erdi karşılaşma, iki kaleci yere dahi yatmadılar neredeyse zira isabetli şut sayısı sıfırdı.

Advocaat sahaya galip ve formda kadrosunu bozmadan sürdü ve doğrusunu yaptı. Savunma ve orta alan arasındaki bölgeyi öyle güzel kapattı ki o bölgede ne Oğuzhan ne de Tolgay ilk yarı boyunca topla buluşamadı. Bu baskı Beşiktaş'ın topu ileri taşımasını da zorlaştırdı. İlk yarıda Beşiktaşlı futbolcular ceza sahası içinde 2 kere topla buluşabildiler. Savunmada işler iyi giderken hücumda tekliyordu Fenerbahçe, Aatıf ve Sow kenarlarda etkili olamadılar. Alper'in orta sahaya daha çok yardım etmesi nedeniyle Van Persie de stoperler arasında yalnız kaldı. İkinci yarıda Aatıf - Volkan Şen değişikliği sol kanada bir kaç dakikalık hareketlilik getirse de Volkan Şen beklenen etkiyi yaratamadı.

Sonuç olarak Başakşehir'e yarayan bir maç oldu ve iki rakibi de 1 puanla kapattı haftayı. Fenerbahçe baskılı oynamış gibi görünse de pozisyon bulamadı. Hücum etkinliği ile bilinen Beşiktaş topu rakip kaleye gönderemedi. Bu kadar kısır futbolda iki takım da duran toplara bel bağlamıştı ancak onda da tehlike yaratamadılar.

Volkan Demirel : (7/10) Sezonun en rahat maçlarından birini oynadı. Son haftalarda hep aynı şeyi yazıyorum ancak önündeki savunma hattına çok şey borçlu. Son dakikada ceza sahası dışında karşıladığı top kritikti.

Şener Özbayraklı : (6/10) Kadrodaki yerini iyice sağlamlaştırdı. Savunmada hatasız oynadı, hücuma verdiği katkı diğer maçlara oranla biraz daha düşüktü.

Simon Kjaer : (6/10) Skrtel ile beraber rakip santrafor Cenk'i etkisiz hale getirmeyi başardı. Savunmadan çıkarken çok sayıda hatalı uzun top kullandı.

Martin Skrtel : (7/10) Savunmada iyi bir performans gösterdi ve rakibin hücum hattının etkisiz olması nedeniyle rahat bir maç geçirdi.

Hasan Ali Kaldırım : (8/10) Doping almış gibi oynuyordu bugün, kalitesi bildiğimiz Hasan Ali'ydi ancak performansı üst düzeydi. Skora katkı yapabilecek ortaları gönderemedi ceza sahasına.

Mehmet Topal : (7/10) Fenerbahçe orta sahasının rakibe üstünlük sağlamasında rolü büyüktü. Hücumda 2-3 kere kritik paslar attı ancak gole katkıda bulunamadı. Zaman zaman savunmanın ortasına çok gömüldü ve Josef'i yalnız bıraktı.

Josef de Souza :  (8/10) Son haftalardaki performansının aksine derbiye tutuk başladıysa da orta sahanın ayakta kalmasını sağladı. Alper'le beraber orta ikilide mücadele işini iyi yapıyorlar ancak teknik ve kalite anlamında yetersiz kalıyoruz bu ikiliyle.

Moussa Sow : (5/10) Geçen haftanın kahramanı ve Beşiktaş'a son dönemlerde en çok gol atan futbolcu olan Sow bugün çok tutuktu. Gol şansı nedeniyle 75 dakika oyunda kaldı ancak isteneni veremedi.

Alper Potuk : (8/10) Orta sahada çok koştu ve mücadele etti ancak oyuna kalite katmayı başaramadı. Top sürme ve faul alma konusunda ülkenin önde gelen isimlerinden ancak pas kalitesi için benzer şeyleri söylemek zor.

Aatıf Chahechohue : (6/10) Son haftaların formda ismi Aatıf bugün ilk yarıda görev aldı ve oldukça durgundu.

Robin van Persie : (6/10) Formda golcümüz bugün stoperler arasında kayboldu. Hücum organizasyonlarında ve duran toplarda hiç verimli olamadı.

Volkan Şen : (5/10) İkinci yarıda forma şansı buldu ancak ilk 5 dakika dışında etkili olamadı. Karşısında yakından tanıdığı Gökhan Gönül varken daha etkili olmasını beklerdim.

Jeremain Lens : (7/10) Sakatlıktan yeni çıktığı için ancak son 15 dakika forma şansı bulabildi, buna rağmen maçın en kilit paslarından birini verdi. Feyenoord karşısında ona ihtiyacımız olacak.

Dick Advocaat : (6/10) Sahaya sürdüğü kadro doğruydu ancak sıkışıp kalan oyuna daha erken müdahele edebilirdi. Oyuncu değişikliği yapmadan bile saha içi değişimlerle yapabileceği hamleler mevcuttu.

Özetle; beklenenin aksine çok kısır bir derbi oldu ve iki takım isabetli şut atamadan maçı bitirdi. İki hafta önceki Galatasaray derbisine benzer şekilde ortada futbol ve gol pozisyonu yoktu. Beşiktaş istediğini aldı, Fenerbahçe gol için çırpınmış gibi görünse de beraberliğe üzülmedi. Ülkenin en kaliteli maçları olarak adlandırılan iki derbideki futbol gerçekten hayal kırıklığı düzeyinde. Önümüzde puan tablosunun alt yarısında olan takımlarla yapacağımız 4 maç kaldı. Bu maçlardan alınacak 12 puan zirve yolunda büyük önem arz ediyor.

28 Kasım 2016 Pazartesi

Derede Boğulmadan Geçmek

Fenerbahçe son haftalarda rüzgarı arkasına aldı ve dolu dizgin devam ediyor. Son 7 resmi karşılaşmayı kritik eksikleri olmasına rağmen kazanmayı başardı ve toplamda 20 gol atarken kalesinde sadece 3 gol gördü. Bu dönemde yakalanan ivme ile takım lig tablosunda 3. sıraya yerleşirken, UEFA Avrupa Ligi'nde de gruptan çıkma yolunda önemli adımlar attı.

Rize deplasmanı Fenerbahçe için dere niteliğindeydi. Galatasaray maçının galibiyet sarhoşluğunu atamadığımızı Zorya Luhansk maçında gösterdik, kısır geçen maçı tecrübeyle kazanmayı bildik. Dün puan sıralamasında 1. ve 2.'nin müsabakası berabere bitince Rize maçı bir anda önem kazandı. Zira haftaya rakip Beşiktaş olacak ve sezon başından beri zirveye ilk kez bu kadar yaklaşma fırsatını yakalamış olacağız. Rüzgarın arkamızda olması büyük bir avantaj önümüzdeki haftaki maç için, ancak arada henüz oynanmamış Rize maçı beni korkutuyordu.

Advocaat sahaya yine esnek bir hücum hattıyla çıkmıştı. Takımın gerideki 7 oyuncusunu ezbere sayabiliyoruz artık, bu 7 oyuncu ceza ve sakatlık haricinde galibiyet serisinin başından bu yana beraber oynuyor. İstikrar da başarıyı getiriyor. Hücum hattında ise iki mevkiide oynayabilen, oyun içinde gerektiğinde farklı mevkiiye kayabilecek 4 oyuncu vardı. Maçın başında gelen gol beni endişeye sevk etse de Moussa Sow ilk yarı bitmeden üç gol buldu; önce sol, sonra sağ ayağıyla, en sonunda kafa vuruşuyla. Ardarda gelen gollerle Rize bir anda dağıldı ve maçın geri kalanında direnç gösteremedi. İkinci yarıda rahatlayan oyunla beraber Aatıf Chahechohue ve İsmail Köybaşı'nın golleri de geldi ve maç 5-1 gibi farklı bir sonuçla tamamlandı.

4-3-3 düzeninde sol ve sağ açığın skor katkısı çok önemlidir. Geçen sene kasım ayı sonuna kadar açıkta oynayan Luis Nani, Lazar Markovic, Volkan Şen ve Alper Potuk toplam 8 gol bulurken bu sezon açıkta oynayan Aatıf Chahechohue, Volkan Şen, Alper Potuk, Miroslav Stoch ve Moussa Sow tam 16 gol buldular. Fenerbahçe'nin en son hat-trick'i yine Moussa Sow'a aitti 21 Eylül 2013'teki Elazığspor maçında. İlk yarıda yapılan en son hat-trick'i hatırlamakta güçlük çekiyorum.

Maçın kilit noktalarından biri sol açıkta oynayan Aatıf Chahechohue'nin orta alana yardıma gelip top dağıtımına katılırken Moussa Sow'un Robin van Persie'ye yaklaşıp gol kovalaması oldu. Zira üç gol de Moussa Sow'un içeride bulunduğu pozisyonlarda geldi. Öte yandan sarı kart cezası sınırında olan Martin Skrtel oynadığı 65 dakika içinde 19 doğru pas ile %100 isabet yakaladı ve rakibi Leonard Kweuke'yi temiz müdahalelerle durdurmayı başardı. Fenerbahçe'nin kaleyi bulan 6 şutunun 5'i gol oldu, sadece van Persie kaleciye takıldı. Ayrıca Fenerbahçe ilk yarıda ceza sahasına 3 isabetli ortadan 3 gol çıkarmayı başardı.

Volkan Demirel : (7/10) Yere yatmadan geçen maçlarından biri daha. Yediği golde yapacak bir şeyi yoktu, farkın artmasıyla laubali tavırlar içine girmese daha hoş olurdu.

Şener Özbayraklı : (8/10) Sağ kanatta çok çalıştı. Önünde oynayan Moussa Sow'un forvete kayması nedeniyle kanadı tek başına savundu ve oldukça başarılıydı.

Simon Kjaer : (5/10) Maçın başında geç kaldığı iki poziyondan birinde sarı kart gördü, diğerinde adamını kaçırıp gole sebep oldu. Top ayağındayken baskı altında hataya müsait bir futbolcu ancak Rize'nin hücum hattı organize halde baskı yapamayınca top kaybı sayısı azaldı.

Martin Skrtel : (9/10) Sarı kart cezalısı durumuna düşmemek için dikkatli oynadı. Bildiğimiz temiz savunmacı oyununu iyi bir performansla sergiledi. Son haftalarda pozisyon vermiyor olmamızda büyük payı var.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Hücuma destek vermeye çalıştı, ayağına gelen topları kaybetmeden pas trafiğini yönlendirmeyi başardı. Fiziksel ve mental olarak yoruldu bu dönemde ancak kadroda sürekli 11'de yer alarak ödülünü alıyor.

Mehmet Topal : (8/10) Zorya maçındaki vasat performansının ardından bu maçta parladı ve kendine geldi. Moussa Sow'a yaptığı asistte pas aslında kötü olsa da Sowaşata harika bir gole imza attı. Beşiktaş karşısında büyük görev düşecek.

Josef de Souza : (7/10) Son haftaların formda oyuncusu bugün biraz daha dinlenmeyi tercih etti. Orta sahada savunma yönünde görevini eksiksiz yerine getirdi, hücuma pek destek vermedi.

Alper Potuk : (8/10) Orta sahada topu yönlendiren isim oldu ve gerçek bir 8 numara gibi oynadı bugün. Advocaat'ın verim almayı başardığı isimlerin başında geliyor. Duran toplardaki isabeti artarsa Lens'ten sonra duran toplar ona emanet olabilir.

Moussa Sow : (10/10) Sağ açıkta oynayıp ilk yarıyı hat-trick ile tamamlayan bir oyuncuya 10 verilmez mi? Yine Sowaşata'lığını gösterdi, normal gol atmayı pek sevmiyor sanırım. Takıma çok şey kattığı ortada.

Robin van Persie : (7/10) Bugün gününde değildi, rakip stoperle maçın başından itibaren itişmeye başladı ve aklı maç boyu onda kaldı muhtemelen. Hakemin bir kaç hatalı kararı da bunda etkili oldu. Gollerini haftaya sakladığını umuyorum.

Aatıf Chahechohue : (9/10) Avrupa kadrosunda olmadığı için lig kadrosunun yıldızı olarak devam ediyor. Galatasaray maçında yedekti ancak bu maçta bıraktığı yerden devam etti. Kanatta oynadığı zaman daha verimli oluyor.

Roman Neustadter : (7/10) Maçın koptuğu bölümde Martin Skrtel'in sarı kart riskini ortadan kaldırmak için oyuna girdi. Etliye sütlüye karışmadı.

İsmail Köybaşı : (8/10) O da Hasan Ali'yi dinlendirmek için oyuna girdi, rakip 10 kişi kalınca hücumda da etkili oldu. Ödülünü de 90. dakikada frikiği harika bir gole çevirerek aldı. 6 sezonluk Beşiktaş kariyerinde attığı toplam golü Fenerbahçe'de 12. haftada yakalamış olması da güzel bir anektod.

Volkan Şen : (6/10) Oyuna girdikten sonra deparlarıyla farkı arttırabilirdi, güzel bir pasında van Persie'nin şutu kaleciye takıldı. Oynadığı süre 10 dakika olacak ancak hızlı hücumda pas tercihi kendisi olmayınca oyuna küsüyor. Böyle yaptıkça kulübede daha çok yedek kalır. Yeteneklerine düşman bir psikolojisi var adeta.

Dick Advocaat : (9/10) İki derbi arasında zor bir deplasmanda takımı iyi motive etmeyi başardı ve zor başlayan maçta farklı bir galibiyet aldı. Oyuncu değişiklikleri yerindeydi, takımdaki çoğu futbolcudan verim ve ekstra katkı almaya başladı. Beşiktaş karşısında en zor sınavını verecek ve galip geleceğine inanıyorum.

Özetle; iki derbi arasında geri düştüğümüz maçta 5 golle ayağa kalkmak kolay iş değil. Yoğun maç trafiğini minimum rotasyon ile geçiriyoruz ve galibiyet serisi 7 maça çıktı. Zirvedeki rakiplerin puan kaybıyla iştahımız iyice arttı ve son 9 haftanın lideri durumundayız. Halen ilk 3 haftada kaybettiğimiz puanları telafi etmeye çalışıyoruz ancak bu istikrarla devre arasına kadar sağlam adımlar atacağız umuyorum. Cumartesi günü güzel ve kaliteli bir derbi bekliyor bizi, bol gol pozisyonu olan, kör dövüşünden ziyade iyi futbolun sahada olduğu bir derbi istiyorum. Tribünlerin boş kalmayacağına eminim. Dereyi atlattık, sıra denizde..

20 Kasım 2016 Pazar

Futbol Sahası Değil, Satranç Tahtası

Ülkede futbol seven kalmadı pek malum olaylar yüzünden. Gözünün ucuyla bakan artık hiç bakmıyor, deplasman kaçırmayan adam artık tek tük maça gidiyor. Ülkece futboldan soğumuş olsak da bizim el classico'dan sıkılmak mümkün değil. Sezonda iki maç diğerlerinden farklı oluyor hem Fenerbahçe hem de Galatasaray taraftarları için. Bugün de onların ilki oynandı.

Bir tarafta 17 senelik seriyi bozmaya gelmiş, sezona formda giren ama duraklama evresine geçen Galatasaray, diğer tarafta 17 senelik seriyi devam ettirme stresini içten içe taşıyan, sezona kötü başlayıp iyiye doğru yol alan Fenerbahçe. Derbinin favorisi olmaz derler ama bal gibi de olur, Kadıköy'de favori Fenerbahçe'dir. Biz de can dostum güzel insanla favori olmayı perçinlemeye beraber gittik totem yaparak.

Maç öncesi Fenerbahçe Mehmet Topal ve Jeremain Lens gibi iki kritik eksikle çıkıyordu sahaya. Özellikle Mehmet Topal'ın yerine oynayacak Roman Neustadter'in performansı soru işaretiydi. Advocaat'ın tercihleri adeta satranç taşları gibiydi. Oturmuş geri dörtlünün önünde Neustadter, onun önünde dörtlüde Volkan Şen - Robin van Persie - Josef Souza - Alper Potuk vardı. Alper sağ kanatta Bruma'yı kilitlemek için sahadaydı. İlk yarıda takım görevini tam anlamıyla yerine getirdi. Ortaya konan futbol çok keyifli olmasa da Volkan Demirel yere yatmadan ilk yarıyı tamamladı. İlk yarı tam orta saha mücadelesi şeklinde bitiyor derken Alper'in muhteşem ara pasına hareketlenen Şener kariyerinin en değerli asistiyle van Persie'yi gördü ve o da klasına yakışır bir son vuruşla ilk yarının skorunu belirledi. Ligde bu golü atabilecek oyuncu sayısının bir elin parmağını geçmeyeceğini de belirtmek gerek.

İkinci yarıda satranç taşları yer değiştirdi. Alper orta üçlüye kaydı, van Persie ileri uca geçti, Sow sağ kanadı kapattı. İkinci yarı topla Galatasaray oynamış gibi görünse de tempoyu Fenerbahçe kontrol etti. Rakibin tehlikeli olabilecek oyuncuları Bruma, Sneijder ve Eren etkisiz kalınca Volkan Demirel ikinci yarıyı da çok rahat biçimde geçirdi. Galatasaray'ın risk aldığı dakikalarda Fenerbahçe kontra ataklarla farkı arttırabilirdi ancak maçı getiren gol Josef'in ısrarlı baskıcı sonucu kazandırdığı penaltı ile geldi. Skor 2-0 olduktan sonra iki takım da bitse de gitsek havasına girdi. 

Bu sonuçla Fenerbahçe sezon başındaki kötü başlangıcı lehine çevirmeyi başardı ve puan sıralamasında 3. sıraya kadar yükseldi. Tribünleri tıklım tıklım dolduran taraftarlar da galibiyette olumlu faktörlerdendi. Rakip taraftarın da gelmesi stada renk kattı ancak 18. kez eve üzgün dönmek yıpratmıştır eminim. Hakemin konuşulmadığı bir derbi olması ayrıca sevindirici.

Volkan Demirel : (7/10) Sezonun en rahat maçını oynadı belki. Kurtarması gereken top bile gelmedi. Önündeki 6 kişilik savunma bloğuna çok şey borçlu.

Şener Özbayraklı : (9/10) Kare asın parçalarından birincisi. Yaptığı asist kariyerinin en değerli asistiydi muhtemelen. Hücum katkısının yanı sıra ligin en etkili hücum oyuncularından Bruma'yı da durdurmayı başardı.

Simon Kjaer : (7/10) Savunmada görevini yerine getirdi, hiç risk almadı. Geriden oyun kurmak konusunda idare eder bir performans gösterdi.

Martin Skrtel : (8/10) Maçın başlarında sarı kart görmesine rağmen maçı tertemiz müdahalelerle bitirmeyi başardı. Görevini layığıyla yerine getirdi.

Hasan Ali Kaldırım : (6/10) Karşısında oynayan Sinan - Sabri ikilisinin zaten verimsiz olması nedeniyle rahat bir maç oynadı. Hücuma pek katılmadı, önünde oynayan Volkan Şen'in savunma zaafı nedeniyle daha savunma yönlü bir maç oynadı.

Roman Neustadter : (6/10) Topal'ın yokluğu aratmadı ama bu alanda Josef'e teşekkür etmesi gerek. Aldığı topların çoğunu en basit şekilde ayağından çıkarmaya çalıştı.

Josef de Souza : (9/10) Kare asın parçalarından ikincisi. Muazzam bir mücadele sergiledi, ilk yarı orta alanda pas yapamıyor olmamız nedeniyle oyun kilitlenmiş gibi görünse de 90 dakika durmadan koştu ve Fenerbahçe'nin en çok koşan futbolcusu oldu.

Alper Potuk : (8/10) Kare asın parçalarından üçüncüsü. İlk yarıda o da silik bir görüntü çizdi ancak kanadındaki Bruma - Carole ikilisini durdurmak konusunda başarılıydı. Golde asist öncesi pası atabileceği en doğru pastı.

Moussa Sow : (8/10) Manchester United maçındaki gibi ileri uçta rakibi rahatsız etmek için görev aldı. Gollerde payı olmasa da mücadelesiyle takımı rahatlattı.

Robin van Persie : (9/10) Kare asın parçalarından dördüncüsü ve bugün için maçın adamı. İlk yarıda pas yapamayan orta sahada o da kayboldu ancak öyle bir gol attı ki silik performansını unutturdu. İki gol birden bularak gerçek kere gerçek Fenerbahçeli oldu. 

Volkan Şen : (5/10) Takımın bugün için en zayıf halkasıydı. Süratiyle karşısında oynayan Sabri ve Cavanda'yı rahatlıkla ekarte edebilecekken son tercihleri hep hatalıydı. Bir türlü istenen düzeye ulaşamadı bugün.

Aatıf Chahechohue : (7/10) Maç koptuktan sonra oyunu rahatlatmak için girdi, pas trafiğine de olumlu katkı yaptı. Aslında onun sevdiği bir futbol vardı sahada ancak kenardan aldığı talimat gereğince saldırmak yerine oyunu dinlendirmeyi tercih etti.

Emmanuel Emenike : (5/10) Olumlu hareket yapmadan maçı tamamladı. Kenardan gelince hep küskünleri oynuyor zaten.

Salih Uçan : (5/10) Topa dokundu mu hatırlamıyorum bile. Maç sonrası basın toplantısında Advocaat'ın söylediklerinden iyi ders çıkarmalı kendine.

Dick Advocaat : (8/10) Bugünkü satranç maçını Advocaat kazandı. Doğru hamleler yaptı, şampiyonluk yolunda çok değerli olacak bir galibiyet aldı. İkinci golden önce 65-70 arası değişiklik yaparak oyunu yeniden kontrolüne alabilirdi ancak kazandığı için haklı çıktı.

Özetle; seri 17 seneye çıktı. Galibiyet görmeyen üniversiteli Galatasaray taraftarları var artık. Seri elbet bir gün sona erecek ancak Galatasaray bir süre daha galibiyet göremeyecek gibi. Robin van Persie golleriyle iyi performansını sürdürürken hem gerçek Fenerbahçeli oldu hem de saygınlığını geri kazandı. Kritik Rize deplasmanı ve içeride Beşiktaş maçlarını da alırsak ilk yarıyı puan olarak beklediğimiz yerde bitirebiliriz. Lens olmadan kazanmış olmamız da sevindirici, o geldikten sonra her şey daha güzel olacak.

6 Kasım 2016 Pazar

Kazanırken Kaybetmek

Fenerbahçe Akhisarpor'u deplasmanda 3-1'lik sonuçla geçti ve maçı kazandı. Ancak maçı kazanırken bazı kayıplar yaşadı. Takımın bel kemiği Mehmet Topal sarı kart görerek Galatasaray derbisi öncesi cezalı duruma düştü.  Form tutmaya başlayan ve hücum hattının önemli silahı haline gelen Robin van Persie göz kapağı yırtılması sonucu hastaneye kaldırıldı ve durumu şüpheli. Takım ayrıca 90+2. dakikada gol yedi ve 2 maçtır süre gelen gol yemeden kazanma serisi sona erdi.

Kaybettiklerimiz bir kenara, neleri kazandık ona bakalım bir de. Öncelikle 3 puan en değerlisi, Galatasaray'ın 2, Beşiktaş'ın 6 puan arkasındayız lige kötü başlamamıza rağmen. Son 4 resmi maçta 4 galibiyet aldık. Robin van Persie'nin formunun yükseliyor olması büyük bir artı. Ayrıca Aatıf'ın 10 numara pozisyonunda tehlikeli bir silah olduğunu görüyoruz iki maçtır.

Geçen hafta 5 golle kazanan kadroyu bozmadı Advocaat. Hafta içi Manchester United maçında formda Robin van Persie kesik yemesine rağmen bugün büyük bir motivasyonla sahadaydı. Manchester'a karşı oynayan 9 oyuncu yorgunluk belirtileri veriyordu maçın başında. Gol de perşembe günü sahaya çıkmayan Aatıf - van Persie ikilisinin paslaşması ve Fenerbahçe forması giydiği sürece bu kadar katkı sağlamayan Serdar Kesimal'ın hatası sonucu meydana geldi. Aatıf sağ ayağının dışıyla milimetrik bir pas atarken Robin van Persie de klasına yakışır bir gol vuruşuyla Fenerbahçe'yi öne geçiriyordu. Golün ardından kontrol Fenerbahçe'ye geçmişken Mehmet Topal acemice bir müdahale ile penaltıya sebep oldu ve belki daha kötüsü cezalı duruma düştü. Ligin kaliteli santraforlarından Rodallega penaltıyı üstten dışarı yolladı ve maçı kazanma motivasyonunu Fenerbahçe'ye hediye etti.

İkinci yarıya Akhisar baskılı başlamış görünse de Fenerbahçe kontra ataklarla etkili oldu ve güzel paslaşmalar soncu Aatıf'la ikinci golü buldu. Üçüncü gol ise futbol şaka programlarına konu olacak cinstendi. Emenike'nin kaleye gönderdiği topu Serdar uzaklaştırabilecek durumdayken kaleci Fatih'in "bırak" demesiyle topa müdahale etmedi ancak Fatih topu tutamadı ve top ağlarla buluştu. Son dakika içinde 1 penaltı, 3 frikikte kaleyi bulamayan Rodallega direk dibine bir plase ile skoru 3-1'e getirdi.

Fenerbahçe kaleyi bulan 3 pozisyonda 3 gol buldu, Akhisar ise isabetli şutlarını 85 ve 90+2'de atabildi. Penaltının kaçması Fenerbahçe'nin rahat bir maç oynamasını sağladı. Enteresan bir detay da Tolunay Kafkas ile ilk yarı 0 keyfi bu penaltı yüzünden tutmadı. Yorgun Fenerbahçe'nin ekonomik oyununu ise aşağıdaki tablo gayet güzel özetliyor.




Volkan Demirel : (7/10) Yere yattığı ilk poziyon 85. dakika civarındaydı. Golde top Kjaer'in bacaklarının arasından geçti ve direk dibine gitti. Genel olarak rahat bir maç geçirdi savunma hattının hata yapmaması nedeniyle.

Şener Özbayraklı : (7/10) Manchester maçının yorgunlarındandı ve 1-2 pozisyon hariç hücuma katılmadı. Katıldığı pozisyonlarda da etkiliydi, aldığı topları hep olumlu kullandı.

Simon Kjaer : (7/10) Ligin etkili santraforlarından Hugo Rodallega'yı durdurmayı başardı partneri Martin Skrtel ile beraber. Akhisar'ın yoğun baskı yapmaması nedeniyle pas trafiğinde başarı yüzdesi yüksekti.

Martin Skrtel : (8/10) Yaptığı müdahalelerin neredeyse tamamı doğruydu. Rakip santraforlara nefes aldırmadı. Etkisi giderek hissedilir hale geliyor.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Manchester yorgunlarından biri de Hasan'dı. Golü de erken bulunca ekonomik oynamayı tercih etti, savunmada yerini kaybetmedi.

Mehmet Topal : (6/10) Maç geneli performansı yüksekti ancak yaptığı penaltı yüzünden hem cezalı duruma düştü hem de penaltı gol olsa takımı zor duruma sokabilirdi. Galatasaray maçında umarım kendisini aramayız.

Josef de Souza : (6/10) O da ekonomik oyunu tercih etti. Önünde oynayan Aatıf'ın hücum karakterli olması sebebiyle bugünkü önceliği savunmaya destek vermekti. Görevini hata yapmadan yerine getirdi.

Aatıf Chahechohue : (9/10) Bugün tam bir 10 numara gibi oynadı. Geçen haftaki iyi performansının üzerine koyarak devam etti ve yine takımın en çok koşanı olarak günü 1 gol, 1 asistle tamamladı. Anadolu takımlarına karşı lig tecrübesi ve hücum yetenekleriyle kilidi açmak konusunda önemli bir silah olabilir. Ayrıca uzun zamandır yedek kulübesinden gelip üst düzey performans gösteren ilk oyuncu olarak diğer arkadaşlarına örnek olur umarım.

Jeremain Lens : (7/10) Sezonun yıldızı bugün daha sakin oynamayı tercih etti. Golü ilk yarıda bulunca hücum anlamındaki sorumluluğu azaldı ancak buna rağmen 2. golde muhteşem ara pasıyla golü hazırladı.

Robin van Persie : (9/10) Maçın en iyisiydi, hatta geldiğinden beri bu yana en iyi performansını gösteriyordu belki ancak talihsiz bir sakatlık yaşadı. Golden önceki mücadelesi, gol pozisyonundaki muhteşem gol vuruşu, Rodallega'nın kaçan penaltısında depar atan ilk Fenerbahçeli olması gibi bir çok örnekle desteklenebilir iyi performansı. Üstelik bunların hepsini 90 dakika yedek oturduğu Manchester United maçından sonra yaptı. Takımı sahipleniyor ve böyle devam ederse bizi ileri taşıyan oyuncuların başında gelecek.

Volkan Şen : (7/10) İlk gol pozisyonunu hazırlayan pas onun ayağından çıktı ancak Manchester maçının yorgunluğu vardı onda da. Galatasaray maçında Sabri'yi bolca zorlamasını bekliyorum.

Emmanuel Emenike : (8/10) Sakatlanan van Persie yerine oyuna girdi ve ikinci yarı farkın açılmasında büyük rol oynadı. Motive olduğu zaman etkili oluyor ancak motivasyonu canının estiği zamana bağlı. Bu yüzden dengesiz, bu yüzden büyük futbolcu değil.

Alper Potuk : (6/10) Orta sahayı tutmak için oyuna girdi, son 15 dakika kanada kaydı ancak iki pozisyonda da iyi bir performans göstermedi. Maçtaki tek olumlu hareketi ikinci golü başlatan akında ayağından hızlı çıkardığı toptu. Acemice yaptığı faul tehlikeli bir frikiğe sebep oldu.

Roman Neustadter : (5/10) Son dakikalarda zaman geçirmek üzere oyuna girdi, Galatasaray maçında forma şansı bulabilir. Milli maç arasında iyi çalışması gerek.

Dick Advocaat : (8/10) Kazanan takımı bozmayarak haklı çıktı. Zirve yürüyüşüne devam ediyor. Önümüzdeki hafta bir derbi bekliyor kendisini. Kazanırsa taraftarın gönlünü kazanır aynı zamanda. Maç sonrası röportajında maça önem verdiğini dile getirdi, neler olacak göreceğiz milli ara sonrası.

Özetle; yüksek performans gösterdiği ve çok yorulduğu Manchester maçı sonrası Akhisar kağıt üzerinde zor bir deplasmandı ancak Fenerbahçe'nin klas ayakları sayesinde rahat bir galibiyet aldı. 3 puanı alırken kritik Galatasaray maçı öncesi Mehmet Topal'ı kaybetti. Milli ara sonrası üç büyük takımın 3 farklı sonuç beklediği bir maç yaşanacak. Galatasaray bu sefer Riekerink'le şansını denerken Fenerbahçe Advocaat ile serisine bir halka daha eklemeye çalışacak.

4 Kasım 2016 Cuma

Geri Oynamak Ayıp Değil!

Muhteşem bir zafer sonrası böyle bir başlık kel alaka duruyor olabilir ancak dün bu gerçek az kalsın canımızı yakacaktı. Sezonun en önemli galibiyetini aldı Fenerbahçe, rakibi Manchester United'ı 2-1 mağlup ederek. Son haftalarda gelen galibiyetlerle rüzgar artık iyice arkamızda. Peki maç yazısının başlığı neden bu şekilde?

Fenerbahçe ortalama bir sezonda 50 maç yapıyor, bunların 40 tanesinde kapalı rakibi açmaya çalışıyor, 6-7 tanesinde kendi ayarında bir rakiple kafa kafaya oynuyor, 3-4 tanesinde de kalenin önüne otobüs park etmeye çalışıyor. Dünkü maç otobüs park etme maçıydı. Feyenoord'un ilk maçtaki sürpriz Manchester galibiyeti sebebiyle grupta işler karışmıştı ve Fenerbahçe'nin sahadan en az 1 puanla ayrılmaması halinde gruptan çıkma ihtimali neredeyse tükenecekti. O yüzden 1 puana bile razıydık ve otobüsü kalenin önüne park edecektik, zira rakipte Rooney, İbrahimoviç, Rashford ve Martial gibi dünyada neredeyse her takımda ilk 11 oynayacak düzeyde forvetler vardı.

Sezondaki 50 maçın sadece 3-4 tanesini savunma öncelikli mantaliteyle oynamaya çalışınca takımın şaftı kayıyor. Daha doğrusu kadro buna göre kurulmadığı için hücum hattı (özellikle kanatlar) savunma yaparken bocalıyor. Dün Fenerbahçe'nin işini kolaylaştıran golün 69. saniyede gelmesi oldu. Öyle ki, gol olduğunda sahadaki 22 futbolcudan 8 tanesi henüz topa dokunmamıştı bile. Golü atan "Sowaşata" isimli kahramana da tebrikler, hem muazzam golü için hem de kendisini 11de sahaya süren Advocaat'ı haklı çıkardığı için.

Gol çok erken gelince maçın anlayışı değişti, belki kafa kafaya oynanacak ilk yarı henüz 1. dakikadan itibaren Fenerbahçe yarı alanında geçmeye başladı. Fenerbahçe topu her kaptığında ya nefes almak için anlamsızca ileri uzaklaştırıyor ya da hızlı bir hücuma çıkmaya çalışırken 4. saniyede top kaybı ile sonuçlanıyordu. İşte bu yüzden geri oynamak ayıp değil diyorum. Rakip ilk dakika golüyle şoka uğramış, sakin olup bol pas yapmamız gereken dönemde topu ayağına her alan hücuma giderken pas hatası yapıyordu. Oysa ligde oyunu sağdan sola, soldan sağa rahatlıkla çevirdiğimiz gibi bekler, stoperler ve ön liberolar arası yapılacak paslarla oyunu soğutup tempoyu düşürebilirdik. İlk yarı boyunca Volkan Şen bir kaç kere özgüven gösterip topu ayağında tutarak faul aldı ve nefeslenme imkanı bulduk. Rakip baskı kurdu desek bile topu bir türlü Fenerbahçe ceza sahasına sokamadılar, savunma hattımızın önünde top çevirdiler ancak. Volkan en rahat maçlarından birini oynadı Avrupa arenasında.



İkinci yarı işler değişir mi diye düşünürken aynı düzen devam etti. Sahne sırası Jeremain Lens'teydi ve muazzam bir frikikle fileleri havalandırdı. Ancak bu golden sonra Fenerbahçe biraz sakinleşti, top çevirmeye başladı. Hatta bir ara paslaşmalarda oley sesleri yankılandı stadda. Emenike rakibe kıyamamış olacak ki 4-5 olabilecek maçı 2-0'da tuttu. Rakibin tek tehlikeli atağı 89'da Rooney'in güzel şutu oldu, o da gol oldu zaten. Rooney'in golünden sonra yine azap dakikaları yaşadık, uzatmalarda bir tane daha yiyorduk neyse ki İsmail yerinde hazır bekliyordu ve golü çıkardı.

Bu sonucun yanında Zorya - Feyenoord maçının berabere bitmiş olması da galibiyetin anlamını iki katına çıkardı. Şimdi içeride Zorya'yı (mümkünse farklı) mağlup ettikten sonra Feyenoord deplasmanından alınacak bir puan bizi üst tura taşıyacak. Duruma göre ikili averaj ve genel averaj hesaplarıyla mağlup olsak bile tur atlama ihtimalimiz var, tabii o maçlara kadar köprünün altından daha çok sular akacak.

Bir parantez de Kadıköy'ü 8-9 ay sonra ilk kez hınca hınç dolduran taraftarlara. Tribünler sizinle güzel, bu takımı yalnız bırakmayın. Atmosferin etkisini ölçmek mümkün değil ama takıma ne kadar olumlu etki ettiğini sahada gözlemliyoruz. Desteğe devam!

Volkan Demirel : (7/10) Önündeki blok sayesinde rahat bir maç çıkardı. Neredeyse top kurtarmadan, yere yatmadan maçı tamamladı. 35 yaşın deneyimine yakışmayacak şekilde kalesini terk etti 1-2 pozisyonda. Son dakikalarda yan toplarda daha dikkatli olmalıydı.

Şener Özbayraklı : (8/10) Günün görünmez kahramanlarından. Azimle mücadele etti 90 dakika boyunca, yerini hiç kaybetmedi. Maça çok konsantreydi, belli ki rakibini iyi çalışmıştı. Karşısındaki hızlı kanat oyuncularına orta imkanı vermedi.

Simon Kjaer : (7/10) O da günün iyi isimlerindendi. Ön liberoların yakın oynaması sebebiyle rakiple birebir kalmadı hiç.

Martin Skrtel : (8/10) İngiltere'de uzun yıllar oynamanın avantajı ve soğukkanlılığı vardı. Rakiplerine hava topu vermedi hiç, tek pozisyonda müdahalede geç kaldı ve sarı kartı da orada gördü. Rooney'in ofsayt olmayan pozisyonunda çabuk davrandı ve yerine bir müdahale gerçekleştirdi.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) İstatistik tablosunda adı yazan 3 Fenerbahçe'liden biri. İstediği gibi bir orta yapmasa da Moussa Sow jeneriklik bir gol attı. Savunma anlamında sakin olmayı bir türlü beceremedi. Aldığı topların çoğunu kaybetti.

Mehmet Topal : (8/10) Bitmek tükenmek bilmeyen bir kondisyon sergiledi. Savunmanın açıklarını kapattı, hücumlara destek vermeye çalıştı. Frikik öncesinde faulu aldı ve golü bir anlamda hazırlamış oldu. Hafta sonu aynı ayarda bir faule penaltı çalınınca yer yerinden oynamıştı, bu hareketin Avrupa arenasında da faul olduğunu öğrenmiş olduk.

Josef de Souza : (8/10) O da savunmanın önündeki kahramanlardandı. Hata yaptığı tek pozisyonda Rooney golü attı. Dünkü rolü tamamen savunma odaklıydı, bu yüzden hücuma hiç katılmadı. Pogba'nın sakatlanıp çıkması da elini rahatlattı.

Alper Potuk : (6/10) Dünün en çok pas hatası yapan ve top kaybeden ismi. Orta sahanın ortasında oynamasına rağmen bu bölgede topla hiç buluşmadı neredeyse. Pas vermesi gereken yerde top sürdü, top sürmesi gereken yerde pas vermeyi tercih etti. Mücadelesi nedeniyle ilk 11deydi, onun da hakkını verdi ama oyun kalitesini bir kaç seviye yukarı çekmesi gerekiyor.


Jeremain Lens : (9/10) Bu sezon Fenerbahçe'nin her şeyi. Sakatlandığı maçlarda yaşadığımız çöküş de ortada, iyi olduğu maçlarda neler yapabildiği de. Emenike yerine Semih Şentürk gibi bir golcümüz olsa dün 2 veya 3 asistle maçı bitirebilirdi. Frikikteki vuruşu muhteşemdi ve ancak o noktaya vurulduğu takdirde gol olurdu. Hücumun yanı sıra maç boyunca sağ bekte adam kovaladı,

Moussa Sow : (9/10) "Sowaşata" benzetmesine bayıldım, özlemiştik bu tür klas gollerini. Elimizde pres yapabilecek, savunma yapmayı bilen tek santrafor olduğu için ilk 11de sahaya çıktı. Ödülünü de 69. saniyede aldı. Taraftara muazzam bir gece yaşattı. Lens ve Volkan'ın dönemediği pozisyonlarda bile geri koşarak kanatları kapatmaya uğraştı.

Volkan Şen : (7/10) Hücum anlamında bildiğimiz Volkan'ın çok gerisindeydi ancak aldığı fauller ve savunmaya yaptığı yardım takım savunmasına büyük katkı sağladı.

Emmanuel Emenike : (1/10) Öyle bir forvet ki, faul almayı bilmiyor, top saklamayı beceremiyor, gol vuruşlarında ise günü gününü tutmuyor. Dünkü maçı 2 gol atarak, 1 kırmızı kart gösterterek ve 1 penaltı yaptırarak bitirebilirdi rahatlıkla. Ama bizimki golleri kaçırdığı gibi oyunda kaldığı 20 dakikalık sürede pres yapmaya dahi tenezzül etmedi.

Roman Neustadter : (5/10) Otobüsü park ettiğimiz dakikalarda emniyet sübabı olarak oyuna girdi. Pek etliye sütlüye karışmadı.

İsmail Köybaşı : (6/10) Oyunda kaldığı 7 dakika boyunca tek bir pozisyonda sahneye çıktı, o pozisyonda da olması gereken yerdeydi ve gol olmak üzere olan topu çizgi üzerinden çıkardı.

Dick Advocaat : (8/10) Dünkü senaryoyu o da beklemiyordu ancak 4-1'lik maçın intikamını aldı ve belki daha da önemlisi takıma maç 1-0'ken nasıl oynaması gerektiğini öğretmiş olduğunu gösterdi. Formda bir van Persie'yi sahada göremeyince sinirlenen taraftar Sow'un golü ve iyi performansı sonrası sözlerini geri aldı.

Özetle; Manchester - Fenerbahçe çekişmesinde durum 3-3 oldu. 4 gol yediğimiz maçın rövanşında sahaya karakter koymak önemliydi ve bunu başardık. Farklı kazanabilecek fırsatları da yakalamışken 2-1'lik galibiyetle yetinmek üzüntü veriyor ama grup aşamasında önemli olan 3 puandı. Zorya galibiyeti ve Feyenoord beraberliği bize turu getirecek, dünkü oyunla iki takımı da yenebileceğimizi göstermiş olduk. İçeride Galatasaray, Zorya, Beşiktaş gibi bir seri bekliyor bizi. Bu maçlarda 45bin taraftarın altına düşmeden galip gelirsek devre arasında Avrupa'da yolumuza devam ederken ligde de kafa kafaya gelmiş oluruz.

30 Ekim 2016 Pazar

Zirve Yürüyüşüne Devam

Geçen hafta kazanılan Konyaspor maçının anlam kazanması için Fenerbahçe'nin Karabükspor maçında da galibiyete ihtiyacı vardı. Karabük geride kalan haftalarda ortaya koyduğu performansla ligin iyi mücadele eden ekiplerinden biri olarak anılıyordu. O yüzden maç öncesi tribünlerde olan 10bin civarı insan da "1-0 olsun, bizim olsun" düşüncesi içindeydi.

Pazartesi günü Ali Koç'un yaptığı başkanlık açıklaması tribünlere olumlu yansır diye düşünüyordum ancak yanıldım. Sahaya çıkan 11de forvet arkası tercihi şaşırtıcıydı. Bugüne kadar ligde sadece 27 dakika forma giymiş Aatıf kadrodaydı ve 90 dakika boyunca 12.5 km koşarak maçın en çok koşan oyuncusu oldu. Maç sıkıcı başladı ve ilk 17 dakika boyunca Fenerbahçe karşı yarı sahada neredeyse pas yapamadı.



Derken karambol bir pozisyonda Mehmet Topal ceza sahası içinde yerde kaldı ve hakem Fırat Aydınus penaltıya hükmetti. Penaltı kararı %100 hatalı diyemem ancak aynı penaltı aleyhimize çalınsa içime sinmezdi, dolayısıyla biraz ağır olduğunu düşünüyorum. Robin van Persie beni ve kaleciyi ters köşeye gönderdi. Golden sonra da orta saha mücadelesi devam etti, pek gol poziyonu yoktu ortalarda. 29. dakikada Ceyhun Gülselam haklı bir ikinci sarı kart gördü (ilki penaltı pozisyonuna itirazdan) ve takımını 10 kişi bıraktı. Maç bence o dakikada koptu. Karabük 30 - 45 arası direnç göstermiş olsa da kaderi belli olmuş gibiydi. Devre arasına girerken Martin Skrtel ileri taşıdığı topu harika bir voleyle ağlara gönderdi. Pozisyonda topu sürmesi, gol vuruşu öncesi pozisyon alırken ofsayta dikkat etmesi ve son vuruştaki volesi birinci sınıf golcü işleriydi.

İkinci yarıya mental ve fiziksel olarak rahat başladı Fenerbahçe, zira kafalarda Perşembe günkü kritik Manchester United maçı vardı. 48-55 arası bir tufan yaşandı ve Fenerbahçe 3 hızlı hücumda 3 gol buldu. Ondan sonra da maçı rölantiye aldılar ve kısmen skorun verdiği laubalilikle maçı bitirdiler. Karabük adına maçın tek olumlu hareketi Tanase'nin uzaktan yaptığı şık plaseydi. 60 dakika bir oyuncu eksik oynamalarına rağmen 110 km koşmuş olmaları da takdir edilesi.

Volkan Demirel : (8/10) Rahat bir maç çıkardı, maçta kuzenime Volkan yere yattı mı diye sorduğum anda Tanase'nin plasesini muhteşem bir şekilde kurtardı. İki maçtır gol yemeyen performansa devam etmesi dileğiyle.

Şener Özbayraklı : (9/10) Maçın en iyilerindendi, düzenli oynadıkça performansı yükseliyor. Üçüncü golde yaptığı asist futbol ders kitaplarında okutulacak cinstendi.

Simon Kjaer : (6/10) Takım maçı gol yemeden bitirmiş olsa da performansı soru işareti yarattı yine. Neyse ki savunmayı hırpalayan bir maç olmadı, Manchester United rövanşında performansını merakla bekliyorum.

Martin Skrtel : (8/10) Uzun zamandır beklediğim golünü bugün attı ama pek beklediğim şekilde değildi. Goldeki becerilerini Fenerbahçe forvet hattındaki oyuncuların yarısı yapamazdı.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Standardını sahaya yansıttı yine, adam kaçırmadı, ileri yeterince destek verdi. İkinci yarı rahat performans moduna geçti skorun verdiği rahatlıkla.

Mehmet Topal : (8/10) Maçın kilidini kıran pozisyon onun takipçiliği sayesinde ortaya çıktı. Farkın gelmesiyle beraber dinlenmek için 55te kenara geldi. Manchester'a karşı ona çok ihtiyacımız olacak.

Josef de Souza : (6/10) Skor avantajını erken yakalamış olmamız sayesinde hücumlara katılmadan orta sahada saklanmayı tercih etti. O da enerjisini ekonomik kullananlardandı.

Jeremain Lens : (8/10) Fenerbahçe hücum hattının her şeyi bu adam. Olmadığı maçlarda çok zorlanacağız. Bugün karşısında üst düzey fizik gücü olan bir sol bek ve stoper vardı ancak bu bile Lens'in etkili olmasına engel olmaya yetmedı. Çabukluğunu kullandığı pozisyonda rakibin kırmızı kart görmesine neden oldu.

Aatıf Chahechouhe : (7/10) Maçın en çok koşan oyuncusu oldu ama en iyisi değildi kesinlikle. Rakip eksik kalana kadar, hatta kaldıktan sonra bile bolca pas hatası yaptı. Sivas'ta alıştığımız topu alıp giden Aatıf'ı iki pozisyonda hatırlattı bize.

Volkan Şen : (7/10) O da skor rahatladıktan sonra sahneye çıkmayı tercih etti. Eksik kalan rakibe karşı çok etkili oldu, şık çalımlar attı ve Lens'e güzel bir asist yaptı.

Robin van Persie : (9/10) İdeale yakın bir santrafor performansı gösterdi. Takımı sahiplenmesi, kazanmayı istemesi her şeye değer. Üçüncü golde hareketlenmesi tam bir usta işiydi, Aatıf'ın golünde ise oyun zekasını gösterdi. Manchester karşısında bu performansına ihtiyacımız olacak.

Roman Neustadter : (5/10) 55'te oyuna girdi ancak maç çoktan bitmişti. Mehmet Topal'dan sonra ön libero performansı bana Josico'yu hatırlattı. 

Moussa Sow : (4/10) Girdikten sonra olumlu hareket yapmadan maçı bitirdi. Fernandao döndükten sonra tribün yolu görünebilir.

İsmail Köybaşı : (5/10) Sol açık yedeği olarak girdi ama asıl yeri orası değil. Alper Potuk varken Advocaat'ın ona forma şansı vermesi de enteresan. O da Sow gibi verimsiz bir performans gösterdi.

Dick Advocaat : (7/10) Maçın bu kadar rahat geçeceğini o da beklemiyordu sanıyorum. Kopmuş bir maçta garanti değişiklikler yerine farklı şeyler deneyebilirdi.

Perşembe günü Avrupa'da "tamam mı, devam mı" maçına çıkacağız. Mağlubiyet büyük ölçüde Avrupa'ya havlu atmak anlamına gelecek. Mutlak şartla sahadan puanla ayrılmalıyız. Bunun için de iyi bir tribün atmosferine ihtiyacımız var.

Özetle; Fenerbahçe'nin zirve yürüyüşü kör topal devam ediyor. Skor 5-0 olsa da sahada muazzam bir  futbol yoktu. Fark zaten 7-8 dakikalık bir fırtınada geldi. Bu dönemde kritik olan olabildiğince puan toplarken eksikleri tespit edip devre arası gelmeden uygun oyuncuları bulmak. Gidecek olanlar yavaş  yavaş belli oluyor, gelecekler için de Advocaat'tan Lens seviyesinde ve verimliliğinde oyuncular bekliyoruz.

24 Ekim 2016 Pazartesi

Gole Sevinmek

Futbolun şüphesiz en güzel öğesi gol. Bir taraftarı maç içindeki golden daha mutlu edebilecek şey yoktur sanırım. Peki golü yeşil sahada gerçekleşmeyen olaylarla kıyaslamak gerekirse ne dersiniz? Örneğin bir dede adayı, torunu olacağı haberini aldığı zaman takımı gol atmış kadar sevinir mi? :) İşte bu maç buna benzer bir aykırılığa sahne oldu. 24. dakikada Emenike golü attı ancak Fenerbahçe taraftarını sevince boğan dakika 38’di. Ne mi oldu 38. dakikada? 24 Ekim 2016 Pazartesi günü saat 20:38’de belki de Fenerbahçe’nin kaderi değişti. Ali Koç kendisinden yıllardır bekleneni yaptı ve ilk kongrede başkanlığa aday olacağını (ve dolayısıyla Fenerbahçe’nin bir sonraki başkanı olacağını) açıkladı. Tüm camia adına hayırlı, uğurlu bir karar olur umarım. Aziz Yıldırım artıları ve eksileri olan bir başkan, ama artık miadı doldu. Yeni başkanı heyecanla bekliyor tüm taraftarlar.

Gelelim maça, iki takım da Perşembe akşamı Avrupa’da maça çıktı. İkisi de sahadan istemediği sonuçla ayrıldı. Beklenti bu maçın düşük tempoyla geçeceği yönündeydi ancak mücadele bakımından iyi bir karşılaşma olduğunu düşünüyorum. Advocaat radikal sayılacak bir kararla İsmail Köybaşı’yı (belki kariyerinde ilk kez) sol açık oynattı. Jeremain Lens’in dönüşü takıma bariz şekilde olumlu etki etmişti. Kalan taşlar yerli yerindeydi, sakatlık ve ceza olmadıkça takımın iskeleti devre arasına kadar bu şekilde olacak.

Maç sakatlıklarla başladı, ilk 15 dakika topun oyunda olduğu süre 6-7 dakikayı geçmedi. Fenerbahçe biraz hareketlenince Jeremain Lens’in seri çalımları sonucu penaltıyı kazandı. Takımda çok daha yetenekli penaltıcılar varken Emmanuel Emenike topun başına geçti ve kaleciyi ters köşeye gönderdi. Golden sonra Fenerbahçe istediğini almış şekilde geriye çekilip hızlı hücumlarla gol aradı. Aykut Kocaman devre arasında yaptığı müdahalelerle rüzgarı tamamen arkasına aldı ve ikinci yarıda Fenerbahçe’yi oyun olarak ezdi ancak Fenerbahçe savunması topu kaleden uzak tuttu.

Hezimet denebilecek bir Avrupa maçı sonrası, Konya gibi zor bir deplasmanda, kötü sayılacak bir oyunla 3 puanı almayı başardı Fenerbahçe. Son 3 senedir en az topa sahip olduğu maçı oynadı Fenerbahçe. Aykut Kocaman’ın ekibi de topa bu kadar hakim olmaya alışık olmadığı için açık alanı bulamadı ve gol pozisyonları yakalayamadı.

Volkan Demirel : (6/10) Kalesinde pek terlemedi. Gelen 1-2 basit vuruş dışında yere yatmadan maçı tamamladı. Ligde gol yemediği ilk karşılaşma oldu bu maç, devamı gelmeli.

Şener Özbayraklı : (7/10) Golde payı büyük, taç atışını hızlı kullandı ve savunmanın dengesiz yakalanmasını sağladı. Hücumdan ziyade savunmaya konsantre olarak oynadı. Kanadına açık vermedi.

Simon Kjaer : (6/10) Geçen maçtaki kötü performansından sonra yeniden yükselişe geçti, savunmada hata yapmadı ancak ileri oynadığı topların büyük çoğunluğu rakibe gitti.

Martin Skrtel : (7/10) İyi performansının ödülünü bu gece gol yemeyen savunmanın lideri olarak aldı. Koluna çarpan topun penaltı olarak değerlendirilmemesi şansı oldu.

Hasan Ali Kaldırım : (6/10) Kanadını bir başka sol bek ile paylaştı ve doğal olarak savunmada kademe hatası yaşamadı. Önünde hücuma giden bir kanat oyuncusu olmayınca onun da hücum performansı olumsuz etkilendi. Olumsuz başka bir etki ise yaptığı faul sonrası Konya tribünlerinden gördüğü tepkiydi.

Mehmet Topal : (7/10) Orta sahayı tek başına toparladı. Önünde Ozan Tufan’ın yerine Robin van Persie oynuyor olmasına rağmen mücadele açığı vermedi orta saha. Rakibe sırtı dönükken yaptığı top kontrolleri yürek hoplattı.

Josef de Souza : (6/10) Sahadaki 22 oyuncunun en çok koşanıydı ancak verimli bir performans koyduğu söylenemez. Onun da önceliği bu zor deplasmanda gol yememek üzerineydi.

Jeremain Lens : (9/10) Türkiye ligi kalitesinin çok üzerinde bir oyuncu. Zaman zaman dengesiz deparlar atıyor ancak çok güçlü olduğu için rakibi sindirmeyi başarıyor. Golün ve Fenerbahçe hücumlarının gizli kahramanı oydu, kendisinden bir adet de sol kanada lazım.

Robin van Persie : (7/10) Sezon başından beri 1-5 arası not verdiğim van Persie bugün performansını yukarı taşımanın ödülünü aldı. Golü istedi, kovaladı, mücadele etti. Her maç gol atmasın ancak kazanmayı böyle istesin, bize yeter.

İsmail Köybaşı : (5/10) Hücum yetenekleri çok kısıtlı bir oyuncu olması sebebiyle önde oynama kapasitesi yok. Bugün kazandığımız için kötü performansı konuşmuyoruz ancak gole ihtiyacımız olsa kenarda bekleyen Sow, Alper, Aatıf, Volkan gibi sol açık oynayacak adamlar varken sahada olması eleştirilerin ana noktası olurdu. Konyaspor’un geliştirdiği tek tehlikeli akında adamını kaçırması ise bir çuval inciri berbat edecek nitelikteydi.

Emmanuel Emenike : (7/10) Penaltıcılar listesinde ilk sırada olmamasına rağmen sorumluluk aldı ve golü yazdı. Serkan’ın hatalı çıktığı pozisyonda kaleye vurmak yerine Robin van Persie’ye pas verse maçı daha erken koparabilirdik.

Moussa Sow : (5/10) Top her geldiğinde tek oynamayı tercih etti ancak rakip bu kadar baskı kurmuşken ve ileride top tutmaya ihtiyaç varken bu kadar az topla oynaması doğru değildi. Performansını daha yukarı taşıması lazım.

Alper Potuk : (5/10) Son dakikalarda yorulan takımı dinamikleştirmek için oyuna girdi ancak o da topu ileriye taşımak konusunda ilaç olamadı.

Roman Neustadter : (5/10) Değerlendirecek kadar bir performans göstermedi, zaman geçirmek adına oyuna girdi.

Dick Advocaat : (7/10) Kadro tercihi kazandığımız sürece eleştirilemez. Konya deplasmanında savunma yaparak kazanmak kötümser bir senaryo değil ancak bugün maçı kazandıran bireysel bir hata oldu. Rakibin hata yapmadığı maçlarda kötü futbol en fazla 1 puan getirir. İkinci değişikliği biraz daha erken yapması ve takımı rahatlatması gerekirdi.

Bir paragraf da hakem Bülent Yıldırım’a açalım. Çaldığı penaltı düdüğü %100 haklı, çalmadığı 2 penaltı da bence haklı. İlkinde top çok yakın mesafeden çarptı, Skrtel’in pozisyonunda ise rakip çok yakın mesafede olduğu için Skrtel topa hamle yapacak kadar zamana sahip değildi. Hakem çok alakasız pozisyonlarda faul düdükleri çalarak oyunu çok sık kesti. Gösterdiği kartlarda da hatalı kararları vardı. Sonuç olarak skora etki etmemiş olması sevindirici.


Özetle; ağır mağlubiyet sonrası zor bir deplasmanda, kötü bir futbolla kazandık bu sezon ilk kez. Devre arasına kadar ite kaka bu şekilde gitmek zorundayız. Konya deplasmanında aldığımız 3 puan, içerideki beraberliklerden birini telafi etti diyebiliriz. Kritik maçlarda 1-2 galibiyete daha ihtiyacımız var. 

2 Ekim 2016 Pazar

25 Kişi Mi, 1 Takım Mı?

Futbolda bir kaç sayının önemi var. Takım 25 kişidir, deplasmana 20 kişi gider, kadroya 18 kişi yazılır, sahaya 11 kişi çıkar.  Dolayısıyla takım 11 kişi değil, 25 kişidir. Hatta teknik ekibi de düşününce 30 kişilik bir ekiptir. Ekip olan kazanır, olamayan kaybeder. Fenerbahçe’nin bugün kazanamamasının ardındaki sebeplerden biri ekip olamamaktı.

İki takım da Perşembe akşamı Avrupa’da maç yaptılar, Fenerbahçe sahasında kazandı, Osmanlıspor deplasmanda kaybetti. İki takımın da 72 saat önce yüksek efor sarf etmiş olması nedeniyle ilk golü atanın kazanacağı maç olacaktı. İstatistikler de öyle söylüyordu, Osmanlıspor öne geçince maçı kaybetmiyor, Fenerbahçe de geri düştüğü maçları kazanamıyordu.

Fenerbahçe son maça göre 3 farklı oyuncuyla sahaya çıkarken Osmanlıspor 6 yeni isime görev veriyordu. Ekip olmanın önemi burada ortaya çıkıyor işte. Osmanlıspor’un yarısından fazlası ideal 11 dışı oyunculardan kuruluyken takım alışageldiği düzende oynamaya devam ediyor. Fenerbahçe’nin yedek kulübesinde nasıl bir büyü varsa kulübeye giren büyünün etkisinden kurtulamıyor. Özellikle Türk oyuncular olmak üzere, yedek kalan futbolcular kendilerini hazır tutmayı beceremiyorlar. Ben tribünde veya televizyonda rakibin eksiklerini gözlemlerken kenarda ısınan Fenerbahçeli oyuncular buna dikkat ediyorlar mı acaba? Hangi tarafı daha zayıf, pozisyon alırken hata yapıyor mu, hava toplarında iyi mi diye gözlemliyorlar mı? Kenarda rakibini gözlemleyip sahaya girdiği anda ekstra enerjiyle fark yaratma şansı varken bunu hiç başaramıyoruz nedense. Yedek oyuncularımız maça sözleşmesindeki maç başı prim olarak bakıyor muhtemelen.

Doğru bir kadro ve diziliş ile sahaya çıktı Fenerbahçe. Van der Wiel ve Lens’in sakatlıkları sebebiyle Şener ve Moussa Sow sahadaydı. Yorgun Hasan Ali’nin yerine ise İsmail Köybaşı ilk kez 11’deydi. Fenerbahçe takım otobüsü stada 19:10 civarı geldi sanıyorum. Bu süreçte Osmanlıspor 1-0 öne geçmişti bile. Fenerbahçe üst üste 3 pas yapamadan, sürekli top kaybeden haldeyken Osmanlıspor bir ara pasında penaltı sonucu golü buldu. Golün hata paylaşımını son haftaların formsuzu Kjaer ve Volkan Demirel’e paylaştırıyorum. Kjaer’in konsantrasyon kaybı sonucu izin verdiği ara pası ve 35 yaşına gelen Volkan’ın 18 yaşında amatör kaleci gibi auta çıkmak üzere olan topa ayaklarıyla dalması (ve rakibin uyanıklığı ile kendini takması) penaltıyı getirdi.

Osmanlıspor öne geçtiği zaman çok daha tehlikeli olan bir takım ancak Perşembe günkü maçın yorgunluğu sebebiyle öne geçtikleri dakikalarda farkı arttırmayı başaramadılar. Golden sonra Fenerbahçe biraz kıpırdanır gibi olsa da devreyi isabetli şut atamadan bitirdi. İkinci yarı oyuna ilk yarıda görünmeyen Ozan Tufan yerine Robin van Persie girdi. Pek beklentim yoktu açıkçası ancak Volkan Şen’in getirdiği topta şansın da yardımıyla arka direkte topu filelerle buluşturdu. Skor 1-1’e geldikten sonra iki takım da önce aman evdeki bulgurdan olmayayım diyerek önceliği savunmaya verdi. Hal böyle olunca son yarım saatte iki kalede de büyük tehlikeler yaşanmadan maç tamamlandı.

Volkan Demirel : (3/10) 2 puan kaybında doğrudan pay sahibi. 15 senedir Fenerbahçe forması giyiyor, ceza sahası içinde hızlı gelen rakibe ayaklarıyla dalmaması gerektiğini öğrenemedi. Penaltı dışında kalesine pozisyon gelmedi ama maçın başındaki hatası 2 puan kaybı için yetti.

Şener Özbayraklı : (5/10) Kenarda kendini hazır tutamayanlardan biri de Şener. Van der Wiel hücuma onun kadar destek vermiyor belki ama sakinliği, top kontrolü ve pozisyon alışıyla Şener’e göre açık ara üstün bir oyuncu.

Simon Kjaer : (3/10) Gerek penaltı pozisyonunda gerekse Diabate ile ikili mücadelelerde zayıf kaldı. Belki yorgunluk, belki konsantrasyon eksikliği sebebini Advocaat’ın bulması lazım. Biraz kenarda oturmasında fayda vardır belki de.

Martin Skrtel : (6/10) Savunmanın bel kemiği Feyenoord maçındaki suratına aldığı darbeye rağmen bugün de dişe diş mücadele etti, kendinden daha uzun Diabate ile girdiği mücadelelerin çoğunu kazandı. Golün oluşumunda verdiği hatalı pas nedeniyle puanını bir kırdım.

İsmail Köybaşı : (4/10) Bugün ilk kez 90 dakika forma şansı buldu ancak o da yedek kulübesindeki goy goy takımının bir parçası olmuş. Henüz sezonun 6. haftası olmasına rağmen 68. dakikada bir geri, bir ileri depar sonrası 30 saniye kadar kendini yere bırakıp soluklanmayı bekledi. Advocaat da bu performanstan sonra sanırım Türkiye kupası maçları dışında pek oynatmayacaktır kendisini. Olumlu düşüncelerim bir maçta yön değiştirdi ancak bunları yeniden değiştirmek İsmail’in elinde.

Mehmet Topal : (5/10) Kafa olarak maçta değildi, alışık olduğumuz kesiciliği, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi yoktu sahada. Cepheden kaleyi görürken üstten auta giden şutlarına alışkınız da baskı sonucu top kaptırmalarına pek değiliz.  O da belki sıkı maçların yorgunluğunu yaşıyor.

Josef de Souza : (6/10) Günün başarılı isimlerindendi mücadele anlamında ancak ilk yarının sonların yay üzerinde kaleyi görürken attığı şut isabetli olmalıydı. İlk yarı pek görünmese de ikinci yarı ikili orta sahada rakiple iyi mücadele etti.

Ozan Tufan : (5/10) Sahanın görünmez isimlerindendi, nitekim ilk yarı sonunda kementi yedi Advocaat’tan. Milli maç arası ona da iyi gelecek, dönüşte kaldığı yerden devam edecek.

Moussa Sow : (4/10) Bırakın 90 dakikayı, 45 dakikalık bile kondisyonu yok bence. Geriye iyi yardım ettiği için forma şansı buluyor ancak hücumda çok etkisiz. Sow bu durumdayken Stoch, Aatıf ve Alper yedek kalıyorlarsa onların halini düşünemiyorum bile. Ceza sahası içinde iki kere topla buluştu ancak gol vuruşlarını beceremedi.

Emmanuel Emenike : (5/10) Son haftaların golcüsü bu maçta tutuk kaldı. Karşısında ağır stoperler olmasına rağmen 2 pozisyon haricinde hızını kullanamadı. Sağ çaprazdan yakaladığı pozisyonu Feyenoord maçındaki gibi gol yapsa bugünün kahramanı olabilirdi bir anda.

Volkan Şen : (4/10) Bal yapmayan arı diyorlar Volkan Şen için, çok doğru teşhis. Golü her maçta olduğu gibi bugün de çok istedi ancak bu isteği kendisine ve takıma zarar veriyor. Sol açık oynayan bir oyuncunun takımının en çok faul yapan oyuncusu olması normal değil, topu kaptırdığı anda hırsla rakibin üzerine saldırıyor ancak uyanık rakipler kendilerini yere bırakıp hem avantaj kazanıyorlar hem de Volkan’ı çileden çıkarıyorlar. Yaptığı asistte şans yanındaydı, top savunmanın ayağından sekmese ceza sahasından uzaklaşacaktı. Kullandığı 8 kornerin hiç birine bizim oyuncular vuramadı.

Robin van Persie : (6/10) Bir puanı getiren oyuncu oldu. Attığı gol bir forvetin pozisyonu nasıl takip etmesi gerektiği konusunda derslik nitelikteydi. Gol dışında pek sahneye çıkmadı, arkasındaki yorgun orta sahanın da bunda payı vardı. Aldığı puan sadece gol için değil, takımın eksik yakalandığı bir pozisyonda geriye depar attı ve rakibe faul yaparak hızlı hücumu engelledi. İşte bu takımı sahiplenmektir, bu kazanma arzusudur, bir takım olmaktır.

Alper Potuk : (4/10) Yedek kalınca kendini salanların başında geliyor. Geçen sezon sonu kanatta oynadığı maçlarda etkileyici performans sergileyen Alper bu maçta yokları oynadı. Ayakta durmaya mecali yok, çevre kontrolü yapamıyor, 5 metre yanındaki adama pas vermekten aciz. Kullandığı korner ceza sahasına yetişmedi bile. Hoca nasıl olsa beni oynatmaz diye futbola küsmüş.

Miroslav Stoch : (4/10) O da kendini hazır tutmayanlardan. Jeremain Lens’in olmadığı şu maçta ilk 11’de olmalıydı. Gözden nasıl düştüyse kanat oyuncusu tercihinde 5. sırada. 20 dakika sahada kaldı ancak aklımda kalan tek hareketi tehlikeli olabilecek yerden kullandığı serbest vuruşta orta yapmak yerine kaleye vurması ve topun 5 metre farkla auta gitmesi. Pozisyondan sonra elini kaldırıp arkadaşlarından özür diliyorsun ya, taraftar o özrü kabul etmiyor işte.

Dick Advocaat : (7/10) Zor bir maç sonrası, önemli eksikleri varken, zor bir deplasmandan 1 puanlı çıkmayı başardı. Üstelik takım maçın başında geri düşünce oyun stratejisini tamamen değiştirmek zorunda kaldı. Risk alması işe yaradı ve kendisine hem 1 puanı hem de van Persie’yi kazandırdı. Kapalı savunmalara karşı, 1-0 gerideyken hızlı oynamanın işe yaramayacağının güzel bir örneği oldu bu maç. Alternatif hücum senaryoları üzerinde çalışması gerek artık.


Özetle; sezonun ilk haftasındaki Başakşehir maçının kopyası olacaktı ki sahneye van Persie çıktı. Osmanlıspor deplasmanında 1 puan kötünün iyisi. Bu sonuçla ligin ilk 6 sırasındaki takımın 3üne puan bırakmış oldu Fenerbahçe. Önümüzde milli maç arası var, bu arada takımın oyun planı üzerinde çalışması gerekiyor. Geçen milli maç arasına girerken son sıradaydık, inceden toparlanma içindeyiz. Bir sonraki milli maç arasına kadar seri galibiyetlere devam etmemiz gerekiyor.

30 Eylül 2016 Cuma

Durmak Yok, Yola Devam

Maç günlerini iple çekiyorum. Hani derler ya maçı yaşaması lazım futbolcunun diye, ben taraftar olarak yaşıyorum maçı. O gün içim kıpır kıpır oluyor, gün içinde spor gazetelerine göz atıyorum son dakika gelişmesi var mı bizde veya rakipte diye. Maç Kadıköy’deyse 2 saat kala evden çıkmış oluyorum, maça 1 saat kala kadrolar açıklandı mı diye refresh tuşunu aşındırıyorum. Stadı uzaktan gördükten sonra o heyecan bir kat daha artıyor. Passolig kartımı 3 kere okutup, 3 kere de üst aramasından geçtikten sonra koltukta yerimi alıyorum ve ısınanları izlemeye başlıyorum.

Dün bu rutinden biraz uzak seyretti maç günüm. Maça 8 saat kala Dubai’de, 4 saat kala Atatürk Havalimanı’nda, 2 saat kala deniz otobüsündeydim. Vaktinde yerimi aldım ama atmosferi pek yaşayamadım. Tribünde kuzenimle buluştuk, o da Kadıköy’ün yeni yeni müdavimi oluyor. İkimiz de maçın öneminin farkındayız, bu maçta mutlaka 3 puan gerek bize diyoruz. Rakipteki eski sevdalımız Kuyt’a minnetini sunuyor Kadıköy’de tribünler, doluluk oranı alıştığımızın çok altında seyrediyor. 15bin kişi ya var ya yok. Nerede 50bin kişi tıklım tıklım dolu maçlar..

Advocaat sahaya ideal 11’ini sürmüş, son haftalardan farklı olarak sadece cezalı Volkan Şen yerine Moussa Sow var kadroda. Doğru işler yapıyor Advocaat, hem kazanan takımı bozmuyor hem de ideal oyuncu grubunu yakalamaya çalışıyor. Türkiye’de şampiyon olan takımları incelesek hemen hepsinin ligi 14-15 oyuncuyla bitirdiğini görürüz. Elbette sakatlıklar, cezalar olacak ve yedekler de şans bulacak ama bir takımın ilk 11’i ve oyuna giren 3 ideal yedeği olmalı. Bu oyuncuların gözü kapalı sayıldığı sezonlarda o takım şampiyon olur zaten. Fenerbahçe de bu doğrultuda ilerliyor. Kadro istikrarına bravo.

Taraftarlar gibi futbolcular da maçın öneminin farkında. İlk maçta beklenmedik puan kaybı ve Feyenoord’un beklenmedik galibiyeti grupta dengeleri değiştirmiş durumda. Maça sıkı başlıyoruz. Daha 2. dakikada Emenike topla depara kalkıyor, pas zamanlamasını doğru yapamayınca golden oluyoruz adeta. Isırmayı bırakmıyor takım, presle nefes aldırmıyor Feyenoord orta sahasına. Kaptığımız bir top sonucu Emenike sağ çaprazdan topu uzak direğin içine nişanlıyor ve zor olanı yaparak bizi 1-0 öne geçiriyor. Şimdi Feyenoord düşünsün. Fenerbahçe için zor olan öne geçmek, öne geçtikten sonra hızlı hücum oyuncularını boş alanlarda kullanma şansı artıyor çünkü.

Golden sonra adeta Gaziantepspor maçının kopyası oynanıyor. Fenerbahçe pozisyon vermediği gibi müsait fırsatlardan yararlanamıyor. İkinci gol 70’e kadar gelmeyince futbolcular da aynı tedirginliği yaşadı sanıyorum. Ya pısırık bir gol yersek ve altından kalkamazsak.. Sırasıyla Mehmet Topal ve Kjaer ikramda bulundular bu gol için ancak Volkan ve Skrtel olmaları gereken yerdelerdi. Son 5 dakika hadi çal düdüğü sesleri arasında geçti ve nihayet kaza bela olmadan maçı galip tamamladık.

Volkan Demirel : (8/10) Uzun bir aradan sonra gol yemeden tamamladı maçı. Mehmet Topal’ın hatasını iyi telafi etti ve galibiyette pay sahibi oldu. Topu oyuna sokarken hızlı davranmaya çalışıyor ama fazlaca hata yapıyor. Antrenmanlarda buna biraz daha çalışması lazım.

Gregory van der Wiel : (6/10) Günün vasatlarından biriydi. Görevinden fazlasını yapmaya gayret etmedi. Bir pozisyon dışında bindirme yapmadı.

Simon Kjaer : (5/10) Gaziantepspor maçından sonra bu maçta da bizi yakıyordu. Maçın sonlarına doğru düşüş yaşıyor. Kritik bir mevkiide oynadığı için bir anlık hata bütün maçı mahvedebilir. Frikikten gol attıktan sonra kullandığı 2 frikik de rakibin dizinden geri döndü. Bu alanda yeteneği gerçekten var mı, yoksa attığı gol tesadüf müydü diye düşündüm.

Martin Skrtel : (9/10) Maçın kahramanlarından. Tecrübesi sayesinde Kjaer’in hatasında kaleye yönelen topu başarılı bir müdahele ile uzaklaştırdı. Hava toplarında rakibe geçit vermedi.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Savunmada iyi, hücumda vasattı. Önünde oynayan oyuncunun performansı Hasan Ali’yi doğrudan etkiliyor. Ortalarında biraz daha isabeti yükseltmesi lazım.

Mehmet Topal : (6/10) Alışık olduğumuz kesici görüntüsünden biraz uzaktı. Basit top kayıpları yaptı ve bir kaçı tehlikeye dönüştü. Çevre kontrolü yapmadan verdiği pas az kalsın gole sebep oluyordu. Önündeki ikilinin yüksek mücadele gücü sayesinde hücuma katılmasına pek gerek kalmadı.

Ozan Tufan : (9/10) Orta sahayı tek başına ayakta tuttu. 90. dakikada bile kaleciye pres yapıyordu. Özgüveni yükseldikçe keyifle izlenen bir oyuncu haline geliyor. Yaptığı asist ile istatistik tablosuna adını yazdırdı. Korner köşesinde attığı çalım da çok estetikti. Bravo Ozan, böyle devam.

Josef de Souza : (6/10) Son iki maçta takımı sırtladıktan sonra bu maçta saklanmayı tercih etti. Savunmada hep olması gereken yerdeydi ancak hücuma neredeyse hiç katkı vermedi. Kornerlerde iyi pozisyon alıyor, bu maçta da topla buluştu ancak gol yapamadı.

Jeremain Lens : (8/10) Sağ kanadın tek hakimi yine gücüyle rakibi dağıttı. Takım arkadaşlarına muazzam pozisyonlar hazırlıyor ancak bitiricilik sıkıntımız henüz bitmiş değil. Maçın sonlarına doğru attığı deparda topu van Persie ile buluşturması gerekirdi ancak o kadar depardan sonra forvet psikolojisi içinde kaleye vurmayı tercih etti.

Emmanuel Emenike : (9/10) Son haftalarda epey formda, galibiyetlerde kilit rol oynuyor. Sağ çaprazdan yaptığı son vuruş tam olarak olması gerektiği gibiydi. Maça iyi başlayıp golü de buldu ancak sonrasında rakip stoper ile girdiği münakaşa sonucu oyundan düştü.

Moussa Sow : (6/10) Özlediğimiz rövaşata gollerine yenisini eklemek üzereydi ancak şans kalecinin yanındaydı. Fenerbahçe’deki ilk döneminde 100 birim enerjisini 70 hücuma 30 savunmaya harcıyordu, sol kanadı iyi kapattığı için de vazgeçilmez adam konumundaydı. Şimdilerde enerjisi 70 birim, bunun 30unu yine savunmaya harcıyor ancak hücum için gücü kalmıyor. O yüzden enerjisi yükselene kadar Volkan Şen’in yedeği olarak devam edecek.

İsmail Köybaşı : (7/10) Oyuna girdikten sonra gol için epey çabaladı. Hızlı hücumlarda hep hücum hattına eşlik etti ancak golle buluşamadı. Savunmada pek görev düşmedi.

Alper Potuk : (6/10) Yedeklik ya da yeni mevkii hoşuna gitmiyor. Oyuna girdikten sonra eski hırslı Alper yok sahada. Rakibe ve takım arkadaşlarına oranla fazlasıyla diri olmasına rağmen topu sürmek yerine pas vermeyi tercih ediyor. Toparlanmaya ihtiyacı var, mevcut düzende orta üçlünün ilk yedeği Alper.

Robin van Persie : (5/10) O da yedekliği iyice kanıksamış durumda. Lens’in getirdiği topta hareketlenmesi futbol okullarında okutulacak cinstendi ancak Lens kendi vurmayı tercih etti. O pozisyon dışında da kayda değer bir hareket yapmadı.

Dick Advocaat : (8/10) Sahaya çıkardığı kadro doğruydu. Yaptığı değişiklikler biraz gecikmeyle de olsa doğruydu. Kenarda en fazla 3 oyuncunun ısınmasına izin verilmesi sebebiyle ısınanları sürekli değiştirdi. Skrtel sakatlık yaşayınca van Persie’yi kulübeye çağırıp Neustadter’i gönderdi. Skrtel’den sonra Hasan Ali sakatlık yaşayınca yine van Persie’yi çağırıp İsmail’i ısınmaya yolladı. Kim bilir, belki de kendince hırslandırmaya çalışıyor van Persie’yi.


Özetle; kötü sonuçların sonrasında 3 maçta 3 galibiyet önemli. Sırada bizim gibi dün akşam zorlu bir maç oynayan Osmanlıspor var. Öne geçmeyi beceriyoruz ama 1-0’ı oynamayı da öğrenmemiz lazım. Tabii her şey sırayla. Önce gol atmayı öğrendik, sonra duran topları iyileştirdik, şimdi hızlı oynuyoruz, sırada skoru korumak var. Advocaat doğru yolda, durmak yok yola devam.

25 Eylül 2016 Pazar

Top Sürmek Hiç Bir Şeydir, Bitiricilik Her Şey

Haftayı galibiyetle açıp galibiyetle kapatmak kadar güzeli yok. Yeni haftaya mutlulukla başlamak için muhteşem bir sebep benim adıma. Hele dünkü derbiden gelen 4 puanı da düşününce bu hafta galibiyete şartlanmıştım. Rakibin ligin zayıf takımlarından Gaziantep olması da Fenerbahçe'yi  rahatlatan unsurlardandı.

Tribünlerde Kadıköy için hayal kırıklığı sayılacak düzeyde 15bin taraftar vardı. Advocaat doğru bir prensiple kazanan takımı bozmadan sahaya sürmüştü. Asıl mesele deplasmanda işe yarayan hızlı oyun kurgusunun Kadıköy'de nasıl sonuç vereceğiydi. Maça hızlı ve istekli başlayan Fenerbahçe oldu. Kaçan bir kaç pozisyonun ardından Emenike'nin kafa ile gol atabildiğini öğrendik. Golden sonra genel bir rahatlama geldi, ilk yarı bitene kadar da bolca pozisyon yakaladık ama son vuruşlarda eksik kaldık.

İkinci yarıda Gaziantep biraz kıpırdanır gibi oldu. Volkan'ı bir kere zorladılar, ikinci kerede golü buldular. Golün 80. dakikada gelmesi nedeniyle herkes giden 2 puana hayıflanmaya başlamıştı. Maçın bitimine bir kaç dakika kala geçen haftanın kahramanlarından Josef sahneye çıktı ve 15bin kişinin evlerine mutlu dönmelerini sağladı. Galibiyet alışkanlığı kazanmak adına bugün 3 puan çok önemliydi.

Fenerbahçe geçen haftaki oyunu sürdürdü ve belki bir seviye ileri taşıdı. Topu orta sahada minimum sürede ileriye oynama düşüncesi var artık. Ozan Tufan, Josef ve Mehmet Topal belki hiç olmadığı kadar ileri doğru oynadılar. İleri atılan toplar da amaçsız şişirmeler değildi, hepsi koşu yapan Emenike'nin, Lens'in önüne, yerden sert atılan toplardı. Volkan yakaladığı her topu 4-5 saniye içinde elinden çıkardı, aut vuruşlarını olabildiğince çabuk oyuna soktu. Bu tür akınlar rakip henüz yerleşmeden yapıldığı için golle sonuçlanma ihtimali normalden daha yüksek, Fenerbahçe'nin ileri üçlüsü henüz uyum yakalamadı ancak zamanla bu tür hızlı hücumlardan daha çok gol elde edeceğiz.

Bugün bir frikik pozisyonunda antrenmanda çalışılmış bir deneme izledik. Golle sonuçlanmadı, savunma son anda uzaklaştırdı ancak beni çok heyecanlandıran bir pozisyon oldu. En son Alex'li yıllarda bu tür çalışılmış organizasyonlar deniyorduk. Amerikan futbolu ve basketbol gibi sporlarda çizilmiş hücum setleri son derece yaygın bir uygulama iken futbolda duran toplarda yeterince kullanılmadığını düşünüyorum. Geçen hafta yazımın sonunda duran toplara biraz çalışmamız gerekiyor mesajını vermiştim, bugün iki golü de duran toptan bulduk. Teşekkür ederim Advocaat.

Volkan Demirel : (6/10) Az kalsın Bursa maçına benzer bir maç yaşayacaktık. Rakibin 2 kere gelip bir gol bulduğundan bahsedecektik. Neyse ki son dakikalarda gelen gol kendisini kurtardı. Golü yediğimiz pozisyonda çıkması doğruydu ancak açıyı düzgün şekilde kapatamadı.

Gregory van der Wiel : (7/10) Geçtiğimiz haftalara oranla daha hareketliydi, bir kaç bindirme yaptı ancak ortaları isabetli değildi. Önünde oynayan Lens ile uyum yakalıyor, performansını daha da ileri taşıyabilir.

Simon Kjaer : (6/10) Bugün az kaldı iyi oynadığı bir maçı rakibe ikram ediyordu. Daha doğrusu etti ama Josef onu da ipten aldı. Golde yediği çalımı süper ligde oynayan hiç bir stoper yemez. Rakibin atak yapmıyor olması konsantrasyon kaybına neden olmuş olabilir.

Martin Skrtel : (8/10) Savunmada iyi bir maç çıkardı. Pas ve pozisyon hatası yapmadan maçı tamamladı. Savunmayı önde kurmaya biraz daha alışıyoruz onun sayesinde.

Hasan Ali Kaldırım : (7/10) O da günün istekli futbolcularındandı. Bindirmeleri ve Volkan Şen'le uyumu iyiydi. Ceza sahasına girdiği anda biraz fazla heyecan yapıyor. Caner kadar sakin kalmayı başarabilse onun yokluğunu hiç aramayacağız belki de.

Mehmet Topal : (7/10) Orta sahanın dinamosu durmadan çalıştı. Advocaat'ın oyun kurgusunda daha fazla ileriye çıkıyor. Çıktığı pozisyonlarda çok sert ama isabetsiz şut yerine köşeye plase atmayı denese daha başarılı olabilir.

Ozan Tufan : (8/10) Günün iyilerindendi, daha önce olmadığı kadar ceza sahası içinde ve civarında topla buluştu. 10 numara oynayamaz dedik ama iyi bir 8 numara olma yolunda ilerliyor.

Josef de Souza : (9/10) Günün kahramanı ve tek başına 2 puanın sahibi. Üstelik çok zor bir zamanda, çok zor bir pozisyonda attı kafa golünü. Maçın genelinde de iyiydi, savunma yönü zaten kuvvetli bir futbolcu. Hücumda da topu bir an önce ileri üçlüye aktarmayı başarıyor.

Jeremain Lens : (9/10) Yakın tarihte 2 haftada 4 asist yapan futbolcu hatırlamıyorum. Duran topların asist sayılması tartışmalı bir konu olsa da Lens bu topları çok iyi kullanıyor. Ön direkte duran savunma oyuncusunu geçmeyen ortaları izlemekten bıkmıştım, bu maçta 3-4 tane çok isabetli ve tehlikeli orta kesti. Hücumdaki Emenike ve Volkan Şen'le uyumu arttıkça istatistik kağıdını daha çok dolduracaktır.

Volkan Şen : (7/10) Gelelim yazının başlığına. Volkan Şen bu sezon Fenerbahçe'nin en çok isteyen futbolcusu. Yetenek anlamında da sahadaki 22 kişiden rahatlıkla sıyrıldığı yönleri var. Hareketlerinin kestirilemiyor olması sebebiyle beni heyecanlandırıyor ve kondisyonu elverdiği sürece sahada olmasını istiyorum. Ancak Volkan'ın bazı hareketleri dünya yıldızlarıyla yarışır durumdayken bazı hareketleri amatör futbolcu seviyesinde. Ceza sahasına kadar topu muhteşem getiriyor ama son vuruşları çok kötü. Hal böyle olunca taraftar isyan ediyor. Çalışmaya devam Volkan, bu sezon sol açıkta oynayabilecek Sow, Stoch, Alper gibi isimler yedek otururken sen kadronun değişmezi durumundasın. Tavsiyem büyük golcülerin videolarını izle, Alan Shearer iyi bir örnek olabilir.

Emmanuel Emenike : (8/10) Ersun Yanal döneminden bu yana iki maç peş peşe gol atmışlığı yoktur sanırım. Bugün çok istekliydi, 80. dakikada halen savunmaya pres yapıyordu. Maç içinde yine gamsız dakikaları oldu ama genel olarak maçtan kopmadı. 1-2 pozisyonda takım arkadaşlarına asist olacak düzeyde paslar verdi ama golü atamadılar. Şimdilik onun da yeri garanti.

Moussa Sow : (6/10) Oyuna girdikten sonra topla pek buluşmadı, ceza sahası içinde bir kafa vuruşu savunmadan sekip kornere gitti. O korner de gol oldu. Bir ara Advocaat ile pozisyon tartışmasına girdi. Skor 1-0'ken Alper ve Sow oyuna girince takım sahaya 4-4-2 şeklinde dizildi ancak Advocaat Sow'u sola göndererek 4-3-3'e dönmelerini istedi. Epey el kol hareketi sonrası sola gitti ve maçı öylece tamamladı. Fizik gücünü daha ileri taşımadan ilk 11'e yerleşmesi zor görünüyor.

Alper Potuk : (7/10) Şu haliyle formayı kapması zor. Son 20 dakika oyuna dahil olmuş durumda ancak topu alıp gidebileceği pozisyonlarda bile Emenike'nin 30 metre önüne deparlık toplar atıyor. İyi bir yedek, bu sezon bir çok maçta sonradan oyuna dahil olacaktır.

Roman Neustadter : (6/10) Zaman geçirme ve skoru koruma amaçlı oyuna girdi. Topla 1 kere buluştu. Yorum yapılacak kadar oyunda kalmadı.

Dick Advocaat : (8/10) Ligin dinamiklerini anlamaya başladı. Elindeki malzemeden verim alıyor. 2 haftadır üzerine koyarak gidiyoruz ancak bu bize yetmez. Fenerbahçe'nin farklı oyun planlarına ihtiyacı var. Öncelik elbette bir oyun planını oturtmak ancak alternatifleri de mutlaka çalıştırmalı bir yandan. Değişiklikleri yerindeydi. Önünde Feyenoord ve Osmanlıspor gibi iki zorlu maç var. Oyun düzeni bu maçlarda işe yarayacak mı göreceğiz çünkü bu ikili son oynadığımız ikiliden çok daha üst düzey.

Özetleyelim durumu. 2 haftada 6 puanı attık cebe. Fenerbahçe hızlı hücum oyuncularıyla hızlı oynar son 2 haftanın özeti. Lens kendini hissettirmeye başladı ve 6 puanda doğrudan pay sahibi. İleri üçlü arasındaki uyum süreci zamanla azalacak ve daha üretken bir hücum performansı izleyeceğiz. Eksik kalan yanımız bitiricilik. Ligin iki zayıf ekibine karşı işler yolunda gitti, şimdi daha dişli rakiplere karşı aynı performansı, hatta daha fazlasını sergileme zamanı.