2 Ekim 2015 Cuma

Avrupa'da Yenemiyorsan Yenilme!

Sezona fırtına gibi transferlerle başlayan ancak ortaya konan futbol ve alınan sonuçlar anlamında bir türlü beklentiyi yakalayamayan Fenerbahçe dün Avrupa Ligi’nde kritik maçlardan birine çıktı. Öyle ki, yenilgi henüz ikinci maç haftasında havlu atmak anlamına gelebilirdi. Molde maçındaki beklenmeyen mağlubiyet sonrası grupta ekstra alınması gereken puanlara ihtiyacı vardı takımın, Celtic deplasmanı da bu opsiyonlardan biriydi. Maçın sonucu kötünün iyisi oldu ve “rakibine” de iki puan kaybettirerek berabere kaldı.

Bu sezon Fenerbahçe’nin ideal 11’ini henüz sayamıyoruz. Tüm maçlarda sahaya ilk 11’de çıkan tek oyuncu Nani. Kadronun oturmamış olması, sakatlıklar vs nedeniyle sahada kimi görsek büyük sürpriz diyemiyoruz. Belli ki Pereira yedek kaleci Fabiano’yu hazır tutmak için Avrupa Ligi maçlarında görevlendirecek. Onun dışında sol bekte Beşiktaş maçının tutuk ismi Caner yerine, Bursa maçının yıldızı Hasan Ali’nin başlaması sürpriz sayılabilecek nitelikteydi. Kulüp içi gerginliğin odak noktası olan Pereira-RvP çekişmesinde ise sıra RvP’ye gelmişti nihayet.

Fenerbahçe maça dengeli başladı, ilk 15 dakika iyi pas yapar gibi göründü ancak sonra kabuğuna çekildi. Bu çekilme Celtic’i ileri itti ve tıpkı Beşiktaş maçında olduğu gibi ilk yarım saatin sonuna doğru arka arkaya iki gol buldular. Burada gollere iki parantez açmak gerek. İlk golde korneri savunurken alan savunması yapıyordu Fenerbahçe. Adam adama eşleşme yerine alan savunması ile başarılı olan neredeyse tek bir takım bile yokken Fenerbahçe gibi birebir eşleşmede rakibe üstünlük sağlayacak Kjaer, Alves, Topal, Fernandao, RvP gibi isimleri olan bir takımın alan savunması yapması gerçekten çok ilginç. Alan savunmasında altıpas üzerine dizilen oyuncular iki adım geriye düşen topu izlerken Celtic’li oyuncu indirdi, arka direkte marke edilmeyen oyuncu da önce kaleciyi nişanlasa da ikinci vuruşta fileleri havalandırdı. Dilerim Fenerbahçe bugün itibariyle duran topta alan savunması uygulamasından vazgeçer, aksi halde canımız çok yanacak.

İkinci gol ise ayrı bir komediydi. Sol kanatta rakibi Nani ve Şener beraber karşılarken rakip vücut çalımlarını ve süratini kullanarak topu içeri çevirdi. Stoperlerimiz birbirlerini marke ederken geriden gelen rakip güzel bir vuruşla ikinci golü kaydetti. Kjaer sakatlık sonrası halen eski performansını yakalayamadı, Beşiktaş maçından sonra bu maçtaki golde de hatalıydı. Şener de rakibin karşısında kalması gereken pozisyonda sürate yenik düştü, Gökhan’ın bir an evvel takıma dönmesi ve Şener’in dinlenmeye çekilmesi gerek.

Beşiktaş maçında olduğu gibi 2-0 olunca takım afalladı. Yaklaşık 10 dakika boyunca ne yaptığını bilmez halde sahada gezindiler. İleri uçta tek başına oynayan ve rakip stoperlere oranla hava hakimiyeti daha düşük olan Robin van Persie’ye uzun toplar atmaya çalıştılar. Van Persie demişken, her ne kadar hocaya ben hazırım dese de hazır olmadığı gün gibi ortada. Dünkü maçın özet görüntülerine baksak topla olumlu hareketi olan tek pozisyon rakibin kaptırdığı top sonucu kazandırdığı frikiği baraja takması olur sanıyorum. Onun dışında sahada ne pres anlamında, ne de kendisinden beklenen yaratıcılık, bitiricilik anlamında takıma hiç katkı veremedi. Sonradan oyuna girdiği maçlarda yorgun savunmaya karşı daha dinç haliyle mücadele edebiliyor, daha fazla boş alan bulabiliyor ancak ilk 11’de çıktığı zaman etkisiz olup sahada kayboluyor. Molde maçında olduğu gibi dün de sahada yoktu hücum anlamında, kanada geçtikten sonra 89. dakikada son çizgiye kadar adamını kovalaması ise gerçek bir profesyonel olduğunun göstergesi. Pereira’yı zor bir karar bekliyor ileri uçta oynayacak oyuncu anlamında.

Maçın 35. dakikasında ikili mücadelede darbe alan Volkan Şen yerini Fernandao’ya bıraktı ve belki de Pereira’nın şansı oldu bu zorunlu değişiklik. Oyuna giren Fernandao son haftalardaki tutuk görüntüsünden uzak, hırslı bir şekilde başladı maça. Kovaladığı uzun topta savunmanın hatası sonucu skoru da 2-1’e getirdi. Bu gol devre öncesi takıma moral aşıladı.

İkinci yarıya başlarken bir yerinde değişiklik daha geldi. Ozan Tufan yerini Diego’ya bırakırken Pereira 2. golü istediği mesajını veriyordu. Öyle de oldu, ikinci yarının hemen başında kornerden gelen topa ön direkte iyi yükselen Fernandao skoru 2-2 yaptı. Beşiktaş maçında olduğu gibi iki gol geriden gelen Fenerbahçe mental anlamda üstünlüğü ele aldı. 50-75. dakikalar arası iyi oyunla beraber bir çok pozisyon yakalasa da galibiyeti getirecek golü bulamadı. Son çeyrekte Pereira “deplasmanda 1 puan iyidir” felsefesiyle Meireles – Ba değişikliği yaptı. İlk sahaya diziliş 3-4-3 gibi göründüyse de bir kaç dakika sonra 5-4-1 oynamaya başladı takım ve skoru tutmaya çalıştı. Futbolcular ve teknik heyet, tribündeki taraftar kadar 3. golü bulmak isteseler o gol gelirdi.

Bireysel performanslara bakacak olursak...

Fabiano : Avrupa Ligi’nde forma onun olacak, belli oldu. Ama iki maçta 5 gol yemiş olması, her ne kadar gollerde doğrudan hatası olmasa da, iyiye işaret değil. Vasat bir yedeğin ötesine geçemez, Volkan’ı zorlayacak bir performansı yok. (5/10)

Şener : Beşiktaş maçına oranla daha etkiliydi hücum anlamında ancak son dokunuşları beklentilerin gerisinde kalıyor. Ciddi bir yorgunluk içinde olduğunu belli ediyor, yaklaşık 1.5 aydır üç günde bir maç yapıyor. İkinci goldeki hatası ileride başımıza iş açabilir. (6/10)
Kjaer : Sakatlık sonrası toparlayamadı, Beşiktaş maçında olduğu gibi vasatın üzerine çıkamadı. (4/10)
Alves : Dünün vasat isimlerindendi, bariz bir hatası vardı denmese bile kendisinden beklenen tecrübe ve kaliteyi sahaya yansıtamadı. (6/10)
Hasan Ali : Dünün sürpriz isimlerindendi, nadiren denediği şutlarından birini gördük, gol olsa çok şık olacaktı. Performansı iyiydi ama iyi bir Caner’i kesecek düzeyde değil. (7/10)

Mehmet Topal : Dünün sahneye çıkmayan yıldızlarındandı. Deplasmanda kaybedilmemesi gereken bir maçta olması gerektiği gibi genellikle 3. stoper rolünde oynadı. Rakibin 89. dakikadaki atağında savunmanın fazla içine gömülmüş olması nedeniyle dışarıdaki adamı boş kaldı ancak gol olmaması Mehmet’in şansıydı. (6/10)
Raul Meireles : Beşiktaş maçındaki iyi oyununu sürdürdü ama nedense benim kanım bir türlü ısınmıyor bu “iyi” oyuna. Tek top oynamayı seviyor ama bazen çok gereksiz yerde kullanıyor. Rakibi afallatacak dokunuşları çok yapıyor, bunların büyük kısmı da top kaybı olarak sonuçlanıyor. Fernandao’nun aşırtmaya çalıştığı toptaki pası çok şıktı ama halen beklediğim box-to-box oyuncusu değil Meireles. (6/10)
Ozan Tufan : Dünün silik isimlerindendi. İkinci yarının başında da kulübeye çekildi. Maçların yoğun temposu onu da yordu sanıyorum. Diego ve Souza’nın dönüşüyle bir anda kulübe sürpriziyle karşılaşabilir. (5/10)

Nani : O da dünün etkisiz isimlerindendi. Her ne kadar istatistik tablosunda asist yaptı olarak görünse de bu tür maçlar için alındığını düşünürsek beklenen katkıyı yapamadı. (6/10)
Volkan Şen : Dünün istekli isimlerindi ama şanssız bir şekilde sakatlandı. Markoviç’in yokluğunda kanatta büyük görev düşüyor kendisine. Dilerim kısa zamanda döner takıma. (7/10)
Robin van Persie : Dün varlığıyla yokluğu belli değildi. Uzun toplarda kaybolup gideceği bariz bir şekilde belliyken inatla uzun top oynandı kendisine. Kanada geçtikten sonra da beklenen etkiyi gösteremedi. Sonradan oyuna girdiği maçlarda daha etkili olduğu bir gerçek. (4/10)

Fernandao : Yedekten gelip iki golle maçın kahramanı oldu. Aklı yedek kulübesinde ardında bekleyen van Persie’de olmayınca daha etkili oluyor. Akhisar maçı öncesi attığı gollerle teknik direktörün işini zora soktu. Aşırtma golünü atsa sezon boyu ileri uçta oynama garantisini koparabilirdi. (8/10)
Diego : İkinci yarı Fenerbahçe’nin etkin futbolunda pay sahibi isimlerdendi. Sakat olmadığı sürece kadroya adı yazılması gereken isimlerden biri. Yalnız rakibin temasıyla kendini yere bırakıp frikik kazandırma çalışmasından vazgeçmeli, özellikle Avrupa’da işe yaramıyor. (6/10)
Ba : Üçlü savunmaya dönüyoruz derken beşli savunmanın parçası olduğunu gördük. Sakatlığının düzelmesi Kjaer ve Alves’in kötü olduğu şu dönemde sevindirici. Haftasonu kendisine ilk 11’de görebiliriz. (6/10)

Vitor Pereira : Çıkardığı kadro doğruya yakındı. İlk değişilik şansı oldu, ikincisi yerindeydi, üçüncüsü gereksizdi. Kornerde alan savunmasından bir an evvel vazgeçmeli. (5/10)

Fenerbahçe’nin şansı bu grupta kendi maçları dışında iki maçın da berabere bitmiş olması oldu. Böylece rakipler puan farkını açamadılar. 22 Ekim’de Ajax maçını kazanabilirsek ve Molde-Celtic maçı berabere biterse 5-4-3-2 gibi bir sıralama oluşacak. Peşpeşe oynanacak iki Ajax maçından en az 4 puan almamız gerekiyor. Şans halen Fenerbahçe’nin yanında, ikinci yarıdaki oyunu maçların geneline yaymak ise Pereira’nın bir numaralı görevi.


Sözün özü; Avrupa’da deplasmanda 1 puan iyidir.