24 Ekim 2016 Pazartesi

Gole Sevinmek

Futbolun şüphesiz en güzel öğesi gol. Bir taraftarı maç içindeki golden daha mutlu edebilecek şey yoktur sanırım. Peki golü yeşil sahada gerçekleşmeyen olaylarla kıyaslamak gerekirse ne dersiniz? Örneğin bir dede adayı, torunu olacağı haberini aldığı zaman takımı gol atmış kadar sevinir mi? :) İşte bu maç buna benzer bir aykırılığa sahne oldu. 24. dakikada Emenike golü attı ancak Fenerbahçe taraftarını sevince boğan dakika 38’di. Ne mi oldu 38. dakikada? 24 Ekim 2016 Pazartesi günü saat 20:38’de belki de Fenerbahçe’nin kaderi değişti. Ali Koç kendisinden yıllardır bekleneni yaptı ve ilk kongrede başkanlığa aday olacağını (ve dolayısıyla Fenerbahçe’nin bir sonraki başkanı olacağını) açıkladı. Tüm camia adına hayırlı, uğurlu bir karar olur umarım. Aziz Yıldırım artıları ve eksileri olan bir başkan, ama artık miadı doldu. Yeni başkanı heyecanla bekliyor tüm taraftarlar.

Gelelim maça, iki takım da Perşembe akşamı Avrupa’da maça çıktı. İkisi de sahadan istemediği sonuçla ayrıldı. Beklenti bu maçın düşük tempoyla geçeceği yönündeydi ancak mücadele bakımından iyi bir karşılaşma olduğunu düşünüyorum. Advocaat radikal sayılacak bir kararla İsmail Köybaşı’yı (belki kariyerinde ilk kez) sol açık oynattı. Jeremain Lens’in dönüşü takıma bariz şekilde olumlu etki etmişti. Kalan taşlar yerli yerindeydi, sakatlık ve ceza olmadıkça takımın iskeleti devre arasına kadar bu şekilde olacak.

Maç sakatlıklarla başladı, ilk 15 dakika topun oyunda olduğu süre 6-7 dakikayı geçmedi. Fenerbahçe biraz hareketlenince Jeremain Lens’in seri çalımları sonucu penaltıyı kazandı. Takımda çok daha yetenekli penaltıcılar varken Emmanuel Emenike topun başına geçti ve kaleciyi ters köşeye gönderdi. Golden sonra Fenerbahçe istediğini almış şekilde geriye çekilip hızlı hücumlarla gol aradı. Aykut Kocaman devre arasında yaptığı müdahalelerle rüzgarı tamamen arkasına aldı ve ikinci yarıda Fenerbahçe’yi oyun olarak ezdi ancak Fenerbahçe savunması topu kaleden uzak tuttu.

Hezimet denebilecek bir Avrupa maçı sonrası, Konya gibi zor bir deplasmanda, kötü sayılacak bir oyunla 3 puanı almayı başardı Fenerbahçe. Son 3 senedir en az topa sahip olduğu maçı oynadı Fenerbahçe. Aykut Kocaman’ın ekibi de topa bu kadar hakim olmaya alışık olmadığı için açık alanı bulamadı ve gol pozisyonları yakalayamadı.

Volkan Demirel : (6/10) Kalesinde pek terlemedi. Gelen 1-2 basit vuruş dışında yere yatmadan maçı tamamladı. Ligde gol yemediği ilk karşılaşma oldu bu maç, devamı gelmeli.

Şener Özbayraklı : (7/10) Golde payı büyük, taç atışını hızlı kullandı ve savunmanın dengesiz yakalanmasını sağladı. Hücumdan ziyade savunmaya konsantre olarak oynadı. Kanadına açık vermedi.

Simon Kjaer : (6/10) Geçen maçtaki kötü performansından sonra yeniden yükselişe geçti, savunmada hata yapmadı ancak ileri oynadığı topların büyük çoğunluğu rakibe gitti.

Martin Skrtel : (7/10) İyi performansının ödülünü bu gece gol yemeyen savunmanın lideri olarak aldı. Koluna çarpan topun penaltı olarak değerlendirilmemesi şansı oldu.

Hasan Ali Kaldırım : (6/10) Kanadını bir başka sol bek ile paylaştı ve doğal olarak savunmada kademe hatası yaşamadı. Önünde hücuma giden bir kanat oyuncusu olmayınca onun da hücum performansı olumsuz etkilendi. Olumsuz başka bir etki ise yaptığı faul sonrası Konya tribünlerinden gördüğü tepkiydi.

Mehmet Topal : (7/10) Orta sahayı tek başına toparladı. Önünde Ozan Tufan’ın yerine Robin van Persie oynuyor olmasına rağmen mücadele açığı vermedi orta saha. Rakibe sırtı dönükken yaptığı top kontrolleri yürek hoplattı.

Josef de Souza : (6/10) Sahadaki 22 oyuncunun en çok koşanıydı ancak verimli bir performans koyduğu söylenemez. Onun da önceliği bu zor deplasmanda gol yememek üzerineydi.

Jeremain Lens : (9/10) Türkiye ligi kalitesinin çok üzerinde bir oyuncu. Zaman zaman dengesiz deparlar atıyor ancak çok güçlü olduğu için rakibi sindirmeyi başarıyor. Golün ve Fenerbahçe hücumlarının gizli kahramanı oydu, kendisinden bir adet de sol kanada lazım.

Robin van Persie : (7/10) Sezon başından beri 1-5 arası not verdiğim van Persie bugün performansını yukarı taşımanın ödülünü aldı. Golü istedi, kovaladı, mücadele etti. Her maç gol atmasın ancak kazanmayı böyle istesin, bize yeter.

İsmail Köybaşı : (5/10) Hücum yetenekleri çok kısıtlı bir oyuncu olması sebebiyle önde oynama kapasitesi yok. Bugün kazandığımız için kötü performansı konuşmuyoruz ancak gole ihtiyacımız olsa kenarda bekleyen Sow, Alper, Aatıf, Volkan gibi sol açık oynayacak adamlar varken sahada olması eleştirilerin ana noktası olurdu. Konyaspor’un geliştirdiği tek tehlikeli akında adamını kaçırması ise bir çuval inciri berbat edecek nitelikteydi.

Emmanuel Emenike : (7/10) Penaltıcılar listesinde ilk sırada olmamasına rağmen sorumluluk aldı ve golü yazdı. Serkan’ın hatalı çıktığı pozisyonda kaleye vurmak yerine Robin van Persie’ye pas verse maçı daha erken koparabilirdik.

Moussa Sow : (5/10) Top her geldiğinde tek oynamayı tercih etti ancak rakip bu kadar baskı kurmuşken ve ileride top tutmaya ihtiyaç varken bu kadar az topla oynaması doğru değildi. Performansını daha yukarı taşıması lazım.

Alper Potuk : (5/10) Son dakikalarda yorulan takımı dinamikleştirmek için oyuna girdi ancak o da topu ileriye taşımak konusunda ilaç olamadı.

Roman Neustadter : (5/10) Değerlendirecek kadar bir performans göstermedi, zaman geçirmek adına oyuna girdi.

Dick Advocaat : (7/10) Kadro tercihi kazandığımız sürece eleştirilemez. Konya deplasmanında savunma yaparak kazanmak kötümser bir senaryo değil ancak bugün maçı kazandıran bireysel bir hata oldu. Rakibin hata yapmadığı maçlarda kötü futbol en fazla 1 puan getirir. İkinci değişikliği biraz daha erken yapması ve takımı rahatlatması gerekirdi.

Bir paragraf da hakem Bülent Yıldırım’a açalım. Çaldığı penaltı düdüğü %100 haklı, çalmadığı 2 penaltı da bence haklı. İlkinde top çok yakın mesafeden çarptı, Skrtel’in pozisyonunda ise rakip çok yakın mesafede olduğu için Skrtel topa hamle yapacak kadar zamana sahip değildi. Hakem çok alakasız pozisyonlarda faul düdükleri çalarak oyunu çok sık kesti. Gösterdiği kartlarda da hatalı kararları vardı. Sonuç olarak skora etki etmemiş olması sevindirici.


Özetle; ağır mağlubiyet sonrası zor bir deplasmanda, kötü bir futbolla kazandık bu sezon ilk kez. Devre arasına kadar ite kaka bu şekilde gitmek zorundayız. Konya deplasmanında aldığımız 3 puan, içerideki beraberliklerden birini telafi etti diyebiliriz. Kritik maçlarda 1-2 galibiyete daha ihtiyacımız var. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder