19 Ağustos 2016 Cuma

Sol Açık 3 – 0 Grasshoppers

Futbolda dizilişin önemli olduğuna inanan kesimdenim. Oyuncunun alışık olduğu düzenle, teknik direktörün oynatmak istediği düzen örtüşmeli yoksa sahada anlamsızca dolaşan futbolcularla karşılaşıyoruz. Grasshoppers karşısında 3 gol buldu Fenerbahçe, üçünü de sol açıkta oynayan oyuncular attı. Hatta 3 gol de neredeyse aynı cepheden atılan şutlar sonucu oluştu. Demek ki Grasshoppers savunmasının zayıf halkası sağ bek ve sağ stoper arasıymış ve Fenerbahçe bunu iyi değerlendirdi. 4-3-3 oynayan takımların en büyük sıkıntısı gol atan futbolcu olur genellikle. Ersun Yanal döneminde Kuyt - Sow ikilisi ligde 15er gol barajına yaklaşınca takım gol bulmakta hiç sorun çekmedi. Geçen sezon Volkan – Alper ikilisi 5er golün altında kaldı, Nani 8 golle sağ açıktan katkı sağladı. Ortadaki forvet iyi bir performans gösterirse sezonda 20-25 golü buluyor. Şampiyon takımların gol ortalaması ise 65 civarında. Savunma ve orta sahadan 15 gollük katkı gelse kanattaki oyunculara ve yedek forvete 25 gol civarı düşüyor. Açıktaki oyuncuların bitiricilik özellikleri bu bakımdan çok önemli. Geçen sezon yaşadığımız sıkıntıyı bu sezon Aatıf, Stoch, Emenike gibi isimlerle aşabiliriz.

Maçı uzun bir aradan sonra babamla beraber tribünde izledik. Beraber maç izlemek ayrı bir keyif, küçüklükten beri aynı mantaliteyle gelişen futbol anlayışı, pozisyonları mücadeleyi yorumlamak vs.. Aslında onda da evde mikrofon var karakteri var, devre arası skor rahatlasa da ikinci yarı van Persie oyuna girse diyordum. 65te alır oyuna dedi, gerçekten de van Persie 66. dakikada oyuna girdi.

Çalkantılı bir dönemden geçiyor Fenerbahçe. Resmen sezon ortasında olmasak da 13 yıl aradan sonra ilk kez sezon sonu haricinde teknik direktör değişikliğine gidildi. Türk futbolu için rekor olabilir bu rakam, zira futbol konusunda yönetimden taraftara her kesim sabırsız. Başarı gelmediği anda (başarısızlık geldiği anda değil!) hemen günah keçisi aramayı seviyoruz ve en kolay değişiklik de teknik direktörü değiştirmek oluyor.

Monaco’ya elenmenin akabinde, Grasshoppers gibi adı büyük bir playoff mücadelesi öncesinde teknik direktör ceketini giydi Dick Advocaat. Ceket diyorum çünkü ekose ceket Türkiye’de önemli. Salı günü geldi, çarşamba takımla antrenmana çıktı, Perşembe takımın başındaydı ve maçı da 3-0 kazanmayı başardı. Mustafa Denizli’nin geçen sene ekim ayında Atletico Madrid maçından sonra göreve başlaması örneği çok tazeyken aslında elini epey taşın altına soktu. Maç kaybedilse bile kendine kabahat bulmak anlamsız olurdu ama gelip takımı sahiplenmesi olumlu puan. Hocanın 4-3-3 mantalitesine sahip olduğunu biliyorduk, maça da beklediğimiz düzende 4-3-3 görünümlü 4-2-3-1 ile çıktı. Van Persie henüz 90 dakika kaldıracak fizik gücünde değil muhtemelen, bu yüzden yedek kulübesindeydi. En büyük sürpriz ise geldiği günden bu yana maçların %90’ında ilk 11de olan Josef de Souza’nın ilk 18de olmamasıydı. Sakatlık söz konusu olabilir belki ama orta alandaki garanti yerini kaybedecek gibi duruyor.

Grasshoppers eskiden İsviçre’nin şampiyonluğa oynayan, hemen her sene Şampiyonlar Ligi’nde boy gösteren ekibiydi ama artık “eski gücünden uzak”, gerçekten uzak. Takımın kadrosunda 34’lük delikanlı Kim Kallström hariç tanıdık bir isim yok. Tek toplarla organize şekilde çıkmaya çalışıyorlar ama dün Fenerbahçe savunmasını tedirgin edemediler. Erken gelen golün de etkisi vardı bunda. Golden sonra Fenerbahçe farkı açacak pozisyonları yakaladı ama üretkenlikten uzaktı. İkinci yarıda bir kaç organize pastan sonra gelen Stoch’un golü ve maçı kapatan uzaktan füzesi ise tek kelimeyle muhteşemdi.

Volkan : (7/10) Kalene hoş geldin kaptan! Monaco maçlarında eksikliğini çok hissettik, dün geçen sezon bıraktığı yerden devam edeceğini hissettirdi. Gelen 2-3 cılız şut dışında yere yatmadan, terlemeden maçı tamamladı.

Van der Wiel : (6/10) Sağ bekin yeni sahibi dün de özgüvenini gösterdi. Hücuma çok fazla katılmasa da bu sezon takım savunmasında ve geriden top çıkarma konusunda ciddi katkı verecek. Maçın sonlarına doğru van Persie ile yaptığı verkaçlar riskli bölge olmasına rağmen kendine duyduğu güvenin sonucuydu ve keyif verdi.

Skrtel : (7/10) Grasshoppers hücum hattı kendisini zorlayamadı, sakin bir maç geçirdi. Savunma oyuncularının en sevdiğim özelliği olan prese karşı top saklaması ve topu kısa pasla orta alana aktarabilmesi kendisinde fazlasıyla mevcut. Dün ilk kez yan yana oynadığı Neustadter ile kusursuz uyum içindeydi. Kjaer ile partner olduğu zaman takım maç başına 0.5 golün altında yiyebilir.

Neustadter : (7/10) Monaco maçlarında vasat bulmuştum, dünkü maçta iyiler arasındaydı. 4lü savunmaya daha hakim kesinlikle, dün 3 pozisyonda kademede olması gereken yerdeydi. Pas alışverişinde de ayaklarına hakim olması avantaj.

Hasan Ali : (7/10) Dün sol kanattan bolca bindirme yaptı. Vitor Pereira sonrası asıl mevkiisine dönmüş olmanın heyecanı vardı sanki. Yeni hocayla beraber yerini İsmail’e kaptırmamak için sıkı çalıştığını düşünüyorum. Hücumda ilk rakibini ekarte ettikten sonra bazen ne yapacağını şaşırıyor, bu alanda kendini geliştirebilir.

Mehmet Topal : (6/10) Takımın vazgeçilmez sigortası dün biraz tutuk gibiydi. Her maç kusursuz kademe yaparken bu maçta geri dönüşlerde bazen sıkıntı yaşadığını gözlemledim. Tabii henüz sezon öncesi yükleme döneminde olduğumuzu düşünmek gerek. İlerleyen haftalarda etkisi standart seviyesine gelecektir. 4-3-3 düzeninde orta alanın ortasının tek hakimi!

Ozan Tufan : (8/10) Sezona iyi başlayanlardan biri Ozan. Neden beğenilmediğini anlamakta güçlük çekiyorum. Fizik olarak mükemmel seviyede değil ancak son 20 yıla baktığımda o bölgede ideal 8 numaraya yakım tek isim Stephen Appiah’tı, belki Emre Belözoğlu da ikinci isim olarak sayılabilir. Dün 2-3 kere ters kanada 60 metrelik isabetli paslar attı. Konsantrasyonunu hiç kaybetmedi, oyundan düşmedi. Uzaktan şutlara biraz daha çalışması gerek.

Salih Uçan : (7/10) O da kadroda kendine yer edinmeye başlayanlardan. Bu sezon 10 numara pozisyonuna ciddi biçimde göz koymuş durumda. İlk golde mücadeleyi bırakmamanın ödülünü almış oldu. Yalnız iki konuda kendini geliştirmesi gerek, ilki hücuma çıkarken sırtı dönük halde kaptırdığı toplar. Dün çok büyük tehlikelere yol açmadı ama Monaco maçında benzer pozisyonda golü yedik. İkincisi de duran toplar, attığı kornerlerin hiç biri isabetli değildi. Hatta çoğunu savunma ön direkte karşıladı. Yeni hocanın gelişi duran top stratejisini de etkileyecektir ancak isabet konusunda çalışsa iyi olur.

Emenike : (6/10) Monaco maçlarının yıldızı dün sağ açıktaydı. Kaleden uzak olmanın etkisiyle belki golle buluşamadı, yaklaştığı 1-2 pozisyonda da klasik Emenike vuruşu yaptı ve top kaleciden döndü. Van Persie ile beraber oynadıkça daha çok gol pozisyonuna gireceğini düşünüyorum.

Fernandao : (5/10) Monaco maçlarında olduğu gibi yine en zayıf halka konumunda. Hava toplarını indirmede sorunu yok, maçın başlarında van der Wiel’in asistini gole çevirse notu daha yüksek olacaktı. Bu haliyle yedek kulübesinde bekleyip tıkanan maçlarda doldur boşalt için oyuna alınacak oyuncu profilinde.

Aatıf : (8/10) Fenerbahçe formasıyla ilk kez 11de çıkarken ilk golünü buldu. Sivas’ta topla çok oynayan ve takımın hücum anlamında büyük gücünü oluşturan oyuncu profilinden biraz sıyrılması gerekiyor. Bazı pozisyonlarda gereksiz topla oynadığı için kaybetti. Hasan Ali ile uyumu fena değildi ancak maç içinde dalıp adamını kaçırabiliyor. Volkan Şen döndükten sonra bu mevkii için ciddi bir forma rekabeti oluşacak.

Van Persie : (7/10) 24 dakika sahada kalması bile kalitesini göstermesine yetiyor. Fizik gücünün eski düzeyde olmadığını hepimiz biliyoruz. Zaten olması gereken kendisini ceza sahası içinde ve civarında topla buluşturmak. Bu bakımdan Emenike ve Salih’le uyumunu yakınen takip ediyorum. İkinci golde payı büyüktü. Hollandalı teknik adam umarım performansını yukarı taşır.

Stoch : (9/10) Puskas ödüllü Stoch geri döndü. Dün rakibin de çözülmüş olduğu dakikalarda sahneye çıktı ve rövanşı turistik bir seyahat haline getirdi sarı bücür. 3. gol öncesi topla buluşup kaleye baktığı anda “gol” dedim ve gerçekten top süper bir yere gitti. Bu tür gollerini 2011-12 sezonunda bolca atmıştı, devamı da gelir umuyorum.

Dick Advocaat : (8/10) Ülkeye ayak basalı 48 saat olmamışken takımın başında sahaya çıkıp 3-0 ile turu garantilemek kolay iş değil. Fenerbahçe’nin forması bile bu maçı alırdı belki ama ilk maçtan doğruları görmesi ve gereken zamanda doğru değişiklikleri yapması ile benden olumlu not aldı. Maçtan önce tribünleri dolaşıp saygıyla önlerinde eğilmesi ise mütevazı örneğiydi. Transferin bitimine 15 gün var, Hollanda genç milli takım havuzunda yer alan gençlerden iki tanesini getirip takıma monte etmeye çalışsa harika olur. Şimdi değilse de devre arasında böyle bir hamle gelecek 5 senenin kemik kadrosunu oluşturabilir.


Son söz de taraftara.. İzlanda taraftarının Euro 2016 desteğini çok güzel kopyalamışlar. Kopyalamaya karşı değil, bu tezahürat zaten onlarla anılacak tarih boyu. Bizimkiler de güzel uyguladılar. Dilerim devamı gelir ve 50bin kişi aynı anda o alkışı çırpar. Ancak tribünler arası gereksiz bir gerginlik var. Bir taraf SARI-LACİVERT-ŞAMPİYON-FENER tezahüratı başlatmışken öbür taraf başka bir dalga halinde. Sezon ortalamamızın 25bini geçmeyeceği bu sezonda böyle kopukluk yerine organize halde davranmalı taraftarlar.

2 yorum:

  1. Salih te sanki 8'i hakediyordu:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk yarı biraz tutuk olması ve çıkarken 3 pozisyonda top kaptırması nedeniyle 7 verdim :)

      Sil