Futbolun adaleti yok! Bu kadar kötü oynadığımız bir
müsabakadan 1 puan almaya hakkımız yok. Dahası savunmanın ayağından seken pis
topla Luhansk’ın 2 puanını çalmaya hakkımız yok. Eğri oturup doğru konuşalım,
bu maçta futbolun doğrularını Luhansk yaptı, biz sadece seyrettik. Rakip
futbolcular çok yeteneklilerdi demiyorum, hadlerini bilerek oynadılar ve %59
topla oynayan Fenerbahçe’nin karşısında her pozisyonda 10 kişi topun arkasına
geçmeyi başardılar.
Maç öncesi Luhansk hocası epey mesai yapmış, Fenerbahçe’yi iyi tanımış. Advocaat da çıkardığı kadroyla rakibin ekmeğine yağ sürdü adeta. Maçın henüz 15. saniyesinde öne geçiyordu Luhansk Josef – Şener iş birliği çerçevesinde. İkisi de rakiplerini seyretti ama top direğin bir karış yanından dışarı çıktı. İlk yarıyı gözümün önüne getiriyorum ama Josef’in kafası dışında yazmaya değecek bir pozisyon bile yok maalesef. Aragones döneminden beri bu kadar kötü bir Fenerbahçe izlemedim. Oyuncuların ruhu tükenmiş adeta, kimse kazanmayı istemiyor, kimse karşısındaki oyuncudan daha üstün olduğunu düşünmüyor, herkes maç bitse de gitsek havasında olunca da galibiyet kaf dağının ardında oluyor.
Advocaat’ın artık elinin değme vakti geldi. Kadroyu kendi
kurmadı dedik, eyvallah. Sokaktan geçen çocuğa sorsak bu takımda 10 numara
ihtiyacı olduğunu söyler ama biz transferin son günü iki tane kanat oyuncusu
aldık (4 tane kanat oyuncumuzun yanına). Planlamayı tamamen Advocaat yapmadı
ama onun da eksiği yok değil. Kondisyon yüklemesi dönemi de ona ait değil
ama en azından oyun mantalitesini oturtmuş olması lazım artık. Ya da mantalite
o kadar iyi oturdu ki sahada hiç göremiyoruz. İlk 45 dakika boyunca 3 pası üst
üste yapamadık. Luhansk gibi bir rakibe karşı 2 ön libero ile oynamak hangi
planın parçasıydı bilmiyorum. Dünya üzerinde çift ön liberolu sistemi ilk
kullanan teknik direktöre bolca sevgi saygı gönderdim bu gece.
Devre arasında hücum hattında işler güllük gülistanlıkmış gibi savunma takviyesi geldi Advocaat’tan. 2 yetmedi heralde, 3 ön liberolu sisteme geçtik. Kazanmayı biraz isteyen, rakibin üzerine topla giden tek oyuncu olan Alper vardı sahada. Advocaat onu görünce hemen kenara aldı. İkinci yarı başında rakip organize paslar sonucu uzaktan nefis bir şutla golü buldu. Bizim ön liberoların 5 sezondur yapmasını beklediğimiz şeyi hatırlattı. Golden maçın sonuna kadar olan dakikalar içinde de rakip kaleciyi zorlayamadık maalesef çünkü hücum hattımız acizleri oynuyor. Uzatmanın da uzatmasında frikikte barajdan seken top, ikinci vuruşta savunmanın ayağından sekerek gol oldu ve Luhansk’lı taraftarlara futbolun adaleti olmadığını gösterdi.
Volkan Demirel : (4/10) Bu sezon ilk kez yediği golde
yapacak bir şeyi yoktu. Gol dışında yere yatmadan maçı tamamladı.
Şener Özbayraklı : (3/10) Türk milli takımının yedek sağ
beki olarak geldi Fenerbahçe’ye. Bu sezon Gökhan Gönül gitti, Gregory van der
Wiel geldi. Şener yedekliği sevmiş olacak ki kulübeden ayrılmaya niyeti yok
gibi görünüyor. Van der Wiel’in performans düşüklüğü gösterdiği şu dönemde,
zayıf rakip karşısında bu kadar etkisiz olarak nasıl forma giymeyi bekliyor
anlayamıyorum.
Simon Kjaer : (5/10) Savunmanın sarı fırtınası şansın da
yardımıyla 1 puanı getirdi. Savunmada hatasız oynadı, hücumda bu kadar kornere
kafa vurmaya gidip hiç birinde pozisyona girememesi enteresan.
Martin Skrtel : (4/10) O da savunmada açık vermeden maçı
tamamladı. Hatta bir ara Skrtel’i ileri gönderip doldur boşalt mı yapsak diye
düşündüm.
Hasan Ali Kaldırım : (3/10) Sezon başındaki saman alevi
çabuk söndü maalesef. Hücumda performansının sıfıra yakınsadığını bize
hatırlatıyor bir kaç maçtır.
Mehmet Topal : (5/10) Kesicilik 10, topu oyuna sokma 5,
oyunu hızlandırma 1. Ön liberonun savunma
yönünü mükemmel oynuyor ama hücuma dönük yüzünü pek beceremiyor.
Josef de Souza : (2/10) Kendisini izleyip kadro katılmasına
onay veren, transferinde emeği geçen tüm arkadaşlara sevgi ve saygılarımı
gönderiyorum. Fazlasına gerek yok.
Salih Uçan : (3/10) 3 haftadır kadroya girmeyince futbolu unutmuş
sanırım. İlk 45 dakika sahada gezdi durdu. Forvet arkası mevkiinde sadece 1
kere topla buluştu. Devre arasında kementi yedi ama ondan önce yemesi gereken
çok isim vardı.
Alper Potuk : (6/10) Bursa maçındaki Volkan Şen gibi bu
maçın da tek istekli ismiydi. Volkan kadar etkili değildi ama yine de
çıkmasının ardındaki gerekçeyi merak ettim.
Miroslav Stoch : (3/10) Geçen turun kahramanı bu maçta
saklanmayı tercih etti. Oyunda kaldığı süre içinde verimli bir harekette
bulunmadı maalesef.
Moussa Sow : (4/10) Savunmanın içinde tek başına kayboldu ilk yarı, ikinci yarı alışık olduğu sol açığa geçti ama yine verimsizdi. Son dakikalarda altıpas içinde kaçırdığı gol ona yakışmadı.
Ozan Tufan : (4/10) 10 numara pozisyonunda oynayamayacağını
biz geçen sene öğrendik, Advocaat bir de kendi denemek istedi sanırım.
Emmanuel Emenike : (3/10) Kadrodaki forvet sayısının
artmasıyla aldığı süre azaldı. Ancak verimliliği yine çok düşük. Bugün takımın
yakaladığı neredeyse tek net gol pozisyonunda iki tarafında da pas verebileceği
arkadaşları varken şut çekmeyi tercih etti ve kalecinin tam üzerine vurdu.
Robin van Persie : (1/10) İşte yazının en sevdiğim kısmı!
Resmen heyecanla bekliyorum bu adama yorum yazmayı. O da benim yazılarımdan
çekiniyor olsa gerek, sahada pek görünmemeyi tercih ediyor. Bursa maçından
sonra bu maçta da ikinci yarı oyuna girdi ve 45 dakika sahada kaldı. O maçta
toplam 10 kere topla buluşmuştu, bu maçta topla buluşma sayısı 8’e düştü. 45
dakika boyunca ceza sahasında topa 1 kere dokunabildi, hani ceza sahası içinde
çok etkili diyorduk ya. Top getiren orta saha mı var diyenler olabilir,
doğrudur, ama Alex’in arkasında Josico, Maldonado, önünde Guiza varken ne
performans gösterdiğini de hatırlayın. Yani
iyi performans için diğerlerinin süper oynaması gerekmez her zaman. Sen
bu takımı sevmedin Robin, bu takımı kendinden küçük gördün, ben buraların ağası
olurum modunda çıktın sahaya. Senden önce çok daha büyük adamlar geldi buraya,
taraftar herkese hak ettiğini verir merak etme. Sen de hakkını alacaksın.
Dick Advocaat : (2/10) Avrupa'da ilk maçını oynayan Konyaspor bile çift forvetle oynarken biz Luhansk'a karşı üç ön libero ile mücadele ettik. Hem de 1-0 gerideyken Ozan, Topal, Souza üçlüsü sahadaydı. Bu üçlü sahadayken bile risk alınacak hamlede Stoch oyundan çıktı. Advocaat'ın beyin tutulması yaşadığını düşünmek istiyorum zira başka mantıklı bir açıklama bulamıyorum. 1 aydır yönettiği takıma bir mantalite kazandıramıyorsa pek de işi yok bu kulüpte, oyunculara hiç talimat vermeden çıkıp oynayın desek bugünkü kadar oynarlardı.
Dick Advocaat : (2/10) Avrupa'da ilk maçını oynayan Konyaspor bile çift forvetle oynarken biz Luhansk'a karşı üç ön libero ile mücadele ettik. Hem de 1-0 gerideyken Ozan, Topal, Souza üçlüsü sahadaydı. Bu üçlü sahadayken bile risk alınacak hamlede Stoch oyundan çıktı. Advocaat'ın beyin tutulması yaşadığını düşünmek istiyorum zira başka mantıklı bir açıklama bulamıyorum. 1 aydır yönettiği takıma bir mantalite kazandıramıyorsa pek de işi yok bu kulüpte, oyunculara hiç talimat vermeden çıkıp oynayın desek bugünkü kadar oynarlardı.
Yaklaşık 15 senedir tribünden, televizyondan, deplasmandan
takip ediyorum Fenerbahçe’yi. Lorant’lı Aragones’li dönemi de, Ersun Yanal’lı
dönemi de çok iyi hatırlıyorum. Ama ben bugünkü kadar kötü bir Fenerbahçe
görmedim. Çok daha kötü kadrolarla sahaya çıktık, çok daha kötü sonuçlar aldık
ama bu kadar kötü, bu kadar ruhsuz oynamadık. İlk kez dahil olduğum halı saha
ekibinde bile daha fazla ekip ruhu var, insanlar nerede oynayacağını biliyor,
diğerinin açığını kapatmak için çaba harcıyor. Fenerbahçe bugün Space Jam’deki
gibi ruhunu ve yeteneklerini kaybetmiş oyunculardan kuruluydu. İşin acı yanı Pazartesi
günü sahaya yine aynı oyuncular ve aynı teknik adam çıkacak. Geçen yazımda
nerede bu iyi futbol, kaç para diye sormuştum. Yanıt Salı günü Lizbon’dan
geldi, Şenol Güneş ikinci yarı iyi futbol böyle oynanır diye hatırlattı.
Her ne olursa olsun takım keşke yenilseydi diyemem. Avrupa
liginde ilk haftalarda galibiyet alamamışız zaten, deplasmanda 1 puan iyidir.
Diğer maç bizim için olabilecek en kötü sonuçla bitti maalesef. Bakalım Pazartesi
akşamı nasıl bir ruh haliyle oturacağım klavye başına.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder