Evde maç seyretmenin benim için anlamı ayakları uzatıp maç seyretmektir. Yanında cips + bira varsa daha da şahanedir. Hele bir de gol erken gelirse değmeyin keyfime. Bugün maçı evde seyrettim ama ayakları uzatacağım bir maç olacağını beklemiyordum. Malum, Fenerbahçe tarihinin en kötü lig başlangıcı yaptı ve liderden 11 puan gerideydi maç öncesi. Luhansk maçındaki kötü futbol, hatalı tercihler beni maçla ilgili olumsuz düşüncelere itiyordu.
Maç başlamadan kadrolara göz attım, van Persie ilk 18'de yoktu. Bu iyi haberdi, kadronun kalanına göz gezdirdim, bu maçın potansiyel saç baş yolucusu olarak Emenike, Josef ve van der Wiel'i seçtim kendime. Onlar da sağ olsunlar bana nazire yaparcasına maçın kahramanı olmayı seçtiler. Orta alandaki 3 libero ve ilerideki yalnız Emenike ile galibiyet yine zor diye düşündüm.
Maça yaptığımız vasat ve durgun başlangıcın ardından bir kaç hızlı pas sonrası Josef topu ağlara gönderdi. Josef sanırım Fenerbahçe kariyerinde 4. kere falan ceza sahasına girdi ve onda da golü buldu, tesadüf değil bu bence. Golün sonrasında Lens Türkiye'deki tüm kanat oyuncularına orta nasıl yapılır dersi verdi ve topu koşu yapmakta olan Ozan Tufan'ın kafasına nişanladı. Ozan da aynı derece güzellikte bir kafa vuruşuyla topu köşeye gönderdi. O dakikadan sonra ayaklarımı uzattım çünkü Fenerbahçe'nin egemenliği başlamıştı artık. Zira büyük takımlar öne geçtikleri maçları %90 oranında galibiyetle tamamlıyorlar Türkiye'de.
İlk yarının son dakikalarında hızlı hücumda skoru 3-0 yaptı Emenike. Rakibin penaltısı ile skor 3-1'e gelse de son yarım saatte hızlı hücumlarla 5-1 gibi çarpıcı bir skorla sahadan ayrıldı Fenerbahçe. Bugün ne farklıydı peki? Öncelikle hızlı oyun vardı. 10 numara pozisyonunda topu alıp dağıtacak bir adamımız olmaması nedeniyle Advocaat çareyi hızlı oyunda bulmuştu. Volkan her aldığı topu 2 saniye içinde elinden çıkarıyordu. Hatalı attığı paslar da oldu ama Lens ve Volkan Şen gibi süratli iki kanat oyuncusu varken mutlaka değerlendirilmeli bu yol. Hücum üçlüsü de hızlı paslar sonucu 3 gol buldu. Uzun toplarla oynamayı bekliyorduk ama hızlı pasları ilk kez gördük bugün uzun bir aradan sonra zira Fenerbahçe topla oyalanmayı seven, rakip sahada açık bulana dek sağ bek - stoper - ön libero - sol bek döngüsünde pas yapan ve rakibin yerleşmesine izin veren bir takım(dı).
Bugünkü iyi oyunda Fenerbahçe kadar Kasımpaşa'nın kötü futbolunun da payı var. Scarione ve Eren Derdiyok sonrası hücum kalitesi çok düşmüş. Teknik direktör değişikliği de taze olunca mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Bu sezon gerekli "yardımı" alamazlarsa zorlanmaları muhtemel görünüyor.
Bizim evdeki mikrofon yine açık kalmış olacak, 5 golün 4'ünü golden yaklaşık 5-6 saniye önce bildim. Ozan'ın golünde orta yapılırken, Emenike'nin golünde Volkan pası verdiği anda, Sow'un golünde Emenike topu kapınca ve İsmail'in golünde Josef pas arası yapınca "gol olur" dedim ve oyuncularımız sağ olsun beni haklı çıkardılar. Sevgili eşim de tahminlerimden ötürü beni maçın kahramanı seçti. Ayrıca skor 2-0 olduğu anda 5 olur diyerek sayısal lotoya göz kırptım.
İlk yarıyı 3-0 önde kapattığımız son maçları inceledim ve enteresan bir şekilde son 5 sezondaki maçların hepsi bir şekilde iz bırakmış. Geçen sezon zaten yok 3-0'lık ilk yarı performansı. 14-15 sezonunda Rize deplasmanında 3-0 öne geçtiğimiz maçtan sonra dönüş yolunda takım otobüsü kurşunlandı. 13-14 sezonunda Samuel Holmen'in muhteşem oynadığı Sivasspor maçı ve şampiyonluk kutlaması olan Karabük maçında ilk yarı 3-0 geçildi. 11-12 sezonunda Stoch'un yılın golünü attığı Gençlerbirliği maçı da bu maçlara örnekti. 5 golün oluşumunda 5 asist olunca gollerde 10 kişilik imza var anlamına geliyor. Yani maçın iyisi seçilecek çok futbolcu var. Emenike 1 gol 2 asist, Josef 1 gol 1 asist ve Lens 2 asistle ön plana çıktılar. Gelelim bireysel değerlendirmelere..
Volkan Demirel : (8/10) Kalesinde tehlike yaşamadan maçı tamamladı. Tunay'ın köşeye giden topunda ligin ilk maçında yaptığı hatayı yapmadı ve topu kurtardı. Penaltı köşesi tercihinde o da benim gibi yanıldı.
Gregory van der Wiel : (5/10) İyi giden takımın ahengini bozuyordu ilk yarı. Sakatlık, sarı kart, 3-0 gibi faktörler bir kenara, forma adaleti kendisini kenara aldı bence. Kalitesi üst düzey ama henüz istikrarlı değil. Bizim aradığımız bek performansına henüz ulaşamadı.
Simon Kjaer : (8/10) Bugünkü maça kadar 2 gol 1 asist ile resmi maçlarda skora en fazla katkı yapan oyuncumuzdu. Savunmada performansı yine yerindeydi. Van der Wiel'in 30-45 arası aksaması sonucu biraz dengesi kayboldu ama hata yapmadan maçı tamamladı.
Martin Skrtel : (7/10) Savunmanın sağlam durmasında payı büyüktü. Penaltı pozisyonunda Türk futbolcusunu tanımadığı için ayağını çekmekte geç kaldı. Onun geç kalması kadar Adem Büyük'ün de ayakta kalmak yerine yere düşmek için fırsat kollamasının payı vardı.
Hasan Ali Kaldırım : (7/10) Savunmada açık vermedi, hücuma katkısı yeterli seviyedeydi bu maç için. Zaten önünde Volkan Şen böyle oynamaya devam ederse hücum katkısını çok üst seviyelere taşımasına gerek kalmayacak.
Mehmet Topal : (7/10) Bu maçta (belki Fenerbahçe'ye geldiğinden bu yana) ilk kez hızlı oynamayı denedi. Ayağına aldığı topla bir sağa bir sola dönmedi, sağdan aldığını sola, soldan aldığını sağa vermek yerine en kısa zamanda ilerideki oyunculara aktardı. Hatta bir pozisyonda herkes markaj altındayken rakibini ekarte edip 50 metre top sürdü ve gol tehlikesi yarattı. Modern ön libero tanımı bugün kendisine yakıştı.
Josef de Souza : (8/10) Josef'e 8 ve 9 vermek arasında gidip geldim ama ikinci yarı saklanmış olması nedeniyle 8'i daha uygun buldum. 1 gol 1 asistlik performansı muazzam. Geçen sezon Fenerbahçe'nin orta sahasında oynayan oyunculardan Diego 1 maçta benzer katkı sağlayabilmiş. Bu yüzden katkısı önemli ve değerli.
Ozan Tufan : (8/10) Günün iyilerindendi Ozan, sezon başından bu yana beğendiğim performansını sürdürdü. Golde yaptığı koşu ve kafa vuruşu iyi forvetlerden beklenecek bir hareketti. Orta sahada bir kaç top kaybı yapsa da genel performansı olumluydu.
Jeremain Lens : (9/10) Türkiye'nin havasına suyuna alışmaya başlamış olacak ki iyi performansı sahaya yansımaya başladı. Ligimizin yapısına uygun bir oyuncu, vücudunu kullanmayı ve ikili mücadeleyi seviyor, topla çabuk hızlanıyor ve hızlı düşünüyor. Bugünkü iki asistiyle de skorun çözülmesinde pay sahibi oldu.
Volkan Şen : (8/10) 5 gol 5 asist olmak üzere 10 imza var ve Volkan Şen'in adı istatistik kağıdında yazmıyor. Ama kazanmayı yine en çok isteyen oyuncu oydu. Neredeyse sezonun golünü atacaktı, bir topu direkten dışarı gitti ve arkadaşlarını bolca pozisyona soktu. Advocaat'ın beğendiği oyuncuların başında geliyormuş, bu performansıyla da öyle devam eder. Avrupa'da olmaması bizim için büyük handikap.
Emmanuel Emenike : (10/10) İleri uçta yalnızları oynayacağı bir maç beklerken maçın kahramanı olup çıktı. Maçın kahramanı olurken bile oyun zekasından yana şüpheler uyandırdığı anlar oldu, olsun biz böyle de seviyoruz onu. Bu oyun yapısında deplasmanlarda yeri şimdilik garanti. Kadıköy'de bu performansın üzerine çıkması gerekecektir.
Şener Özbayraklı : (7/10) Van der Wiel'deki inanılmaz düşüş ve milli takımdaki iyi performans sonrası bence bugün adil bir şekilde oyuna dahil oldu. Pek bindirme yapmadı, skor zaten bunu zorunlu kılmıyordu. Sessiz sakin oyununu oynadı. Doğrudan ilk 11'e yerleşmesi çok olası değil ama rotasyon ihtiyacı başlayan dönemde oynamaya hazır olduğu mesajını açıkça verdi.
Moussa Sow : (8/10) Pek sevdiğimiz Moussa ikinci lig maçında golle buluştu. Geçen seneyi hafif siklet geçirmiş olması nedeniyle performansı henüz takımın gerisinde. Zamanla açığını kapatacaktır. Beşiktaş ve Galatasaray derbilerini ayrıca sever, onu da hatırlatalım.
İsmail Köybaşı : (8/10) 30 dakikada 1 gol istatistiğiyle oynuyor Fenerbahçe'de. Son golünü 2010 yılında attığı düşünülünce son derece iyi performans. Maçın son dakikaları diye değerlendirmemek lazım. Futbol tarihinin iyi sol bekleri arasında gösterilen Patrice Evra bile 2,5 sezonda (yaklaşık 90 maçta) 1 gol istatistiğiyle oynuyordu Manchester United'ta. Çalışmaya devam İsmail.
Robin van Persie : (?/10) Sahanın en iy... şaka şaka. Evinde çok güzel bir maç izlemiştir. Sahada olmadığına sevinmiş bile olabilir zira 5 kere sevinç yumağının içine gitmesi gerekirken gitmeyecekti ve terlemeden maçı bitirecekti yine. Sen kenarda düz koşu yapmaya devam et Robinciğim.
Dick Advocaat : (8/10) Takıma eli değmeye başlamalı diyorduk ve nihayet bu hafta ben buradayım dedi. Zayıf rakibin de bunda payı var ama Fenerbahçe'yi yıllar sonra ilk kez hızlı oynarken gördüm. İleri üçlü birbirleriyle uyum yakaladıkça daha çok kontra atak golü izleyeceğiz. Duran toplar konusuna el atması lazım bir ara. Korner ve yan ortaları çok kötü değerlendiriyoruz.
Haftaya derbi var, o yüzden bizim kazanmamız şart. Puanı 7 yaparsak iki rakipten birine ya da ikisine birden yaklaştığımızı hissettiririz. İyi oyuna ve özellikle hızlı oyuna devam etmemiz lazım. Kadıköy'de kapanan rakiplere kapanma fırsatı vermeden gollük pozisyonlar yakalayabiliriz bu oyun stiliyle.
İş bu yazıyı da ayaklarımı uzatıp yazdım. Haftaya Gaziantep maçında stadda olacağım. Eve dönünce yine ayaklarımı uzatmak dileğiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder