Gaziantep bu ülkenin futbolla yatıp, futbolla kalkan şehirlerinden biridir. Her ne kadar son yıllarda yönetime olan tepki, Passolig vb unsurlar nedeniyle futbola olan ilgi azalmış gibi görünse de profesyonel futbolun her kademesinde bir takımı bulunan ve sivrilen futbolcuları bir üst lige taşıyan biz düzen vardır Gaziantep’te.
Benim için her zaman korkulu bir deplasman olmuştur, fikstürde Gaziantepspor – Fenerbahçe yazdığı zaman 1-0 olsun, bizim olsun derim içimden. Son 4 sezonda oynanan 8 karşılaşmanın hepsini Fenerbahçe’nin kazanmış olması endişemi bir nebze olsun hafifletiyordu. Takım oturmuş olmasına rağmen hücum oyuncularının formsuzluğu acaba yine gol atamadan geçecek bir 90 dakika mı olacak diye düşünmeden edemiyordum.
Bu düşünceler içinde başladı mücadele. Maç öncesi muhtemel kadrolarda Egemen mi Bekir mi ikilemini yaşarken Egemen’i sahada görmek savunmanın güvende olduğu anlamına geliyordu. Kim nerede oynuyor diye dizilişlere bakarken Fenerbahçe birkaç iyi pasın ardından golü buldu. Maçın zor olan kısmı geride kalmıştı çünkü Fenerbahçe öne geçtikten sonra nasıl oynaması gerektiğini iyi bilen bir takım. Golü erken bulmanın etkisi midir bilmiyorum ama takım bir anda durdu. İlk 15 dakika ne kadar iyiyse, kalan 30 dakika da o kadar kötü bir Fenerbahçe vardı sahada. Bu dakikalarda Gaziantep akınlarının filelerle buluşmaması Fenerbahçe’nin büyük şansıydı.
İsmail Kartal ikinci yarıya akıllı ama riskli bir değişiklikle başladı. Topla oynama becerisi yüksek olmasına karşın ağır zeminde kendini gösteremeyen Diego’yu kenara alırken, son haftalarda performansı yükselen Selçuk Şahin sahadaydı. Maçın kazanılması halinde bu değişiklik orta sahayı güçlendirme hamlesi olarak görülecek ve İsmail Kartal takdir edilecekti. Ancak olası bir puan kaybı halinde İsmail Kartal takımı savunmaya çekmek ve rakibe gol için davetiye çıkarmakla suçlanacaktı. Gaziantepspor ikinci yarıya da bıraktığı yerden başladı, eminim tüm Fenerbahçe taraftarları benim gibi kalan dakikaların bir an evvel geçmesi için dua ediyordu. Derken o ana kadar maçın kötülerinden denebilecek Moussa Sow rakibinden sıyrıldı ve içeri gönderdiği topu Dirk Kuyt filelerle buluşturdu.
İkinci golün hemen ardından gelen üçüncü gol maçın kilidinin açılması anlamına da geliyordu. Oyunun kontrolü Fenerbahçe’ye geçmişti ve tempoyu Fenerbahçe kontrol ediyordu. Kalan dakikalarda biri organize hücumla, diğeri tartışmalı bir penaltıyla iki gol daha buldu Fenerbahçe ve sahadan 5-0 gibi muazzam bir skorla ayrıldı. Hücum hattında oynayan 4 oyuncunun da gol bulması takımın hücum performansı adına sevindirici bir gelişmeydi.
İsmail Kartal yaptığı hamleyle maçı kurtaran adam oldu. Sahanın en iyileri Egemen ve Kuyt’tı, 2 gol 1 asistle oynayan Sow da iyiler arasına eklenebilir. Bu sonuçla Fenerbahçe maç fazlasıyla liderliğe yükseldi ve rakiplerinin maçlarını beklemeye başladı. Önümüzdeki 5 maç içinde Fenerbahçe Kadıköy’de Galatasaray ve Beşiktaş’la oynayacak. Bu iki maçtan galibiyetle ayrılması geçen seneki gibi puan farkıyla şampiyonluk yolunu açacaktır, maçlara lider çıkılması halinde beraberlik dahi Fenerbahçe lehine bir skor olacaktır. Sezon başında bu işi bilmiyor denen İsmail Kartal da kendini geliştiriyor. Futbolun şans melekleri geçen hafta rakipten yanayken bu hafta bizden yanaydı, dilerim böyle devam eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder